Hindistan evliyĂ‚sının buyuklerinden Şah Veliyyullah Dehlevî hazretlerinin oğlu. İsmi Şah Abdulazîz GulĂ‚m Halim-i FĂ‚rûkî Dehlevî'dir. 1746 (H.1159) senesinde Dehli'de doğdu. Hindistan'da İngiliz yonetimine karşı hurriyet meşalesini yakarak "SirĂ‚c-ul-Hind" lakabıyla tanındı. 1824 (H.1239) senesinde doğduğu yer olan Delhi'de vefĂ‚t etti. Babasının yanına defnedildi.
Abdulazîz Dehlevî meşhur hadîs, kelĂ‚m Ă‚limi ve Nakşibendî yolunun buyuğu olan babasından edeb oğrendi. Kucuk yaşta Kur'Ă‚n-ı kerîmi ezberledi. On bir yaşında iken babasının vazîfelendirdiği hocalardan okudu. Meşhur altı hadîs kitabı Kutubu Sitte başta olmak uzere Muvatta', MişkĂ‚t-ul-MesĂ‚bih, ŞemĂ‚il-ut-Tirmizî gibi kıymetli eserleri babasından dinledi. Hadîs-i şerîf ilminde diploma aldı. On altı yaşında iken tefsir, fıkıh, usûl, hadîs, akĂ‚id, kelĂ‚m, mantık, matematik, geometri, astronomi gibi ilimlerdeki derin bilgisiyle herkesin dikkatini cekti.
Abdulazîz Dehlevî 1762 senesinde babasının vefĂ‚tı uzerine Rahmaniyye Medresesinde ders vermeye başladı. Buyuk evliyĂ‚ Abdullah-ı Dehlevî talebelerini hadîs ilmini tahsil etmeleri icin Abdulazîz-i Dehlevî'ye gonderdi. Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin en buyuk talebesi maddî ve manevî ilimler hazinesi MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid-i Bağdadî hazretleri de Abdulazîz-i Dehlevî'den hadîs ilminde icazet (diploma) aldılar.
Abdulazîz-i Dehlevî, bir yandan medresede talebe yetiştirirken, bir yandan da eser yazıyordu. Yirmi beş yaşından sonra yakalandığı ceşitli hastalıklar yuzunden, bir sure sonra medresedeki derslerini talebelerinin ileri gelenlerinden iki kişiye bıraktı. Omrunun son gunlerini, eser yazmak, Salı ve CumĂ‚ gunleri halka vĂ‚z ve nasîhat vermekle gecirdi. Bir vĂ‚zında şoyle buyurdu:
"Birisinden yardım istenirken, yalnız ona guvenilirse, onun, Allahu teĂ‚lĂ‚nın yardımına mazhar olduğu, kavuştuğu duşunulmezse haramdır. Yalnız Allahu teĂ‚lĂ‚ya guvenilip, o kulun Allah'ın yardımına mazhar olduğu, Allahu teĂ‚lĂ‚nın her şeyi sebeb ile yarattığı, o kulun da bir sebeb olduğu duşunulurse cĂ‚iz olur. Peygamberler ve evliyĂ‚ da, boyle duşunerek başkasından yardım istemişlerdir. Boyle duşunerek birisinden yardım istemek, Allahu teĂ‚lĂ‚dan istemek olur."
Abdulazîz Dehlevî muslumanların İngiliz idĂ‚resine karşı direnmelerinde buyuk rol oynadı. Ona; "İslĂ‚m Ă‚leminde gorulen kotuluklerin başlıca sebebi nedir?" denildiğinde; "İslĂ‚m Ă‚leminde gorulen kotuluklerin başlıca sebebi muslumanların İslĂ‚miyetten uzaklaşmalarıdır." Kurtuluşun nerede olduğu soruldukta; "İslĂ‚ma uymak, bid'atleri terketmekte." buyurdu.
