Muşriklerin buyuk işkencelerine ducar olan ilk sahabilerden biri. Adı AmmĂ‚r, kunyesi Ebû Yakazan, babası YĂ‚sir, annesi Sumeyye idi. Kaynaklarda nesebi şoyle kaydedilir: AmmĂ‚r b. YĂ‚sir b. Âmir b. MĂ‚lik b. KinĂ‚ne b. Kays b. Hasin b. el-Vedim b. Sa'lebe b. Avf b. HĂ‚rise b. Âmir el-Ekber b. Yamğ b. Anes b. MĂ‚lik el-Anesi elKahtĂ‚nî. (İbnu'l-Esîr, Usdu'l-GĂ‚be,IV, I, 44).
AmmĂ‚r'ın babası, aslen Kahtanlı'ydı. Oz yurdu Yemen'di. YĂ‚sir, Yemen'den cıkarak Mekke'ye geldi. Yanında oğulları HĂ‚ris ve MĂ‚lik de vardı. Burada Mahzumoğullarının muttefiki oldu, Ebu Huzeyfe b. el-Muğîre el-Mahzûmî'nin cariyelerinden Sumeyye ile evlendi. İşte AmmĂ‚r, bu evlilikten doğmuştur. Ebû Huzeyfe, AmmĂ‚r'ı cok severdi. İkisi adeta buyukbaba ve torun gibiydiler (İbn Sa'd, TabakĂ‚tu'l-KubrĂ‚,III, 247).
Ebû Huzeyfe'nin olumunden sonra Mekke'de İslĂ‚mî davet gittikce ilerledi. Resulullah (s.a.s.) Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın evinde bulunduğu sırada Suheyb-i Rûmî Hz. Peygamber'e giderek musluman oldu. Suheyb, yakın arkadaşı Ammar'ı da Allah Resulu'ne goturup onun da musluman olmasını sağladı. AmmĂ‚r, Resulullah'ın huzurundan cıktıktan sonra evine gelip, anne ve babasına da İslĂ‚m'ı anlattı. O gun onlar da İslĂ‚m'a girdiler.
BuhĂ‚rî'nin rivayetine gore AmmĂ‚r der ki: "Resulullah (s.a.s.)'ı gorduğum zaman etrafında beş kole, iki kadın ve Ebû Bekir (r.a.) vardı. Aslında AmmĂ‚r'ın İslĂ‚m'a girdiği gunlerde muslumanlar daha fazlaydı. Fakat, bunlar, muslumanlıklarını acığa vurmadıkları icin AmmĂ‚r'ın onları sayamaması tabiidir. Bu sırada muslumanlar Kureyş'in zulmunden cekindikleri icin dinlerini acıkca ortaya koyamıyorlardı (İbnu'l-Esîr, Usdu'l-ĞĂ‚be, IV, 44).
AmmĂ‚r, Mekke'de yabancı bir adamdı. Annesi cariye ve babası da Kureyşli değildi. Bunun icindir ki, onun bu şehirde malı ve mulku olmadığı gibi, iktidar ve nufuzu da yoktu. Annesi, Mahzumoğullarının cariyelerindendi. Musluman olunca efendileri cileden cıkmış ve ona turlu turlu işkence ve cefalar cektirmişlerdi. Fakat iman şuuru, ilk muslumanların kalbinde o kadar derin bir şekilde yerleşmişti ki, bunlar imanları yuzunden uğradıkları her mihnet ve meşakkati nimet sayıyorlardı.
İman, onların iliklerine işlemişti ve bu yuzden İslĂ‚m uğrunda hic bir şeyden korkmuyorlardı. İşte İslĂ‚m tarihinde ilk şehid AmmĂ‚r'ın annesi Sumeyye oldu. Sumeyye ve eşi YĂ‚sir Mekke yoneticileri olan muşrikler tarafından aynı gunde şehit edilmişlerdi.
AmmĂ‚r bir gun Hz. Peygamber'e kendisinin ve ailesinin uğradığı eza ve cefadan bahsetti. Resulullah (s.a.s.)'da ona: "Sabrediniz, sabrediniz, siz AmmĂ‚r'lar, Allah'ın lutfuna mazhar olacaksınız." buyurdu. Başka bir gun de Resulullah, AmmĂ‚r ailesini Cennet'le mujdelemişti.
