Calışmak kadar dinlenmek, rahatlamak da onemlidir. Tatil yapmak, yorgunluğu atmak icin olduğu kadar, calışmak icin gerekli şevk ve enerjiyi toplayarak daha verimli calışmak icin yapılan ve insan tabiatının ihtiyac duyduğu bir faaliyettir. Hele icinde bulunduğumuz cağın hayat şartları, meşru cercevede eğlenmeyi, dinlenmeyi ve tatil yapmayı gerekli kılmaktadır.
Butun bir sene boyunca aynı şartlarda aynı insanlarla aynı işi yapmak, hatta aynı ortamda bulunmak bile insanda yorgunluk ve bıkkınlık meydana getirebilir. Dolayısıyla calışma şartları tekduze olan insanlar değişikliğe ve yenilenmeye daha fazla ihtiyac duyarlar. Dinlenmek ve eğlenmek, yeme, icme, uyku gibi ihtiyacların yanında her zaman yer almıştır. Gunluk hayatta yer alan kısa sureli dinlenmelerin yanı sıra daha uzun sureli dinlenmeye de insan ihtiyac hissetmektedir.
Eğlence ve tatil, ozellikle sanayileşmiş kent toplumları acısından stresten kurtulma imkanıdır. Butun yıl devam eden monoton bir hayattan, belirli bir cevreden kurtularak rahatlama imkanı sağlar. Sağlıklı yaşamaya, calışma gucunun surdurulmesine, bedensel ve zihinsel yıpranmışlığın telafisine imkan verir. Dolayısıyla bireysel temel bir ihtiyac olan tatil ve eğlence, asrımızda aynı zamanda calışma verimi ve toplumsal yarar acısından da bir zorunluluk halini almıştır.
Peki, biz muslumanlar, dindar insanlar icin durum nedir? Muslumanlar nasıl eğlenirler, onlar icin eğlence ve tatilin anlamı nedir?
Kimi insanlara gore eğlence ve tatil, musluman hayatının sınırları dışında durması gerekir. Cunku eğlence ve tatil, vaktin boşa harcandığı ciddiyetten uzak iş bir iştir ve muslumana yakışmaz.
Halbuki musluman icin eğlence, tatil ve dinlenme, boş durmak, boşa zaman harcamak olarak duşunulemez. Aksine kulluğun bilincine varmada farklı bir durumun yaşanması olarak kabul etmek gerekir. Musluman, eğlencesinde de, tatilinde de, dinlenmesinde de kulluğundan sıyrılamayacağının, kulluktan tatile ayrılamayacağının bilincindedir. Zaten bu dunyada sıkı sıkıya sarıldığı kulluğunun, bir anlamda onu ebedi bir eğlenceye, tatile goturduğunu de bilmektedir.
Kişinin dininin gereklerini unutacak derecede eğlenceye dalması şuphesiz uygun olmaz. Fakat eğlenirken, gezip gorurken ve ceşitli sosyal faaliyetlerde bulunurken de insanın dinini yaşaması mumkundur. Ciddiyet ve eğlenceyi, calışma ve tatili bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı, destekleyicisi olarak duşunmek gerekir. Yoksa boşa harcanan, yani kişinin dunya ve ahiretine bir faydası olmayan calışma da, tatil de aynı şeydir.
Zamanımızda modern iletişim aracları dunyayı evimize kadar getirmektedir. Bu aletler sayesinde evlerimizin icine girecek kadar kuculen dunyanın nimetleri ve guzellikleri, insanın “Keşke ben de oralarda olsaydım!” demesine sebep olmaktadır. Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de 15’ten fazla ayet-i celilede dunyada neler olup bittiğini gormek, araştırmak ve anlamak amacıyla gezip gormemiz tavsiye edilmektedir. Rabbimiz şoyle buyurur: “De ki: Yeryuzunde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gercekten Allah her şeye kadirdir.” (Ankebut, 20)
Ceşitli eğlenceler, yarışmalar, spor gibi faaliyetlerle stres atıp moral depolanırken, tatillerde ayrıca yeni şeyler oğrenilip tecrube artırılır ve yeni yerler gorup yeni yuzler tanımak suretiyle de sosyal bir cevrenin oluşmasına katkıda bulunulur. Pek cok ayet-i celilede tavsiye edildiği gibi yeryuzundeki eşsiz guzellikleri ve eski medeniyetlerden geri kalanları gorup ibret alma fırsatı da yakalanmış olur.
