Buyuk velîlerden. Kelam, tefsîr, tasavvuf ve ŞĂ‚fiî mezhebi fıkıh Ă‚limi, tabib. Anadolu'daki Ahîlik esnaf teşkilĂ‚tının kurucusu. Asıl ismi Mahmûd bin Ahmed'dir. Herkesin korkup kactığı evran denen buyuk bir yılanın onu gorunce sakinleşmesi ve itĂ‚at etmesi dolayısıyla "Evran" diye anılmıştır.

1171 (H.567) yılında İran'da Batı Âzerbaycan taraflarındaki Hoy kasabasında dunyĂ‚ya geldi. İmĂ‚m-ı Fahruddîn RĂ‚zî'den ceşitli ilim dallarında dersler aldı. Ahmed Yesevî hazretlerinin talebelerinin ders ve sohbetlerine devĂ‚m ederek tasavvuf yolunda ilerledi. Buyuk İslĂ‚m Ă‚limi ŞihĂ‚buddîn Suhreverdî hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Hac yolunda Evhaduddîn HĂ‚mid KirmĂ‚nî ile tanışıp, onun talebelerinden oldu. Evhaduddîn KirmĂ‚nî'nin vefĂ‚tına kadar da yanından ayrılmadı. Konya'daki Anadolu Selcuklu Devleti idĂ‚recileri arasında buyuk nufûz sĂ‚hibi olup, Bağdat'a elci gonderilmiş olan Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin babası, Mecduddîn İshak'ın dĂ‚veti uzerine, Muhyiddîn ibni Arabî ve hocası Evhaduddîn'le birlikte Anadolu'ya geldi. Hocasının kızı FĂ‚tıma Bacı ile evlendi. Yazmış olduğu pek kıymetli eserlerinden Murşid-ul-KifĂ‚ye ve YezdĂ‚n-Şinaht adlı kitaplarını Sultan AlĂ‚eddîn KeykûbĂ‚d'a takdim etti.

Bundan sonra kayınpederi Evhaduddîn'le Anadolu şehirlerini dolaştı. Esnafa bilhassa İslĂ‚miyetin alış-veriş bilgileri hakkında vaazlar verdi. Nasîhatlar etti. Kendisine sual sorup nasîhat isteyenlere:

"Ey Ahî (Kardeşim)! Alış veriş ilmini bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz. Haram lokma yiyen ise ibĂ‚detlerinin sevĂ‚bını bulamaz. Zahmetleri hep boşa gider. Sonunda buyuk azaba yakalanır ve pişman olur." buyururdu.

Ahî Evran ayrıca gittiği yerlerde esnafı bir catı altında toplayıp teşkîlĂ‚tlandırıyordu. Boylece Anadolu şehirlerinde Ahi teşkilatlarının kurucusu oldu. Hocası Evhaduddîn'in vefĂ‚tından sonra Kayseri'ye yerleşen AhiEvran butun Anadolu ahilerinin şeyhi kabul edildi.

Ahî teşkilĂ‚tına girebilmek icin ilim ve sanatla meşgûl olmak lazımdı. Ahî Evran'ın etrafında ve her şehirde bulunan ahîler her cumĂ‚ gecesi aralarında toplanırlar. Kur'Ă‚n-ı kerîm, hadîs ve fıkıh kitapları, menkıbeler okurlar ve ahlĂ‚k konularında sohbet ederlerdi.

Ahî Evran hazretleri Kayseri'ye yerleştikten sonra debbĂ‚ğlık yapmaya ve elinin emeği ile gecimini temin etmeye başladı. Bu arada halkı irşĂ‚d etmeye, bilgi ile yetiştirmeye cok onem verirdi. Yetiştirdiği talebeleri Anadolu'nun dort bir tarafına gonderirdi. Bu talebeler onun emriyle gittikleri yerlerde zĂ‚viye kurup irşĂ‚d halkasını genişletmeye calışırlardı. Boylece zamanla sevenleri yuz binlere ulaştı.

Bu sırada Doğudan Batıya butun Turk alemi Moğol tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Moğollar gectikleri her yerde kan, gozyaşı ve parcalanmış cesetler bırakıp, beldeleri ve hĂ‚neleri virĂ‚n ediyorlardı.

Yaklaşan bu buyuk tehlikeye karşı Ahî Evran hazretleri halkı uyandırmaya ve sevenlerini karşı koymaya cağırdı. Onlara şoyle nasihatlarda bulundu:

"Ey Ahîler! MucĂ‚hitler, yiğit, arslan yurekli olur. Duşmandan korkmaz, kacmaz ve ona boyun eğmez. Yağmada kurt gibi saldırsalar hic sarsılmaz. Atılan oklara ve kılıc darbelerine metĂ‚netle karşı koyar. Savaşırken safta, namazdaki gibi sessiz olup, komutanına itĂ‚atte cemĂ‚atin imĂ‚ma uyması gibidir. Duşmanına karşı haykırışı gok gurultusu gibi olmalıdır. Duşmandan korkmayın, Allahu teĂ‚lĂ‚nın emir ve yasaklarına uyamamaktan korkun. Vatan sevgisinin îmĂ‚ndan olduğunu unutmayın!"

Allahu teĂ‚lĂ‚nın emir ve yasaklarına riĂ‚yet edip, takdirine rĂ‚zı olan ve hocalarına itĂ‚at eden bu mubarek insanlar suruler halinde Anadolu'ya akan Moğol putperestlerine karşı kahramanca mucĂ‚dele ettiler. Onların zulum ve katliamlarından yılmadılar. Anadolu'yu bir şefkat diyarı haline getirdiler.