Bir gun muşrikler AmmĂ‚r'ı gaddarca işkencelere uğrattılar, yapmadıkları eza tatbik etmedikleri işkence kalmadı. Hz. AmmĂ‚r, bu korkunc ve dayanılmaz işkenceden kurtulmak icin, onları hoşnut edici birkac soz soylemek zorunda kaldı. KĂ‚firler, mustas'af ve himayesiz bir adama yaptıkları eza ve cefalarla soylettikleri sozlerden memnun olarak onu serbest bıraktılar. Hz. AmmĂ‚r, muşriklerin elinden kurtulur kurtulmaz, koşa koşa Resulullah'ın huzuruna vardı ve olanları anlattı. Kendisini kızgın kumlara yatırdıklarını ve kuyuya sarkıttıklarını, eğer LĂ‚t ve Uzza lehinde ve Resulullah aleyhinde konuşursa bırakacaklarını, aksi takdirde oldureceklerini; durumun ciddiyetini gorunce de sırf kendini kurtarmak icin diliyle bazı şeyler soylemek zorunda kaldığını anlattı. Bunları anlatırken bir taraftan da gozlerinden yaşlar boşanıyordu. Bu manzara karşısında Resul-u Ekrem (s.a.s.) şoyle buyurdu!
-AmmĂ‚r! kalbine sor, kalbini nasıl hissediyorsun ?
-Ya Resulallah, kalbim, imanın verdiği zevkli duygularla dopdolu!
-AmmĂ‚r! tekrar boyle muamelede bulunurlarsa, sen de onların dediklerini yap (NesĂ‚i, İmĂ‚n, 17)
Resulullah'ın bu ruhsatı vermesinin ardından şuayet-i kerime nazil oldu.
"İnandıktan sonra Allah'ı inkĂ‚r eden, kalbi imanla yatışmış olduğu hĂ‚lde inkĂ‚ra zorlanan değil, fakat kufre goğsunu acan, kufurle sevinc duyan kimselere Allah'dan bir gazap iner. İşte onlar icin buyuk bir azap vardır." (en-Nahl, 16/106).
Boylece muminlere tehlike karşısında kurtuluş icin diliyle inkĂ‚r eder gibi davranma ruhsatı verilmiştir (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 248).
AmmĂ‚r'ın annesi ve babası İslĂ‚m davasının ilk şehitleridir. Bu itibarla AmmĂ‚r Ă‚ilesinin İslĂ‚m tarihindeki mevkii cok buyuktur. Hz. AmmĂ‚r, anne ve babasının İslĂ‚m davası uğrunda şehit olduklarını gormekle imanı daha da artmış, muşriklerin butun eza ve cefalarına goğus germişti. Butun ashab onun bu fedakĂ‚rlığını, herkes icin bir ibret numûnesi olan hĂ‚llerini yĂ‚d ederlerdi. SĂ‚id b. Cubeyr ile Abdullah b. AbbĂ‚s (r.a.) AmmĂ‚r'ın ancak en dayanılmaz işkencelere uğradığı anlarda muşriklerin elinden kurtulmak icin birkac soz soylediğini beyan ve ifadede birleşirler. Hz. AmmĂ‚r, uğradığı butun bu muşkulleri, giriftĂ‚r olduğu butun işkenceleri derin bir sabırla karşılamış kalbinde yerleşen tevhîd inancı, bir lahza bile sarsılmamış; colun kızgın kumları, kızgın kayaları sırtını ve goğsunu yaktığı veyahut sular icine daldırılarak boğulmak istendiği zamanlarda bile kalbi hep kelime-i tevhid ile carpmıştı.
AmmĂ‚r b. YĂ‚sir'in Habeşistan hicretine katılıp katılmadığı konusunda ihtilaf vardır. Bazılarına gore, iki Habeş hicretinde de bulunmuştur. Hz. AmmĂ‚r Medine'ye ilk hicret edenlerden idi. Hz. AmmĂ‚r, Medine'de Hz. Munzir b. Abdulmubeşşirin misafiri oldu. Resulullah (s.a.s.) Medine'ye gelince, onu, Hz. Huzeyfe b. YemĂ‚n el-EnsĂ‚rî ile kardeş yaptı. AmmĂ‚r, bu din kardeşinin verdiği arazî parcasında calıştı. (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 249).
