Fas velîlerinin buyuklerinden. Ebû Ya'zî kunyesi ve Magribî nisbetiyle tanınır. Magribliler ona, kendi aralarında buyuk baba mĂ‚nĂ‚sına gelen Dede lakabını vermişlerdir. On ikinci asrın son yarısında vefĂ‚t edip, Fas'ta BĂ‚ît kasabasında defnedildi. Kabri ziyĂ‚ret edilmektedir.

Ebû Ya'zî Magribî, kerĂ‚metleri herkes tarafından gorulup bilinen, ilim sĂ‚hibi bir velî idi. AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretlerinin sohbetlerinde yetişti. Daha sonra Allahu teĂ‚lĂ‚nın emir ve yasaklarını bildirmek icin Fas'a gitti.

AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretlerinin yolu, Magrib'te onun vĂ‚sıtasıyla yayıldı. Magrib evliyĂ‚sının buyukleri ondan feyz aldılar. Şarktan bircok kimse gelip, onun ilim ve feyzinden istifĂ‚de icin Ă‚detĂ‚ birbirleriyle yarıştılar. Magrib ve Meşrık'a nĂ‚mı yayıldı. Darda kalan her Magribli ondan yardım isterdi. Yağmur yağmadığı zaman Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ edince, yağmur yağardı. Hayvanlar ve kuşlarla sohbet ederdi. Bilhassa ilk zamanlarında, on beş sene hic şehre inmeden ormanda yaşadı. Yalnız ot tohumları ile gıdĂ‚sını temin etti. Elde ettiği ilim ve feyziMagrib'de yaydı. TĂ‚libleri, Magrib ve Meşrik'ten gelip onu buldular. Meclisinde bulunmakla şereflendiler. Magrib'de şanları duyulan evliyĂ‚ onun elinde yetişti. MĂ‚likî mezhebi Ă‚limlerinin meşhûrlarından ve Magrib evliyĂ‚sının buyuklerinden Şeyh Ebû Medyen kunyesi ile bilinen Şuayb bin Hasan Endulusî, talebelerinin buyuklerindendir. Ebû Ya'zî Magribî hakkındaki bilgileri, Ebû Medyen hazretleri vermektedir.

Ebû Ya'zî Magribî'nin yanına arslanlar ve kuşlar gelir, o da onlarla sohbet ederdi. Arslanlar yaramazlık yapıp hayvanlara ve insanlara saldırınca, onları yanına cağırır, kulaklarını cekerek azarlardı. HattĂ‚ bĂ‚zan: "Haydi! Ey Allah'ın kopekleri! Buralardan gidin, rızkınızı başka yerde arayın. Sizi bir daha burada gormeyeceğim." buyururdu. Bu soz uzerine, arslanlar uslu uslu cekip giderlerdi.

Dağa odun icin gidenleri, arslanlar rahatsız edince, gelip Ebû Ya'zî hazretlerine şikĂ‚yet ettiler. "Arslanlar bize saldırıyor, odun toplayamıyoruz. Lutfedip bir cĂ‚resine bakıverseniz." dediler. O da, hizmetinde bulunanlardan birine: "Git, sesin cıktığı kadar şoyle bağır: "Ey Arslanlar, Ebû Ya'zî Magribî sizin buradan gocmenizi ve buralarda gorunmemenizi emrediyor" buyurdu. Hizmetci ormana gidip, Ă‚vĂ‚zı cıktığı kadar bağırıp, emredilen sozleri soyledi. Butun arslanlar, yavrularını yanlarına alarak, başka diyĂ‚rlara cekilip gittiler. Bir tek arslan bile kalmadı.

Ebû Medyen'in dostlarından biri Ebû Ya'zî hazretlerine gelerek kuraklıktan şikĂ‚yet edip: "Efendim, bu yıl cok sıkıntıdayım. Havalar kurak gidiyor. Tarlam coraklaştı. Hicbir şey vermez oldu. Siz duĂ‚ buyurun da, cocuklarımızın rızkını temin edelim." dedi. Ebû Ya'zî hazretleri, o şahsın tarlasına doğru gitti. Onun tarladan gecmesiyle, yağmurun başlaması bir oldu. Tarla yemyeşil oldu, bol mahsûl verdi. O yıl Magrib'de o kadar kuraklık oldu ki, o tarladan başka hicbir yer ekilemedi.

Buyurdular ki:

"Tesiri, kulun işinde ve hĂ‚linde gorulmeyen hakîkat, hakîkat değildir."

"Hak'tan fazîleti taleb eden, ona vĂ‚sıl olur."

"Kimseye faydası olmayan, kimseden faydalanamaz."

"Sozun hası odur ki, ya Allahu teĂ‚lĂ‚yı hĂ‚tırlatmalı ya da O'ndan haber vermelidir."

İŞTE GORUYORSUN

Ebû Medyen Şuayb Endulusî anlatır: "Magrib'de kıtlık oldu. Her canlı, aclık ve sıkıntı cekiyordu. Bir gun Ebû Ya'zî Magribî hazretlerinin yanına gittim. Bir meydanda oturuyordu. Cevresini cepecevre arslan ve kaplan gibi yırtıcı hayvanlar ve kuşlar kuşatmışlardı. Hepsi sessizce durmaktaydılar. Hicbiri diğerine saldırmıyor, tam bir teslimiyet icerisinde bulunuyorlardı. Yanlarına yaklaşınca, ustĂ‚dımın onlarla sohbet ettiğini gordum. O sırada buyukce bir kuş geldi ve aclıktan şikĂ‚yet etti. Ebû Ya'zî hazretleri de: "Falan yere git, senin rızkın oradadır." buyurunca, kuş ucup gitti. Diğer hayvanlara da ceşitli yerler tĂ‚rif etti. Onlar da dağılıp gittiler. Daha sonra bana donup: "İşte goruyorsun, boyle, gunde binlerce kuş ve vahşî hayvan gelip aclıktan yakınırlar, ben de onlara rızıklarının nerede olduğunu soylerim. Gidip oradan yerler. Bu hayvanlar benim yanımda durmaktan hoşlandılar. Aclık pahasına benim yanımda kaldılar. Benim icin, uzun zaman aclık cektiler. Bu bana Allahu teĂ‚lĂ‚nın bir lutfudur. Benimle berĂ‚ber kalmayı arzu ederseniz kalabilirsiniz." buyurdu.

1) KalÂid-ul-CevÂhir; s. 92
2) TabakÂt-ul-KubrÂ; c.1, s.136
3) BustÂn fi Zikr-il-Evliy vel-Ulem bi-TlemsÂn; s.108
4) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c. 6, s. 27
__________________