On altıncı ve on yedinci yuzyıllarda Anadolu'da yaşamış olan evliyĂ‚dan. Bayramiyye yolunun MelĂ‚miyye koluna mensuptur. İsmi Ali'dir. Halk arasında Hacı Ali Bey diye bilinir. Terzilik mesleğiyle meşgûl olduğu icin İdris, kendi hallerini ve yakınlarını insanlardan gizlediği icin Muhtefî lakaplarıyla anılmıştır. Aslen Rumeli'deki Tırhala'dandır. Doğum tĂ‚rihi bilinmemektedir. 1615 (H.1024) senesinde İstanbul'da vefĂ‚t etti. Kabri, Kasımpaşa'da Kulaksız CĂ‚mii karşısında Okmeydanı'nın Halic TersĂ‚nesi'ne bakan kısmındadır.

KĂ‚nûnî Sultan SuleymĂ‚n'ın vezîr-i Ă‚zamı olan Rustem Paşanın terzibaşısının kardeşinin oğlu olan Ali Efendi, Tırhala'dan getirilerek amcasının yanında yetiştirildi. Rustem Paşa, 1548'de İran Seferinden donerken Ankara yakınlarına gelince, Bayramiyye yolu buyuklerinden HusĂ‚m Efendiyi berĂ‚berindekilerle birlikte ziyĂ‚rete gitti. Sohbet esnĂ‚sında orada bulunanlarla tek tek tanışan HusĂ‚m Efendi, Terzibaşının yeğeni olan genc Ali Efendiye gelince onun ne işle meşgûl olduğunu sordu. Terzilik mesleğiyle uğraştığı soylenince, terzilerin pîri olarak kabûl edilen İdris aleyhisselĂ‚ma nisbetle ona İdris lakabını verdi. Ali Efendiyi hizmetine ve talebeliğe kabûl etti. Bir muddet HusĂ‚m Efendinin hizmetinde ve sohbetinde bulunan Ali Efendi, tasavvuf yolunda ilerledi. Daha sonra İstanbul'a gelen Ali Efendi, ticĂ‚retle meşgûl oldu. İlk zamanlar ticĂ‚ret sebebiyle Belgrad, Filibe, Sofya, Edirne, Gelibolu gibi memleketlere gitti. Gittiği yerlerdeki Ă‚lim ve evliyĂ‚ zĂ‚tların sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda yukseldi. DefĂ‚larca hac vazîfesini yapmak icin Hicaz'a gitti. Oradan Yemen'e gitti. Son zamanlarında ticĂ‚reti bırakıp İstanbul FĂ‚tih Carşamba'da Mehmed Ağa CĂ‚mii yakınındaki evinde ikĂ‚met etti. TicĂ‚reti, emrinde bulunan kimseler yuruttuler. Cevresinde Hacı Ali Bey diye meşhûr olan bu zĂ‚t, insanlara İslĂ‚miyetin emir ve yasaklarını anlattı. Bir cok halleri ve kerĂ‚metleri gorulduğu halde bunları insanlardan gizledi. Bu sebeple gizleyen mĂ‚nĂ‚sına "Muhtefî" lakabıyla anılmaya başlandı. Sozleri, halleri ve yaşayışıyla İslĂ‚miyetin emrettiği gibi olmasına rağmen onu cekemeyen bĂ‚zı kimseler aleyhinde dedikodu etmeye başladılar. Onu kufurle ve sapıklıkla ithĂ‚m edenler oldu. HattĂ‚ hakkındaki ileri geri konuşmalar zamĂ‚nın pĂ‚dişĂ‚hına kadar ulaştı. PĂ‚dişĂ‚h, hakkında araştırma yapılıp, soylenilenler doğru ise cezĂ‚landırılmasını emretti. Fakat halk arasında Hacı Ali Bey diye meşhûr olduğu icin "İdris-i Muhtefî" isminde kimseyi bulamıyorlardı. Onun hakkında soruşturma yapmakla vazîfelendirilen tercuman Şeyhi Omer Efendi, iyi halleriyle ve akıllı bir kimse olarak tanıdığı Hacı Ali Beyi dĂ‚vet etti. İdris-i Muhtefî hakkında bĂ‚zı şeyler sordu ve onun bozuk inanış ve hareketlerinden bahsederek; "Şehrimizde buyuk bir fitne peydĂ‚ oldu. Hicbir yolla mĂ‚ni olunamadı. Netice nereye varacak bilemiyoruz. Ali Bey bu hususta sizin goruşunuz ve duşunceniz nedir acabĂ‚? Bu fitne nasıl bertaraf edilebilir. İdris derler bozuk îtikĂ‚tlı ve sapık bir kimse ortaya cıkmış. Sozleri ve hareketleri sebebiyle katl edilmesi gereken bu kimse nice muslumanın dalĂ‚let ve sapıklık cukuruna duşmesine sebeb olmuş, başına topladığı serseri kimselerden olan bir gurûhla birlikte fitnelerini yaymaktaymış. Bu zamĂ‚na kadar ne kendisi, ne de etrĂ‚fındakilerden kimse ele gecirilemedi. Bu hususta sizin bildiğiniz bir şey var mı, yardımınız olur mu?" dedi.

