Selefiyecilik nedir
Sual: Selefiyecilik nedir? Selefiye mezhebi diye bir mezhep var mı?
CEVAP
Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sunnet anlamında Ehl-i sunneti hassa diyorlar.

Selef, onceki demektir. Istılahta Sahabe ve Tabiine Selef veya selef-i salihin denir. Selef-i salihinin yolunda bulunan muslumanlara (Ehl-i sunnet) denir. Ehl-i sunnet olmayıp, Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin nasslarda acık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası acıkca anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Selefin mezhebi vardır, selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Selefin mezhebi ise ehl-i sunnet vel cemaattir.

Ehl-i sunnet itikadından ayrılan bazı din adamları Selefiye adını verdikleri sapık bir yol tutmuşlardır.
Bunun itikadda mezhep olduğunu soyleyip, kitaplarında yazmışlardır. Halbuki İslamiyet’te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Ehl-i sunnet Ă‚limleri boyle bir şey bildirmemişler ve kitaplarında asla yazmamışlardır.

İslamiyet’te Selef-i salihin mezhebi, yani Ehl-i sunnet mezhebi vardır. Selef-i salihin; hadis-i şerif ile methedilen, ovulen ilk iki asrın muslumanlarıdır. Yani Selef-i salihin, Eshab-ı kiram ve Tabiine verilen isimdir. Bu şerefli insanların itikadına Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanc mezhebidir. Eshab-ı kiramın ve Tabiin-i i'zamın imanları hep aynı idi, inancları arasında hicbir fark yoktu.

İmam-ı Gazali hazretleri İlcam-ul-avam kitabında; "Bu kitapta itikad fırkalarından Selef mezhebinin hak olduğunu bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir..." buyurarak Selef mezhebi demenin, Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu acıkca bildirmiştir.

Mısır'daki Ezher Universitesinden mezun ustad ibni Halife Alivi Akıdet-us-selefi vel-halef adlı kitabında şoyle yazmıştır:
"Ebu Zehra Tarih-ul-mezahib-ul islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dorduncu asrında, Hanbeli mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine Selefiyin ismini verdiler. Hanbeli mezhebi Ă‚limlerinden Ebu'l-Ferec ibni Cevzi ve diğer Ă‚limler bu selefilerin, Selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid’at ehli, mucessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını onlediler. Daha sonra yedinci asırda, ibni Teymiye el-Harrani bu fitneyi tekrar alevlendirdi. Kendilerine Selefiye ismini takanlar, ibni Teymiye’yi kendilerine imam bildiler.”

İbni Teymiye, Hanbeli mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sunnet idi. Fakat sonradan kendi aklına uyarak, sapık goruşler ortaya attı. Ehl-i sunnet itikadından ve dolayısı ile Hanbeli mezhebinden ayrılıp uzaklaştı.

Kendi başına ayrı bir yol tutup, tuttuğu bu sapık yolda suruklenip gitti. Kendine tĂ‚bi olanları da saptırdı. Ona tĂ‚bi olanlar onun bu yoluna selefiye dediler. Bu hususu derinlemesine araştırıp, incelememiş ve kaynakları iyi anlayamamış olan bazıları Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin kitaplarındaki "Selef” ve "Selef-i salihin" ifadelerini değiştirerek, Selefiye şeklinde nakletmişler ve yazmışlardır. İtikadda Selefiye diye bir mezhep yoktur. Peygamber efendimizin hadis-i şerifte fırka-i naciyye, kurtuluş fırkası olarak bildirdiği tek bir itikad mezhebi vardır. O da Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebidir, imam-ı Maturidi ve imam-ı Eşari bu mezhepte iki itikad imamıdır ve bu mezhebi yaymışlardır.

İmam-ı Maturidi ve imam-ı Eşari hazretleri ayrı bir mezhep kurmamışlar, Eshab-ı kiramın, Tabiinin, dort mezhep imamının ve sonra Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin nakil ve tevatur yolu ile bildirdikleri iman ve itikad bilgilerini acıklamışlar, anlaşılmasını kolaylaştırmak icin kısımlara bolmuşler ve herkesin anlayabileceği şekilde yaymışlardır. Bunlardan imam-ı Eşari, imam-ı Şafi hazretlerinin talebe zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Maturidi ise imam-ı a’zam hazretlerinin talebe zincirindedir.

