EvliyĂ‚nın buyuklerinden. İsmi, Yûsuf bin Muhammed bin Sem’Ă‚n Ceştî'dir. Seyyid olup, pĂ‚k nesebi hazret-i Huseyin’e ulaşır. Ceştiyye yolunun, kemĂ‚l sĂ‚hibi buyuklerindendir. 983 (H.379) yılında doğdu. 1067 (H. 459) senesinde vefĂ‚t etti. VefĂ‚t ettiğinde 84 yaşlarındaydı. Yûsuf-i Ceştî, dayısı HĂ‚ce Muhammed bin Ebî Ahmed Ceştî hazretlerinden feyz alarak, onun sohbetlerinde bulunarak kemĂ‚le geldi. Onun vefĂ‚tından sonra halîfesi olup, yerine gecti.
Dayısı HĂ‚ce Muhammed hazretleri, altmış beş yaşlarındaydı. Hic evlenmemişti. Muttekî, sĂ‚lihĂ‚ bir kız kardeşi vardı. Ağabeyine hizmet ederdi. Eliyle iplik eğirip satar ve ağabeyinin ihtiyaclarına sarfederdi. Allahu teĂ‚lĂ‚ya ibĂ‚det ve ağabeyine hizmetle meşgûl olduğundan, evlenmedi. HĂ‚ce Muhammed hazretleri, ruyĂ‚sında babası Ebû Ahmed’i gordu. Babası kendisine; “Şaflan vilĂ‚yetinde, Muhammed bin Sem’Ă‚n adında bir kimse vardır. İlim tahsil etmiştir. Gunlerini doğruluk ile gecirmektedir. Kız kardeşini onunla nikĂ‚hla.” dedi. HĂ‚ce Muhammed bu durumu kız kardeşine ve Muhammed bin Sem’Ă‚n’a bildirdi. İkisini evlendirdi. Ceşt’te yerleştiler. Bu evlilikten HĂ‚ce Yûsuf bin Muhammed bin Sem’Ă‚n-i Ceştî doğdu. HĂ‚ce Muhammed hazretleri de, altmış beş yaşından sonra evlendi. Fakat cocuğu olmadı. Yeğeni HĂ‚ce Yûsuf’u evlĂ‚d edinip, terbiye etti. Onun buyukler yolunda cok yuksek makam ve derecelere kavuşmasına sebeb oldu. Kendisinden sonra halîfesi oldu.
Yûsuf bin Muhammed bin Sem’Ă‚n hazretleri, Allahu teĂ‚lĂ‚nın aşkıyla yanar, sekr yĂ‚ni, kendinden gecmiş hĂ‚lde bulunurdu. BĂ‚zan, hizmetci abdest icin eline su dokerken kendinden gecer, bir zaman oylece kalırdı. Kendine gelince abdeste devĂ‚m ederdi.
HĂ‚ce Yûsuf-i Ceştî hazretleri, hocasının vefĂ‚tından sonra bir ara Herat’a gitti. Geri donup gelirken Keng isimli bir yerde, gonul ehli dervişlerden birinin evinde misĂ‚fir oldu. Bu evin sĂ‚hibinin, hayĂ‚ ve iffet sĂ‚hibi cok guzel bir kızı vardı. Kız o gece ruyĂ‚sında bedir hĂ‚lindeki ayın gokten kucağına inip; “Ben, Allahu teĂ‚lĂ‚dan seni istedim. Sen benim nikĂ‚hlımsın.” dediğini gordu. Sabah olunca kız, ruyĂ‚sını babasına anlattı. Babası ruyĂ‚nın tĂ‚birini evlerinde misĂ‚fir bulunan HĂ‚ce Yûsuf’tan sormak uzere yanına vardı. Daha bir şey soylemeden HĂ‚ce Yûsuf; “Kızınızın gorduğu o ruyĂ‚dan haberim var. Ay’ın o hĂ‚li benim. Kızınızın iffetini, edeb ve hayĂ‚sının fazla olduğunu duyduğum icin, onunla evlenmeyi Allahu teĂ‚lĂ‚dan niyĂ‚z etmiştim.” buyurdu. Ev sĂ‚hibi bu duruma cok sevinip, kerîmesini HĂ‚ce’ye nikĂ‚h etti. Bu evlilikten HĂ‚ce Kutbuddîn Mevdûd-i Ceştî ve HĂ‚ce NĂ‚sıruddîn Ebu’l-Feth doğdu.