Resulullah'ın Medine'ye gelmesi uzerine ilk yapılan iş, mescid inşasıydı. Resulullah bizzat ashabıyla beraber bu inşaattà calıştılar. AmmĂ‚r da butun gucunu sarfederek herkes bir taş getiriyorsa o iki taş getirip, surekli şu sozleri terennum etmişti: "Biz muslumanlar, mescidler inşa ederiz!.. "
Ebu SĂ‚id el-Hudrî der ki: Hepimiz mescid icin birer taş taşıdığımız hĂ‚lde, AmmĂ‚r ikişer taş taşıyordu. Resulullah, onu gorunce uzerindeki tozları silkeleyerek şoyle buyurmuştu: " Vah AmmĂ‚r vah! Seni azgın bir topluluk oldurecektir. Sen onları Hakk'a davet ederken, onlar seni Cehennem'e cağıracaklar. "
Yine bir defa, başka bir munasebetle Resulullah şoyle buyurmuştur: "Eyvah, Sumeyye'nin oğlunu azgın bir topluluk oldurecektir. " (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 252).
AmmĂ‚r b. YĂ‚sir Bedir gazasından başlayarak Tebuk gazasına kadar Rasûlullah'ın butun cihad hareketlerine katıldı. Her savaşta gosterdiği cesaretle varlığını ortaya koydu. Hic bir gun Resul-u Ekrem'in gazvelerine katılmaktan geri durmadı. Resulullah'ın vefatından sonra, Hz. Ebu Bekir (r.a.) devrinde yapılan onemli cihat harekĂ‚tlarında da aynı şecaat ve cesaretle savaştı. Hz. Abdullah İbn Omer* der ki: YemĂ‚me'de murtedlere karşı yapılan savaşta oyle bir yiğit gordum ki, duşmanların saflarını yerle bir ediyor, etrafındaki bahadırlara "Cennet ilerdedir!..." diyordu. Araştırdım, bu bahadır insanın AmmĂ‚r b. YĂ‚sir olduğunu oğrendim. İşte bu bahadır mumin YemĂ‚me savaşında bir kulağını kaybetmişti.
Resulullah, AmmĂ‚r'ı cok sever ve korurdu. Bir gun AmmĂ‚r, HĂ‚lid İbn Velîd ile tartışmış, Resulullah bu tartışmayı duymuş ve HĂ‚lid (r.a.) Resulullah'a AmmĂ‚r'ı şikĂ‚yet yollu ve ağır sozlerle ithama başlayınca AmmĂ‚r ağlamıştı. Bunun uzerine Resulullah: "Kim AmmĂ‚r'a duşmanlık ederse Allah'a duşmanlık etmiş olur. AmmĂ‚r'a duşman olanın duşmanı Allah'tır." (Ahmed b. Hanbel, IV, 89, 90) buyurmuştu. HĂ‚lid İbn Velîd (r.a.) olayın devamını şoyle anlatmıştır. "Resulullah'ın yanından cıktım. AmmĂ‚r'ın hoşnutluğunu kazanmaktan başka bir arzum kalmamıştı. Yolda AmmĂ‚r'a kavuştum ve onun gonlunu almağa calışıp kendimi affettirdim."
Hz. AmmĂ‚r, Hz. Omer (r.a.) devrinde Kûfe valiliğine tayin olundu. Hz. Omer, tayin icin yazdığı emirnamede şoyle demişti:
"Size AmmĂ‚r b. YĂ‚sir'i emir, Abdullah b. Mes'ud'u oğretici olarak tayin ettim. Her ikisi de Bedir'e katılanlardandır. Onları dinleyiniz ve onlara itaat ediniz. İbn Mes'ud'u, yanımda alıkoymayı tercih ettiğim halde, sizi kendi nefsime takdim ettim ve onu size gonderdim. Osman b. Hanif'i de Irak'a gonderdim. Bunların yevmiyeleri bir koyundur. Onun yarısını AmmĂ‚r'a verin ve kalanını da diğer ikisi arasında taksim edin. " (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 252).