Ehl-i sunnet itikadının acıklamasında bu iki imam meşhur olmuş, yaşadıkları zamanlarda itikadda doğru yoldan ayrılmış sapıkların ve yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış maddecilerin bozuk duşuncelerine karşı Ehl-i sunnet vel-cemaat itikadını izah etmekte, bazı bakımlardan farklı usuller takip etmişlerdir. Daha sonraki asırlarda gelen Ehl-i sunnet Ă‚limleri, bu iki imamın koyduğu usullere uyarak, Ehl-i sunnet itikadını nakletmişlerdir.

Ehl-i sunnetin reisi ise imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleridir. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri, fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgilerini de topladı ve yuzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, ilm-i kelam, yani iman bilgileri mutehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a’zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani'nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Curcani dunyaca meşhur oldu. Bunun talebesinden de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Maturidi'yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a’zamdan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mucadele ederek, Ehl-i sunnet itikadını kuvvetlendirdi ve her tarafa yaydı.

İmam-ı Eşari de, imam-ı Şafii'nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. Bu iki buyuk imam, Eshab-ı kiram, Tabiin ve Tebe-i tabiinin bildirdiği itikad ve iman bilgilerini acıklamışlar, kısımlara bolmuşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari ve imam-ı Maturidi hazretleri, hocalarının muşterek mezhebi olan Ehl-i sunnet vel-cemaattan dışarı cıkmamışlar, ayrı bir mezhep kurmamışlardır.

Taşkopruzade şoyle yazmıştır:
"Ehl-i sunnet vel cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan birisi Hanefi, diğeri Şafii'dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Maturidi, Şafii olanı ise Ebu'l Hasen el-Eşari'dir."

Bazı kitaplarda, Eşariyye mezhebi, Maturidiyye mezhebi diye yazılı ise de, bu kendi calışmalarına verilen isimdir, ayrı mezhep değildir. Her ikisi de Ehl-i sunnet itikadını anlatmıştır. Aralarında ictihad farkları vardır. Bu ayrılıklar temelde ayrılık olmadığı icin, ikisi de Ehl-i sunnettir.
Zebidi de şoyle demiştir:
"Ehl-i sunnet vel-cemaat ismi gecince, Eşariler ve Maturidiler kastedilir."

İmanda, itikadda tek mezhep vardır
Bu iki imamın ve hocalarının, amelde dort hak mezhep imamlarının ve onlara tĂ‚bi olanların; imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebidir. Cunku İslamiyet, butun insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz tebliğ etmiştir. İnsanlara, kendilerini ve her şeyi yaratan Allahu teĂ‚lĂ‚yı haber veren Peygamberimiz, Allahu teĂ‚lĂ‚ya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir. Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, durust ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğine tam ve hic şuphesiz kabul edip inanmakla mumkun olur. Bu hususta cok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Boyle bir ayrılığa duşenlerin kendilerini haklı cıkarmak icin one surecekleri dini, siyasi, beşeri, ictimai, fenni v.s. gibi sebeplerin hicbir kıymeti yoktur. Cunku İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır.

Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hicbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya cıkarıldı ve bid’at fırkalarının sayısı 72’ye ulaştı. Bu ayrılıkları cıkaranların ve bunların sozlerine inanarak bozuk duşuncelerini benimseyenlerin ileri surdukleri sebepler cok ceşitli ve herbirine gore farklı olmakla beraber, esas sebepler; "Munafık ve başka dinden olanların cıkardıkları fitneler, Kur’an-ı kerimin muteşabih Ă‚yetlerini kendi anlayışlarına gore tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile Mecusi inanclarının İslamiyet’e sokulma cabaları, Eshab-ı kiramın maslahata (huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine) ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda cok geniş ulkelere yayılan İslamiyet’in henuz yeni musluman olmuş buyuk kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inanclarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet’ten sayma yanlışına duşmeleri" şeklinde ozetlenebilir.

