İslam Dunyası'nın İhtiyacı Olan Birlik Ruhu
İslam ahlakının ozunde birlik vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatının ardından, İslam dunyası hep manevi bir makam tarafından yonlendirilmiş, bu makam Muslumanların dini konulardaki yol gostericisi olmuştur. Gunumuzde de İslam dunyasının tumune yol gosterecek cağdaş bir merkezi otoriteye ihtiyacı vardır. Demokratik esaslara ve hukukun ustunluğu prensibine dayanan merkezi bir otoritenin ve bir birliğin kurulması İslam dunyasının mevcut sorunlarının giderilmesinde cok onemli bir adım olacaktır. Soz konusu Birlik;
1- İslam dunyasının tumune hitap edebilmeli, dolayısıyla en temel İslami değerlere ve esaslara dayanmalı, belirli bir mezhebin veya tarikatın temsilcisi olmamalıdır.
2- İnsan haklarına, demokrasiye, serbest girişimciliğe destek vermeli, İslam dunyasının ekonomik, kulturel ve bilimsel yonden kalkınmasını temel hedef olarak belirlemelidir.
3- Diğer ulkeler ve medeniyetlerle son derece barışcıl ve uyumlu ilişkiler kurmalı, kitle imha silahlarının kontrolu, terorizm, uluslararası suc, cevre gibi konularda uluslararası topluluk ve Birleşmiş Milletler ile iş birliği yapmalıdır.
4- İslam dunyasındaki azınlıkların (orneğin Yahudi ve Hıristiyanların) ve İslam ulkelerine gelen yabancıların haklarının korunması, kendilerine guvenlik sağlanması ve saygı gosterilmesi gibi konuları oncelikli olarak ele almalı, medeniyetler arası barışa onem vermelidir.
5- Filistin, Keşmir, Moro gibi, Muslumanlar ile Musluman olmayan halkları karşı karşıya getiren sorunlara; her iki taraf icin de bazı kazanclar ve bazı tavizler ongoren, adil ve barışcıl cozumler getirilmesine onem vermelidir. Hem Muslumanların haklarını savunmalı hem de soz konusu sorunların, İslam dunyasındaki bazı radikal unsurlar tarafından cozumsuzluğe itilmesine mani olmalıdır.
İslam dunyasının boylesine akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, hem bugun pek cok sorunla karşı karşıya bulunan 1.2 milyar Musluman icin, hem de dunyanın tum diğer insanları icin cok hayırlı olacaktır. Kuran ahlakına dayalı olarak kurulacak bir İslam Birliği, tum dunyanın adalet ve guvenlik bulmasına, Kuran ahlakının getirdiği tavır mukemmelliği sayesinde huzurun yerleşmesine aracı olacaktır. Muslumanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, duşunce, sanat, kultur, medeniyet gibi alanlarda onculuk etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlardır.
Avrupa Ortacağ'ın karanlığında iken, dunyaya bilimi, akılcılığı, tıbbı, sanatı, temizliği ve diğer pek cok hasleti Muslumanlar oğretmiştir. Kuran'ın nurundan ve hikmetinden kaynaklanan bu yukselişi tekrar başlatmak icin, gecmişte olduğu gibi bugun de Muslumanların Kuran ahlakını ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sunnetini temel alan manevi bir yol gostericiliğe ihtiyacları vardır.
Tum İslam ulkelerinin yanında Turkiye'ye buyuk bir rol duştuğunu belirtmek gerekir. Cunku Turkiye, sozunu ettiğimiz manada bir birliği kurmuş ve 5 yuzyıldan uzun bir sure başarıyla idare etmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirascısıdır. Bu sorumluluğu tekrar ustlenebilecek bir toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Turkiye, İslam dunyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ulkesidir ki, bu Batı ile İslam dunyasındaki sorunların cozumunde arabuluculuk yapabilmesine olanak sağlar. Turkiye'nin tarihsel olarak hoşgorulu ve mutedil bir anlayışa sahip olması; Turkiye'nin İslam dunyasında dar bir mezhebi değil, dunya Muslumanlarının buyuk coğunluğunun izlediği Ehli Sunnet inancını temsil etmesi de, onu İslam Dunyası’na onderlik etmeye aday kılan onemli bir vasıftır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, ele alınan cozumlerin ivedilikle hayata gecirilmesi son derece onemlidir. Cunku İslam dunyası ile Batı arasında bir "medeniyetler catışması" tehlikesi her gecen gun buyumektedir. İslam Birliği'nin kurulması ile birlikte bu tehlike tamamen ortadan kalkacaktır. Tarihte yaşanan tecrubeler acıkca gostermektedir ki, farklı medeniyetlerin birarada yaşaması, mutlaka bir gerilim ve catışma nedeni değildir. Farklı kulturleri birarada barındıran bir devlet, bunyesinde farklılıklar olduğu icin değil, bu farklılıkları idare ediş -ya da edemeyiş- tarzı nedeniyle sorunlarla karşılaşmaktadır. Ya da yan yana gelen medeniyetler, birbirlerine karşı hoşgorulu olup olmamalarına, kendi iclerindeki hoşgorusuz unsurları kontrol altına alıp alamamalarına gore, catışma veya barış ve iş birliği yolunu secmektedirler. Gunumuzde de hoşgoru ve uzlaşı yerine, hem Batı'da hem de İslam dunyasında, duşmanlık ve catışmayı secmek isteyenler vardır. Bunlar nedeniyle İslam ve Muslumanlar hakkındaki bazı yanlış anlama ve on yargılar devam etmekte ve bu, İslam dunyası icin birtakım zorluklar oluşturmaktadır. Batılılar ise, ceşitli yanlış anlaşılmalar nedeniyle gereksiz yere tedirginlik duymaktadırlar. Tum bu sıkıntıları ortadan kaldıracak bir cozum olan “Birlik Ruhuna” cok acil olarak ihtiyac vardır.
Bu makale,
Once Vatan gazetesinde
29 Kasım 2006 tarihinde yayınlanmıştır.
Harun Yahya
__________________