İ’lem Eyyuhe’l-Aziz!
İnsan-ı mu’minin kıymeti, ihtiva ettiği san’at-ı Ă‚liye ile Esma-i Husnadan in’ikĂ‚s eden cilvelerin nakışları nisbetindedir.
İnsan-ı kĂ‚firin kıymeti ise, et, kemikten ibaret fĂ‚nî ve sĂ‚kıt maddesinin kıymetiyle olculur.
Kezalik, bu Ă‚lem de, eğer Kur’Ă‚n’ın tarif ettiği gibi mana-yı harfiyle, yani CenĂ‚b-ı Hakk’ın azametine bir alet nazarıyla bakılırsa, o nisbette kıymettar olur. Eğer felsefenin dediği gibi mana-yı ismiyle, yani hicbir fail, hĂ‚lık ile bağlı olmayıp mustakil-i bizzat nazarıyla bakılırsa kıymeti, cĂ‚mide, mutegayyir maddesinde munhasır kalır.
Kur’Ă‚n’dan istifade edilen ilmin felsefe ilminden ne derece yuksek olduğu, şu misal ile tebaruz eder: Ve ceale’ş-şemse sirĂ‚cen [“Guneşi bir kandil yapmıştır.” (Nuh Sûresi: 16.)] Bu hukm-u Kur’Ă‚nî, Esma-i Husnanın cilvelerine bakmak icin bir pencere acıyor.
Şoyle ki: Ey insan! Bu şems, azametiyle beraber size musahhardır, meskenlerinize nur veriyor, yemeklerinizi hararetiyle pişirtiyor. Sizin oyle Azîm, Rahîm bir MĂ‚lik’iniz var ki, bu şems O’nun bir lĂ‚mbası olup, misafirhanesinde sĂ‚kin misafirlerini ziyalandırıyor.
Felsefenin hikmetince, şems buyuk bir ateştir, yerinde donuyor, Arz ile seyyarat ondan ucan parcalardır, cazibe ile şemse merbut kalarak medarlarında hareket ediyorlar.
***
İ’lem Eyyuhe’l-Aziz!
İnsanın CenĂ‚b-ı Hak’tan hicbir hakkı talep etmeye hakkı yoktur. BilĂ‚kis, daima O’na şukretmeye medyundur. Cunku, mulk O’nundur, insan O’nun memlûkudur.
Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale, s. 249
LÛ*GAT*CE:
cĂ‚mide: Cansız.
HĂ‚lık: Yaratan.
i’lem eyyuhe’l-aziz: Bil ki ey aziz.
kezalik: Bu da oyle, yine.
medyun: Borclu.
memlûk: Malik olunan, kole, bende.
musahhar: Boyun eğmiş, itaat etmiş.
mustakil-i bizzat: Bağımsız, hicbir şeyle bağı olmayıp kendine yeten.
mutegayyir: Değişen, başkalaşan.
sĂ‚kıt: Onemsiz, değeri duşmuş.
san’at-ı Ă‚liye: Yuksek san’at.
seyyarat: Seyyareler, gezegenler.
__________________