Ancak, İslam tarihinde gorulen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dunyevi menfaat ve saiklerle ortaya cıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa muteşabih Ă‚yet-i kerimeleri kendi akıllarına gore tefsir yoluna gitmişler, boylece felsefe yaparak ve bu Ă‚yetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri surmuşlerdir.
Mesela, Kur’an-ı kerimde gecen, Allah’ın eli, yuzu vb. sıfatlarını gosteren ifadeleri, kendi duşuncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahu teĂ‚lĂ‚yı zatı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde duşunen bu sapık fırkalar, Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin acıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.

İslamiyet’te (Selefiye mezhebi) diye bir şey yoktur
Selef-i salihinin yolunda bulunan muslumanlara (Ehl-i sunnet) denir. Ehl-i sunnet olmayıp, Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin nasslarda acık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası acıkca anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Bu bid’ati ortaya cıkaranların en meşhuru İbni Teymiye ve vehhabilerdir. Bunlar kendilerinin Eshab-ı kiram yolunda olduğunu savunuyor, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden yanlış ve bozuk manalar cıkararak, Ehl-i sunnet olan hakiki muslumanları kotuluyorlar.

Hemen soyleyelim ki, Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin kitaplarında, Selefiye denilen bir isim ve Selefiye Mezhebi diye bir yazı yoktur. Bu isimler mezhepsizler tarafından sonradan uydurulmuş ve cahil din adamları tarafından, mezhepsizlerin kitapları Arabiden Turkceye tercume edilirken, Turkler arasında da yayılmaya başlamıştır.
Bunlara gore:
(Eşari ve Maturidi mezhepleri kurulmadan evvel butun Sunnilerin tĂ‚bi oldukları mezhebe Selefiye adı verilmektedir. Bunlar Sahabe ve Tabiinin izinde yurumuşlerdir. Selefiye mezhebi Eshabın, Tabiinin ve Tebe-i tabiinin mezhebidir. Dort buyuk imam bu mezhebe mensup idi. Selefiye mezhebini mudafaa icin ilk eser, (Fıkh-ul-ekber) ismi ile imam-ı a’zam tarafından yazılmıştır. İmam-ı Gazali, (İlcam-ul avam-anil kelam) eserinde Selefiye mezhebinin esaslarını yedi olarak bildirmektedir. İmam-ı Gazalinin zuhuru ile muteahhirinin ilm-i kelamı başlar. İmam-ı Gazali, once gelen kelamcıların mezheplerini ve İslam filozoflarının fikirlerini tetkik ettikten sonra, kelam ilminin metotlarında değişiklikler yaptı. Felsefi duşunceleri, red maksadıyla kelama soktu. Razi ve Amidi, kelam ile felsefeyi mecz ederek bir ilim haline koydular. Beydavi ise, kelam ile felsefeyi birbirinden ayrılmaz hĂ‚le koydu. Muteahhirinin ilm-i kelamı Selefiye mezhebinin yayılmasına mani oldu. İbni Teymiye ve talebesi İbn-ul-Kayyım-il-cevziyye, Selefiye mezhebini ihyaya calıştılar. Selefiye mezhebi sonradan ikiye ayrılmıştır: Eski Selefiler, Allah’ın sıfatları ve muteşabih nassları hakkında tafsilata girmemişlerdir. Sonraki Selefiler bunlar hakkında tafsil cihetine ehemmiyet vermişlerdir. İbni Teymiye ve ibni Kayyım Cevziyye gibi sonraki Selefilerde bu hĂ‚l acık olarak gorulmektedir. Eski ve yeni Selefilerin hepsine birden (Ehl-i sunneti hassa) denir. Ehl-i sunnet kelamcıları bazı nassları tevil etmişlerse de, Selefiye buna muhaliftir. Selefiye, Allah’ın yuzu ve gelmesi, insanların yuzune ve gelmesine benzemez diyerek muşebbiheden ayrılmıştır) diyorlar.
CEVAP
Eşari ve Maturidi mezhepleri sonradan kurulmuş demek doğru değildir. Bu iki buyuk imam, Selef-i salihinin bildirdikleri itikad, iman bilgilerini acıklamışlar, kısımlara bolmuşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari, imam-ı Şafii’nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Maturidi de, imam-ı a’zam Ebu Hanife’nin talebeleri zincirinin buyuk bir halkasıdır.