Hz. AmmĂ‚r, bir sene dokuz ay kadar Kûfe'yi mukemmel bir şekilde idare etti, fakat bir sure sonra Kûfe'nin ileri gelenlerinin isteklerine boyun eğmemesi yuzunden, hoşnutsuzluk ile karşılaştı. Hz. AmmĂ‚r'ın tutumundan şikĂ‚yetci olan Kûfe'liler isteklerini surekli Hz. Omer'e bildirip durdular. Onun, vazifesini yurutme kudretinde olmadığım ve ona itimat etmeyeceklerini soylediler. Sonunda Hz. Omer, AmmĂ‚r'ı azlederek, yerine Ebu Musa'l-Eş'Ă‚ri'yi tayin etti. Kûfelilerin AmmĂ‚r aleyhinde soyledikleri: Onun siyasete vĂ‚kıf olmadığı, kifĂ‚yetsiz olduğu ve memuriyetin sorumluluğunu takdir etmediği gibi şeylerdi. Hz. Omer (r.a.) Hz. AmmĂ‚r'ı azlettikten sonra: "Azlolunmaktan uzuldun mu?" diye sormuştu. Hz. AmmĂ‚r: "Valiliğe tayin olunmaktan memnun olmamıştım, fakat azlimden de muteessir oldum ! .." dedi .
Hz. Osman devrinde, karışıklıklar başladığı zaman; muminlerin emiri Hz. Osman (r.a.) bunun sebebini oğrenmek icin belli başlı bolgelere en guvenilir sahabîleri teftişle gorevlendirdi. Bu arada Hz. AmmĂ‚r'ı da Mısır'a gonderdi. Hz. AmmĂ‚r, Mısır'da olup bitenleri araştırıp, inceleyerek sonucu Halife'ye bildirecekti. Basra, Kûfe, Şam gibi onemli merkezlere gonderilenler, vazifelerini yerine getirerek sevindirici haberlerle dondukleri hĂ‚lde Hz. AmmĂ‚r, cok gecikti. Hatta Medine'de onun akıbeti hakkında endişeler bile belirmişti. Nihayet Mısır valisi Abdullah b. Ebi's-Serh, yazdığı mektupta Halîfeye durumunu bildirdi. Vali mektubunda şoyle diyordu: "AmmĂ‚r b. YĂ‚sir'i, Mısır'da bir grup kendisine cekerek, etrafında toplandı."
Cemel olayından sonra Hz. Ali, Muaviye'ye karşı hareket edince iki taraf Sıffîn mevkiinde buluştular. Hz. AmmĂ‚r, Halife Hz. Ali'nin ordusunda yer aldı. Bu savaşta en cok gayret gosteren ve canla başla carpışan Hz. AmmĂ‚r idi. Amr b. el-Âs, MuĂ‚viye ordusundaydı. Muharebenin en şiddetli anında AmmĂ‚r, ilerleye ilerleye Amr b. el-Âs'ın yanına varmış ve aralarında şoyle bir konuşma olmuştu:
AmmÂr:
-"Amr! Mısır valiliğini ele gecirmek karşılığında dinini sattın!" Amr:
"-Hayır, oyle bir şey yok, fakat ben, Hz. Osman'ın katillerine kısas uygulanmasını istiyorum demişti."
"-Ben seni nasıl tanıyorsam, senin hakkında oylece şehadet ederim. Sen Allah icin boyle bir şey yapmazsın. Belki bugun olmezsen, yarın oleceksin. Herkese niyetine gore hakkı verildiği zaman sana ne verileceğini duşun. Sen, bugun İslĂ‚m devletinin bayrağını taşıyan adama karşı, Resulullah'ın hayatında da uc defa savaşa katıldın. Bu da dorduncusudur. Senin bu seferki hareketin daha oncekilerden daha iyi ve doğru değildir!..." (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 259).
Bilindiği gibi Amr b. el-Âs, Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında muşrik ordusu saflarındaydı. Kendisi Hendek muharebesinden sonra musluman olmuştu. İşte Hz. AmmĂ‚r, ona bunu ima etmek istiyordu. Sıffin gunlerinin birinde, guneş batmak uzereydi ve savaş butun şiddetiyle devam ediyordu. İftar zamanı geldi ve oruclu olan AmmĂ‚r cevresindekilere: "Bana bu dunyadaki son rızkımı veriniz!.." diye seslendi. Ona bir miktar sut getirdiler. AmmĂ‚r sutu ictikten sonra: "Bugun dostlara kavuşacağım, Muhammedi'me, arkadaşlarına varacağım," dedi. Bir gun Hz. Peygamber (s.a.s.) ona: "AmmĂ‚r, senin dunyada son rızkın sut olacaktır." demişti. İşte bu gun AmmĂ‚r, onu hatırladı. Olanca gucuyle MuĂ‚viye tarafına saldırdı. Bu sırada İbn-i CĂ‚diye adında biri onu yaralayarak yere duşurdu ve AmmĂ‚r şehit oldu. AmmĂ‚r'ın şehit olması uzerine ortalık karıştı. Herkes ne yapacağını şaşırdı. Zaten akşam olduğundan savaş da durmuştu (İbnu'l Esîr, Usdu'l-ĞĂ‚be, III, 134).
