Konu
:
Kasas Suresinin Tefsiri
10-09-2019, 03:21:37
#0
Tarkan
Açýk Profil bilgileri
Özel Mesaj Gönder
Tarkan tarafýndan gönderilen tüm mesajlarý bul
Tarkan'ý arkadaţ olarak ekle
Kur'Ă‚n-ı Kerim
Sureler » KASAS
28/KASAS-1: TĂ‚ sîn mîm.
TĂ‚, Sîn, Mîm.
28/KASAS-2: Tilke Ă‚yĂ‚tul kitĂ‚bil mubîn(mubîni).
Bunlar, Kitab-ı Mubîn'in (Acıklayan Kitab'ın) Âyetleri'dir.
28/KASAS-3: Netlû aleyke min nebei mûsĂ‚ ve fir’avne bil hakkı li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Musa (A.S) ve firavunun haber(ler)inden, mu'min bir kavim icin hak ile (gercek olarak) sana okuyacağız.
28/KASAS-4: İnne fir’avne alĂ‚ fîl ardı ve ceale ehlehĂ‚ şiyean yestad’ıfu tĂ‚ifeten minhum yuzebbihu ebnĂ‚ehum ve yestahyî nisĂ‚ehum, innehu kĂ‚ne minel mufsidîn(mufsidîne).
Firavun, gercekten yeryuzunde (Mısır'da hukumdardı) ve halkını gruplara ayırdı. Onların bir kısmını (yahudileri) gucsuz bırakıyor, onların oğullarını boğazlatıyor, kızlarını (kadınlarını) canlı bırakıyor(du). Muhakkak ki o, fesat cıkaranlardandı.
28/KASAS-5: Ve nurîdu en nemunne alellezînestud’ıfû fîl ardı ve nec’alehum eimmeten ve nec’alehumul vĂ‚risîn(vĂ‚risîne).
Ve Biz, yeryuzunde gucsuz olanları ni'metlendirmek ve onları imamlar kılmak ve varisler yapmak istiyoruz (istiyorduk).
28/KASAS-6: Ve numekkine lehum fîl ardı ve nuriye fir’avne ve hĂ‚mĂ‚ne ve cunûdehumĂ‚ minhum mĂ‚ kĂ‚nû yahzerûn(yahzerûne).
Ve onları, yeryuzunde (orada) yerleştirip, kuvvetli kılmak ve firavuna, Haman'a ve ikisinin ordusuna, onlardan (İsrailoğulları'ndan) hazar ettikleri (cekindikleri) şeyi gostermek (istedik).
28/KASAS-7: Ve evhaynĂ‚ ilĂ‚ ummi mûsĂ‚ en erdıîh(erdıîhi), fe izĂ‚ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lĂ‚ tehĂ‚fî ve lĂ‚ tahzenî, innĂ‚ rĂ‚ddûhu ileyki ve cĂ‚ılûhu minel murselîn(murselîne).
Ve Musa (A.S)'ın annesine şoyle vahyettik: "Onu emzirmesini ve onun icin korktuğu zaman onu nehre atmasını (bırakmasını). Ve sen korkma, mahzun olma (uzulme). Muhakkak ki Biz, onu sana dondureceğiz. Ve onu murselinlerden (resûllerden) kılacağız."
28/KASAS-8: Feltekatahû Ă‚lu fir’avne li yekûne lehum aduvven ve hazenĂ‚(hazenen), inne fir’avne ve hĂ‚mĂ‚ne ve cunûdehumĂ‚ kĂ‚nû hĂ‚tıîn(hĂ‚tıîne).
Boylece firavun ailesi onu, onlara duşman ve başlarına dert olarak bulup aldı. Muhakkak ki firavun, Haman ve o ikisinin ordusu, kasten suc işleyenlerdi.
28/KASAS-9: Ve kĂ‚letimraetu fir’avne kurretu aynin lî ve lek(leke), lĂ‚ taktulûhu asĂ‚ en yenfeanĂ‚ ev nettehızehu veleden ve hum lĂ‚ yeş’urûn(yeş’urûne).
Ve hanımı firavuna şoyle dedi: "Bana ve sana goz aydın olsun, onu oldurmeyin belki bize faydası olur veya onu evlĂ‚t ediniriz." Ve onlar, (gerceğin) farkında değillerdi.
28/KASAS-10: Ve asbaha fuĂ‚du ummi mûsĂ‚ fĂ‚rigĂ‚(fĂ‚rigan), in kĂ‚det le tubdî bihî lev lĂ‚ en rabatnĂ‚ alĂ‚ kalbihĂ‚ li tekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve Musa (A.S)'ın annesi gonlu boş olarak sabahladı. Mu'minlerden olması icin onun kalbini Bize bağlamasaydık (rabıta kurmasaydık), az daha (durumu) acıklayacaktı.
28/KASAS-11: Ve kĂ‚let li uhtihî kussîhi fe besurat bihî an cunubin ve hum lĂ‚ yeş’urûn(yeş’urûne).
Ve (Musa (A.S)'ın annesi) onun ablasına: "Onu takip et." dedi. Boylece onlar farkında değilken, onu uzaktan gozetledi.
28/KASAS-12: Ve harremnĂ‚ aleyhil merĂ‚dıa min kablu fe kĂ‚let hel edullukum alĂ‚ ehli beytin yekfulûnehu lekum ve hum lehu nĂ‚sıhûn(nĂ‚sıhûne).
Ve daha once ona (başka) sut annelerini haram kıldık (sut emmemesini sağladık). (Onun ablası, firavunun ailesine): "Ona kefil olacak (bakımını ustlenecek) bir aileye sizi ulaştırmak icin delĂ‚let (yardım) edeyim mi? Ve onlar, onu (bebeği) iyi yetiştirir." dedi.