İmam-ı Eşari ve imam-ı Maturidi, hocalarının itikaddaki muşterek olan mezheplerinden dışarı cıkmamış, mezhep kurmamıştır. Bu ikisinin ve hocalarının ve dort mezhep imamının tek bir itikadı vardır. Bu da Ehl-i sunnet vel cemaat ismi ile meşhur olan itikad mezhebidir. Bu fırkada bulunanların itikadları, inanışları, Eshab-ı kiramın ve Tabiinin ve Tebe-i tabiinin inanışlarıdır. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin yazdığı, Fıkh-ul-ekber kitabı, Ehl-i sunnet mezhebini mudafaa etmektedir. Bu kitapta ve imam-ı Gazali hazretlerinin, İlcam-ul-avam-anil-kelam kitabında Selefiye kelimesi yoktur. Bu iki kitap ve Fıkh-ul-ekber kitabının şerhleri arasında Kavl-ul-fasl kitabı, Ehl-i sunnet fırkasını bildirmekte ve bid’at fırkaları ile felsefecilere cevaplar vermektedir.

İmam-ı Gazali hazretleri, İlcam-ul-avam kitabında, (Bu kitapta itikaddaki fırkalardan, Selef mezhebinin hak olduğunu, bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir. Bu mezhebin esasları yedidir) diyor. Goruluyor ki, İlcam kitabı, Selef mezhebinin yedi esasını yazmaktadır. Buna Selefiyenin yedi esası demek, kitabın yazısını değiştirmek ve imam-ı Gazali hazretlerine iftira etmek olmaktadır.

Ehl-i sunnet kitaplarının hepsinde, mesela, cok kıymetli fıkıh kitabı olan, Durr-ul-muhtar’ın şahidlik kısmında, Selef ve Halef dedikten sonra; (Selef, Eshab-ı kiramın ve Tabiinin ismidir. Bunlara (Selef-i salihin) de denir. Halef de, Selef-i salihinden sonra gelen Ehl-i sunnet Ă‚limlerine denir) yazılıdır.
İmam-ı Gazali ve imam-ı Razi ve tefsir Ă‚limlerinin baş tacı olan imam-ı Beydavi hazretleri, hep Selef-i salihin mezhebinde idiler. Bunların zamanında tureyen bid’at fırkaları, ilmi kelama felsefeyi karıştırdılar. Hatta imanlarının esasını felsefe uzerine kurdular. Milel ve Nihal kitabında bu bozuk fırkaların inancları geniş anlatılmaktadır.

Bu uc imam, bu bozuk fırkalara karşı Ehl-i sunnet itikadını mudafaa ederken ve onların sapık fikirlerini curuturken, onların felsefelerine de geniş cevaplar verdiler. Bu cevapları, Ehl-i sunnet mezhebine felsefeyi karıştırmak değildir. Bilakis kelam ilmini, kendisine karıştırılan felsefi duşuncelerden temizlemektir. Beydavi’de ve bunun şerhlerinin en kıymetlisi olan Şeyhzade tefsirinde hicbir felsefi duşunce, hicbir felsefi metot yoktur. Bu yuce imamlara felsefe yolunda idiler demek, cok cirkin iftiradır.
Ehl-i sunnet Ă‚limlerine bu iftirayı ilk olarak, İbni Teymiye, Vasıta kitabında yazmıştır. İbni Teymiye’nin ve talebesi İbn-ul-Kayyım-ıl-cevziyye’nin Selefiye mezhebini ihyaya calıştıklarını soylemek ise, hak yolda olanlar ile bĂ‚tıl yola sapmış olanların ayrıldığı muhim bir noktadır. Bu iki şahıstan evvel Selefiye mezhebi, hatta Selefiye kelimesi yok idi ki, bu ikisinin ihyaya calıştığı soylenilebilsin. Bu ikisinden evvel yalnız ve tek hak itikad olarak (Ehl-i sunnet vel-cemaat) ismi verilmiş olan Selef-i salihinin mezhebi vardı. İbni Teymiye, bu hak mezhebi bozmuş, bircok bid’atler meydana cıkarmıştır. Şimdi mezhepsizlerin, dinde reformcuların, kitaplarının, sozlerinin, yanlış duşuncelerinin kaynağı, hep İbni Teymiye’nin bid’atleridir.