Fahr-i KÂinat s.a.v. Efendimiz’in zaman zaman atış musabakaları ve atla yarışmalar duzenlediği, dereceye girenleri odullendirdiği, hatta bu tur musabakalarda “melekler de hazır bulunur” diyerek dinimizin bu tur musabaka ve eğlenceleri uygun gorup teşvik ettiğini vurguladığı bilinmektedir. (Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî
Yine dinlenme, eğlenme ve mutluluk gunleri olan bayramlarda Fahr-i Cihan s.a.v. Efendimiz’in, o zamanın imkanları, şartları, eğlence ve dinlenme anlayışına gore def calıp methiyeler soyleyenlere izin verdiği, Habeşlilerin mızraklarıyla yaptıkları gosteriyi Hz. Aişe r.anha validemiz ile birlikte seyrettiği, “Hz. Peygamberin huzurunda boyle uygunsuz şeyler yapılır mı?” diye cariye kadınları engellemek isteyen Hz. Ebubekir r.a.’a onlara mudahale etmemesi icin “Bu bizim bayramımız..” diye uyardığı belirtilmektedir. (Buharî, Muslim, İbni Mace)
Zaman zaman tatil ve eğlenme konusunda mutedeyyin insanlara karşı onyargılı yaklaşımlara şahit oluyoruz. Bu zihniyet mutedeyyin muslumanlara normal bir insan gibi meşru dairede eğlenmeyi, tatil yapmayı yakıştıramayan yaklaşımlardan veya onların tatile iyi gozle bakmayacağı şeklindeki kanaatlerden kaynaklanmaktadır.
Boyle bir psikolojiye Kur’an-ı Kerim’de temas edilmektedir. Bazı ayetlerde Fahr-i Alem s.a.v.’in yaşantısıyla ilgili halk arasındaki onyargılara dikkat cekilir: “Derler ki: Bu ne bicim peygamber ki, yemek yer, carşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!” (Furkan, 7), “Senden once gonderdiğimiz butun peygamberler de şuphesiz yemek yerler, carşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar) sizi birbiriniz icin imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla gorendir.” (Furkan, 20)
Bu ve benzeri ayet-i celilelerde, Fahr-i Cihan s.a.v.’in bile icinde bulunduğu toplumun bir ferdi gibi yaşamasının yadırganmaması gerektiği, O’ndan tabii ihtiyaclarını ihmal eden bir davranış bicimi beklemenin doğru olmadığı ozellikle vurgulanmaktadır. Aynı şekilde Rasul-i Kibriya, ibadetler konusunda aşırı giderek, yemek, uyku ve hatta aile duzenini bozma derecesine gelen bazı arkadaşlarını -ibadetler dahil- yaptıkları tum işlerde olculu davranmaları hususunda uyarmıştır. (Riyazu’s-Salihin)
Tum bu hususlar gozonunde bulundurulduğunda, mutedeyyin kişilerin hep ibadetle meşgul olması, eğlenme ve tatil gibi şeylere zaman ayırmaması gerektiği şeklindeki yanlış anlayışın duzeltilmesi gerekmektedir.
Bir tatil ne kadar iyi planlanır ve ne kadar guzel değerlendirilirse, insan o kadar cok rahatlar, dinlenir ve oğrenir. Buna karşılık plansız programsız, boşu boşuna gecirilen zamana ise tatil denilmez. Tatili, boş durmak, iş gormemek gibi duşunmemek gerekir.
Sonuc olarak şunu soyleyebiliriz: Eğlence ve tatili belli kalıplara sıkıştırıp, bu kalıpların değişmez olculermiş gibi algılanması doğru değildir. Herkesin kendi hayat tarzı ve yaşantısı ile yakından ilgili bir eğlence ve tatil yapma bicimi vardır. Muslumanların da, hayatın yorucu, yoğun atmosferinden biraz olsun kurtulup kendilerine gelmeleri icin meşru sınırlar icinde yani muberra dinimizin emir ve yasaklarını hassasiyetle gozeterek dinlenmeye, eğlenmeye hakları vardır.
Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...
SEMERKAND
__________________