28/KASAS-13: Fe redednĂ‚hu ilĂ‚ ummihî key tekarra aynuhĂ‚ ve lĂ‚ tahzene ve li ta’leme enne va’dallĂ‚hi hakkun ve lĂ‚kinne ekserehum lĂ‚ ya’lemûn(ya’lemûne).
Boylece onu annesine geri verdik, gozu aydın olsun ve mahzun olmasın ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin diye. Ve lĂ‚kin onların coğu bilmezler.
28/KASAS-14: Ve lemmĂ‚ belega eşuddehu vestevĂ‚ Ă‚teynĂ‚hu hukmen ve ilmĂ‚(ilmen), ve kezĂ‚like neczîl muhsinîn(muhsinîne).
Ve erginlik cağına erişip kemĂ‚le erdiği zaman, ona hikmet ve ilim verdik. Ve muhsinleri, Biz işte boyle mukĂ‚fatlandırırız.
28/KASAS-15: Ve dehalel medînete alĂ‚ hîni gafletin min ehlihĂ‚ fe vecede fîhĂ‚ raculeyni yaktetilĂ‚ni hĂ‚zĂ‚ min şîatihî ve hĂ‚zĂ‚ min aduvvih(aduvvihî
, festegĂ‚sehullezî min şîatihî alellezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsĂ‚ fe kadĂ‚ aleyhi kĂ‚le hĂ‚zĂ‚ min ameliş şeytĂ‚n(şeytĂ‚ni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun).
Ve (Hz. Musa, kendisine hikmet verilmeden once) şehir halkı gaflette olduğu bir zamanda (kimse farkında olmadan) şehre girdi. Orada dovuşen iki adam buldu. Biri kendi tarafından, diğeri ona duşman taraftan. O zaman onun (Musa (A.S)'ın) tarafından olan, duşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun uzerine Musa (A.S) onu yumrukladı (oldurdu). Boylece (olum) kaza edildi (hukum yerine geldi). Musa (A.S): "Bu şeytanın işidir. Muhakkak ki o, apacık dalalette bırakan bir duşmandır." dedi.
28/KASAS-16: KĂ‚le rabbi innî zalemtu nefsî fĂ‚gfirlî fe gafera leh(lehu), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).
"Rabbim, ben nefsime zulmettim, artık beni mağfiret et." dedi. Boylece onu mağfiret etti. Muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
28/KASAS-17: KĂ‚le rabbi bimĂ‚ en’amte aleyye fe len ekûne zahîren lil mucrimîn(mucrimîne).
(Musa A.S): "Rabbim beni ni'metlendirdiğin şeyler sebebiyle, bundan sonra ben asla mucrimlere arka cıkmayacağım (yardımcı olmayacağım).
28/KASAS-18: Fe asbaha fîl medîneti hĂ‚ifen yeterakkabu fe izellezîstensarahu bil emsi yestasrihuh(yestasrihuhu), kĂ‚le lehu mûsĂ‚ inneke le gaviyyun mubîn(mubînun).
Boylece şehirde (etrafı) gozleyerek sabahladı. Fakat dun yardım isteyen kişi ondan (tekrar) yardım istediği zaman (Musa A.S) ona: "Muhakkak ki sen, apacık azgınsın." dedi.
28/KASAS-19: Fe lemmĂ‚ en erĂ‚de en yabtışe billezî huve aduvvun lehumĂ‚ kĂ‚le yĂ‚ mûsĂ‚ e turîdu en taktulenî kemĂ‚ katelte nefsen bil emsi in turîdu illĂ‚ en tekûne cebbĂ‚ren fîl ardı ve mĂ‚ turîdu en tekûne minel muslihîn(muslihîne).
Boylece ikisinin de duşmanı olan adamı yakalamak istediği zaman: "Ey Musa! Dun oldurduğun kişi gibi beni de oldurmek mi istiyorsun? Eğer (oldurmek) istiyorsan, o taktirde sen yeryuzunde sadece bir zorba olursun. Ve sen, barıştıranlardan olmak istemiyorsun." dedi.
28/KASAS-20: Ve cĂ‚e raculun min aksal medîneti yes’Ă‚ kĂ‚le yĂ‚ mûsĂ‚ innel melee ye’temirûne bike li yaktulûke fahruc innî leke minen nĂ‚sıhîn(nĂ‚sıhîne).
Ve şehrin obur ucundan bir adam koşarak geldi: "Ey Musa! (Kavmin) ileri gelenleri mutlaka seni oldurme emrini vermek icin konuşuyorlar. Oyleyse hemen (şehirden) cık. Muhakkak ki ben, sana oğut verenlerdenim." dedi.
28/KASAS-21: Fe harece minhĂ‚ hĂ‚ifen yeterakkabu, kĂ‚le rabbi neccinî minel kavmiz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
Boylece oradan korkuyla (etrafını) gozleyerek cıktı: "Rabbim, beni (bu) zalimler kavminden kurtar." dedi.
28/KASAS-22: Ve lemmĂ‚ teveccehe tilkĂ‚e medyene kĂ‚le asĂ‚ rabbî en yehdiyenî sevĂ‚es sebîl(sebîli).
Ve (Musa A.S), Medyen (şehri) tarafına donduğu zaman "Rabbimin beni sevva edilmiş yola hidayet etmesini (ulaştırmasını) umarım." dedi.
28/KASAS-23: Ve lemmĂ‚ verede mĂ‚e medyene vecede aleyhi ummeten minen nĂ‚si yeskûn(yeskûne), ve vecede min dûnihimumreeteyni tezûdĂ‚n(tezûdĂ‚ni), kĂ‚le mĂ‚ hatbukumĂ‚, kĂ‚letĂ‚ lĂ‚ neskî hattĂ‚ yusdirar riĂ‚u ve ebûnĂ‚ şeyhun kebîr(kebîrun).
