Dersimizin ayetleri (Elif Lam Mim)
Bu ayeti celile muteşabihattandır. Muteşabihin manasının anlaşılmasında tasdike ve duşunmeye ihtiyac vardır. Hanefi buyuklerimize gore: Muteşabih aklen ve naklen manası anlaşılamayan ayetlerdir.
Muteşabihin iki kısmı vardır.
Birincisi: Asla manası anlaşılamayan (Elif Lam Mim – Ya sin) gibi bazı surelerin evvelinde bulunan harflerdir.
İkincisi:(Errahmanu alel arşisteva) ayeti celilesinde bulunan (isteva) kelimesi gibi asıl manası anlaşılıp lakin makam itibariyle zahiri manasını murad etmek edille-i şeriyye ve nakliyyeye nazara muhal olduğundan tevile muhtac olanlardır.
Muteşabihlerin tevili hususunda iki yol vardır.Selef mezhebi, halef mezhebi.
Kendisine selef denilen gecmiş buyuklere gore muteşabih ayetlerin tevilinden kacmak gerekir. Onlar bu hususta Al-i İmran suresinin:
”Biz bu ayetlere inandık butun ayetler Rabbimizin indindendir.”(Ali İmran 7) ayeti celilesini delil getirerek muteşabihat hakkındaki bilgiyi Cenab-ı Hakk’a bırakırlar.
Kendilerine halef denilen ve sonra gelen Âlimlerin goruşune nazaran muteşabihi akla ve şeriatın zahirine gore tevil etmek caizdir.
”Allah bu harflerden maksadının ne olduğunu ziyadesi ile bilendir.”
(Ders ayeti)
”Bu sure hikmetle dolu olan Kuran’ın ayetleridir.”
Kuran’ı Azimuşşan Hakimdir. Allah-u Teala Hazretleri de Hakimdir. Nicin? Hic hataları zerre kadar yanlışlıkları yoktur. İşte Hakim buna denilir. Her kim bu kitab ile amel ederse o da Hakim olur. Bunsuz Hakim olmak mumkun değildir. Bir beşer bu kadar zayıf aklı ile her işin doğrusuna muvaffak olamaz. Yuz tane tamam yapsa bin tane noksan yapar.
Ali İmran Suresinde:
”Hepiniz Allah’ın habl-i metini olan Kuran-ı Kerime sarılınız, sakın ondan ayrılmayınız.”(Ali İmran 103) buyurulmaktadır.
Fakat insanların bir kısmı bu sağlam ipe yapışır, bir kısmı yapışmaz bu caiz değildir. Butun insanların yapışması lazımdır. Her insan Kuran-ı Kerim’e sarılacak. Dunya da yuz kişi zengin olsa aralarında bir fakir olsa ona bakarlar, fakat ahirette bu olamayacak yuz zengin bir fakiri idare edemeyecektir. İnsan’ ın Dunya da kazanması lazımdır. Defterinde bir şeyler varsa ne ala, defterinde bir şeyler yoksa kimsenin kimseye bir faydası olmayacak, kimse kimseyi kurtaramayacaktır.
Bir başortusu vereyim şu kişiye denilse bu dahi mumkun değil.
Araf suresinde Mevla Teala buyuruyor ki:
“Cehennemlikler cennetliklere şoyle seslenirler: Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan birazda bize akıtın. Onlar da “Doğrusu Allah, bunları kÂfirlere haram etti” derler.
Kimdir bu kafirler?…
“O kafirler ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edinmişlerdir ve dunya hayatı da kendilerini aldatmıştır. Onlar şu gune kavuşmayı unuttukları ve ayetlerimizi inkar ettikleri gibi bizde bugun onları unutacağız.
Şu dunya’ya aldanmayalım. Bizim camiye bir muhendis ile bir muallim geldi. Muhendis olanı: “Otuz yaşına geldim hala evlenemedim. Mobilyalar istemeden (lux yaşam) evlenen bir kadın bulamadım” dedi. Ne acaip şey! bu gibi istekler bizim medresemizdeki kızlarımızdanda geliyormuş.
Muallim olanıda dedi ki: “Ben evliyim, iki tane de cocuğumuz var, ara sıra ben cocuklara baksam da hanımım burada okusa.” bunun boyle demesine cok sevindim, ne guzel istek! Bu dunyayı nicin bu kadar severler sanki? Bu dunyaya nicin bu kadar iman ederler? Mobilyalar kimseyi adam etmez. İnsan’ın kendisi adam olacak. Tahta ile adam, adam olmaz.
