İman Olmadan Gercek Anlamda Guzel Ahlak Yaşanamaz



İnsan guzel ve değerli olan tum vasıflara ancak Allah (cc)'ın hukumlerine ve Kuran ahlakına uyarak sahip olabilir. Allah (cc) Kuran'da insanlara doğruluğu, adaleti, sabrı, fedakarlığı, vefayı, sadakati, kararlılığı, itaati, alcakgonulluluğu, hoşgoruyu, şefkati, merhameti, ofkeyi yenmeyi ve daha bircok ustun ahlak ozelliğini emretmiştir. Bunların aksi olan tum ahlak bozukluklarından da sakınılmasını bildirmiştir.

Kuran'da bildirilen bu ustun ahlakı yaşamak ise, kişinin Allah (cc) korkusunun şiddetine, dolayısıyla vicdanının sesine uymasına bağlıdır. Cunku bir insan Allah (cc)'tan ne kadar cok korkarsa ve vicdanının gosterdiği doğrulara ne kadar kesin bir şekilde tabi olursa, Allah (cc)'ın Kuran'da bildirdiği ahlakı yaşama konusunda o kadar kararlı olur. Aksi durumdaki bir kişi ise Kuran ahlakını yaşamakta sebat gosteremez, sureklilik sağlayamaz. Zaman zaman, Allah (cc)'ın guzel olarak gosterdiği ahlakın bazı ozelliklerini uygulayabilse bile, cıkarlarıyla catıştığı durumlarda Kuran'a uygun olmayan tavırlar sergileyebilir.

Bu, aynı zamanda da samimi olarak iman eden kişilerle, imanı yuzeysel olarak yaşayan kimseler arasındaki farkı acık bir şekilde ortaya koyar. Kesin imana sahip olan bir kişi guzel ahlak orneklerini hayatının her anında, asla vazgecmeden, diğer insanlardan kat kat daha yoğun ve ustun bir bicimde gosterir. Sabrın en fazlasını, fedakarlığın en guzelini, teslimiyetin en mukemmelini, Allah (cc) sevgisinin en şiddetlisini yaşamaya gayret eder. Ve bu sebeple de diğer insanlar icerisinde ahlaki vasıfları ile one gecer. Allah (cc)’ın Kuran'da bildirdiği gibi "takva sahiplerine onder" olabilecek bir ahlak gosterir.

Hedefi Rabbimiz'e yakınlaşmak, O'nun hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak olduğu icin, şartlar ne olursa olsun, gunun yirmi dort saati boyunca vicdanının sesine kulak verir. Ne yorgunluk, ne uykusuzluk, ne de gunluk hayatın kargaşası, salih muminlerin doğru bildikleri bir şeyi gozardı etmelerine neden olmaz. En sıkışık anlarında, en acil işlerinde bile, vicdanlarıyla hemen doğruyu gorur ve en hayırlı olan tavra yonelirler.

Kuran’da muminlerin hayatlarının her safhasında, şartlar her ne olursa olsun guzel ahlak gosterebilmelerinin sebebinin ‘iman etmeleri ve yalnızca Rabbimiz'in rızasını amaclamaları olduğunu’ şoyle dile getirdikleri bildirilmektedir:

"Biz size, ancak Allah'ın yuzu (rızası) icin yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkur. Cunku biz, asık suratlı, zorlu bir gun nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. "(İnsan Suresi, 9-10)

Muminler, gosterdikleri guzel bir ahlak ozelliği ya da yaptıkları bir iyilik icin kimseden bir karşılık beklemezler. Allah (cc)'ın rızasını kazanmayı ummanın sevinci, onlar icin dunyada alabilecekleri tum karşılıklardan cok daha ustundur.

Muminlerin bu konudaki yine imandan kaynaklanan bir diğer ozellikleri ise, hayatları boyunca buyuk bir kararlılıkla yaşadıkları guzel ahlakta sınır tanımamaları, surekli olarak daha da ustun bir ahlaka ulaşmak icin caba harcıyor olmalarıdır. Rabbimiz Kuran ayetlerinde insana kendisini hicbir konuda yeterli gormemesi gerektiğini bildirmiştir:

"Hayır; gercekten insan, azar. Kendini mustağni gorduğunden. " (Alak Suresi, 6-7)

İşte bu sebeple Allah (cc)'a ve ahiret gunune inanan her kişinin, ahlakı ne kadar mukemmel olsa dahi, yine de bununla yetinmemesi ve Kuran'da emredilen ahlakı gucunun yettiğinin en fazlasıyla yaşamayı hedeflemesi gerekir. Boyle bir hedefi olan kişi cennete girmeyi ve sonsuz hayatını orada peygamberlerle, salih muminlerle, şehitlik makamına ulaşmış kişilerle ve doğru sozlu insanlarla gecirmeyi umabilir.

Rabbimiz Kuran'da boyle samimi bir iman ile guzel ahlakı yaşayan kullarına hem dunyada, hem de ahirette iyilik vaat etmiştir. Onları rahmetiyle kuşatmış, onlardan razı olmuş ve onlara sevgisini ve hoşnutluğunu yoneltmiştir. Kuran'da bu şerefli karşılık muminlere şoyle mujdelenmiştir:

"… Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, icinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte buyuk 'kurtuluş ve mutluluk' budur. " (Tevbe Suresi, 100)

Bu makale, Milli Gazete gazetesinde 22 Ekim 2006 tarihinde yayınlanmıştır.

Harun Yahya
__________________