Şahitlikte nicin kadınların hakkı erkeğin yarısıdır ?
İslam hukukunun temelini teşkil eden meseleler vahye dayanır. Ana hatlarıyla Kur'an'da yer alır. Yani hukuki esaslar kainat Yaratıcısı tarafından tespit edilip tayin edilmiştir. Hangi devir, hangi iklim ve şartlar icinde yaşanırsa yaşansın bu esaslar toplumların huzur kaynağı ve rahat vesilesidir. Cunku hukumler insan yaratılışına en uygun olanıdır. Kur'an'daki hukumler incelendiğinde, ilk goze carpan husus bu hukumlerde insanın hem bedeni, hem de ruhi yapısının dikkate alınmış olasıdır.
Şahitlik meselesinde de bunu gormek mumkundur. Şahitlikle ilgili ayet-i kerimenin meali şoyledir.
"Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek; biri unuttuğunda, şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir..."(1)
Demek ki, buradaki esas mesele kadının yaratılışı ile doğrudan alakalıdır. Onun psikolojik yapısının bir gereğidir. Kadının esas mizacı heyecandır ve heyecanlarıyla yaşar. Bunun icin duşunceler, aklından cok kalbine işler, tesirleri de o şekilde gelişir. Hadiseler karşısında pek tarafsız kalamaz. Merhamet ve şefkat tarafı ağır bastığından hadiselere sezgisiyle yaklaşır.
Bu hususiyetlerinden dolayı Kur'an, "Kadınlar unutabilirler, onun icin şahitlikte onlara bir yardımcı verilmeli" diyor. Bunu, kadını yaratan Yuce Allah ifade buyuruyor. Oyle ise bu değişmeyen bir kaidedir. Kadınların icinde unutkan olmayan, bazı erkeklerden daha guclu hafızaya sahip olanlar yok mudur? Şuphesiz vardır, ama umumi olarak kadınlarda bu psikolojik hal daha cok gorulur. Hadiseyi akıllarında fazla tutamamaları normaldir.
Diğer yandan, kadın daha cok ice donuktur. Kendine has bir dunyası vardır. Gun boyu ev işleriyle ic icedir. Cocuklarının bakımı ve terbiyesi ile meşguldur. Ticaret, alışveriş, iş hayatı siyasetle cok az kadın ilgilenir. Dış dunyanın bu kadar uzağında olan bir kadın haricte olan hadiselere nasıl vakıf olacak, mahiyetlerini nasıl oğrenecek, aklında nasıl tutacak, şahitliğini ne nispette tam yapabilecektir?
İslamiyet şahitlik meselesinde kadına erkek kadar bir mukellefiyet yuklemeyip, iki kadının şahitliğini, bir erkeğe denk tutmakla onun hakkını zayi etmemiş, aksine onu korumuş, bir gunaha duşmesini onlemiştir. Cunku şahitlik buyuk mesuliyet gerektiren bir iştir, ağır bir vazifedir.
Bu hususta bir ayet-i kerimede şoyle buyrulur:
"Şahitliği gizlemeyin. Onu kim gizlerse şuphesiz kalbi gunahın acısından sızlar. Allah işlediklerinizi bilir."(2)
Hadis-i şeriflerde şahitliğin ne kadar muhim bir mesuliyet taşıdığına işaret edilirken, yalancı şahitliği de buyuk gunahlar arasında zikredilir.
Evet, İslamiyet kadını buyuk gunahlara duşmekten korumuş, onun bazı zaaflarına kapılıp, heyecanlanarak yahut hissi davranarak yalancı şahitlik gibi bir gunaha girmesine mani olmuştur. Yanına bir yardımcı kadın vererek bunun tedbirini almıştır. İşte bundan dolayı bazı şahitliklerde iki kadın bir erkek yerine gecmektedir.
Bazen kadınlar şahitlik yapacağı meselede kıskanc davranabilir, rekabet hissi baskın gelebilir. Bunun icin hadisenin bazı taraflarını gizleyerek, adaletin tecellisine golge duşurebilir. Fakat iki kadın şahitlik yaparsa, birisinin gizlediğini oburu acığa vurarak şupheler ortadan kalkmış olur.
Diğer taraftan iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine eşit tutulması hicbir zaman kadının erkeğin yarısına eşit olduğunu gostermez. Cunku bu sadece şahitlik meselesinde her turlu teminatın bulunmasına onem verildiğinin bir gostergesidir. Kadın hangi ceşit davalarda şahitlik yapar, hangilerinden muaftır, hangilerinde erkeğin yarısı sayılır?
İslam hukuku, zina, icki ve hırsızlık gibi had cezalarını gerektiren suclarda ve kısas gibi cezalarda kadını muaf tutmuş, onun şahitliğini kabul etmemiştir. Bu davalardan zina cezasında dort erkeğin, diğerlerinde ise iki erkeğin şahitliğini esas almıştır. Alış-veriş, ticaret, nikah, talak gibi muamelata giren davalarda ise iki erkek yoksa, bir erkekle iki kadının şahitliğini şart koşmuştur. Fakat erkeklerin vakıf olamayacağı, bekaretin tespiti, doğum anında anne ve cocukla ilgili vuku bulacak hallerde, sut kardeşliğinin tespiti gibi meselelerde tek kadının şahitliği de kafi gelmektedir. Hatta, Hz. Omer boşanma hadisesinde bile bir kadının şahitliğini kafi gormuştur. Cunku şahitlikte asıl mesele hakkın zayi olmaması, adalete golge duşurulmemesi, hakkın tecelli etmesidir. Had cezalarında ve kısasta kadının şahitliğine muracaat edilmemesinin bir hikmeti, bu ceşit meselelerde en ufak bir şupheye mahal verilmemesi hassasiyetidir. Cunku kısas gibi bir davada eksik bir beyanla, bir hak zayi olabilecek veya bir insanın kısas edilmesi soz konusu olacaktır. Kadınlardaki unutkanlık ve hislerine mağlup olmak gibi bir arıza bu meseleye golge duşurebilir.
(1) Bakara Sûresi, 282.
(2) Bakara Sûresi, 283.
Mehmet Paksu
__________________