Ve Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu ve onlardan başka, (hayvanlarını suya gitmekten) engelleyen iki kadın buldu. Onlara: "Sizin haliniz (derdiniz) nedir?" dedi. (O iki kadın): "Cobanlar (suruleriyle) cekilmedikce biz (hayvanlarımızı) sulayamayız. Ve bizim babamız cok ihtiyar." dediler.
28/KASAS-24: Fe sekĂ‚ lehumĂ‚ summe tevellĂ‚ ilez zılli fe kĂ‚le rabbi innî limĂ‚ enzelte ileyye min hayrin fakîr(fakîrun).
Boylece ikisinin (surusunu) suladı, sonra golgeye dondu ve "Rabbim muhakkak ki ben, bana hayır olarak indirdiğin herşeye fakirim (muhtacım)." dedi.
28/KASAS-25: Fe cĂ‚ethu ıhdĂ‚humĂ‚ temşî alestihyĂ‚in, kĂ‚let inne ebî yed’ûke li yecziyeke ecra mĂ‚ sekayte lenĂ‚, fe lemmĂ‚ cĂ‚ehu ve kassa aleyhil kasasa kĂ‚le lĂ‚ tehaf, necevte minel kavmiz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
İkisinden biri, haya ederek (utanarak) ona geldi: "Muhakkak ki babam, bizim (surumuzu) sulamandan dolayı bir ecirle mukĂ‚fatlandırmak icin seni davet ediyor." dedi. Ve (Musa A.S), ona geldiği zaman hikĂ‚yesini anlattı. (İhtiyar adam): "Korkma! (Artık) sen, zalimler kavminden kurtuldun." dedi.
28/KASAS-26: KĂ‚let ıhdĂ‚humĂ‚ yĂ‚ ebetiste’cirhu inne hayra meniste’certel kaviyyul emîn(emînu).
İki kızdan biri: "Ey babacığım! Onu ucretle tut. Muhakkak ki o, ucretle tuttuklarından daha hayırlı, sağlam ve emindir." dedi.
28/KASAS-27: KĂ‚le innî urîdu en unkihake ihdebneteyye hĂ‚teyni alĂ‚ en te’curenî semĂ‚niye hıcec(hıcecin), fe in etmemte aşran fe min indik(indike), ve mĂ‚ urîdu en eşukka aleyk(aleyke), setecidunî in şĂ‚allĂ‚hu mines sĂ‚lihîn(sĂ‚lihîne).
(Yaşlı adam): "Gercekten ben, işte bu iki kızımdan birini sana nikĂ‚hlamak istiyorum, bana ucretle sekiz yıl calışmana karşılık. Eğer on yılı tamamlarsan o da senden (bir lutuftur). Ve ben, seni mecbur etmek istemem. İnşaallah beni salihlerden bulacaksın."
28/KASAS-28: KĂ‚le zĂ‚like beynî ve beynek(beyneke), eyyemel eceleyni kadaytu fe lĂ‚ udvĂ‚ne aleyy(aleyye), vallĂ‚hu alĂ‚ mĂ‚ nekûlu vekîl(vekîlun).
(Musa A.S): "Bu seninle benim aramdadır. İki sureden hangisini kada edersem (yerine getirirsem), artık bana bir duşmanlık oluşmasın. Ve Allah, konuştuklarımıza vekildir." dedi.
28/KASAS-29: Fe lemmĂ‚ kadĂ‚ mûsel ecele ve sĂ‚re bi ehlihî Ă‚nese min cĂ‚nibit tûri nĂ‚rĂ‚(nĂ‚ren), kĂ‚le li ehlihimkusû innî Ă‚nestu nĂ‚ren leallî Ă‚tîkum minhĂ‚ bi haberin ev cezvetin minen nĂ‚ri leallekum testalûn(testalûne).
Boylece Musa (A.S), suresini tamamladığı zaman ailesi ile (yuruyerek) yola cıktı. Tur dağı tarafında bir ateş farketti. Ailesine: "Durup bekleyin. Gercekten ben bir ateş gordum. Belki size oradan bir haber veya alevli bir ateş getiririm. Boylece siz ısınasınız diye." dedi.
28/KASAS-30: Fe lemmĂ‚ etĂ‚hĂ‚ nûdiye min şĂ‚tııl vĂ‚dil eymeni fîl buk’atil mubĂ‚reketi mineş şecerati en yĂ‚ mûsĂ‚ innî enallĂ‚hu rabbul Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
Boylece oraya geldiği zaman vadinin sağ tarafından, mubarek yerdeki ağactan nida edildi: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben, Ă‚lemlerin Rabbi Allah'ım."
28/KASAS-31: Ve en elkı asĂ‚k(asĂ‚ke), fe lemmĂ‚ reĂ‚hĂ‚ tehtezzu keennehĂ‚ cĂ‚nnun vellĂ‚ mudbiren ve lem yuakkıb, yĂ‚ mûsĂ‚ akbil ve lĂ‚ tehaf, inneke minel Ă‚minîn(Ă‚minîne).
"Ve asanı at!" Bunun uzerine (asasını atınca), onun yılan gibi hareket ettiğini gordu. Arkasına bakmadan donup kactı. "Ey Musa, (geri) don! Ve korkma, muhakkak ki sen emniyette olanlardansın!"
28/KASAS-32: Usluk yedeke fî ceybike tahruc beydĂ‚e min gayri sû(sûin), vadmum ileyke cenĂ‚hake miner rehbi fe zĂ‚nike burhĂ‚nĂ‚ni min rabbike ilĂ‚ fir’avne ve melĂ‚ih(melĂ‚ihî
, innehum kĂ‚nû kavmen fĂ‚sikîn(fĂ‚sikîne).
Elini koynuna sok, onu kusursuz beyaz olarak cıkar. Korkudan (emin ol), kanatlarını (kollarını) kendine cek. Bu ikisi, senin Rabbinden, firavuna ve onun (kavminin) ileri gelenlerine iki burhandır (delildir). Muhakkak ki onlar, fasık bir kavimdir.