Bunlar, kendilerinin hak yolda olduklarına gencleri inandırmak icin, korkunc bir hile ortaya cıkardılar. İbni Teymiye’nin bid’atlerini, yanlış fikirlerini haklı gostererek, gencleri onun yoluna suruklemek icin, Selef-i salihine Selefiye ismini verdiler. Selef-i salihinin halefleri olan İslam Ă‚limlerine felsefe ve bid’at lekelerini bulaştırdılar. Bunları, Selefiye dedikleri uydurma isimden ayrılmakla sucladılar. İbni Teymiye’yi Selefiyeyi yeniden canlandıran bir kahraman, bir muctehid olarak ortaya koydular. Halbuki, Selef-i salihinin halefleri olan Ehl-i sunnet Ă‚limleri, zamanımıza kadar, hatta bugun bile, yazdıkları kitaplarında Selef-i salihinin mezhebi olan (Ehl-i sunnet) itikad bilgilerini savunmuşlar, ibni Teymiye’nin, Şevkani’nin ve benzerlerinin Selef-i salihinin yolundan ayrıldıklarını ve muslumanları felakete ve Cehenneme suruklediklerini bildirmişlerdir. Et-tevessul-u-bin-Nebi ve bis-Salihin ve Ulema-ul-muslimin vel-muhalifun ve Şifa-us-sikam ile bunun on sozu olan Tathirul-fuad min-denisil-itikad kitaplarını okuyanlar, yeni Selefiye denilen bu inanışları ortaya cıkaranların, muslumanları felakete goturduklerini ve İslam dinini iceriden yıkmakta olduklarını cok iyi anlar.

Son gunlerde, bazı ağızlardan Selefiye ismi işitilmeye başlandı. Her musluman şunu iyi bilmelidir ki, İslamiyet’te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. İslamiyet’te yalnız Selef-i salihin mezhebi vardır. Selef-i salihin, hadis-i şerif ile meth ve sena buyurulmuş olan, ilk iki asrın muslumanlarıdır. Ucuncu ve dorduncu asırlarda gelen İslam Ă‚limlerine Halef-i sadıkin denir. Bu şerefli insanların itikadına, Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanış mezhebidir. Selef-i salihinin, yani Eshab-ı kiram ile Tabiin-i izamın imanları hep aynı idi. İnanışları arasında hic fark yoktu. Şimdi yer yuzunde bulunan muslumanların coğu, Ehl-i sunnet mezhebindedirler. Yetmişiki sapık bid’at fırkalarının hepsi ikinci asırdan sonra ortaya cıktı. Bunların bir kısmının kurucuları daha onceden yaşamış iseler de, kitaplarının yazılması ve toplu olarak ortaya cıkmaları ve Ehl-i sunnete karşı baş kaldırmaları Tabiin-i izamdan sonra oldu.

Ehl-i sunnet itikadını ortaya koyan Resulullahtır
Ehl-i sunnet itikadını ortaya koyan Resulullahtır. İman bilgilerini Eshab-ı kiram bu kaynaktan aldılar. Tabiin-i izam da bu bilgilerini, Eshab-ı kiramdan oğrendiler. Daha sonra gelenler, bunlardan oğrendiler. Boylece, Ehl-i sunnet bilgileri bizlere nakil ve tevatur yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bunları değiştiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Yani, bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak icin akıl lazımdır.

Hadis Ă‚limlerinin hepsi, Ehl-i sunnet itikadında idiler. Amelde dort mezhebin imamları da bu mezhepte idi. İtikadda mezhebimizin iki imamı olan Maturidi ve Eşari de Ehl-i sunnet mezhebinde idi. Bu her iki imam, hep bu mezhebi yaydılar. Sapıklara karşı ve eski yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış olan maddecilere karşı bu tek mezhebi savundular. Bu iki buyuk Ehl-i sunnet Ă‚liminin zamanları aynı ise de, bulundukları yerler birbirinden ayrı ve karşılarındaki saldırganların duşunuş ve davranışları başka olduğundan, savunma metotları ve tenkitleri birbirinden farklı olmuş ise de, bu hĂ‚l, yollarının ayrı olduğunu gostermez. Bunlardan sonra gelen yuzbinlerle derin Ă‚lim ve veliler, bu iki yuce imamın kitaplarını inceleyerek ikisinin de, Ehl-i sunnet mezhebinde olduklarını soz birliği ile bildirmişlerdir.