Hz. Ali tarafında bulunan Abdurrahman es-Sulemî, AmmĂ‚r'ın şehit olduğu akşam MuĂ‚viye'nin ordugĂ‚hına gitti. Zaten, akşamları savaş bittikten sonra iki tarafın adamları birbirleriyle konuşmayı alışkanlık hĂ‚line getirmişlerdi. MuĂ‚viye, Amr b. el-Âs, Ebu'l-Aver ve Abdullah b. Amr b. El-Âs, oturmuş konuşuyorlardı. Amr b. el-Âs'ın oğlu Abdullah babasına: "AmmĂ‚r'ı nicin oldurdunuz? Resulullah'ın onun hakkında ne dediğini bilmiyor musunuz?" dedi. Amr b. el-Âs: "Ne buyurdu?" diye sordu. Abdullah'da şu acıklamayı yaptı: Medine Mescidi inşa olunurken, en cok calışan AmmĂ‚r'dı. Herkes bir taş taşırken o, iki taş taşıyordu. Resulullah AmmĂ‚r'ı okşamış ve yuzundeki tozları silerken şoyle buyurmuştu: 'Sumeyye'nin oğlu, herkes birer taş taşırken, sen fazla ecir kazanmak icin ikişer taşıyorsun. Bununla beraber seni, azgın bir topluluk katledecektir!. Oğlunun bu sozlerini duyan Amr şaşkına donmuştu. MuĂ‚viye araya girerek durumu kurtardı: "AmmĂ‚r'ı biz oldurmedik, onu buraya getiren ve herkesi cadırından evinden cıkartıp, buraya yollayanlar oldurdu!." Boylece MuĂ‚viye, kendini de teselli etmek istemiştir (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, III, 252; İbnu'l-Esîr, el-KĂ‚mil fi't-Tarih, III, 311; İbn Hacer, el-İsĂ‚be, II, 513).
Hz. Ali, AmmĂ‚r'ın şehit olduğunu oğrenince cok uzuldu: "Allah, AmmĂ‚r'a rahmet eylesin. O. Resulullah'ın etrafında dort-beş kişi varken musluman oldu. O da, anne ve babası da Allah'ın mağfiretine mazhar olacaklardır. Cunku Hz. Peygamber (s.a.s.), AmmĂ‚r ailesini Allah'ın mağfiretiyle mujdelemişti." dedi. Sonra şunları ekledi: 'AmmĂ‚r'ın katili elbette Cehennem'liktir." Bundan sonra AmmĂ‚r, techiz ve tekfin edilerek Kûfe mezarlığına defnolundu. Şehit olduğu zaman doksanbir yaşında idi.
Hz. AmmĂ‚r, ustun ahlĂ‚ka sahipti. Hayatta hicbir debdebe ve sefĂ‚hate boyun eğmemişti. Zuhd ve takva sahibiydi. Fitne ve fesattan sakınmakla beraber, onun elinde olmayarak bu olaylara karışması, uğradığı ilĂ‚hî bir imtihandı. Son derece sade yaşayan mutevĂ‚zî bir zattı. Toprak uzerinde yatmayı, en rahat doşekte yatmaya tercih ederdi.
Hz. AmmĂ‚r, Hz. Ali'nin en hararetli taraftarıydı ve onun butun muharebelerine iştirak etmişti. Kendisine bu davranışının mahiyeti sorulduğunda, davasının mudafaasını yapmayarak sadece hakikati soylemişti. Ubad, AmmĂ‚r'a şunu sormuştu:
-Ey EbĂ‚ Yakazan! Sizin bu hareketiniz kendi goruş ve ictihadınızın meyvesi midir? Yoksa size Resulullah'ın bu konuda bir vasiyeti mi vardır?