HĂ‚ce Yûsuf-i Ceştî hazretleri, haram ve şuphelilerden cok sakınır, dunyĂ‚ya meyl ve iltifĂ‚t etmezdi. Devamlı ibĂ‚detle meşgûl olur, Kur’Ă‚n-ı kerîmi cok okurdu.
Yûsuf-i Ceştî cok sıcak bir yaz gununde, talebeleri ile berĂ‚ber colde gidiyorlardı. Talebeler, susuzluktan halsiz duşmuşlerdi. HĂ‚ce hazretlerine durumu arzedip, su istirhĂ‚m ettiler. Talebelerin sıkıntılı durumunu gorunce, elindeki Ă‚sĂ‚sını bir taşa vurdu. Allahu teĂ‚lĂ‚nın izni ile vurduğu yerden su akmaya başladı. O sudan icti. Sonra da talebeleri icip rahatladılar. HĂ‚ce hazretlerinin bir kerĂ‚meti olarak cıkan bu su, bugun hĂ‚lĂ‚ akmaktadır. Sıtmaya tutulanlar ve başka rahatsızlığı olanlar, bu sudan icmekle bi-iznillah şifĂ‚ya kavuşmaktadırlar. Bu su, yazın soğuk, kışın sıcak akmakta, gorenler hayret etmektedirler.
HĂ‚ce Yûsuf bin Muhammed hazretlerinin talebelerine ders verdiği hĂ‚negĂ‚hın bahcesinde buyuk bir taş vardı. HĂ‚ce hazretleri bĂ‚zı zamanlar onun uzerinde namaz kılardı. Bir gun yine o taşın uzerinde namaz kıldı. Namazdan sonra giderken, o buyuk taşın ardı sıra geldiğini gordu. İnsanlar da bu hĂ‚li gormuşler, yakınlarda bulunanlar bir birlerine haber vermişlerdi. Bunun icin, bir anda cok sayıda insan toplanmıştı. Bu hĂ‚li farkeden HĂ‚ce hazretleri, taşa donerek emredip, “Yerinde dur!” buyurdu. Taş da derhal olduğu yerde kaldı. Bu hĂ‚diseden sonra, evliyĂ‚dan pekcok zĂ‚t, Hızır aleyhisselĂ‚mı o buyuk taşın ustunde gormuşlerdir.
Yûsuf-i Ceştî 50 yaşlarına geldiği zaman, Ebû İshĂ‚k-ı ŞĂ‚mî hazretlerinin talebelerinin buyuklerinden HĂ‚ce Hacı isimli zĂ‚tın kabri yanında îtikaf edip, ibĂ‚detle meşgûl olmak icin bir yer kazmak istedi. Kendisine verilen gizli bir işĂ‚retle, yer altında olmasını istediği bu yeri kazmak icin bel ve capa getirdiler. Fakat o yer o kadar sertti ki, kazmak mumkun olmadı. HĂ‚ce hazretleri capayı kendisi alıp kazmaya başladı. Kuşluk vaktinden, oğle vaktine kadar kazma işi tamam olmuştu. Herkes bu duruma hayret edip, Yûsuf-i Ceştî hazretlerinin bir kerĂ‚meti olduğunu ifĂ‚de ettiler.
Hazret-i HĂ‚ce Yûsuf, burada tam 12 sene devamlı ibĂ‚det ve tĂ‚atle meşgûl oldu. ŞeyhulislĂ‚m Abdullah-i EnsĂ‚rî, Ceşt’e geldiği zaman, Ceşt Kabristanına gidip, orada ibĂ‚detle meşgûl olan Yûsuf-i Ceştî hazretlerini ziyĂ‚ret etti. Kendisiyle goruşup sohbet ettiler. Abdullah-i EnsĂ‚rî Herat’a donunce, sohbetlerinde, HĂ‚ce hazretlerinin ustunluklerini cok anlatmıştır.
Yûsuf-i Ceştî vefĂ‚tından sonra talebelerine ders okutmak vazifesini, kendisine vekîl olarak, buyuk oğlu HĂ‚ce Kutbuddîn Mevdûd-i Ceştî’nin yapmasını vasiyet etmiştir.
__________________