Hindistan evliyĂ‚sının tanınmışlarından. İsmi, Şeyh Nûreddîn olup, Nûr Kutb-i Âlem diye meşhûrdur. AlĂ‚ul-hak'ın oğlu, murîdi ve halîfesi Şeyh HusĂ‚meddîn Mankpûrî'nin hocasıdır. Doğum tĂ‚rihi bilinmemektedir. 1410 (H.813) senesinde vefĂ‚t etti. Kabri, Hindistan'da bulunan Pendûh şehrindedir.
Babasının hĂ‚negĂ‚hında, babasının husûsî hizmetlerinde bulunur, diğer talebelerin ihtiyaclarının karşılanmasında onlara cok yardımcı olurdu. Camaşırları yıkardı. O evin ilk hizmeti ona verilmişti. Sekiz sene muddetle o hĂ‚negĂ‚ha odun taşıdı. Bir gun ağabeyi olan vezîr A'zam HĂ‚n onu odun taşırken gorup, hĂ‚line gıbta etti ve; "KĂ‚dı Nûr! Bu nîmetleri yağmaladın, yĂ‚ni hep sen aldın. Sana nasîb oldu." dedi.
Kutb-i Ă‚lem Şeyh Nûreddîn, babasının huzûrunda kemĂ‚le geldikten sonra, ondan hilĂ‚fet aldı. Zevk, şevk, aşk, muhabbet, tasavvuf ve kerĂ‚met sĂ‚hibi, olgun ve yuksek bir velî idi. Babasından sonra talebeleri yetiştirmek, onları mĂ‚nevî yonden terbiye etmek vazifesini uzerine aldı. Cok kerĂ‚metleri goruldu.
Bir defĂ‚sında talebelerinden biri hacca gitmişti. Donuşunde hocasının yanına gelip; "Efendim sizinle BĂ‚b-us-selĂ‚m'da karşılaşıp goruştuk" dedi. O da; "Dostlarım da biliyorlar ki, hic evimden cıkıp bir tarafa gitmedim. İnsanlardan birbirine benzeyenler cok olur" buyurup, meseleyi kapattı.
Daha sonra yalnız kaldıklarında, o talebe arzetti ki: "Efendim! Ben iyi biliyorum ki, BĂ‚b-us-selĂ‚m'da sizinle goruştum. Siz ise başka soylediniz." Şeyh Nûreddîn, bu talebesine tebessum etti ve bu hĂ‚li kimseye anlatmamasını soyledi.
Şeyh Nûreddîn hazretleri buyurdu ki: "Bizim bulunduğumuz tasavvuf yolunda uc esas vardır. 1) HesĂ‚ba cekilmeden evvel kendini hesĂ‚ba cekmek. 2) "İki gunu aynı hĂ‚lde olanlar aldanmışlardır" hadîs-i şerîfine uyarak, hep ilerlemeye gayret etmek. 3) Havatırı (kalbe gelen duşunceleri) yok etmek, gidermektir. Hep Allahu teĂ‚lĂ‚yı hatırlamaktır."
"RiyĂ‚zetin (nefsin arzularına uymamanın) sonu odur ki, kalbini aradığı zaman, Hakk'ın zikrinde ve hizmetinde bulsun. İster uykuda, ister uyanıklıkta olsun, aynen bir cocuk gibi olmalıdır. Cocuk bir şeyin sevgisi ile yatıp uyuyunca, uyandığında hemen o şeyi arar."
"Comertlikte guneş gibi, tevĂ‚zuda su gibi, tahammulde de toprak gibi ol. Halkın cefĂ‚sına katlan."
Nûr Kutb-i Âlem hazretlerinin bir MektûbĂ‚t'ı vardır. Son derece tatlı ve latîf olup, dert ve muhabbet ehlinin diliyle yazılmıştır. Bu MektûbĂ‚t'tan bir bolum aşağıya yazılmıştır:
"Omrum boşa gecti. Ma'şûkun kokusunu alamadım. Hayret sahrĂ‚sında ve hasret meydanında başı boş top gibi dondum durdum. Beyt:
Bu ne bicim gece ki, sabah yaklaşmaz ona,
Bahtımın sabahı yok, sabahın gunĂ‚hı ne?
Yaş altmışı gecti, ok elden cıktı.Nefs-i emmĂ‚renin şerrinden kurtuluş olmadı. Elde hava, ciğerde ateş, gozde yaş kaldı.Pişmanlık ve mahcûbiyetten başka kazanc, dert ve Ă‚hdan başka yol yok. Ne kadar cırpındıysak da maksada kavuşamadık. RubĂ‚'î:
MurĂ‚da erem dedim, hic muyesser olmadı.
YĂ‚r cefĂ‚sından pişmĂ‚n olur dedim, olmadı.
Dedim ki belki zaman, bana yardımcı olur.
Bahtım belki acılır, dediysem de olmadı.
DunyĂ‚ aldanma yeri, nefs ziyĂ‚nkĂ‚r, Hak ise cok gayretlidir. O hĂ‚lde kalbde nasıl neşe olabilir. Allahu teĂ‚lĂ‚ DĂ‚vûd aleyhisselĂ‚ma vahyedip buyurdu ki: "Ey DĂ‚vûd! GunahkĂ‚rlara mujde ver ki, ben gafûrum (cok magfiret ediciyim). Sıddîkları da korkut ki, ben gayûrum (cok gayretliyim)."
Ey can kardeşim! Senelerce nefs-i emmĂ‚reye riyĂ‚zetler cektirdik. Buna rağmen onun şerrinden kurtulamadık. Âhirette kurtulmak icin, nefsin hîle ve tuzaklarına karşı cok uyanık olmalı, ondan Allahu teĂ‚lĂ‚ya sığınmalıdır."
Buyurdular ki: "AvĂ‚m, zĂ‚hir temizliği icin; havĂ‚s (secilmiş buyuk zĂ‚tlar) ise bĂ‚tın temizliği icin calışır. KıyĂ‚met gunu, dunyĂ‚da iken zĂ‚hir temizliği icin calışıp, bĂ‚tınî temizliğe hic ehemmiyet vermeyen kimseye Allahu teĂ‚lĂ‚ sitem eder ve buyurur ki: "Ey kulum! Senelerce insanların gorduğu yeri yĂ‚ni dışını temizledin. Benim nazar ettiğim yeri (kalbini, gonlunu) ise temizlemek icin bir Ă‚n uğraştın mı? Omrunu nerelerde harcadın?"
ZĂ‚hirî (dış) tahĂ‚ret (temizlik), abdest bozmakla gider. BĂ‚tın (kalb) temizliği ise, Allah'tan gayrısını kalbe getirmekle bozulur. Gonlunu Allahu teĂ‚lĂ‚dan başkasına verme. O'ndan başkasının muhrunu kalbine vurma!"
1) AhbÂr-ul-AhyÂr; s.158
__________________