Hapis musîbetinde kader-i İlÂhînin buyuk bir hissesi var
(Dunden devam)
O numunelerden lÂtif bir muhavere: Benim tevkif kÂğıdımda sebep “emniyeti ihlÂl” sucu yazıldığından, ben daha o pusulayı gormeden muddeiumuma dedim: “Seni gecen gece gıybet ettim. Emniyet muduru hesabına beni konuşturan bir polise, ‘Eğer bin muddeiumumî ve bin emniyet muduru kadar bu memlekette emniyet-i umumiyeye hizmet etmemişsem –uc defa– Allah beni kahretsin’ dedim.”
Sonra, bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahate ve uşumemeye ve dunyayı duşunmemeye muhtac olduğum bir hengÂmda, garazı ve kasdı ihsas eder bir tarzda, beni bu tahammulun fevkinde bu tehcir ve tecrid ve tevkif ve tazyike sevk edenlere, fevkalÂde iğbirar ve kızmak geldi.
Bir inayet, imdada yetişti. Manen kalbe ihtar edildi ki:
“İnsanların sana ettikleri ayn-ı zulumlerinde, aynı adalet olan kader-i İlÂhînin buyuk bir hissesi var.
“Ve bu hapiste yiyecek rızkın var; o rızkın seni buraya cağırdı. Ona karşı rıza ve teslim ile mukabele lÂzım.
“Hikmet ve rahmet-i Rabbaniyenin dahi buyuk bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır icinde binler şukretmek lÂzımdır.
“Hem senin nefsinin, bilmediğin kusurlarıyla onda bir hissesi var. O hisseye karşı istiğfar ve tevbe ile, nefsine ‘Bu tokada mustahak oldun’ demelisin.
“Hem gizli duşmanların, desiseleriyle bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile o zulme sevk etmek cihetiyle, onların da bir hissesi var. Ona karşı Risale-i Nur’un o munafıklara vurduğu dehşetli manevî tokatlar, senin intikamını tamamen onlardan almış. O, onlara yeter.
“En son hisse, bilfiil vasıta olan resmî memurlardır. Bu hisseye karşı, onların Nurlara tenkit niyetiyle bakmalarında, ister istemez, şuphesiz, iman cihetinde istifadelerinin hatırı icin, “[O takva sahipleri ki,] ofkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir. (Âl-i İmran Sûresi: 134.)” dusturuyla onları affetmek bir uluvvucenaplıktır.”
(Devamı var)
Lem’alar, 26. Lem’a, On Beşinci Rica, s. 392
__________________