Allah (cc), tertemiz olan bu bedeni bize emanet olarak vermiştir. Gozetip, tehlikelere, zararlara karşı muhafaza ederek emaneti sahibine tertemiz teslim etmek ise en buyuk vazifemizdir.
Nefis rahata, rehavete duşkundur. Goze ve gonle hoş gelen şeyler nefsi kamcılamaktadır. İrade de zayıf olunca hemencecik gunahlara meylediyoruz. “Bu da kucuktur zarar etmez. Bir iki defayla bir şey olmaz.” diyerek gecit yaptığımız gunahlar titizlikle defterimize yazılarak aleyhimize donuyor. Hal boyle olunca ruh kirleniyor ve safiliğini kaybediyor.
Devam eden alışkanlıklar, kucuk diye onemsemediğimiz hatalar dozunu artırdıkca virus gibi hafızayı icten ice kemirir ve anlama, cozme kabiliyetini zayıflatır. Kalp kapakcıkları yorgun duşer, nefes alamaz hale gelir. Gozler olaylara ibret nazarıyla bakamaz. Nasihat kulaklara tesir etmez. Akıl idrak kavramını yitirir. Hafıza gucu hararetle duşuş yapar.
Gunahlar hafızanın uzerine ağlarını ordukce anlama, oğrenme ve kavrama gucunu yitiririz. Cunku hafıza kodlama (kayıt), depolama (saklama), hatırlama (geri cağırma) safhalarından meydana geldiği icin uzerindeki toz, kir ve paslanmalar algılama gucunu azaltır ve hafıza zayıflar. Artık gorulen, duyulan ve oğrenilen şeyleri zihnimizde saklamamız zorlaşır.
Zaten Âyet-i kerime de bunu teyit etmiyor mu? “Allah’tan korkun! (Gunahlardan sakının. O’nun emir ve yasaklarına uyun. Harama meyletmeyin.) Ki, O da sizi oğretsin.” (Yani zihin acıklığı versin. Oğrenme, idrak etme kavramını genişletsin, okuduğunuzu hemen anlayasınız, kolayca ezber yapıp ilim basamaklarını hızla cıkabilesiniz.) (Bakara, 282)
Rabb’imiz Âyet-i kerimede şart koşmaktadır. “Allah’tan korkun! O da size oğretsin.”
Oğrenmeyi kendisinden korkmaya bağlıyor. Korkmak ise ancak gunahlardan sakınarak, haramlardan el-etek cekerek olur. Yani her şey bizim irademiz altındadır.
Nasıl ki, doktorlar sağlığımız icin yağlı yemeklerden kacınmamızı tavsiye eder, biz de bu tavsiyeye uyarız. Cunku biliyoruz ki, fazla yağ beyni donuklaştırır ve alyuvarların etrafına bir zar oluşturarak onları birbirine yapıştırıp oksijen miktarını azaltır. Bu da beyne giden oksijende yuzde 20’lik azalma ve halsizlik demektir.
İşte gunahlar da boyledir. Her hata ve gunah işlendiğinde kalbe siyah nokta atılır. Ta ki, simsiyah olur ve hafızaya giden damarlar tıkanır. Yavaş yavaş cokme meydana gelir.
Unutulmamalı ki, gunahlar ne kadar cok olursa anlama, oğrenme ve zeka oranı o nispette azalır.
1. Duştukten sonra kalkabilmek onemlidir
İnsan, melekler gibi gunahtan masun tutulmamıştır. Bu acıdan o her zaman hata işlemekle yuz yuzedir. İnsan icin asıl onemli olan, surcup duştukten sonra tekrar ayağa kalkmak ve eskisinden daha bir temkinle yoluna devam edebilmektir. İşte, onu meleklerden daha yuksek seviyeye ulaştıracak şey de budur.
2. Her bir gunahta
kufre goturen yol vardır
Her mu’min, toplum icinde “her gunah icinde kufre giden bir yol vardır” anlayışıyla hareket etmek zorundadır. O, beyninin butun fakulteleriyle Allah’a muteveccih olmalı, duygu ve duşuncelerinde gunaha asla yol vermemelidir.
3. Hemen tovbeye yonelmelidir
Mu’min, yanlışlıkla gozune, kulağına bir şey iliştiği zaman, hemen tovbe ve istiğfarla Rabb’ine yonelmeli ve “Allah’ım, bunu nasıl yaptım bilemiyorum! Boyle bir gunah işlemekten dolayı Sen’den cok utanıyorum” deyip o gunahtan duyduğu uzuntuyu dile getirmelidir.
4. Hatanın ardından iyilik yapın
Mu’min, herhangi bir hata karşısında, ya bir iyilik yapmak suretiyle onu izale etmeli ya da hemen secdeye kapanıp gozyaşlarıyla o gunahın kirlerinden arınmalıdır. Bunu yapma adına da hic vakit kaybetmemelidir. Zira ecel gizlidir. Her an gelebilir.
AİLEM Dergisinden Alıntı
SUMEYYE GURGEN
__________________