Abdulazîz Dehlevî, zamĂ‚nında EshĂ‚b-ı kirĂ‚ma, Peygamber efendimizin mubĂ‚rek arkadaşlarına duşmanlık edenlerin her tarafta bilhassa ilmi olmayan muslumanların îtikĂ‚dlarını bozmaya calıştıklarını gorup, Tuhfe-i İsnĂ‚ Aşeriyye isimli kıymetli bir kitap yazarak onların yuz karalarını butun teferruatıyla ortaya koydu. Eserini yazma sebebini anlatırken şoyle demektedir:
Abdulazîz Dehlevî ilmî ustunluğu yanında atıcılık, binicilik ve husn-i hat (guzel yazı) husûsunda oldukca maharetli idi. Elli kadar eser yazmış olup en onemlileri şunlardır: 1) Tefsîr-i Azîzî, 2) BustĂ‚n-ul-Muhaddisîn, 3) UcĂ‚le-i NĂ‚fîa, 4) Sırr-uş-ŞehĂ‚deteyn, 5) FetĂ‚vĂ‚y-ı Azîz.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
GADAB KUVVETİ
Abdulazîz Dehlevî buyurdu ki:
Allahu teĂ‚lĂ‚, hayvanların yaşamaları, uremeleri icin muhtac oldukları şeyleri her tarafta, bol bol yaratmış, bunlara kolayca kavuşmalarını ve bulduklarını kolayca kullanabilmelerini ihsĂ‚n etmiştir. Allahu teĂ‚lĂ‚, insanlarda da şehvet ve gadab kuvvetlerini yaratmış ise de, insanların muhtĂ‚c oldukları şeylere kavuşmaları, bulduklarını kullanabilmeleri ve korktuklarına karşı savunabilmeleri icin, bu kolaylığı ihsĂ‚n etmemiştir. Yalnız, en luzûmlu olan havayı her yerde yaratmış, ciğerlerine kadar kolayca girmesini insanlara da ihsĂ‚n etmiş, ikinci derecede luzûmlu olan suyu, her yerde bulmalarını ve kolayca icmelerini ihsĂ‚n etmiştir. Bu iki nîmetten daha az luzumlu olan ihtiyac maddelerini elde etmeleri ve elde ettiklerini kullanabilecekleri hĂ‚le cevirmeleri icin, insanları calışmaya mecbûr kılmıştır. İnsanlar calışmazlarsa, muhtac oldukları, gıdĂ‚, elbise, mesken, silĂ‚h, ilac gibi şeylere kavuşamazlar. Yaşamaları, uremeleri cok guc olur. Bir insan, muhtac olduğu bu ceşitli maddeleri yalnız başına yapamayacağı icin, birlikte yaşamaya, iş bolumu yapmaya mecbûr olmuşlardır. Allahu teĂ‚lĂ‚, merhamet ederek, seve seve calışabilmeleri, calışmaktan usanmamaları icin, insanlarda ucuncu bir kuvvet daha yarattı. Bu kuvvet, Nefs-i emmĂ‚re kuvvetidir. Bu kuvvet, şehvetlere kavuşmak ve gadab edilenlerle doğuşmek icin insanı zorlar."
"Memleketimizde, EshĂ‚b-ı kirĂ‚m duşmanlığı o kadar yayıldı ki, icerisinde bir ikisi bu bozuk yolda olmayan ev pek nĂ‚dirdi. Bu bozuk yolda olanların coğu tĂ‚rih ilminden, kendi asıllarından, babalarının ve dedelerinin doğru yolundan habersiz kimselerdi. Bunlar, meclislerde Ehl-i sunnet muslumanlarla munĂ‚zara ettiklerinde, tutarsız şeyler soyluyorlardı. Doğruyu gormelerine vesîle olmak veAllahu teĂ‚lĂ‚nın rızĂ‚sını kazanmak icin bu kitab yazıldı."
KAYNAKLAR
1) Nuzhet-ul-HavĂ‚tır; s.273
2) Tam İlmihĂ‚l SeĂ‚det-i Ebediyye; s.970
3) Rehber Ansiklopedisi; c.1, s.23
4) Bostan-ul-Muhaddisîn
5) Hazînet-ul-AsfiyĂ‚; c.2, s.388
6) Mu'cem-ul-Muellifîn; c.5, s.243
__________________