28/KASAS-33: KĂ‚le rabbi innî kateltu minhum nefsen fe ehĂ‚fu en yaktulûn(yaktulûni).
(Musa A.S): "Rabbim, ben gercekten onlardan birisini oldurdum. Bu sebeple beni oldurmelerinden korkuyorum." dedi.
28/KASAS-34: Ve ahî hĂ‚rûnu huve efsahu minnî lisĂ‚nen fe ersilhu maiye rid’en yusaddıkunî, innî ehĂ‚fu en yukezzibûn(yukezzibûni).
Ve kardeşim Harun ki o, lisan bakımından benden daha fasihtir. Ve onu, beni tasdik edici ve yardımcı olarak benimle beraber gonder. Ben, gercekten beni tekzip etmelerinden (yalanlamalarından) korkuyorum.
28/KASAS-35: KĂ‚le se neşuddu adudeke bi ahîke ve nec’alu lekumĂ‚ sultĂ‚nen fe lĂ‚ yasılûne ileykumĂ‚ bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚, entumĂ‚ ve menittebeakumel gĂ‚libûn(gĂ‚libûne).
(Allahû TealĂ‚): "Kardeşinle senin gucunu arttıracağız ve ikinizi sultan kılacağız. Ve boylece onlar, Ă‚yetlerimize (mucizelerimize) ulaşamayacaklar (onlara karşı koyamayacaklar). Siz ikiniz ve size tĂ‚bî olanlar, gĂ‚lip olanlarsınız." dedi.
28/KASAS-36: Fe lemmĂ‚ cĂ‚ehum mûsĂ‚ bi ayĂ‚tinĂ‚ beyyinĂ‚tin kĂ‚lû mĂ‚ hĂ‚zĂ‚ illĂ‚ sihrun mufteren ve mĂ‚ semi’nĂ‚ bi hĂ‚zĂ‚ fî Ă‚bĂ‚inel evvelîn(evvelîne).
Boylece Musa (A.S), apacık Ă‚yetlerimizi getirdiği zaman: "Bu, uydurulmuş sihirden başka bir şey değil ve biz evvelki atalarımızdan bunu duymadık." dediler.
28/KASAS-37: Ve kĂ‚le mûsĂ‚ rabbî a’lemu bi men cĂ‚e bil hudĂ‚ min indihî ve men tekûnu lehu Ă‚kıbetud dĂ‚r(dĂ‚rı), innehu lĂ‚ yuflihuz zĂ‚limûn(zĂ‚limûne).
Ve Musa (A.S): "Rabbim, kimin kendi katından hidayet ile geldiğini ve dunya yurdunun sonucunun kimin olacağını daha iyi bilir. Muhakkak ki zalimler, felĂ‚ha (kurtuluşa) ermezler." dedi.
28/KASAS-38: Ve kĂ‚le fir’avnu yĂ‚ eyyuhel meleu mĂ‚ alimtu lekum min ilĂ‚hin gayrî, fe evkıd lî yĂ‚ hĂ‚mĂ‚nu alet tîni fec’al lî sarhan leallî attaliu ilĂ‚ ilĂ‚hi mûsĂ‚ ve innî le ezunnuhu minel kĂ‚zibîn(kĂ‚zibîne).
Ve firavun: "Ey ileri gelenler! Ben, sizin icin benden başka bir ilĂ‚h bilmiyorum. Benim icin ıslak toprak uzerine ateş yak (tuğla pişir). Boylece bana (yuksek) bir kule yap. Belki ben Musa'nın ilĂ‚hına muttali olurum. Ve ben, onun mutlaka yalancılardan olduğunu zannediyorum." dedi.
28/KASAS-39: Vestekbere huve ve cunûduhu fîl ardı bi gayril hakkı ve zannû ennehum ileynĂ‚ lĂ‚ yurceûn(yurceûne).
Ve o ve onun orduları, yeryuzunde haksız yere kibirlendiler. Ve kendilerinin, bize rucu ettirilmeyeceklerini (dondurulmeyeceklerini) zannettiler.
28/KASAS-40: Fe ehaznĂ‚hu ve cunûdehu fe nebeznĂ‚hum fîl yemm(yemmi), fanzur keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetuz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
Sonra onu ve onun ordularını, yakalayıp denize attık. Bunun uzerine zalimlerin akıbetinin nasıl olduğuna bak!
28/KASAS-41: Ve cealnĂ‚hum eimmeten yed’ûne ilen nĂ‚r(nĂ‚rı), ve yevmel kıyĂ‚meti lĂ‚ yunsarûn(yunsarûne).
Ve Biz, onları ateşe davet eden imamlar (onderler) kıldık. Ve kıyĂ‚met gunu onlara yardım olunmaz.
28/KASAS-42: Ve etba’nĂ‚hum fî hĂ‚zihid dunyĂ‚ la’neh(la’neten) ve yevmel kıyĂ‚meti hum minel makbûhîn(makbûhîne).
Ve bu dunyada arkalarından lĂ‚neti onlara ulaştırdık. Ve kıyĂ‚met gunu onlar, (Allah'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olanlardandır.
28/KASAS-43: Ve lekad Ă‚teynĂ‚ mûsel kitĂ‚be min ba’di mĂ‚ ehleknel kurûnel ûlĂ‚ besĂ‚ire lin nĂ‚si ve huden ve rahmeten leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
Ve andolsun ki evvelki nesilleri helĂ‚k ettikten sonra Musa (A.S)'a, insanlar icin basiretleri acılsın (kalp gozleri gormeye başlasın) ve hidayet rehberi ve rahmet olsun (Rahîm esması tecelli etsin) diye Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik. Umulur ki boylece onlar, tezekkur ederler.
28/KASAS-44: Ve mĂ‚ kunte bi cĂ‚nibil garbiyyi iz kadaynĂ‚ ilĂ‚ mûsel emre ve mĂ‚ kunte mineş şĂ‚hidîn(şĂ‚hidîne).