Ehl-i sunnet Ă‚limleri, manaları acık olan nassları, zahirleri uzere almışlardır. Yani, boyle Ă‚yet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere acık olan manaları vermişler, zaruret olmadıkca boyle nassları (tevil) etmemişler, bu manaları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve goruşleri ile bir değişiklik hic yapmamışlardır. Sapık fırkalardan olanlar ve mezhepsizler ise, yunan felsefecilerinden ve din duşmanı olan fen taklitcilerinden işittiklerine uyarak, iman bilgilerinde ve ibadetlerde değişiklik yapmaktan cekinmemişlerdir.

İmanda parcalanmak, fırkalara ayrılmak yasaktır
İmanda parcalanma, gruplara ayrılmak kotudur, asla caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hidayeti [kurtuluş yolunu] oğrendikten sonra, Peygambere uymayıp, muminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola surukleriz ve cok fena olan Cehenneme atarız.) [Nisa 115]

(Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız. [İmanda] Fırkalara bolunmeyiniz.) [Al-i İmran 103]

Peygamber efendimiz de, Muslumanlar arasında imanda ve itikadda ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek, meşhur olan bir hadis-i şerifinde, (Yahudiler, 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtuldu. Hıristiyanlar da, 72 fırkaya ayrıldı. 71’i Cehenneme gitti. Benim ummetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur) buyurdu. Eshab-ı kiram, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; (Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir) buyurdu. (Tirmizi, İbni Mace)


İbni Teymiye’nin sapık fikirleri vehhabilere kaynak oldu
Mezhepsizler kendilerine, Selefiye ismini takmışlar. İbni Teymiye, Selefilerin buyuk imamıdır diyorlar. Bu sozleri bir bakımdan doğrudur. Cunku, ibni Teymiye’den once (Selefi) ismi yoktu. Selef-i salihin vardı. Bunların itikadları da Ehl-i sunnet mezhebi idi. İbni Teymiye’nin sapık fikirleri vehhabilere ve diğer mezhepsizlere kaynak oldu. İbni Teymiye Hanbeli mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sunnet idi. Fakat ilmi coğalınca kendi fikirlerini beğenmeye, kendini Ehl-i sunnet Ă‚limlerinden ustun gormeye başladı. İlminin coğalması, dalaletine, sapıtmasına sebep oldu. Hanbeli olması kalmadı. Cunku, dort mezhepten birinde olabilmek icin, ehl-i sunnet itikadında olmak lazımdır. Ehl-i sunnet itikadında olmayan kimse icin Hanbeli mezhebindedir denilemez.

Zamanımızda, ibni Teymiye’yi taklit etmek modası ortaya cıktı. Onun sapık yazılarını savunuyor ve kitaplarını, bilhassa Vasıta kitabını bastırıyorlar. Bu kitap baştan başa onun Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere ve icma-ı muslimine uymayan fikirleri ile doludur. Okuyanlar arasında buyuk fitne ve boluculuk uyandırmakta, kardeşi kardeşe duşman etmektedir. Hindistan’da bulunan vehhabiler ve başka İslam memleketlerinde, bunların tuzaklarına duşmuş olan cahil din adamları, ibni Teymiye’yi kendilerine bayrak yapmışlar, ona (Buyuk muctehid), (Şeyh-ul-İslam) gibi isimler takıyorlar. Onun sapık fikirlerine, bozuk yazılarına din ve iman diye sarılıyorlar. Muslumanları parcalayan, İslamiyet’i icerden yıkan bu feci akıntıyı durdurmak icin Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin onu red eden, vesikalarla curuten kıymetli kitaplarını okumalıdır. Bu kıymetli kitaplar arasında, buyuk imam, derin Ă‚lim Takıyyuddin-us-Subki hazretlerinin, Şifa-us-sikam fi-ziyareti-hayril-enam kitabı, İbni Teymiye’nin bozuk fikirlerini mahvetmekte, fesatlarını yok etmekte, inatcılığını ortaya koymaktadır. Kotu niyetlerinin, bozuk inanışlarının yayılmasını onlemektedir.

