Kur'an'da ilahi mesaja karşı insanların gosterdiği olumlu ve olumsuz tepkiler, ceşitli zamanlarda, ceşitli peygamberlerin/elcilerin şahsında orneklerle anlatılmaktadır. Kur'an-ı katı/donuk bir fıkıh kitabı gibi algılamayan kafalar, onun her cağdaki yaşanan sosyal hayatın dinamik bir portresini cizdiğini gorecek, diğer kıssalar gibi bu konudaki anlatımlarından da halen yaşadığı hayat icin canlı ibret tabloları cıkarabilecektir. Aslında insanların vahye karşı olumlu ve olumsuz grupta toplayabileceğimiz cok ceşitli tepkilerinde hep ortak tavırların on plana cıktığını Kur'an bize gostermektedir.

Olumlu grupta toplayacağımız tepkiler "işittik itaat ettik..." biciminde vahyi onaylama ve ona teslim olma noktasında toplanarak (buna misak denir), bu secime uygun hayat tarzıyla devam etmektedir. Olumsuz gruptaki tepkiler ise; ceşitli zamanlara, ceşitli toplumlara veya fertlere gore değişen ozellikler gosteriyorsa da (yalanlama, alay, saptırma, duymazlıktan gelme, ret vb.) bunlar sebep değil birer sonuctur. Olumsuz tepkilerin asıl sebeplerinin evrensel ozellikler taşıdığım Kur'an bize değişik toplumlardan verdiği orneklerle gostermektedir.

Kur'an, Allah'tan mesaj getiren elcilere insanların coğunlukla atalarının dinini on plana cıkararak karşı cıktıklarını vurgular. Birkac ornek:

-Hz. Nuh kavmine "...Allah'a kulluk edin O'ndan başka ilahımız yoktur... (23/23)" dediği zaman: "kavminin icinden ileri gelen inkarcı bir grup: Bu da sizin gibi insandan başka bir şey değildir. Size ustun gelmek istiyor. Eğer Allah dileseydi melekleri indirirdi. Biz ilk atalarımızdan boyle bir şey işitmedik.(23/24)" dediler.

-Ad kavmine de kardeşleri Hud (as) gonderildi ve aynı mesajı ilettiğinde (7/65): kavmi ona "Dediler ki: Ya! demek sen tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin?... (7/70)" şeklinde karşılık verdiler.

-Semud kavmine de kardeşleri Salih (as) aynı mesajı ilettiğinde (11/61): "Dediler ki: 'Ey Salih, sen bundan once bizim aramızda umit beslenen bir kişi idin, şimdi atalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun?.... (l 1/62)" diye cevap verdiler.

-Medyen'e de kardeşleri Şuayb (as) gonderilip aynı mesajı onlara iletti. (11/84) Kavminin cevabı ise: "Ey Şuayb, dediler, senin salat’ın mı babalarımızın taptığı şeylerden, yahut mallarımız uzerinde dilediğimizi yapmaktan vazgecmemizi emrediyor? Cunku sen yumuşak huylu ve akıllısın! (l 1/87)" oldu.

-Hz. ibrahim babasına ve kavmine; "neye tapıyorsunuz? (26/70, 21/52)" diye sorduğunda:
"Babalarımızı onlara tapar bulduk. (21/53)" ve "babalarımızın boyle yaptıklarını gorduk... (26/74)" diye kendilerini savunmuşlardır.

-Musa (as) ve kardeşi Harun (as) acık ayetlerle birlikte Fir'avn ve adamlarına gonderildi. (10/75) Onların cevabı ise:
"Sen bizi, babalarımızı uzerinde bulunduğumuz şeyden ceviresin de yeryuzunde buyukluk yalnız ikinizde kalsın diye mi bize geldin?... (10/78)", "...îlk atalarımız arasında boyle bir şey işitmedik. (28/36)" şeklinde olmuştur.

-Yusuf (as) zindandaki arkadaşlarına inanclarının yanlışlığını; "siz O'nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere tapıyorsunuz.. (12/40)" şeklinde izah etmiştir.

