Herat şehrinde Abdullah zĂ‚hid isminde bir zat vardı. Senenin oruc tutması cĂ‚iz olmayan beş gunu hĂ‚ric, otuz senedir butun sene boyunca oruc tutardı. Herkes tarafından tanınır, sozleri kıymetli olup, dinlenirdi. Ahmed-i NĂ‚mıkî CĂ‚mî hazretlerinin Herat'a geldiğini haber alıp, hanımına;
- Elbisemi getir. Ustad Ahmed hazretlerinin buyuk velî olduğunu soyluyorlar. O gelmiş. Bakalım hĂ‚li nasıldır? dedi.
Hanımı:
- Eğer onu denemek, imtihan etmek icin gidiyorsan sakın gitme, cunku o senin zannettiğin gibi değildir. Eğer sohbetinde bulunmak, sozlerinden istifĂ‚de etmek niyetin varsa, git ve ne derse riĂ‚yet eyle. Eğer soylediklerine uymazsan ziyĂ‚n edersin, dedi.
ZĂ‚hid kızıp;
- Haydi elbisemi getir! Sen boyle şeyleri bilmezsin, dedi.
Elbisesini giyip, Ahmed CĂ‚mî'nin huzûruna gelip, selĂ‚m verdi. Ahmed CĂ‚mî selĂ‚mını aldı ve;
- Bize selĂ‚m vermeye niyet ettiğin zaman, hanımının sana ne soylediğini hatırlıyor muydun? Soz dinler misin? buyurdu.
ZÂhid;
- Soylenilen soz doğru olduktan sonra nicin tutmayayım, nicin soz dinlemeyeyim, dedi.
Bunun uzerine Ahmed CĂ‚mî buyurdu ki:
- Geri don. Falan mahalleye git. Muhammed Kassab-ı Mervezî'nin dukkĂ‚nında, kenarda cengelde asılı olan kuzu etini satın al. Bakkaldan da biraz pekmez ve yağ al. Kendi elinle evine gotur. Cunku hadîs-i şerîfte; "Bir kimse kendi ihtiyĂ‚cını kendi taşırsa, kibirden uzak olur." buyruldu. Eti pişir, tatlıyı da yanına alıp, hanımınla berĂ‚ber ye. Sonra gusul eyle. Sonra, bu zamĂ‚na kadar isteyip de elde edemediğin bir şey varsa, gel Ahmed CĂ‚mî'ye talebe ol. Onun sozunden hic cıkma! buyurdu.
ZĂ‚hid, bana yapamayacağım şeyleri soyluyor. Ben otuz senedir gunduz bir şey yemiyorum ki... diye duşundu. Bunun uzerine Ahmed CĂ‚mî hazretleri;
- ZĂ‚hid, neler duşunuyorsun? Haydi! Bunlar kolaydır. Korkma! Eğer bunları yapmak sana cok zor geliyorsa HĂ‚ce Ahmed'den (kendisinden) yardım iste! buyurdu.
ZĂ‚hid kalktı ve Ahmed CĂ‚mî hazretlerinin soylediklerini yerine getirdi. Eti pişirdiler. Tatlı yaptılar ve yediler. Hamama gidip gusledince, şehrin dort duvarı arasında bulunan şeyler kendisine keşf olunmaya, onları gormeye başladı. Sonra Ahmed CĂ‚mî'nin yanına geldi. Ahmed CĂ‚mî kendisine;
- Ahmed'in bunda kabahati yoktur. Eğer şehrin dort duvarı icinde olan şeylerin keşfini değil de, dunyĂ‚nın dort bucağı arasında bulunan şeylerin keşfini isteseydin, elbette o da verilirdi., buyurdu.
__________________