وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَاالسَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ:
“Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri icin hazırlanmış bulunan, eni goklerle yer kadar geniş olan cennete koşuşun.” (ALİ-İMRAN SURESİ – 133. AYET)
Cennet, iman ehlinden olup ta guzel amel işleyen kimseler icin hazırlanmış bulunan ahiret hayatının saadet yurdudur. Buyukluğu ve genişliği, ayette de belirtildiği gibi goklerle yer kadardır. Keremine nihayet olmayan Allah tarafından yaratılan, ici gozlerin gormediği, kulakların işitmediği ve hayallere sığmayacak kadar guzel bulunan cennet, ahiret sermayesi olan işlerle kazanılacaktır. İman denilen muharrik kuvvetle coşan insan, guzel amellere koşacak ve ilahi bir lutufla cennete ulaşacaktır. Aklını nefsinin heveslerinin peşine takılan kimse husrana uğrar. Dinimizin emirlerine sarılan gufrana mazhar olur. Peygamberimiz (SAV) şoyle buyuruyor:
ألكيس من دان نفسه وعمل لمابعد الموت والعاجز من أتبع نفسه هواهاوتمنىعلىالله الأماني.
“Akıllı, kendisini hesaba ceken ve olumden sonrası icin iş gorendir. Aciz, nefsini hevasına tabi kılan ve Allah’tan layık olmadığı şeyleri dileyendir.”
Cennet, emel ile değil, amel ile kazanılacaktır. Dini vazifeleri ifa etmeden cenneti arzulamak, hayal ipine hulya dizmeye benzer. Şu hususu iyi bellemeliyiz: Cennet ucuz değil, cehennem luzumsuz değildir.
Omur sermayesinin kıymetini bilen kimse, zamanını israf etmemeli ve her dakikasını hayırlı amellerle değerlendirmelidir. Peygamberimiz (SAV) şoyle buyurur:
إغتنم خمساقبل خمس:شبابك قبل هرمك وصحتك قبل سقمك وغناك قبل فقرك وفراغك قبل شغلك وحياتك قبل موتك.
“Beş şey gelmezden once beş şeyi; olumunden once hayatının, hastalığından once sağlığının, meşguliyetinden once el boşluğunun, fakirliğinden once zenginliğinin, ihtiyarlığından once gencliğinin kıymetini ganimet bil.”
Sıhhati yerinde olan kimse, hem farz olan ibadetlerini ifa eder hem de fazilet ve sevabı olan amelleri işlemeye calışır. Sağlığı yerinde olmayan bir mumin faziletli amellere ait bircok işleri yapamayacak duruma duşer. Namazın kıyamına muktedir olamaz ve oturarak namaz kılmak zorunda kalır. Secde yapamayacak duruma gelir de ima ile secdeyi, ifa eder. Peygamberimiz (SAV) şu uyarıyı yapıyor:
نعمتان مغبون فيهماكثيرمن الناس:الصحة والفراغ.
“İki değerli nimet vardır ki, insanların coğu bunlarda aldanmış bulunmaktadır. Onlar: Sıhhat ve boş vakittir.”
Bir diğer hadis-i şerif te şoyledir:
أيهاالناس توبوآإلىالله قبل أن تموتواوبادروابالأعمال الصالحة قبل أن تشغلوا.
“Ey insanlar! Olumunuzden once tevbe ediniz, meşguliyetinizden evvel iyi işler yapmaya surat ve gayret ediniz.” Başka bir hadis ise şoyledir:
بادروابالأعال سبعا هل تنتظرون إلافقرا منسياأوغنيامطغياأومرضامفسداأوهرمامفنداأوموتام جهزاأ والدجال فشرغآءب ينتظرأوالساعة فالساعة أدهىوأمر.
“Yedi sıkıntılı hal gelmeden once iyi işler yapmaya acele ediniz: Unutkan kılan fakirlik, azdıran zenginlik, mizacı bozan hastalık, bunaklaştıran ihtiyarlık, ani gelen olum, vukuuna intizar olunan gaibin şerlisi deccal yahut belası daha şiddetli olan ve acı olan kıyametten başka bir şeyi mi gozetiyorsunuz?”
BU HADİSTE YER ALAN SIKINTILI HALLERİ ELE ALALIM:
UNUTKAN KILAN FAKİRLİK: İnsanın hayatında fakirlik oyle olur ki, insana bildiği şeyleri unutturur. Hele zenginlikten sonra gelen bir yokluk ve yoksulluk, kişinin dimağına tesir eder. Sabah evden cıkarken hanımı, zaruri ihtiyaclarla ilgili eksikleri hatırlatır. Cocuklar şunu-bunu ister. Bu şahıs iş bulup calışamamış ve istenilenleri alamamıştır. Akşam sofraya konulacak ekmeği bile alamamış olan bu kimsenin fakirliği, onu şaşkın ve unutkan kılar. Adını bile sorsalar, cevabını verirken bocalar.