Ey cemaat! Bir gun dunyadan ayrılacağız, buradaki hayatı bırakıp gideceğiz. Nicin bu kadar dunyaya duşkunuz? Biri bir gun elbise alıverse sonradan oluverse onu başkası giyecektir. Onlar sizin ile gelmeyecek. O mobilyaların boş olduğunu da anlayacaksınız. Ne zaman biliyor musunuz? Başınızın altına topraktan bir yastık koydukları, uzerinize tahtaları dizip toprakları da gum gum attıkları vakitte, yani mezarda.
İşte Hakîm! Herkesin Kur’an’a sarılması lazım. O’nsuz bir adım atmak dahi mumkun değil. Evet! Kur’an’ı Kerm’e sormadan bir adım atmayınız. Hadislere, Fıkıhlara, Akaidlere sormadan bir adım atmayınız. Dun ben Golcuk’e gittim. Orada birisi ile goruşmek istedim. Sormadan onu bulamazdım.
Şu koca Din-i mubini İslam yolunda da sormadan doğruları bulamazsınız, boşa gider emekleriniz. Akıllı olalım. Allah-u Teala Kur’an’ı Kerim’e: “Hakim” buyurdu. Onun gosterdiği yolu takip edrsen mutlaka hedefe ulaşırsın. Bununla amel etsek nice insanlarında felaha ermesine vesile olabiliriz.
Bakın muhendis ne diyor:“Mobilya istemeyen bir kadın bulamadım, evlenemedim.” Otuz yaşına gelmiş evlenememiş. Gel dedim bir kucaklayayım seni.
Mualllimin istediğine ne demeli:“Yeterki ailem okusun, ben cocuklara bakarım.”diyor. Dedim ki sizlere dua ediyorum, bende sizden dua istiyorum.
Bu mobilya isteyenler var ya (Efendi Hazretlerimiz, rahat yaşamak icin erkeğin uzerine maddi yuk yukleyerek ceşitli isteklerde bulunanları kastediyor.) birgun gelecek, mobilya isteyemeyecekler. O gun taş toprak uzerine yatırılacaklar, uzerlerine de tahta konulacak… Hani nerede kaldı mobilyalar? Sizi aldanan avanaklar! Şimdi arayın bakalım mobilyaları. Bu nefis yok mu?.. Aynı nefis bende de var amma evimde mobilya bulamazsınız. Vakit mi var mobilya almaya. Zaman oluyor bir karpuz almaya vakit yok. Hatta tuz almaya vaktimiz olmuyor.
Hazreti Omer Emirel Muminin iken Rum Kayseri tarafından bir elci geldi. Elci, muslumanların şanlarını şohretlerini duymuş, zannediyor ki, Medine-i Munevvere’de saraylar var, torenler ile karşılaşacak. Medine’ye altın eğerli bir atla geldiğinde sordu: “Devlet reisinizin sarayı nerede?”
Dediler: Onda senin bildiğin gibi saray yok, onda gonul sarayı var. o gene soruyor:“Atımı nereye bağlıyacağım?” Bir nene:“Cok konuşma atını bağla şu kazığa da sana halifeyi gostereyim.” diyor. Elci atını nenenin gosterdiği yere bağlıyor ve nenenin peşine duşuyor.
Az sonra nene diyor ki:“İşte devlet reisi” Elci bakıyor ki emir olarak gosterilen adam bir ağacın altında uyuyor. Elci onu oyle gorunce duşecek gibi oluyor. Diyor ki:”Bana ne oldu boyle ki ben her gittiğim yerde hukumdar kesilirdim. Bunun uykusundan dahi korktum.” O esnada Hazreti Omer uyanır. Hazreti Omer’in heybetine bakınız. Mevlana Hazretleri Mesnevi’sinde buyurur ki:
“Bu heybet Allah’ın heybetidir, halktan değildir.
Bu heybet, sahibi aba olan bu merdin heybeti değildir.”
Sen aslında bir şey olmayan mobilyalara inandın. O Allah’a inandı. Sen, sonunda yamalanacak elbiselere, mendillere inandın, oyle oldun. O da Allah’a inandı boyle oldu. Dunyaya inanmakta faide yoktur. Allah’a inanmakta faide vardır.
“HAKİM” in manası cok buyuktur. Hakim sana ne soz verirse o olur senin aklın almaz bu işleri demektir. Ne gibi? Mesela Hendek muharebesinde olduğu gibi.
