Dunyada Sonsuza Kadar Yaşama İsteği, Cahiliye Ahlakının Sonucudur
Cahiliye toplumu Kuran'da bildirildiği uzere,
"Allah'ı gereği gibi takdir edememiş" (Enam Suresi, 91) ya da
"O'nu arkalarında-unutuluvermiş" (Hud Suresi, 92) duşuncesinin hakim olduğu insanlardan oluşan bir toplumdur. Bu toplumun uyeleri bazen kendilerini "uygar" olarak tanımlasa da, Allah'ı gereği gibi takdir edemedikleri, ahirete inanmadıkları, kendi yaratılışlarının amacı hakkında duşunmedikleri ve bunu anlamaktan da uzak oldukları icin aslında "cahil"dirler. Bu "cahiliye" toplumu mensuplarının sahip olduğu pek cok yanlış mantık orgusunun yanında en belirgin ozelliklerinden biri ise, "hic olmeyecekmişcesine" yaşamayı planlamalarıdır.
Cahiliye toplumunda olum, herkesin bildiği ama kesinlikle soz etmediği hatta adını ağzına almak istemediği bir konudur. Hemen hemen tum hesaplar olum yok sayılarak yapılır. Tum hesaplar, olum goz onunde bulundurulmadan yapıldığı icin, bu kacınılmaz sondan bahsetmek de pek "hoş karşılanmaz".
Olumu goz ardı etmek, yukarıda sozunu ettiğimiz cahiliye insanlarının pek cok konudaki carpık bakış acılarından bir tanesidir. Her insan,
"Her nefis olumu tadıcıdır…" (Al-i İmran Suresi, 185) hukmu gereği mutlaka oleceği icin, olum gerceği hesaba katılmadan planlanan ve yaşanan bir hayat elbette buyuk bir aldanma uzerine kurulmuştur. Bu her insanın, samimi bir tefekkur ile kolaylıkla şuuruna varacağı buyuk bir gercektir.
Bir hicken, Rabbimiz'in sizi yoktan yaratarak nimetlendirdiğini, Her insanın belli vakte kadar yaşayacağını ve bir gun kesinlikle oleceğini, olumu duşunmeyerek ondan kacılamayacağını,
İnsanlar oldukten sonra Rabbimiz'in onları yeniden diriltip yaşatacağı gerceğini Kuran’da yuzlerce ayette vaat eden ve haber veren Allah'ın, bu sozunu şuphesiz tutacağını,
Olumun bir yok oluş değil, ahirete ve sonsuz hayata giden bir geciş kapısı olduğunu.
Tum bunlar duşunulduğunde olumden korkmanın bir anlamı olmadığı kolayca anlaşılacaktır. Olumden korkmanın bir faydası yoktur; cunku dunya tarihi boyunca hic kimse olumden kacamamıştır ve kacamayacaktır da... Tum insanlar kaderlerinde belirlenen o an geldiğinde muhakkak olecek ve ne yaparlarsa yapsınlar bir dakika daha yaşayamayacaklardır. Olum, insanlar icin ahirete giden bir geciş kapısıdır. Ancak bu kapı aynı zamanda hayatını Allah rızasına uygun olarak değerlendirenler icin mutluluk ve kurtuluşa acılan bir mujde kapısıdır. Olum, Allah'a iman etmeyenler icinse, kesin bir yıkım ve tum zamanlar boyunca surecek sonsuz felaketin başlangıcıdır. Hic olmeyecekmiş gibi yaşayarak Allah'ı unutanların, olum geldiğinde duyacakları pişmanlığın bir şey ifade etmeyeceğini Rabbimiz Kuran'da şu şekilde haber vermiştir:
"Tevbe; ne, kotulukleri yapıp-edip de onlardan birine olum catınca: "Ben şimdi gercekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak olenler icin değil. Boyleleri icin acı bir azap hazırlamışızdır." (Nisa Suresi, 18)
Kendini Allah rızasını kazanmaya adamayan herkes -Allah'ın dilemesi dışında- bu pişmanlığı yaşayacaktır. Oyleyse, madem hayat cok kısadır, bu hayattan sonra sonsuz bir gercek hayat vardır ve madem o sonsuz hayat, bu dunyada Allah'ın rızasını arayarak kazanılacaktır;
İnsanın buradaki kısa ve gecici hayatından cok, olumden sonra başlayacak gercek hayatını duşunmesi ve buna gore hareket etmesi gerekir. Dunyada elde edilecek servet ve imkanlara tutkuyla bağlanmanın bir anlamı yoktur. Kimse ne malını, ne guzelliğini, ne kuvvetini ne ailesini, ne de şohretini ahirete goturemez. Bunların hicbiri mezardaki insana eşlik edemez. Mezara giren yalnızca kefene sarılı bir bedendir; o da kısa bir sure icinde toprağa karışacaktır. Bu dunyadan ahirete goturulecek tek şey Allah rızası icin yapılmış olan salih amel ve ibadetlerdir. O zaman bu dunyada kısa bir sure icin insana verilmiş olan nimetler (sağlık, guzellik, servet vb.), ahirette ebedi olarak ve cok daha guzeliyle yeniden insana verilecektir. Bu gerceği kavramayıp kendine verilen nimetleri Allah rızası icin harcamaktan kacınarak kendince uyanık davranan bir kişi kendi ahiretini tehlikeye atmakta kısaca uyanıklık değil akılsızlık yapmaktadır.
Kendini "Olumsuz"leştirmeye Calışanların Sonucsuz Cabası
Bunları kavrayamayan ve dunyaya tutkulu bir hırs ile bağlanmış kimseler kendilerini sozde "olumsuz"leştirmeye calışırlar. Kuran’da bu yanlış anlayışa sahip insanlardan bahsedilmekte ve bu kişilerin olumsuz kılınmak icin ceşitli yollara başvurdukları haber verilmektedir.
"Siz, her yuksekce yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Olumsuz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?" (Şuara Suresi, 128-129)
Elbette insanın guzel eserler yapması veya guzel ahlaklı, hayırlı insanlar yetiştirmek istemesi guzel bir davranıştır. Ancak burada soz konusu cahiliye ahlakının yaşandığı carpık bir sistemde, insanların bu isteğinin nedeni Allah'ın razı olması değil, kendi kibirlerini tatmin etmek icin kendilerince dunyada kalıcı bir isim bırakmak istemeleridir.
Ebedi Kurtuluşun Anahtarı: Allah’ın Rızası
Muminler, Allah'ın herşeye hakim olduğunu bilen ve olumun bir son değil, asıl hayata (ahiret) geciş aşaması olduğunu kavrayan insanlardır. Muminler hayatın, olumun ve olum-sonrası gercek hayatın asıl sahibinin Allah olduğunu ve kendisini Allah’ın yarattığını cok iyi bilen ve her zaman O’na yonelen kimselerdir. Onlar paranın, makam ve mevkinin, fiziki guzelliğin Allah'ın yarattığı bu sistem icinde asıl kurtuluş yolu olmadığını gorenlerdir. Cunku tum bunlar ancak, kısa kalınacak olan dunyada gorulecek gecici “susler“ dir. Yuce Allah'ın yoktan yarattığı dunya hayatında ve ahirette, insanı mutluluğa ve kurtuluşa goturecek olan ise sadece Allah'ın rızası ve rahmetidir.
Bu makale,
Milli Gazete gazetesinde
23 Ocak 2007 tarihinde yayınlanmıştır.
Harun Yahya
__________________