Sebeplere verilse, bir sineğin icadı kÂinat kadar muşkulÂtlı olur
(Dunden devam)
Eğer etraftan zerreleri toplamak lÂzım gelse de, ilmî kanunların ve kudretin ihatalı dusturları cihetiyle, o zerreler, kanun-u ilmî ve sevk-i kudretî ile bağlanmaları haysiyetiyle, mutî bir ordunun neferatı gibi muntazaman, kanun-u ilmî ve sevk-i kudretî ile gelip o şeyin vucudunu ihata eden kalıb-ı ilmî ve miktar-ı kaderî icine girip, kolayca vucudunu teşkil ederler. Belki Âyinedeki aksin fotoğraf vasıtasıyla kÂğıt ustune vucud-u haricî giymesi veyahut gorunmeyen bir yazıyla yazılan bir mektuba gosterici maddeyi surmekle gorunmesi gibi, Ferd-i Vahid’in ilm-i ezelîsinin Âyinesinde bulunan mahiyet-i eşya ve suver-i mevcudata, gayet suhuletle, kudret onlara vucud-u haricî giydirir. Ve Âlem-i manadan Âlem-i zuhura getirir, gozlere gosterir.
Eğer Ferd-i Vahid’e verilmezse, bir sineğin vucudunu rûy-i zeminin etrafından ve anÂsırından, gayet hassas bir mizanla toplamak, Âdeta yeryuzunu ve unsurları eleyip her taraftan o mahsus vucudun mahsus zerrelerini getirerek san’atlı vucudunda muntazam yerleştirmek icin maddî kalıp, belki azaları adedince kalıplar bulunmak ve o vucuddaki duygular ve ruh gibi ince, dakik, manevî letaifi dahi mizan-ı mahsusla manevî Âlemlerden celb etmek lÂzım gelir. İşte bu surette bir sineğin icadı kÂinat kadar muşkulÂtlı olur. Yuz derece muşkul muşkul icinde, belki muhal muhal icinde olacak. Cunku HÂlık-ı Ferd’den başka hicbir şey, hicten ve ademden icad edemediğine butun ehl-i din ve ehl-i fen ittifak ediyorlar. Oyle ise, esbab ve tabiata havale edilse, her şeye, ekser eşyadan toplamak suretiyle vucud verilebilir.
Lem’alar, Otuzuncu Lem’a
(Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 619
LÛ*GAT*CE:
anÂsır: Unsurlar, maddeler, elementler.
miktar-ı kaderî: CenÂb-ı Hakk’ın ezelî ilmiyle tayin ettiği miktar.
muşkulÂtlı: Zor.
sevk-i kudretî: Allah’ın guc ve kudretiyle sevk etmesi, yonlendirmesi.
vucud-u haricî: Allah’ın, kendi ilminde bulunana, kudretiyle verdiği vucut.
__________________