Ve sen (ey Muhammed)! Musa'ya emri kada ettiğimiz zaman, garb tarafında değildin. Ve sen, şahitlerden (olayı gorenlerden) de değildin.
28/KASAS-45: Ve lĂ‚kinnĂ‚ enşe’nĂ‚ kurûnen fe tetĂ‚vele aleyhimul umur(umuru), ve mĂ‚ kunte sĂ‚viyen fî ehli medyene tetlû aleyhim Ă‚yĂ‚tinĂ‚, ve lĂ‚kinnĂ‚ kunnĂ‚ mursilîn(mursilîne).
Ve lĂ‚kin (bircok) nesiller inşa ettik (oluşturduk). Onların omurleri uzun oldu. Sen Medyen halkı arasında olmadığın (halde), onlara (sahĂ‚beye) Ă‚yetlerimizi okuyorsun. Fakat (o haberleri sana) gonderen, Biziz.
28/KASAS-46: Ve mĂ‚ kunte bi cĂ‚nibit tûri iz nĂ‚deynĂ‚, ve lĂ‚kin rahmeten min rabbike li tunzire kavmen mĂ‚ etĂ‚hum min nezîrin min kablike leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
Ve Biz, (Hz. Musa'ya) nida ettiğimiz zaman, sen Tur Dağı'nın yanında değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden once kendilerine bir nezir (uyarıcı, peygamber) gelmemiş olan bir kavmi inzar etmen (uyarman) icindir. Umulur ki boylece onlar tezekkur ederler.
28/KASAS-47: Ve lev lĂ‚ en tusîbehum musîbetun bimĂ‚ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenĂ‚ lev lĂ‚ erselte ileynĂ‚ resûlen fe nettebia Ă‚yĂ‚tike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: "Rabbimiz keşke bize bir resûl gonderseydin boylece biz, Senin Ă‚yetlerine tĂ‚bî olur ve mu'minlerden olurduk." diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak gondermezdik).
28/KASAS-48: Fe lemmĂ‚ cĂ‚ehumul hakku min indinĂ‚ kĂ‚lû lev lĂ‚ ûtiye misle mĂ‚ ûtıye mûsĂ‚, e ve lem yekfurû bimĂ‚ ûtiye mûsĂ‚ min kabl(kablu), kĂ‚lû sihrĂ‚ni tezĂ‚her(tezĂ‚hera), ve kĂ‚lû innĂ‚ bi kullin kĂ‚firûn(kĂ‚firûne).
Boylece onlara katımızdan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenler (mucizeler) gibi ona da verilseydi olmaz mıydı?" dediler. Musa'ya verilenleri daha once inkĂ‚r etmediler mi? "İki buyu birbirini guclendirdi (destekledi). Ve muhakkak ki biz hepsini inkĂ‚r edenleriz." dediler.
28/KASAS-49: Kul fe’tû bi kitĂ‚bin min indillĂ‚hi huve ehdĂ‚ min humĂ‚ ettebi’ hu in kuntum sĂ‚dikîn(sĂ‚dikîne).
(Onlara) de ki: "Eğer siz, sadıklardan (doğru soyleyenlerden) iseniz Allah'ın katından, o ikisinden daha cok hidayete erdiren bir kitap getirin, ona tĂ‚bî olayım."
28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemĂ‚ yettebiûne ehvĂ‚ehum, ve men edallu mimmenittebea hevĂ‚hu bi gayri huden minallĂ‚h(minallĂ‚hi), innallĂ‚he lĂ‚ yehdil kavmez zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tĂ‚bîdirler. Allah'tan bir hidayetci olmaksızın (hidayetciye değil de) kendi heveslerine tĂ‚bî olandan daha cok dalĂ‚lette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.
28/KASAS-51: Ve lekad vassalnĂ‚ lehumul kavle leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
Ve andolsun ki, tezekkur etsinler diye sozu (Ă‚yetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.
28/KASAS-52: Ellezîne Ă‚teynĂ‚humul kitĂ‚be min kablihî hum bihî yu’minûn(yu’minûne).
Ondan once kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Kur'Ă‚n-ı Kerim'e) îmĂ‚n ederler.
28/KASAS-53: Ve izĂ‚ yutlĂ‚ aleyhim kĂ‚lû Ă‚mennĂ‚ bihî innehul hakku min rabbinĂ‚ innĂ‚ kunnĂ‚ min kablihî muslimîn(muslimîne).
Ve onlara (Kur'Ă‚n) okunduğu zaman: "O'na îmĂ‚n ettik, muhakkak ki O, Rabbimizden haktır. Biz, ondan once de muhakkak ki (Allah'a) teslim olanlardık." dediler.
28/KASAS-54: UlĂ‚ike yu’tevne ecrehum merreteyni bimĂ‚ saberû ve yedraûne bil hasenetis seyyiete ve mimmĂ‚ razaknĂ‚hum yunfikûn(yunfikûne).
İşte onlardır ki; onlara sabırları sebebiyle ecirleri (sevapları) iki kat verilir. Ve onlar, seyyiati (kotuluğu) hasenat (iyilik) ile savarlar. Ve onlara verdiğimiz (manevî
rızıktan infĂ‚k ederler.
28/KASAS-55: Ve izĂ‚ semiûllagve a’radû anhu, ve kĂ‚lû lenĂ‚ a’mĂ‚lunĂ‚ ve lekum a’mĂ‚lukum selĂ‚mun aleykum lĂ‚ nebtegîl cĂ‚hilîn(cĂ‚hilîne).
Ve onlar, boş lĂ‚f işittikleri zaman yuz cevirdiler ve: "Bizim amelimiz bize, sizin ameliniz sizedir. SelĂ‚m sizin uzerinize olsun. Biz cahillerle (beraber olmak) istemeyiz (ilgilenmeyiz)." dediler.