Vehhabilerin ve bazı mezhepsizlerin Şeyh-ul-İslam bilip yolundan gittikleri İbni Teymiye hakkında geniş bilgi Mezhebin Onemi maddesinde, Bazı şahıslar hakkında ozet bilgi kısmında var.


Yehova Şahitleri ve Selefiyecilerin benzer yonleri
Yehova (Yehve), Yahudilerin milli ilahlarıdır. Yehova dini, once Russel tarikatı, 1931'de Yehova Şahitleri adını aldı. "İsa'nın dunya krallığı başladı" diyerek, devletlerin sonunun yaklaştığını, tarihler vererek ortaya attılar. Bu tarihler, 1914, 1918, 1925 ve 1975'tir. Tabii hepsi de boşa cıktı.
Oteki Hıristiyanlar (İsa uc tanrıdan biridir) derler iken, Yehovacılar icin, ilah tek ise de, (İsa, Yehova'nın oğludur) derler. Hz. İsa'yı ilahlıktan cıkarmaları diğer Hıristiyanları kızdırmıştır. Milliyet ve vatan sevgisini reddederler ve askerlik yapmaya karşıdırlar. Mevcut rejimlere ayaklanmaları, isyanı teşvik ederler.

Yahudilik dışında butun dinleri duşman bilirler. Yoneticilerin hemen hepsi Yahudi'dir. Yahudi'lerin 19 kitabını bunlar da mukaddes kabul ederler. 144 bin seckin Yahudi'nin dunyayı yonlendireceğine, Cennetin dunyada olacağına, Hz. İsa'nın dunyadaki Cennette krallık kuracağına, Yehovacıların dışında herkesin olup bir daha dirilmeyeceğine ve olen Yehovacıların dirileceğine ve bir daha olmeyeceğine inanırlar. Her cocuk gunahkĂ‚r doğar derler.

Muslumanları aldatmak icin, Yehova yerine "Allah" ve diğer İslami terimleri kullanırlar. Şık, suslu giyinmiş guzel kızlarla, tatlı, okşayıcı dillerle cahilleri aldatmaya, Hıristiyan yapmaya calışırlar. Ele gecirdikleri adreslere broşur, kitap ve kaset gonderirler. E-maillerle, sitelerle zehir kusarlar.
Bunlar, bircok yonden Selefiyecilere (Necdilere) benzerler.

Bazıları şoyledir:
1- Yehovacılar, "İlk Hıristiyanlar gibi, İncillere sarılalım" derler. Selefiyeciler de, "Yalnız Kur'ana sarılalım" derler.

2- Yehovacılar da, selefiyeciler de mezhebe, tarikata karşıdırlar. Selefiyeciler, bircok tasavvuf buyuğune kĂ‚fir derler.

3- Yehovacılar, ilk Hıristiyanların yolunda olduklarını soylerler. Selefiyeciler de aynı mantıkla ilk Muslumanların yolunda olduklarını soylerler. (Selef, ilk Muslumanlar manasına gelir.)

4- Yehovacılar Cehennemi inkĂ‚r ederler. Selefiyeciler de, pirleri olan İbni Teymiye gibi Cehennem sonsuz değil derler.

5- Yehovacılar, Allah insan gibi duşunur diyerek "Tanrının duşuncesi" tabirini kullanırlar. Selefiyeciler de, "Kur'ani duşunce, İslam duşuncesi" gibi tabirler kullanırlar. Halbuki İslamiyet’i bir duşunce olarak kabul etmek kufurdur.

6- Yehovacılar da Selefiyeciler de, Allah gokte derler.

7- Yehovacılar ruha inanmaz, "Elektriğe benzeyen kişiliksiz bir kuvvet" derler. Bazı selefiyeciler de meleklere, ruzgar, tabiat kuvvetleri derler.

8- Yehovacılar, doğum gunu kutlamazlar. Doğum gunu kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum gunu olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler.

9- Yehovacılar, kadere inanmazlar. Selefiyecilerin bir kısmı da kadere inanmaz.

