ALLAH TEALA İSLAM DÎNİNİ BİR TEK NİZAM OLARAK ELCİLERİNE BİLDİRMİŞTİR

Allah Teala insanı yarattığı gunde, Kendi dînini ona bir nizam olarak elciler vasıtasıyla beyan ederek, Varlığı'nı ve Birliği'ni de bildirmiştir. Şu halde bilahare insanlar, korku ve endişelerinden dolayı kendinden ustun bir varlığı arayarak ma'bud ve dîni icad etmiş değildir. Bilakis Allah Teala'nın insanlara bildirdiği din kavramı, insanları hayatlarının levazımlarına sevk ederek, dunyevi ve uhrevi maişetlerini temin etmeye teşvik etmiş ve yaratılışlarının gayesini izah etmiştir. Bu bildiriş, insanları yaratmakla beraber başlamıştır.

Jan Jak Ruso, La Martin, Ernst Ronan'gibi meşhur son felsefecilerin ortaya koymuş oldukları tabiî din ve arkeologların cıkarttıkları, din hak*kındaki nazariyelerin, asla ilmî bir kıymeti yoktur. Cunku bunlar, zan ve tahminin otesine gecmemişler ve gercekte insanın aslına hatta ruhun meselesine vakıf olmamışlardır.

Bunlar ve benzerleri, ihdas ettikleri tabiî dinlerinin beş temelini dahi, yine tahrife uğramış mukaddes kitablardan almışlardır. Ustelik kendi fikirlerini de meseleye katarak yeni bir din icaT etmeye cesaret etmiş*lerdir. Guya bu hayalî dinle toplumu bir araya getirmek istemişler. Sanki bunların yapmış olduğu sanatla, toplum ferdlerinin ittifakı meydana gele*cekmiş. (!) Sebeb şu olsa gerektir:

Bunlar kendi muhitlerindeki tahrib ve tağyire uğratılmış dinleri mu*şahede ederlerken, bircok dusturlarının ilimle bağdaşmayacağını gorup inanmışlardır. Diğer taraftan ilmî meziyetlerle, insanın fıtratında mevcud olan din sevgisini de gormuşlerdir. Bu his onlarda terakki ettikce, onları celişkilere sevk etmiştir. Bilmecburiye muharref dinlerine, fikir katarak muhitlerindeki mevcut dinleri, akıl ve ilmî dusturlarına uydurmaya calış*mışlardır. Nitekim onların fikirlerine tastam kesb-i vukuf eden Musluman*lardan sapık profesorler dahi, İslamî hakîkatlere ve derinliklere vakıf olmadıklarından, hak olan dine dahi fikir katmaktadırlar. Bu da ayrı bir konudur. Şimdi ise, bunların ihdas ettikleri dînin temelindeki beş esası beyan etmekle fazla izahı Mufassal Medenî Ahlak adlı eserimize havale edelim. Temeller:

1. Kemal sıfatlarıyla vasıflanan, kainatın Yaratıcı'sı vardır.

2. Mademki Yaratıcı vardır, oyle ise O'na ibadet etmemiz lazımdır. Sonra kendi fikirlerine gore adetleri ibadet sayarlar.

3. Vazife ve mesuliyet esaslarına mebnî ahlak kanunu vardır.

4. Şu maddi bedenden başka bir ruh da vardır ve ebedîdir.

5. Binnetice insan oldukten sonra, mukafat ve mucazatı mumkun*dur. İşte beş esasları bu.

Bunların ortaya koymuş oldukları tabiî din ve ahlakî kanunlarından, Tevhidin aslının dahi şirk olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca bunların fikrine gore, Uluhiyeti bilmek icin nubuvveti bilmeye ihtiyac yokmuş. Oysa iş tam bunun aksinedir. Yani Tevhid asıldır; şirk sonradan meydana gelmektedir.

Allah Teala bu insanı yaratırken, ilk asıl olan Adem aleyhisselam'a nubuvvet mertebesini vermiştir. Hem kendisine ve hem de evladına din arzusunu ve sevgiyi vermiştir.

Ayrıca insanın icindeki, yaratılışta mevcut Uluhiyet sevgisini tahrik etmek ve ruhunu kemale erdirmek icin, zaman zaman peygamberleri gonderdiği gibi, Allah Teala, insan ruhunun derin merkezlerine, Kendisi'nin Uluhiyeti'ni ve nebîlerinin elciliğini kabul etmek icin guzel ilham*lar ihsan etmiştir.

Dikkat buyrulsun ki, Adem Peygamber kendisi bir elcidir. Henuz da*ha eşiyle birleşmeden evvel din ahkamını vahiy vasıtasıyla Allah'tan oğ*renmiştir. Bilahare oğrendiklerini cocuklarına da oğretmiştir. Bu mese*lede Tevrat, İncil, Zebur ve Kur'an-ı Hakîm muttefiktir. Bu ittifak, gercek olan dînin, hangi zamanda olursa olsun İslam dîni olduğunu ortaya koy*maktadır. Binaenaleyh suhuf ve kitablara dayalı olmayan fikirler, din değildir. Oyleyse dinler tarihi diye bir konu da yoktur. Cunku dinler yok*tur ki tarihleri olsun. Zira Allah nazarında bir tek din vardır, o da İslam... Yani Adem aleyhisselam'dan başlayan, Allah'a ve ahkamına, elcilerine ve ahiret gunune inanmak ve o inanca gore amel etmek, İslamdır; ve Adem'den itibaren Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar bu*tun elciler Tevhîdi bildirdiler. Bu itibarla hadîs-i şerîfte "Butun peygamberler, baba bir kardeşlerdir. Anne*leri muhteliftir ve dinleri de birdir..." [5] buyrulduğu gibi, ayet-i kerîmede de: "Muhakkak Allah nezdinde makbul olan din İslamdır..." [11] diğer bir ayette: "İslamdan başka kim bir din taleb ederse, asla ondan kabul olunmaz..." [12] buyrulmaktadır.

Mademki Allah Teala vardır, oyle ise Varlığı'nı ve Birliği'ni elcilerine bildirmiştir. Oyle ise Allah Teala'nın bildirişinin dışında bir fikir, din ola*maz. Faraza olması kabul edilirse, her bir kavim, kendisinin orf ve ade tine, ahlakına gore bir din cıkaracaktır. Ve boylece insanın ittifakı hasret olacak, ortadan kalkacaktır ve kabul edilen dinler yuzunden dunya bir anarşi meydanı haline gelecektir. [13]

[5] "Butun peygamberler, baba bir kardeşlerdir..." hadîsini Buharî h.n.3222=241, Muslim h.n. 2365 = 145'te tahric ettiler. EI-İhsan fî Takrîb-i Sahîh-i İbni Hibban h.n.6194, 6195, Mişkat-ul-Mesabîh h.n. 5722

[11]AI-i İmran S.A.19

[12]AI-İ İmran S.A.85

[13] Bakınız Tahkîm-i Sadat Şerh-i Mişkat'ın "Sunneti Devreden Cıkarmak, İhtilaf Gibi Bid'attir" başlığı s.167 ve devamına.

__________________