Ahî Evran hazretleri Anadolu'nun bu karışıklık zamĂ‚nında Anadolu Selcuklu Devleti'ne karşı meydana gelen bir hĂ‚dise bahĂ‚nesiyle iftirĂ‚ya uğradı ve tutuklanıp hapsedildi. Beş sene hapiste kaldı.

Beş yıllık tutukluluk suresini bitirdikten sonra Denizli'ye gitti. Bir muddet sonra Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin isteği uzerine, diğer ulemĂ‚ ile birlikte Konya'ya dondu. Konya'da bir muddet ikamet edip, muslumanları irşĂ‚d ile meşgûl olup, vĂ‚z ve nasîhatta bulundu.

Daha sonra, Kırşehir'e (Gulşehir'e) yerleşti. MenĂ‚hic-i Seyfî adlı ŞĂ‚fiî mezhebi ilmihĂ‚l bilgilerine dĂ‚ir eserini, Kırşehir emîri Seyfeddîn Tuğrul'a takdim etti. VĂ‚zlarındaki sĂ‚delik, herkesin anlayabileceği şekilde meseleleri îzah ederek yazdığı kitaplar, kendisinde gorulen kerĂ‚metler, ahlĂ‚kının guzelliği, dunyĂ‚ malına ehemmiyet vermeyip, yalnız Allahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sı icin calışması, herkesin sevgisini kazanmasına vesîle oldu. Cevresinde pek cok kimse toplandı. İslĂ‚miyete yaptığı hizmetler dolayısı ile NĂ‚sıruddîn lakabını aldı. Doksan uc yaşlarında iken onun nufûzundan ve sevenlerinin cokluğundan korkan ve Moğolların baskısına dayanamayan Kırşehir emiri Nûreddîn Caca tarafından 1262 (H.660) yılında Kırşehir'de şehîd edildi.

Talebeleri Ahî Evran hazretlerinin yolunu devam ettirdiler. Bu arada Ahî Evran'ın hanımı FĂ‚tıma Bacı'nın yetiştirdiği bacılar da elde ettikleri mumtĂ‚z İslĂ‚m kulturunu, bacıdan bacıya naklettiler. Soğut civĂ‚rında, Bizans hududunda gelişmeye başlayan Osmanlı Beyliği emrine koşuşan ahîlerden bir kısmı, uclara yerleşip tekkeler ve zĂ‚viyeler kurdular. Bir ahî şeyhi olan, Şeyh UdebĂ‚li ile Osman Bey arasında akrabĂ‚lık tesis edildi. Doğudan gelerek Osmanlılara katılan Turkmenleri terbiye ettiler, yetiştirdiler. Onlara İslĂ‚mî bilgileri oğretip, gazĂ‚ rûhunu aşıladılar. FĂ‚tımaBacı'nın yetiştirdiği bacıların meydana getirdiği BaciyĂ‚n grubu da yeni gelenlerin kadınlarına İslĂ‚miyeti oğreterek, dîn-i İslĂ‚mı hakkıyla yaşamaları icin gayret ettiler. Uc kıtada altı asır at oynatacak istikbĂ‚lin Osmanlı neslinin temelini kurmakta, onlara yardımcı oldular. Osmanlılar da onların kadr-u kıymetini devamlı şekilde takdir ettiler. Onlara hurmet gosterip vatandaşlarının onlar tarafından yetiştirilmesini kolaylaştırdılar.

AHÎ NASIL OLMALIDIR

İslĂ‚m Ă‚leminde daha once de mevcut bulunan, comertlik, mertlik, muruvvet mĂ‚nĂ‚larına gelen ve guzel ahlĂ‚kın en yuksek mertebesi şeklinde bilinen futuvvet teşkilĂ‚tı ile Ahî Evran'ın nasihatlarından Ahîlik teşkilĂ‚tının umdeleri, şartları, ortaya cıktı.

"Ahî ve şeyh helĂ‚linden kazanmalıdır. TeşkilĂ‚t mensuplarının hepsi sanat sĂ‚hibi olmalıdır. Comert olup yoksullara yardım etmelidir. Âlimleri sevmeli, gereken hurmeti gostermelidir. Namazlarını zamĂ‚nında kılmalı, kazĂ‚ya bırakmamalıdır. Alcak gonullu olmalı, fakirleri sevmelidir. Nefsine hĂ‚kim olup, haramlardan kacınmalıdır. Beylerin, zenginlerin kapısına gitmemelidir."

Bir Ahînin uc şeyi acık olmalıdır:

1) Comert olup eli acık olmalı, fakat isrĂ‚f etmemelidir.

2) MisĂ‚fire kapısı acık olmalı, gelene ikrĂ‚mda kusûr etmemelidir.

3) Sofrası acık olmalı, ac geleni tok dondurmelidir.

Uc şeyi de kapalı olmalıdır:

1) Gozu; harama ve başkasının ayıbını gormeye kapalı olmalıdır. Kimseye sû-i zan etmemeli, yabancı kadına, kıza ve başkasının bakması haram olan yerlerine bakmamalıdır.

2) Dili bağlı olmalı, kimseye kotu soylememeli, luzumsuz yere konuşmamalıdır.

3) Beli bağlı olmalı, kimsenin nĂ‚musuna, ırzına, haysiyet ve şerefine goz dikmemelidir.

__________________