-Ozelde Mekke muşriklerine ve tum cağdaşlarına genelde butun cağlara ve insanlara hitap eden Hz. Muhammed (a.s.) de bu "değişmeyen tepki" den payını almıştır. "Onlara acık acık ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: 'Bu, sizi babalarınızın taptığından cevirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir..." (34/43)

Atacılığın, kabilecilik ve soyuyla ovunmenin, orf adet ve geleneklere sıkı sıkıya bağlılığın timsali diyebileceğimiz Mekkeli muşrikler Resul'un getirdiği vahye şiddetle karşı cıkmışlardır. "Cunku onlar atalarını sapıklıkta buldular. Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar. (37/69-70)" Muşriklere atalarından kalan sacma sapan orf ve adetleri din yerine koymayı, ustelik bunları Allah'a isnat ettirmeyi bırakın.
(5/103)

"Allah'ın indirdiğine ve Resul'e gelin! dense babalarımızı uzerinde bulduğumuz şey bize yeter! derler. Babaları hicbir şey bilmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı? (5/104, 2/170, 31/21)" Muşriklerin mesaja karşı cıkarken gosterdikleri tepkilerde dikkat etmemiz gereken onemli bir nokta vardır: Onlar doğrudan Allah'ı inkar etmek yerine, "bir kotuluk yaptıkları zaman: babalarımızı bu yolda bulduk, Allah da bize boyle emretti... (7/28)" şeklinde davranışlarım savunuyorlardı. Kur'an bu savunmaya; "...Allah kotuluğu emretmez..." (7/28) şeklinde karşı cıkarak; "... Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi soyluyorsunuz? (7/28)" diyerek onlara bu konudaki delillerini soruyordu. Muşrikler atalarım o derece on plana cıkarmaya calışmışlardır ki; işi: "...doğru iseniz babalarımızı getirin... (45/25)" demeye kadar vardırarak atalarının diriltilerek getirilmesini talep etmişlerdir. Allah bu inatcılık karşısında Resulune bunun "değişmeyen bir tepki bicimi" olduğunu hatırlatmıştır:
"Şunların taptıklarından hic kuşkun olmasın. Onlar da onceden atalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların da paylarını eksiksiz vereceğiz, (l 1/109)"

Yuce Allah atacılığın değişmez ve evrensel bir tepki bicimi olduğunu şoyle vurgulamaktadır: "işte boyle, senden once de hangi memlekete uyarıcı gonderdiysek mutlaka onun varlıklıları: biz babalarımızı bir yol uzerinde bulduk, biz de izlerine uyarız dediler. Ben size atalarınızın uzerinde bulunduğundan daha doğrusunu getirmiş olsam da mı? dedi. Dediler ki: doğrusu biz seninle gonderileni tanımıyoruz. (43/23,24)" Butun peygamberlerin karşılaştığı tepki aynı idi: "...Siz bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Bizi atalarımızın taptığından cevirmek istiyorsunuz. O halde bize acık bir delil getirin! dediler. (14/10)"
Atacılığın gunumuz toplumunda da pek fazla bir değişiklik gostermeden onemini koruduğu bir gercektir. Konu, Kur'an'da gorulduğu gibi gecmiş toplumların yaşayan dinlerinin dindarları ile vahye tabi olan Resul ve beraberindekiler arasında nasıl hararetle tartışılıyorsa; bugun de toplumun atalardan tevarus eden dininin dindarları ile vahye tabi olanlar arasında tartışma aynı hızla devam etmektedir. Toplumumuzda îslam olduğu soylenen bir din ve kendilerine Muslumanım diyen insanlar vardır. Yaşadıkları dinin Allah'ın dini olduğunu iddia etmekle kalmaz, Resul'un izinden gittiklerini ifade ederek kendilerince durumlarını haklı gostermeye calışırlar.
Oysa butun davranışlarında vahyi değil atalarım on plana cıkarırlar.
Allah'ın vahyi apacık ortada olduğu halde yaşadıkları dini sorgulama gereği bile duymazlar. Cunku bu işi kendileri adına kendilerinden oncekiler fazlasıyla yapmıştır. Vahye ters duştukleri noktalar kendilerine hatırlatıldığı zaman daha once yaşamış alimleri ve onların eserlerini vahyin karşısına dikerek kendilerini savunmaya ve haklı gostermeye calışırlar.

Atacılık vahy karşısında nasıl değişmez evrensel bir tavırsa, her cağda ve her coğrafyada vahyin yaşayan dinamiğine sarılmak ta muminlerin bir tavrıdır. Cunku: "Bu (Kur'an) insanlara (kurtuluş yollarını gosteren) delillerdir; kesin olarak inananlara kılavuz ve rahmettir. (45/20)" Atacılık Kur'an'ın onaylamadığı bir davranış bicimi olarak insanları hicbir zaman kurtuluşa goturmeyecektir.

Sonucta kısaca belirtmemiz gerekirse; ortalama zekaya sahip (akleden) her insanın Allah'ın vahyini anlayabileceğine ve onun kendisini mutlaka doğru yola ulaştıracağına samimiyetle inanan ve bu yolda cehd gosterenlerin Allah'ın va'dine ulaşacağı kesindir.

__________________