İslĂ‚m ve îmĂ‚n sadĂ‚sı kulaktan kulağa yayılıp gittikce gurleşiyordu. Kalblere ma'nevi serinlik veren bu îmĂ‚nî havanın teessusu muşriklerin uykularını kacırıyordu. Başvurdukları tertip ve planların hicbiri, coşkun akan bu îmĂ‚n şelĂ‚lesinin onune set olamıyor ve umitsizliğin verdiği ezici ruh haleti icinde kıvranıp duruyorlardı.
Kahraman Hazret-i Hamza'nın saĂ‚det dairesine dahil olmasıyla mĂ‚nevi sancıları kat kat artmış oldu.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in amcası ve aynı zamanda sutkardeşi olan Hazret-i Hamza, kimden olursa olsun, nereden gelirse gelsin haksızlığa asla tahammulu olmayan bir kahramandı. Kureyş icinde de yuksek bir itibara sahipti.
İlĂ‚hî hidayetin tecellisi bu: kimin nerede ve nasıl îmĂ‚n nimetine kavuşacağı belli olmaz. Hazret-i Hamza da beklenmedik bir zamanda İslĂ‚m nimetine kavuştu.
Bir gun cok sevdiği eğlencesi olan avdan donuyordu. SafĂ‚ Tepesinden KĂ‚be'ye doğru giderken karşısına Abdullah bin CudĂ‚'nın azĂ‚dlı cĂ‚riyesi cıktı ve,
"Ey UmĂ‚re'nin babası," dedi, "kardeşinin oğlu Muhammed'e, Ebûl-Hakem bin HişĂ‚m (Ebû Cehil) ile arkadaşları tarafından yapılanları gormuş olsaydın asla dayanamazdın!"
Hz. Hamza heybetli bakışlarını cĂ‚riyenin uzerinde bir muddet gezdirdikten sonra, "Ebû'l-HĂ‚kem bin HişĂ‚m ona ne yaptı?" diye sordu.
"Ona şuracıkta turlu turlu işkenceler yaptı, hakaret etti. Sonra da cekip gitti. Muhammed de ona hicbir şey soylemedi." Hz. Hamza,
"Bu soylediklerini sen, gozunle gordun mu?" dedi. CÂriye,
"Evet, gordum!" diye cevap verdi.
Son derece hiddetlenen Hz. Hamza, evine uğramadan, yayı, oku, torbası ve av malzemeleriyle doğruca KĂ‚be etrafında oturmuş bulunan Ebû Cehil ve arkadaşlarının yanına vardı. Meclisin ortasındaki Ebû Cehil'in başına, hicbir şey sormadan okkalı bir yay indirdi ve başını fenĂ‚ hĂ‚lde yardı. Sonra da,
"Sen misin ona sovup sayan? İşte, ben de onun dinindeyim. Onun soylediğini soyluyorum. Gucun yetiyorsa, o yaptıklarını bana da yap goreyim!" diye konuştu.
Ebû Cehil, hareketinde kendisini haklı gostermek icin savunmaya gecti:
"Ama o bizi akılsız saydı," dedi. "Putlarımıza hakaret etti. Atalarımızın tuttuğu yoldan ayrı bir yol tuttu."
Hazret-i Hamza'dan kararlı ve sert bir cevap geldi:
"Siz ki, Allah'tan başkasına ilĂ‚h diye tapmaktasınız. Sizden akılsız kim var? Ben şehĂ‚det ederim ki, Allah'tan başka ilĂ‚h yoktur. Yine şehĂ‚det ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûludur!"1
Hazret-i Hamza'nın bu kararlılığı karşısında, ne Ebû Cehil ne de etrafındakilerde bir hareket ve bir mukabele gorulmedi. Hatta Ebû Cehil,
"Doğrusu ben, kardeşin oğluna cok cirkin bir şekilde sovup saymıştım. Buna mustahak oldum." diyerek sucluluğunu da itiraf etti.
Şeytanın Vesvesesi
Ani ve beklenmedik bir kararla saĂ‚det dĂ‚iresine dahil olan Hazret-i Hamza evine donunce, zihninde şeytanın bir takım vesvese ve şupheleriyle karşı karşıya kaldı:
"Sen Kureyş'in hatırı sayılır birisi idin. Şu dininden donen Muhammed'e uydun. Hic de iyi etmedin!"
Kalb ve zihninin, şeytanın bu tarz telkinlerine maruz kaldığını hisseden Hazret-i Hamza, doğruca KĂ‚be'ye vardı ve:
"Allah'ım!.. Bu tuttuğum yol doğru ise, kalbime de onu tasdik ettir. Bana bu hususta bir cıkar yol goster!" diye duĂ‚ etti.
Aradan bir gun gectikten sonra Peygamber Efendimizin huzuruna vardı. Başından gecenleri anlattı. Resûl-i Ekrem, kendilerine va'z ve nasihatta bulundu. Kalbi îmĂ‚n ve itminan bulan Hazret-i Hamza, Peygamber Efendimize,
"Senin doğruluğuna şehĂ‚det ediyorum ki, ey kardeşimin oğlu, artık dinini bana acıkla." dedi.
Hazret-i Hamza gibi bir kahramanın Muslumanlar safında yer alışı Efendimizi ve Muslumanları son derece memnun ederken, muşriklerin gonullerine huzun ve korku saldı. Resûl-i Ekreme pervasızca revĂ‚ gordukleri eziyet ve işkencelerinin bir kısmını da terk etmek zorunda kaldılar.
1. İbni HişĂ‚m, Sîre: 1/311; İbni Sa'd, TabakĂ‚t: 3/9-12; İbni Abdu'l-Ber, İstiab: 1/270
Selam ve dua ile...
__________________