28/KASAS-56: İnneke lĂ‚ tehdî men ahbebte ve lĂ‚kinnallĂ‚he yehdî men yeşĂ‚’(yeşĂ‚u), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).
Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah'a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.
28/KASAS-57: Ve kĂ‚lû in nettebiıl hudĂ‚ meake nutehattaf min ardınĂ‚, e ve lem numekkin lehum haremen Ă‚minen yucbĂ‚ ileyhi semerĂ‚tu kulli şey’in rızkan min ledunnĂ‚ ve lĂ‚kinne ekserehum lĂ‚ ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve: "Eğer seninle beraber hidayete tĂ‚bî olursak (Allah'a ulaşmayı dilersek), yerimizden atılırız (yurdumuzdan kovuluruz)." dediler. Onları, katımızdan rızık olarak her ceşit urunden toplanıp, onlara getirildiği haram kılınan (hurmet edilen yerde, haremde) yerde emin olarak yerleştirmedik mi? Fakat onların coğu (Allah tarafından olduğunu) bilmezler.
28/KASAS-58: Ve kem ehleknĂ‚ min karyetin batırat maîşetehĂ‚, fe tilke mesĂ‚kinuhum lem tusken min ba’dihim illĂ‚ kalîlĂ‚(kalîlen), ve kunnĂ‚ nahnul vĂ‚risîn(vĂ‚risîne).
Ve azarak, maişetlerine şukretmeyen nice ulkeyi helĂ‚k ettik. İşte bunlar, onların meskenleri, onlardan sonra (cok) az bir sure haric, iskĂ‚n edilmedi (oturulmadı). Ve Biz, onların varisleri, Biziz.
28/KASAS-59: Ve mĂ‚ kĂ‚ne rabbuke muhlikel kurĂ‚ hattĂ‚ yeb’ase fî ummihĂ‚ resûlen yetlû aleyhim Ă‚yĂ‚tinĂ‚, ve mĂ‚ kunnĂ‚ muhlikîl kurĂ‚ illĂ‚ ve ehluhĂ‚ zĂ‚limûn(zĂ‚limûne).
Ve senin Rabbin, ulkelere, onların ana şehirlerine, onlara Ă‚yetlerimizi okuyan bir resûl gondermedikce helĂ‚k edici olmadı. Ve Biz, onun halkı zalim olmadıkca (zulmetmedikce) ulkeleri helĂ‚k edici olmadık.
28/KASAS-60: Ve mĂ‚ ûtîtum min şey’in fe metĂ‚ul hayĂ‚tid dunyĂ‚ ve zînetuhĂ‚ ve mĂ‚ indallĂ‚hi hayrun ve ebkĂ‚, e fe lĂ‚ ta’kılûn(ta’kılûne).
Ve size verilmiş olan herşey aslında dunya hayatının meta'ıdır (malıdır) ve ziynetidir (susudur). Ve Allah'ın katında olanlar daha hayırlı ve daha bakîdir (kalıcıdır). HĂ‚lĂ‚ akıl etmez misiniz?
28/KASAS-61: E fe men vaadnĂ‚hu va’den hasenen fe huve lĂ‚kîhi ke men metta’nĂ‚hu metĂ‚al hayĂ‚tid dunyĂ‚ summe huve yevmel kıyĂ‚meti minel muhdarîn(muhdarîne).
Oyleyse guzel vaadde bulunduğumuz ve boylece ona kavuşan kimse, dunya hayatının meta'ı (malı) ile metalandırdığımız, sonra kıyĂ‚met gunu (hesaba cekilmek uzere) hazır bulundurulanlardan olan kimse gibi midir?
28/KASAS-62: Ve yevme yunĂ‚dîhim fe yekûlu eyne şurekĂ‚iyellezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).
Ve o gun onlara (Allah) nida edecek: "Zanda bulunduğunuz Benim ortaklarım nerede?" diyecek.
28/KASAS-63: KĂ‚lellezîne hakka aleyhimul kavlu rabbenĂ‚ hĂ‚ulĂ‚illezîne agveynĂ‚, agveynĂ‚hum kemĂ‚ gaveynĂ‚, teberre’nĂ‚ ileyke mĂ‚ kĂ‚nû iyyĂ‚nĂ‚ ya’budûn(ya’budûne).
Uzerlerine azap sozu hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte bunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan berî olduğumuzu (kurtulduğumuzu) Sana arz ederiz. Onlar, bize tapmıyorlardı (nefslerine uyuyorlardı)." dediler.
28/KASAS-64: Ve kîled’û şurekĂ‚ekum fe deavhum fe lem yestecîbû lehum ve reavul azĂ‚b(azĂ‚be), lev ennehum kĂ‚nû yehtedûn(yehtedûne).
Ve onlara: "Ortaklarınızı cağırın!" dendi. Bunun uzerine onlar cağırdılar. Fakat onlara icabet etmediler ve azabı gorduler. Keşke onlar, hidayete ermiş olsalardı.
28/KASAS-65: Ve yevme yunĂ‚dîhim fe yekûlu mĂ‚zĂ‚ ecebtumul murselîn(murselîne).
Ve o gun Allah, onlara nida edecek: "O zaman (hayattayken) mursellere (resûllere), ne cevap verdiniz?" diyecek.
28/KASAS-66: Fe amiyet aleyhimul enbĂ‚u yevme izin fe hum lĂ‚ yetesĂ‚elûn(yetesĂ‚elûne).
İzin gunu artık onlara haberler (amel defterleri, rakamlı kitap) kapanmıştır. Bundan sonra onlara sorulmaz (sorgulanmazlar).
28/KASAS-67: Fe emmĂ‚ men tĂ‚be ve Ă‚mene ve amile sĂ‚lihĂ‚n fe asĂ‚ en yekûne minel muflihîn(muflihîne).