Omer Efendinin sozu bitince soz alan Hacı Ali Bey; "Siz hic o adamı gordunuz mu? Dediğiniz halleri o kimse sizin huzûrunuzda îtirĂ‚f etti mi? YĂ‚hut o kimsenin halleriyle ilgili olarak size kesin bir bilgi ulaştı mı?" diye sordu. Omer Efendi ve yanındakiler bu sorulara "Hayır" diye cevap verdiler. Hacı Ali Bey tekrar soz alıp; "O halde hakkında kesin bilgi sĂ‚hibi olmadığınız bir musluman hakkında bu derece iftirĂ‚ ve taşkınlık edilmesinin sebebi nedir?İşte sizin bahsettiğiniz ve hakkında pekcok şeyler soylediğiniz kimse benim. İsmim Ali, lakabım İdris'tir. Beni nasıl bilirsiniz? Bu soylediğiniz haller bende var mıdır?" deyince, Omer Efendi soylediklerine tovbe edip pişman oldu. Hacı Ali Beyden ozur diledi ve helallığını istedi. Soze devĂ‚m ederek; "Ben sizi salĂ‚h, iyi hal ve takvĂ‚da yĂ‚ni haramlardan sakınmak husûsunda ustun bir zĂ‚t ve pîrim, azîzim makĂ‚mında bilirim. Sizden bu anlatılanlar doğrultusunda ne bir soz işittim, ne de bir hareket gordum." dedi. Hacı Ali Bey; "O halde meseleyi boylece bilin. Hakkında kesin bilgi sĂ‚hibi olmadığınız kimseler hakkında uygunsuz konuşulmasına musĂ‚de etmeyin." dedi. Omer Efendi ve yanındakiler pĂ‚dişĂ‚ha, anlatılanların aslının olmadığını bildirdiler. Boylece bir fitne ve iftirĂ‚ ateşi sondurulmuş oldu.

İdris-i Muhtefî diye anılan Hacı Ali Bey bircok talebe yetiştirdi. Tanınmış Ă‚limler ve edipler onun sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerlediler. 1615 (H.1024) senesinde İstanbul'da vefĂ‚t etti. Kasımpaşa'da Kulaksız CĂ‚miinin karşısında Okmeydanı'nın TersĂ‚neye bakan tarafında defnedildi. Arûz vezniyle yazdığı şiirlerinin toplandığı mecmuaları vardır. Yûnus Emre'nin Şathiyesi tarzında yazdığı hece vezniyle ve on beş dortluk hĂ‚linde yazdığı Şathiye'si meşhurdur.

İş bu deme erince uc kez doğdum anadan

mısrasıyla başlayan şiiri bĂ‚zı kimseler tarafından şerh edilmiştir.

İdris-i Muhtefî'nin pekcok halleri ve kerĂ‚metleri gorulmuştu. Sahn-ı semĂ‚n (FĂ‚tih) Medresesi muderrislerinden Şeyh Sinan EfendizĂ‚de Mustafa Efendi, İdris-i Muhtefî'nin halleri hakkında şunları anlattı: İlk zamanlar bir defĂ‚ KassĂ‚m KĂ‚tibi (vefĂ‚t eden kimselerin mîrĂ‚slarını taksim eden kimse) olmuştum. Bir gun mahallemizden bir kimse KassĂ‚m Mahkemesine gelerek; "Semtimizde bir kimse vefĂ‚t etti. Geride bıraktıklarının yazılmasını istiyorum." dedi. KassĂ‚mdan bir kĂ‚tip istedi. O semtte olduğum icin kassĂ‚m beni bu işle vazîfelendirdi. O kimse ile birlikte gittik. O zamĂ‚na kadar kapısının acıldığını gormediğim ve sĂ‚hibini bilmediğim bir eve gittik. Evin sokak kapısından iceri girdiğimizde icerisinin bir mahalle genişliğinde olduğunu, orada vezirlerden, Ă‚limlerden ve ileri gelenlerden pekcok kimse olduğunu gordum. O kimselerin hepsi tebdîl-i kıyĂ‚fet etmişler, vefĂ‚t eden kimsenin geride bıraktığı şeyleri saymakla ve yazmakla meşgûlduler. Ayrıca onların hizmetinde bulunan hûrî ve gılmĂ‚n ise bir mahalle halkından fazlaydı. Bir haftadan fazla yazım işi surdu. Her cins mal bir tarafa ayrıldı. TicĂ‚ret malları anbara konuldu. Ayrıca bĂ‚zı yazılı belgeler cıktı. "Bunlar nedir?" diye sorduğumda; "İdris Efendinin geriye bıraktıklarındandır." dediler. Omrumuz boyunca yakınımızda olup da hic gormediğimiz zĂ‚tın eşyĂ‚larıdır, diye hayretimizi belirttik. Bu derece yuksek olmasına rağmen hal ve kerĂ‚metlerini gizlediğine şĂ‚hid olduk."

1) AtĂ‚î; s.602
2) Osmanlı Muellifleri; c.1, s.23
__________________