Beni Nadir ve Hayber yahudilerinin ileri gelenlerinden bir takım kimseler Peygamberimizi ve muslumanları yok etmek ve İslam dinini ortadan kaldırmak amacıyla Mekke’ye gidip Kureyşlilerle anlaştılar. Oradan arap kabileleri ile anlaşmak uzere cole gittiler onlara, Kureyşle ittifak ettiklerini, İslam dinini ortadan kaldıracaklarını, şayet yardım edecek olurlarsa bu işin daha cabuk ve kolay olacağını telkin ettiler.
Boylece muslumanlara karşı yaklaşık 12000 kişilik bir ordu meydana geldi. Muslumanların ordusu ise 3000 kişi kadar idi. Duşman ordusunun binekleri cok, silahları cok, yiyecekleri cok, sayıları da cok idi. muslumanların ise bineği az, silahı az, yiyecekleri az, sayıları da az idi. Ayrıca mu’minler icin aclık tehlikesi de vardı. Gunlerce bir lokma yemedikleri oluyor, ashab tehlikeli anlar geciriyordu. Durum bu halde iken Cebrail Aleyhisselam gelip fethin yakın olduğunu Allah’ın Rasulune mujdeledi.
Mevla’dan haberi aldı. Bir gece ansızın bir saba ruzgarı cıktı, muşriklerin cadırlarını, eşyalarını birbirine kattı. Kazanlarını, karavanlarını alt ust etti. Duşman komutanlarından biri: ‘Muhammed buyu yapıyor, haydin cabuk olun’ diye bağırdı. Muşrikler can kaygısına duştuler, butun eşya ve malzemeyi bırakarak kactılar, orduları dağıldı. Hakim olan Allah’a, Hakim olan Resulullah’a, Hakim olan Kur’an’a inanan ve tabi olan mmu’minler şoyle soylediler:
(Mu’mimler) dediler ki: bu bize Allah’ın ve Resul’unun vaat ettiğidir. Allah ve Resul’u doğru buyurmuştur.
Amma Hakim olan Mevla’dan, Resul’unden ve Kur’an’ından hikmet alamamış insanlarda şu sozleri soylediler:
“Ve o vakit munafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyor ki: Allah ve Resulu bize bir aldatıştan başka vaat etmiş olmadı. Ve o vakit onlardan bir taife demişti ki: Ey Yesrib ahalis! Sizin icin bir duracak yer yok. Artık geri donunuz ve onlardan bir zumre de peygamberden izin istiyerek diyorlardı ki: Muhakkak evlerimiz acıktır. HÂlbuki onlar acık değildi. Onlar firar etmektan başka birşey dilemiş olmuyorlardı.‘(Azhab-12-13)
Allah-u Teala ila yevmil kıyameh bu sozleri kullarına duyuruyor. Aklı olan hikmet sahibi Mu’minler Sahabe-i Kiram’ın dediği gibi:“Bu Allah’ın ve Resulunun vadidir. Allah ve Resul’u doğru buyurmuştur.”Derler. Aklı olmayan ve hikmet kazanamayan kimseler ise munafıkların ve kalplerinde maraz bulunanların dediği gibi derler.
Resulullah Efendimizden kıyamet kopuncaya kadar gelecek zaman icerisinde dunya bu iki turlu insandan boş kalmayacaktır.
Hakim: Verdiği soz cıkar, verdiği vaad yerine gelir, verdiği vaadlerde durur demektir. Sure-i İbrahim’de buyurulduğu uzere:
“O halde sakın Allah, Peygambere olan vaadinden cayar sanma. Gercekten Allah herşeye galiptir, intikam alıcıdır.”
Sure-i Ahkafta da şoyle buyurulmaktadır:
“O halde (Ey Resulum, kÂfirlerin eziyetlerine karşı) azim sahipleri olan peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret ve onlar acıyı gorecekleri gun, sanki gunduzun bir saatinden başka(bir muddet dunyada) durmamışa doneceklerdir. Bu kadarı, kafi bir tebliğdir. Oyleyse fasıklar (kafirler) topluluğundan başkası mı helak edilecektir.?”
Milletin musluman olmasından hoşlanmadıklarından:“Şeriat geri geliyor” diyorlar. Ustelik bunu diyenler Turkiye’de. Bu sozu diyeni de bir ana doğurdu. Onu doğuran ana ejderha doğursaydı daha iyiydi.
Cunku ejderha insanın yalnız bedenini mahveder. Halbuki bunlar yani Din-i Mubini istemeyenler insanların hem dunyalarını hem ahiretlerini mahvederler. Allah-u Teala hepimizi dini istemeyen cocukların anne babası olmaktan muhafaza etsin. AMİN…