10- İncilleri işlerine geldiği gibi yorumlar, Yehovacı olmayanlara kĂ‚fir derler. Selefiyeciler de, Kur'anı işlerine geldiği gibi yorumlarlar. Selefiyeci olmayanlara muşrik derler.

İbni Sebe, bir Yahudidir, Hıristiyanlığı bozan Pavlos da Yahudi'dir. Selefiyecilerin Yehovacılara benzemeleri tesaduf değildir. Her bozuk fırkanın altında, bir Yahudi veya İngiliz parmağı vardır. Her taşın altında onlar gizlidir.

Selefilik [Vehhabilik]
Sual: İtikadda tek mezhep, Ehl-i sunnet vel cemaattir. Amelde ise dort hak mezhep vardır. Son zamanlarda, selefiye mezhebi diye bir şey cıkardılar. Selefilik nedir?
CEVAP
Eshab-ı kirama, tabiine, tebe-i tabiine selef veya selef-i salihin denir. Bunların yoluna Ehl-i sunnet vel-cemaat denir.

Mezhepsizler, selef kelimesini istismar ediyorlar. (Selefiye mezhebi, selefin yoludur) diyorlar. İmam-ı a’zamın, imam-ı Eşari’nin, imam-ı Maturidi’nin yolu selefin yolu değilmiş gibi bir intiba vermeye calışıyorlar.

Bazı sapıklar da cıkıp, (Peygamberiyye mezhebi) kursa, buna da bu peygamberin yoludur dese itibar edilir mi? İmam-ı Gazali hazretleri, Eshab-ı kiramın yolu olan Ehl-i sunnet itikadını anlatıp, (İşte selefin mezhebi budur) buyuruyor.

İtikadda mezhep tektir. Cunku itikadda ayrılık olmaz. İtikadda mezhebimiz Ehl-i sunnet vel-cemaattır. Ehl-i sunnet fırkasının meşhur iki imamı vardır. Birincisi imam-ı eşari, ikincisi imam-ı Maturidi’dir. İkisinin ictihadları arasındaki farklılık temelde değildir. Eğer farklılık temelde olsa idi, birisi Ehl-i sunnet itikadından ayrı olsaydı, elbette onun itikadı Ehl-i sunnet kabul edilmezdi.

Amele ait bir mezhepte farklı ictihadlara sahip imamlar olabilir. Mesela imam-ı a'zam ile imam-ı Ebu Yusuf’un ictihadı farklı olabilir. Farklı olması, rahmet olup Hanefi mezhebine aykırı olmaz. İmam-ı Eşari ile imam-ı Maturidi arasında iman konusunda temelde ayrılık yoktur. Hatta biri Hanefilerin, diğeri Şafiilerin imamı demek de doğru değildir. İkisi de ehl-i sunnetin imamlarıdır.

İmam-ı Rabbani ve imam-ı Maturidi, Hanefi mezhebine gore amel ettikleri icin itikadda Hanefi imamları olarak bilinmektedir. Ebul Hasen-i Eşari de Şafii’ye gore amel ettiği icin itikadda Şafii imamı olarak tanınmaktadır. Bir şafii, imam-ı Maturidi gibi inansa veya bir hanefi, imam-ı Eşari gibi inansa Ehl-i sunnet olmaktan cıkmaz. Fakat bir kimse, amele ait bir hukumde ihtiyacsız kendi mezhebini bırakıp, başka bir mezhebin hukmu ile amel etse mezhepsiz olur. (Hulasat-ut-tahkik)

Hicbir İslam Ă‚limi, selefiye mezhebi diye bir mezhepten bahsetmemiştir. İbni Teymiyeciler, selefiyiz diyorlar. Selefilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Bazı selefi yazarlar, itikadda hak olan mezhebi uce ayırıyorlar. Halbuki Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte (Ummetim 73 fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi Cehenneme gidecektir) buyurulurken, uc fırkaya fırka-i naciyye denir mi, itikadda uc tane hak mezhep olur mu? Fırka-i naciyye denilen kurtuluş fırkası bir tanedir. O da Ehl-i sunnet-vel-cemaattir. Hadis-i şerifle de bildirildiği gibi, diğerleri Cehenneme gidecektir. (Hadika)
__________________