AZDIRAN ZENGİNLİK: Helal-haram demeden kazanılan mal, sahibini azgınlığa sevk eder. Duşuncesi, kasası, kesesi; zevkini ve nefsinin arzularını tatminden ibaret olur. Boyle bir mal, sahibi icin felah değil, felakettir. İnsanı şaşkın kılan fakirlik ile azdıran ve saptıran mal sahibi icin soylenmiş bir atasozu vardır :“Fukaranın şaşkını, beyaz giyer kış gunu; ağniyanın azgını kurk giyer yaz gunu.”
İNSANIN HASTALIĞI: Ağrı ve sancılar arttığı zaman, mizacı bozulur. Uykusunu alamaz, iştahı kacar ve bitkin bir hale gelir. Sabırlı ve yumuşak huylu bir insan, hastalığın sinirleri uzerinde yaptığı tahribatla, sinirli ve tahammulsuz bir hale gelir. En ufak bir sozden bile sinirlenir.
BUNAKLAŞTIRAN İHTİYARLIK: Bu hal gelip catınca, kişi ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini şaşırır. Bugun soylediğini yarın unutur: konuştuğu bir sozu soylemediğini iddia eder. Bu gibi haller gelip catmadan once, can tende, irade sende ve paran kesende iken hayırlı işler yapmada gayret gostermelisin.
Ahiret hayatında vaat olunan cennete mal veya can fedakÂrlığıyla ulaşılabilir. Bu gerceğe inanmış olan ve gerekli fedakÂrlığı gosterenlerin başında Peygamberimiz (SAV) gelir. Ebu Sirvea Ukbe b.El-Haris şoyle rivayet ediyor:
“Medine’de, Peygamberimiz (SAV)’in arkasında ikindi namazını kılmıştım. Selam verdi, sonra hemen ayağa kalkıp cemaatin omuzlarından atlayarak hanımlarından birinin evine gitti. Halk, onun hızlı gidişinden endişelendiler. Cok gecmeden ashabının yanına cıktı. Onları, cabuk donuşunden endişelenmiş gordu ve şoyle buyurdu: “Yanımızda bulunan altın veya gumuş parcasından bir şeyi hatırladım. Beni Allah yoluna yonelmekten alıkoymasından hoşlanmadım, derhal dağıtılmasını emrettim.”
Ashab-ı Suffe’yi bitkin halde goren Peygamberimiz (SAV), kendi evinde onlara ikram edecek bir şey bulunmadığını gorunce, Hz Ebu Bekir ve Hz Omer (RA) ‘a bildirerek evlerinde olan yiyecekten bir miktarını getirmelerini istedi. Her ikisi de kalkıp hemen gitti ve cok gecmeden pek cok yiyecekle geldiler.
Bu iki buyuk sahabenin tavrını şu hadis-i şerif acıklar:
عن زيدابن أسلم عن أبيه قال سمعت عمرابن الخطاب يقول أمرنارسول الله(صعلم)أن نتصدق ووافق ذالك عندىمالافقلت اليوم أسبق أبابكرإن سبقته يوماقال فجءت بنصف مالىفقال رسول الله(صعلم):مآأبقيت لأهلك قلت مثله وأتى أبوبكربكل ماعنده فقاليآأبابكرمآأبقيت لأهلك فقال أبقيت لهم الله ورسله.قلت لآأسبقه إلىشئ أبدا.
“Zeyd b. Elsem, babasının şoyle dediği rivayet eder: Omer b. Hattab’ın şoyle dediğini işittim: Peygamber (SAV) bize tasaddukta bulunmamızı emretmişti. Bu emir, varlıklı olduğum bir zamana rastlamıştı. Ben: Ebu Bekir’i gecebilirsem işte bugun gecebilirim.”dedim de malımın yarısını getirdim. Peygamberimiz (SAV): “Ehl-i beytine ne bıraktın?” diye sordu. Ben: “Bunun bir mislini” dedim. Ebu Bekir, elindeki ve evindekilerin hepsini getirmişti. Peygamberimiz (SAV): “Ya Ebu Bekir, ehline evladına ne bıraktın?” diye sordu. O: “Onlara Allah’ı ve Rasulunu bıraktım.” diye cevap verdi. Bunun uzerine ben: Faziletli hicbir şeyde onu gecemeyeceğim. Dedim.”
Hz Ebu Bekir (RA) comertlikte esen yelden ve akan selden daha hızlıydı. Onun Allah’ın rızasına erişmekteki gayreti ve insanları memnun etmekteki himmeti son derece ileriydi. Bu konudaki bir hadis şoyledir:
Hz Omer (RA) rivayet ediyor: “Peygamberimiz (SAV) bir gece Ebu Bekir’in evinde sohbet ediyordu. Ben de oradaydım. Bu sırada Peygamber (SAV) dışarı cıktı. Onunla birlikte biz de dışarı cıktık. Ne gorelim: Bir adam mescitte namaz kılıyordu. Peygamberimiz (SAV) ayakuzeri durdu ve onun kıratını dinlemeye başladı. Biz de onun durumunu anlamaya calıştık. Peygamberimiz (SAV): “Kur’an’ı indirildiği gibi taptaze okumak kimi sevindirirse Ummu Abd’in oğlunun kıratı gibi okusun.” buyurdu. Sonra o kişi dua yapmaya oturdu. Peygamberimiz (SAV): “İste! O sana verilecektir.” buyurdu.