AmmĂ‚r, şu durust cevabı vermişti:
-Resulullah, herkese ne vasiyette bulunduysa bize de aynısını vasiyet etti. Şimdiki davranışımız kendi ictihadımızdır (Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 263).
AmmĂ‚r bu cevabı vererek, gerek kendisinin bir tarafa katılarak o tarafın davasına hizmet etmekte ve gerekse Hz. Ali'nin siyasi hasım tanıdığı taraflara karşı harb şıkkını secmekte, sadece ve sadece kendi goruş ve ictihadlarına uyduğunu gostermiştir. Gercek olan bir husus vardır ki, o da Hz. Ali ve Hz. AmmĂ‚r'ın kanaatlarında, goruş ve ictihadlarında samimi oldukları ve İslĂ‚m devletinin varlığını korumağa gayret ettikleridir. Her ikisi de tuttukları yolun doğruluğuna kani idiler ve bu yolda sebatla yuruyorlardı. Hz. AmmĂ‚r, tercihinin doğru olduğuna inanmasaydı, o yolda bir adım bile atmazdı. İslĂ‚m devletinin menfaatini Hz. Ali'ye iltihakta gordu; yaşının ilerlemiş olmasına rağmen, ona arka cıkmaktan geri kalmayıp, nihayet savaş alanında can verecek derecede fedakĂ‚rlık ve sebat gosterdi.
Daha once Hz. AmmĂ‚r'ın akîdesi uğrunda muşriklerden gorduğu işkencelere nasıl goğus gerdiğini ve gozleri onunde annesiyle babasının muşrikler tarafından nasıl şehit edildiklerini kaydetmiştik. AmmĂ‚r, bu derin ve samimi imanını, İslĂ‚mî farzları ifa ile ve gece-gunduz ibadet ve taatla calışarak takviye ederdi. İbn AbbĂ‚s şoyle der: "Şu ayet-i kerîme AmmĂ‚r hakkında nazil olmuştur: "O ki, gecelerini sucûd ve kıyam ile gecirerek ahiretten korkar ve Allah'ın rahmetini umit eder." (ez-Zumer, 39/9).
Gercekten Hz. AmmĂ‚r, daima huzur ve huşu' icinde yaşayan, namazlarında bu halden zerre kadar ayrılmayan bir sahabî idi.
Ebu VĂ‚il şoyle anlatır. Hz. AmmĂ‚r, bir gun bize son derece veciz ve beliğ bir konuşma yaptı. Sonra minberden indi. Ona: "Ya EbĂ‚ Yakazan! Cok beliğ ve veciz soyledin, biraz daha uzatsaydın olmaz mıydı?" diye sorduğumuzda şu cevabı verdi: "Resulullah'ın şu sozleri soylediğini duydum: "Bir adamın namazında uzunluk, hutbesinde kısalık, onun fıkıhtaki Ă‚limliğini gosterir. Onun icin namazı uzatınız, hutbeleri kısaltınız. Beyanda cezbedici bir ozellik vardır. " (Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 264).
Hz. AmmĂ‚r; hic bir namazını kazaya bırakmazdı.O, bir zamanlar su bulunmayan bir yerde gusûle ihtiyac duydu, bir hayvanın yerde surunmesi gibi topraklarda surunup teyemmum ederek namazını eda etti Hz. AmmĂ‚r, daha sonra bu durumu Resulullah'a anlatınca o da, AmmĂ‚r'a teyemmumu oğretti.
AmmĂ‚r Kûfe'deki valiliği sırasında cuma namazında YĂ‚sin Suresi'ni okurdu. Bilhassa hutbelerinde son derece kısa, veciz ve beliğ sozlerle yetinir ve boylece Resulullah'ın sunnetine uyardı.
AmmĂ‚r b. YĂ‚sir uzun boylu, beyaz tenli, gayet yakışıklıydı. İslĂ‚m'ın yucelmesi, yeryuzunde hakim olması icin buyuk gayretler gosteren bu sahabi, İslĂ‚m devletinin varlığına golge duşmesin ve İslĂ‚m toplumunun vahdeti zedelenmesin diye katıldığı Sıffîn olayında şehit olmakla, kendisinden sonraki nesle ornek olmuştur.
Ahmed AĞIRAKCA
__________________