Artık (murşidin onunde) tovbe eden ve (ikinci defa) Ă‚menû olup, salih amel (nefs tezkiyesi) yapanın, bu sebeple felĂ‚ha erenlerden olması umulur.
28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mĂ‚ yeşĂ‚u ve yahtĂ‚r(yahtĂ‚ru), mĂ‚ kĂ‚ne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhĂ‚nallĂ‚hi ve teĂ‚lĂ‚ ammĂ‚ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve secer. Ve secim hakkı onlara ait değildir. Allah Subhan'dır (munezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yucedir.
28/KASAS-69: Ve rabbuke ya’lemu mĂ‚ tukinnu sudûruhum ve mĂ‚ yu’linûn(yu’linûne).
Ve senin Rabbin, onların sinelerinde gizli olan şeyi ve alenî olan (gizlemedikleri) şeyi bilir.
28/KASAS-70: Ve huvallĂ‚hu lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ huve, lehul hamdu fîl ûlĂ‚ vel Ă‚hırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve O Allah'tır ki; O'ndan başka İlĂ‚h yoktur. Evvelde ve ahirde (dunyada ve ahirette) hamd, O'na aittir. Ve hukum, O'nundur. Ve O'na donduruleceksiniz.
28/KASAS-71: Kul e reeytum in cealallĂ‚hu aleykumul leyle sermeden ilĂ‚ yevmil kıyĂ‚meti men ilĂ‚hun gayrullĂ‚hi ye’tîkum bi dıyĂ‚’(dıyĂ‚in), e fe lĂ‚ tesme’ûn(tesme’ûne).
De ki: "Gordunuz mu (duşundunuz mu)? Eğer Allah geceyi sizin uzerinizde kıyĂ‚met gunune kadar devamlı kılsaydı, Allah'tan başka size ışığı getirecek İlĂ‚h kimdir? HĂ‚lĂ‚ işitmeyecek misiniz?
28/KASAS-72: Kul e reeytum in cealallĂ‚hu aleykumun nehĂ‚re sermeden ilĂ‚ yevmil kıyĂ‚meti men ilĂ‚hun gayrullĂ‚hi ye’tîkum bi leylin teskunûne fîh(fîhi), e fe lĂ‚ tubsırûn(tubsırûne).
De ki: "Gordunuz mu (duşundunuz mu?) Eğer Allah, gunduzu sizin uzerinizde kıyĂ‚mete kadar devamlı kılsaydı, Allah'tan başka size, icinde sukûn bulduğunuz (dinlendiğiniz) geceyi getirecek İlĂ‚h kimdir? HĂ‚lĂ‚ gormeyecek misiniz?"
28/KASAS-73: Ve min rahmetihî ceale lekumul leyle ven nehĂ‚re li teskunû fîhi ve li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Ve rahmetinden (olmak uzere) sizin icin, icinde sukûn bulasınız (dinlenesiniz) diye ve O'nun fazlından isteyesiniz diye geceyi ve gunduzu kıldı (yarattı). Ve umulur ki siz boylece şukredersiniz.
28/KASAS-74: Ve yevme yunĂ‚dîhim fe yekûlu eyne şurekĂ‚iyellezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).
Ve o gun (Allah) onlara nida edecek (seslenecek): "Zanda bulunduğunuz ortaklarım nerede?" diyecek.
28/KASAS-75: Ve neza’nĂ‚ min kulli ummetin şehîden fe kulnĂ‚ hĂ‚tû burhĂ‚nekum fe alimû ennel hakka lillĂ‚hi ve dalle anhum mĂ‚ kĂ‚nû yefterûn(yefterûne).
Ve butun ummetlerden bir şahit cekip cıkardık (sectik). Sonra da: "Burhanlarınızı (delillerinizi) getirin." dedik. Boylece hakkın Allah'a ait olduğunu bildiler (anladılar). Ve uydurmuş oldukları şeyler onlardan sapıp uzaklaştı.
28/KASAS-76: İnne kĂ‚rûne kĂ‚ne min kavmi mûsĂ‚, fe begĂ‚ aleyhim, ve Ă‚teynĂ‚hu minel kunûzi mĂ‚ inne mefĂ‚tihahu le tenûu bil usbeti ulil kuvveh(kuvveti), iz kĂ‚le lehu kavmuhu lĂ‚ tefrah innallĂ‚he lĂ‚ yuhıbbul ferihîn(ferihîne).
Karun, Musa (A.S)'ın kavmindendi. Sonra onlara karşı azdı. Ona hazineler verdik. Oyle ki gercekten onun anahtarlarını mutlaka kuvvetli bir topluluk zor taşıyordu. Kavmi ona "Sevinme (gururlanma), muhakkak ki Allah şımaranları (gururlananları) sevmez." demişti.
28/KASAS-77: Vebtegı fîmĂ‚ Ă‚tĂ‚kellĂ‚hud dĂ‚rel Ă‚hırete ve lĂ‚ tense nasîbekemined dunyĂ‚ ve ahsin kemĂ‚ ahsenallĂ‚hu ileyke ve lĂ‚ tebgıl fesĂ‚de fîl ard(ardı), innallĂ‚he lĂ‚ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne).
Ve Allah'ın sana verdiği şeylerin icinde bulunan ahiret yurdunu iste. Ve dunyadan nasibini (de) unutma. Allahû TealĂ‚'nın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsan et (karşılıksız ver). Ve yeryuzunde fesat isteme (cıkartma). Muhakkak ki Allah, mufsidleri (fesat cıkaranları) sevmez.
28/KASAS-78: KĂ‚le innemĂ‚ ûtîtuhu alĂ‚ ilmin indî, e ve lem ya’lem ennellĂ‚he kad ehleke min kablihî minel kurûni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem’Ă‚(cem’an), ve lĂ‚ yus’elu an zunûbihimul mucrimûn(mucrimûne).
