Şa’bĂ‚n-ı Velî’nin evliyĂ‚ arasındaki yeri
Asr-ı SaĂ‚detten gunumuze kadar, İslĂ‚m coğrafyasının her tarafında, FĂ‚s’tan HindistĂ‚n’a; MacaristĂ‚n ve Balkanlar’dan Orta AsyĂ‚ ve Cin’e; Kırım ve KazĂ‚n’dan AfrikĂ‚’ya ve Yemen’e kadar “EvliyĂ‚” grubuna giren pek cok İslĂ‚m buyuğu gelip gecmiştir.
İslĂ‚m dunyĂ‚sında eskiden beri, başta Sevgili Peygamberimiz ve EshĂ‚b-ı KirĂ‚mı olmak uzere butun Ă‚lim ve velîlerin kabirleri ziyĂ‚ret edilmiş, rûhĂ‚niyetlerinden istifĂ‚de edilmiş, herkes onları vesîle ederek, Allahu teĂ‚lĂ‚ya yalvarmış, onların hĂ‚tırları icin duĂ‚larının kabûlu icin niyĂ‚zda bulunmuştur.
Anadolu’da da bunlardan bol miktarda yaşayanlar olmuştur.
Bazı şehirler o Ă‚lim ve velîlerle Ă‚detĂ‚ ozdeşleşmiştir; o şehirlerden birisi anılsa, o buyuk zĂ‚tlar hĂ‚tıra gelir.
MeselĂ‚ Konya denilince, Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî, hocaları Şems-i Tebrîzî ve Sadreddîn-i Konevî’yi hĂ‚tırlamamak mumkun değildir.
Tabîî ki butun vilĂ‚yetlerimizde meşhûr olan ulemĂ‚ ve evliyĂ‚yı tek tek sayabiliriz.
Kastamonu deyince de hemen hĂ‚tıra Şeyh Şa’bĂ‚n-ı Velî gelmektedir.
Butun bu “Allah Dostları”, aynı kaynaktan fışkıran nûrları, olduğu gibi gosteren aynalardır. Hangisine baksak hepsinde aynı nûru goruruz.
İLİM TAHSÎLİ
Onaltıncı yuzyıl Osmanlı Ă‚lim ve velîlerinden olan Şa’bĂ‚n-ı Velî, Kastamonu vilĂ‚yetinin Taşkopru kazĂ‚sında doğdu.
Doğum tĂ‚rihi kesin olarak belli değildir.
Kucuk yaşlarda İstanbul’a giderek; Ă‚let ilimlerinin yanı sıra dîn ilimlerinden tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerini de oğrendi.
ZĂ‚hirî ilimlerde yetişmiş bir Ă‚lim olarak Kastamonu’ya donerken, Bolu’da tasavvuf mutehassıslarından Hayreddîn-i TokĂ‚dî hazretlerine uğradı.
Tasavvufta ustĂ‚d ve Halvetî yolunun buyuklerinden olan Hayreddîn-i TokĂ‚dî, kendisini ziyĂ‚ret eden bu kĂ‚biliyetli talebeyi bir muddet memleketine gondermeyip yanında bıraktı.
Şa’bĂ‚n-ı Velî, senelerce Hayreddîn-i TokĂ‚dî’ye hizmet etmekle şereflenip, teveccuhlerine kavuştu.
Hocasının himmeti bereketiyle kısa zamanda yetişerek, tasavvuf yolunda yuksek derecelere kavuştu.
Hocasının 1535(h. 941)’de vefĂ‚tından sonra da onun halîfesi oldu.
İRŞÂD CALIŞMALARI
Şa’bĂ‚n-ı Velî, Kastamonu’ya giderek, halkı irşĂ‚da, yetiştirmeye başladı. Uzun yıllar bu vazîfeyi yaptı.
Şeyh Şa’bĂ‚n-ı Velî (rahmetullahi aleyh) de diğer evliyĂ‚ gibi, zamĂ‚nının bir dakîkasının bile boşa gecmemesi icin uğraşır, vaktini ibĂ‚detle ve insanlara faydalı olmakla gecirirdi.
Takv ve ver ehli idi, dunyÂya hic meyletmezdi.
HarĂ‚mlardan şiddetle kacar, hattĂ‚ şupheli korkusu ile mubĂ‚hların bile fazlasını terk ederdi.
Şa’bĂ‚n-ı Velî (kuddise sirruh), halkın arasında Hakk’ı anardı.
Gorunuşte insanlar arasında bulunurdu; fakat kalbi ile hep Allahu teĂ‚lĂ‚yı hĂ‚tırlar, hakîkî sĂ‚hibinden bir Ă‚n dahî gĂ‚fil olmazdı; yaptığı duĂ‚lar, kabûl olurdu.
Dîn-i İslĂ‚mı yaymak, Ehl-i Sunnet i’tikĂ‚dını herkese anlatmakla vaktini değerlendirirdi. Kendisine sığınanları boş cevirmezdi.
Dînin emirlerini yapmayan ve yasaklarından kacınmayanlara ziyĂ‚desiyle nasîhat eder, onların Cehennem’de yanmaması icin elinden gelen gayreti gosterirdi.
Getirilen hediyeleri kabûl eder, ama kendisi zĂ‚hiren cok fakîr olduğu halde, hepsini muhtĂ‚clara, yetîmlere dağıtırdı.
Omer FuĂ‚dî isminde bir sevdiği şoyle anlatır:
“Teyzemin başı cok ağrıyordu. Bu baş ağrısı icin gitmedik doktor, icmedik ilĂ‚c bırakmadık.
Kimden ne ilĂ‚c duyarsak onu deniyorduk. Fakat netîce hic değişmiyordu.
Bir gun Şa’bĂ‚n-ı Velî’ye gittik, durumu anlattıktan sonra duĂ‚ istedik.
“Kur’Ă‚n-ı kerîmin her harfinde bin derde bin devĂ‚ vardır. Ondan şifĂ‚ aramayan şifĂ‚ya kavuşamaz” buyurdu ve bir FĂ‚tiha-i şerîfe okudu.
Oradan ayrıldık, eve gelirken teyzeme ağrısını sorduğumda;
“Elhamdulillah hicbir ağrı ve sızı kalmadı” diyerek Şa’bĂ‚n-ı Velî’ye duĂ‚ etti.”
ŞA’BÂN-I VELÎ’NİN VEFÂTI
Şeyh Şa’bĂ‚n-ı Velî, 1568 (h. 976) senesinde hastalandı.
Hastalığının son gunlerinde talebelerini başına toplayarak, ayrı ayrı nasîhatlerde bulundu; her biriyle helĂ‚llaştı ve vedĂ‚laştı.
Son nefesinde “Kelime-i şehĂ‚det” getirerek vefĂ‚t eyledi. Kastamonu’nun HisĂ‚raltı civĂ‚rındaki turbesine defnedildi.
VefĂ‚tı icin şu mısrayı tĂ‚rih duşurduler:
“Eyledi Şa’bĂ‚n Efendi azm-i dildĂ‚r-ı cĂ‚n”
Turbesindeki kitĂ‚bede de şu beyit yazılıdır:
“Sarıl gel, dĂ‚men-i ihsĂ‚nına sen Şeyh Şa’bĂ‚n’ın,
HarĂ‚bından gecip ma’mûr u Ă‚bĂ‚d olmak istersen.”
__________________