Hz Omer (RA) demiştir ki: “Allah’a and olsun ki, Sabahleyin erkenden ona gideceğim ve kendisine bu hususu mujdeleyeceğim.” dedim. Bu mujdeyi vermek icin sabahleyin oraya vardığımda Ebu Bekir’i benden once oraya gelmiş ve mujdeyi vermiş buldum. Allah’a yemin olsun ki, hayırlı bir iş yaptığım yarışta onu asla gecemedim. Ebu Bekir beni daima geride bıraktı.”
Hz Ebu Bekir Sıdık (RA)’ın hayırlı amellere olan calışmasını ve gayretini şu hadis te dile getirir:
عن أبىهريرة قال:قال رسول الله(صعلم)من أصبح منكم اليوم صآءما؟قال أبوبكر:أنا.قال فمن تبع منكم اليوم جنازة.قال أبوبكر:أنا.قال فمن أطعم منكم اليوم مسكينا؟قال أبوبكر:أنا.قال فمن عاد منكم اليوم مريضا؟قال أبوبكر:أنا.فقال رسول الله(صعلم):ماجتمعن فىأمرىإلادخل الجنة.
“Ebu Hureyre (RA)’ın rivayetinde, Peygamberimiz (SAV) şoyle demiştir: “Bugun icinizden oruclu olarak sabaha dÂhil olan kimdir? Ebu Bekir (RA): “Benim.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Bugun aranızdan kim bir cenazenin ardından gitti? Diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Bugun icinizden kim bir yoksulu doyurdu?” diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” diye cevap verdi. Peygamberimiz (SAV): “Bugun sizden kim bir hastayı ziyaret etti?” diye sordu. Ebu Bekir (RA): “Ben.” cevabını verdi. Bunun uzerine Peygamberimiz (SAV): “Bunlar bir kimsede toplanmaya gorsun. O kimse muhakkak cennete girer.” buyurdu.
Muhammedi guneşten nur ve feyiz alan Ashab-ı Kiram, hayırlı işlere amil olmakta buyuk bir heves taşımaktaydı. Peygamberimiz (SAV)’in ağzından cıkacak bir mujdeyi hemen tatbik sahasına cıkarırlardı. Bunun orneği şudur:
Ashap’tan Cabir b. Abdullah (RA) rivayet ediyor: “Uhud harbi gunu bir adam, Peygamberimiz (SAV)’e: “Şayet Allah yolunda oldurulursem, ben nerede olacağım?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Cennette olursun.” buyurdu. Adam elindeki hurmaları attı ve şehit olasıya kadar savaştı.”
Ebu İshak rivayet ediyor: Bera (RA)’ı şoyle derken işittim: “Peygamberimiz (SAV)’e yuzu demirden yapılmış bir başlıkla ortulu bir adam geldi ve: “Ey Allah’ın Rasulu! Savaş mı yapayım, Musluman mı olayım?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Once Musluman ol, sonra savaş yap.” buyurdu. Adam, hemen İslam diniyle muşerref oldu, sonra da savaştı ve şehit oldu. Bunun uzerine Peygamberimiz (SAV):
عمل قليلاوأجركثيرا.
“Az bir iş yaptı, cok buyuk sevaba nail oldu.” buyurdu.
Uhud harbine gece vakti askeri sevk eden Peygamberimiz (SAV), o gece evlenip gerdeğe giren Hanzala b. Ebu Amir’in evinin onunden gecerken: “Ya Hanzala! Haydi, harbe.” diye seslendi. Peygamberimiz (SAV)’in bu davetini duyan Hanzala, hemen silahını aldı ve askerin arasına katıldı. Sabahleyin savaş başlayınca kahramanca dovuşen bu sahabe şehit oldu. Onun, duvağı ile dul kalan hanımı Cemile Binti Abdullah, savaş sonu yollara cıkan halkın arasına karıştı. Peygamberimiz (SAV) gecerken: “Ey Allah’ın Rasulu! Hanzala nerede?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “O şehit oldu.” cevabını verince, hanımı: “Ya Rasulallah, siz cağırdığınız zaman Hanzala gusul yapmaya fırsat bulamadan savaşa katıldı. Emir verin de onu yıkasınlar.” dedi.
Bunun uzerine Peygamberimiz (SAV) şu mujdeyi verdiler:
إنىرأيت الملآءكة قفيل حنظلة ابن أبىعامربين السمآءواللأرض نمآءالمزن فىصحاف الفضة.
“Ben, melekleri, gumuş canaklar icindeki yağmur sularıyla gok ile yer arasında Hanzala b. Ebu Amir’i yıkarken gordum.”
Bu yuce saadete nail olan Hanzala (RA)’a GASİLUL MELAİKE (Meleklerin yıkadığı şehit unvanı verildi.
Allah, iman ile coşan, amelleriyle cennete koşan iyi kulların şevk ve gayretini bizlere de ihsan eylesin.
________________
__________________