(Karun): "O (servet) ancak bendeki ilim sebebiyle bana verildi." dedi. Ondan once, "Allah'ın ondan daha kuvvetli (guclu) olan ve ondan daha cok şey toplayan nesilleri (zenginleri) helĂ‚k etmiş olduğunu" bilmiyor mu? Ve mucrimlere gunahlarından sorulmaz.
28/KASAS-79: Fe harece alĂ‚ kavmihî fî zînetih(zînetihî
, kĂ‚lellezîne yurîdûnel hayĂ‚ted dunyĂ‚ yĂ‚ leyte lenĂ‚ misle mĂ‚ ûtiye kĂ‚rûnu innehu le zû hazzın azîm(azîmin).
Boylece ziyneti ile (buyuk bir ihtişam ile) kavminin karşısına cıktı. Dunya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenler kadar bizim de olsaydı. Muhakkak ki o gercekten en buyuk hazzın sahibidir." dediler.
28/KASAS-80: Ve kĂ‚lellezîne ûtûl ilme veylekum sevĂ‚bullĂ‚hi hayrun li men Ă‚mene ve amile sĂ‚lihĂ‚(sĂ‚lihan) ve lĂ‚ yulekkĂ‚hĂ‚ illes sĂ‚birûn(sĂ‚birûne).
Ve ilim verilenler: "Size yazıklar olsun! Âmenû olan ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar icin Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Buna (hayırlı sevaba), sabredenlerden başkası mulĂ‚ki olmaz (kavuşturulmaz)." dediler.
28/KASAS-81: Fe hasefnĂ‚ bihî ve bidĂ‚rihil arda fe mĂ‚ kĂ‚ne lehu min fietin yensurûnehu min dûnillĂ‚hi ve mĂ‚ kĂ‚ne minel muntasırîn(muntasırîne).
Sonra, onu ve onun sarayını yere gecirdik. Onun Allah'tan başka yardım edecek bir (dost) grubu yoktu ve yardım edilenlerden olmadı.
28/KASAS-82: Ve asbehallezîne temennev mekĂ‚nehu bil emsi yekûlûne vey keennellĂ‚he yebsutur rızka li men yeşĂ‚u min ıbĂ‚dihî ve yakdir(yakdiru), lev lĂ‚ en mennallĂ‚hu aleynĂ‚ le hasefe binĂ‚, vey keennehu lĂ‚ yuflihul kĂ‚firûn(kĂ‚firûne).
Ve dun onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "Vay! Oyleyse Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır (takdir eder). Eğer Allah bizi ni'metlendirmiş olmasaydı, mutlaka bizi de yere gecirirdi. Vay! Demek ki kĂ‚firler, felĂ‚ha ermez." dediler.
28/KASAS-83: Tilked dĂ‚rul Ă‚hıretu nec’aluhĂ‚ lillezîne lĂ‚ yurîdûne uluvven fîl ardı ve lĂ‚ fesĂ‚dĂ‚(fesĂ‚den), vel Ă‚kıbetu lil muttekîn(muttekîne).
İşte bu ahiret yurdu ki onu, yeryuzunde ustun olmak ve fesat cıkarmak istemeyenlere tahsis ederiz. Akıbet (guzel sonuc) muttekîlerindir (takva sahiplerinindir).
28/KASAS-84: Men cĂ‚e bil haseneti fe lehu hayrun minhĂ‚ ve men cĂ‚e bis seyyieti fe lĂ‚ yuczellezîne amilûs seyyiĂ‚ti illĂ‚ mĂ‚ kĂ‚nû ya’melûn(ya’melûne).
Kim hasenat ile (pozitif dereceler ile) gelirse o taktirde ona, ondan daha hayırlısı vardır. Ve kim seyyiat ile (negatif dereceler ile) gelirse, işte o zaman kotu amel yapanlar "yaptıklarından başkası (fazlası) ile cezalandırılmazlar. (Derecat kaybedenlerin cezası kazandıkları dereceler kaybettikleri derecelerden cıkarıldıktan sonra kalan dereceşer kadardır.)
28/KASAS-85: İnnellezî farada aleykel kur’Ă‚ne le rĂ‚dduke ilĂ‚ meĂ‚d(meĂ‚din), kul rabbî a’lemu men cĂ‚e bil hudĂ‚ ve men huve fî dalĂ‚lin mubîn(mubînin).
Muhakkak ki Kur'Ă‚n'ı sana farz kılan, elbette seni donulecek yere dondurecek olandır. De ki: "Kimin hidayet ile geldiğini ve kimin apacık dalĂ‚lette olduğunu, Rabbim daha iyi bilir."
28/KASAS-86: Ve mĂ‚ kunte tercû en yulkĂ‚ ileykel kitĂ‚bu illĂ‚ rahmeten min rabbike fe lĂ‚ tekûnenne zahîren lil kĂ‚firîn(kĂ‚firîne).
Ve Rabbin tarafından sadece bir rahmet olarak, bu kitabın sana ilka edileceğini (ulaştırılacağını) sen umit etmezdin. Oyleyse sakın kĂ‚firlere yardımcı olma!
28/KASAS-87: Ve lĂ‚ yasuddunneke an Ă‚yĂ‚tillĂ‚hi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilĂ‚ rabbike ve lĂ‚ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın Ă‚yetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya cağır). Ve sakın muşriklerden olma!
28/KASAS-88: Ve lĂ‚ ted’u meallĂ‚hi ilĂ‚hen Ă‚har(Ă‚hara), lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ hû(hûve), kullu şey’in hĂ‚likun illĂ‚ vecheh(vechehu), lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve Allah ile beraber başka bir İlĂ‚h'a dua etme (ibadet etme). O'ndan başka İlĂ‚h yoktur. O'nun Zat'ı haric herşey helĂ‚k olucudur. Hukum O'nundur. Ve O'na donduruleceksiniz.
__________________