Muslumanın Durust Ahlakı



Allah (cc) Kuran'ın, "Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sozu doğru soyleyin. Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve gunahlarınızı bağışlasın..." (Ahzab Suresi, 70-71) ve "... yalan soz soylemekten de kacının." (Hac Suresi, 30) ayetleriyle insanlara yalandan sakınıp doğru soz soylemelerini hatırlatmıştır. Allah (cc), gercekleri ters yuz ederek yalan soylemenin pek cok kotuluğu de beraberinde getirip kişiyi şeytanla dostluğa sevk ettiğini bildirmiştir:

Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerceği ters yuz eden,' gunaha duşkun olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve coğu yalan soylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)

Musluman, "Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan soyleyenler'" (Zariyat Suresi, 10) ayetiyle bildirildiği gibi, yalanın Allah (cc)'ın beğenmediği ve yasakladığı bir tavır olduğunu bilerek hayatı boyunca bu tavırdan sakınır. İnsanın dunyada soylediği her sozun, ahirette karşısına cıkacağını bilir. Hayır adına soylenen her soz Allah (cc)'ın rahmeti ve nimetiyle karşılık gorurken, yalan yere soylenen sozler de insanların uzerine buyuk bir yuk ve sorumluluk olacaktır. Bu nedenle mumin her sozunu, ahirette Allah (cc)'a hesabını vereceğini duşunerek konuşur.

Yalan, ahirette insanı zarara uğratacaktır. Ancak dunya hayatında da insana hicbir kazanc sağlamadığı da unutulmamalıdır. Yalan soz, insanı daima maddi ve manevi kayıplara uğratır. Yalan soyleyerek insanlara karşı ikiyuzlu ve samimiyetsiz bir tavrı benimseyen insanın yuzune samimiyetsiz ve sahtekar bir ifade coker. İcten ice insanları aldattığını, durust ve samimi olmadığını bildiği icin, kendisine olan saygısını kaybeder. Aynı şekilde, yalan soyleyerek kandırdığını duşunduğu insanlara karşı olan saygısını da yitirir.

Onların kendi samimiyetsizliğini fark edemediklerini duşunmesi, bu insanlara karşı kibirli bir bakış acısı geliştirmesine ve onları kucuk gormesine neden olur. Ayrıca bir yalan, genellikle peşinden daha pek cok yalanı daha getirir. Kişi yalanını gizleyebilmek icin her seferinde onu daha da geliştirmek zorunda kalır. Hayatı boyunca da surekli olarak yalanlarının ortaya cıkma korkusu icerisinde yaşamaktan, cevresindekilere karşı da samimiyetsiz bir yaklaşım icinde olur. Bu kimselerin samimiyetsizliklerini ve yalan sozlerini Allah (cc) dunyada veya ahirette bir gun mutlaka ortaya cıkaracaktır.

Doğru soz ise daima insanı ustun konuma getirir ve yuceltir. Allah (cc) guzel soz ile kotu sozun farkını Kuran'da şoyle bir ornekle anlatmıştır:

Gormedin mi ki, Allah nasıl bir ornek vermiştir: Guzel bir soz, guzel bir ağac gibidir ki, onun koku sabit, dalı ise goktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar icin ornekler verir; umulur ki onlar oğut alır-duşunurler. Kotu (murdar) soz ise, kotu bir ağac gibidir. Onun koku yerin ustunden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. Allah, iman edenleri, dunya hayatında ve ahirette sapasağlam sozle sebat icinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar. (İbrahim Suresi, 24-27)

Musluman, doğru sozun ve durustluğun getireceği bereketin ve hayrın farkındadır. Bu nedenle zor durumda kalacağını ya da zarar goreceğini bilse bile, hicbir zaman durustluğunden odun vermez. Mertlikle, acık sozlulukle hak olan ne ise onu soyler.

Allah (cc) ayrıca, bir başkasına karşı duyulan kızgınlık ya da ofkenin de insanı doğru sozden ve durustlukten uzaklaştırmamasını şoyle hatırlatmıştır:

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah icin, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şuphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8 )

Musluman Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sunnetini kendisine rehber edinmesi dolayısıyla yalanın insanı nasıl bir yola doğru suruklediğini bilir ve bu tavırdan titizlikle sakınır. Her ne olursa olsun, durustluğun insanı her zaman saygın kılacağını ve doğru sozun kişiyi mutlaka hayra yonelteceğini bilerek bu ahlakında kararlılık gosterir.

Bu makale, Milli Gazete gazetesinde 17 Aralık 2006 tarihinde yayınlanmıştır.

Harun Yahya
__________________