Musa Aleyhisselam
İsrailoğullarına gonderilen peygamberlerden. Peygamberler icinde ustunlukleri olan ve kendilerine “ulu’l-azm” denilen altı peygamberin ucuncusudur. Allahu teĂ‚lĂ‚ ile konuştuğu icin, “Kelîmullah” denilmiştir. Benî İsrail’e gelmiştir. Yakub aleyhisselamın soyundandır. Harun aleyhisselamın kardeşidir. Babasının ismi İmrĂ‚n’dır. Annesinin ismi Nuceyb veya NĂ‚ciye veya YuhĂ‚bil’dir.
Hazret-i Yusuf’tan sonra, Mısır’da, İsrailoğulları iyice artıp coğaldı. Bunlar hazret-i Yakub ve hazret-i Yusuf’un bildirdikleri dîne inanıyorlar ve emirlerini yerine getiriyorlardı. Mısır’ın eski yerlisi Kıbtî kavmiyse yıldızlara ve putlara taparlardı ve İsrailoğullarına hakĂ‚ret gozuyle bakar, başlarında bulunan firavunlar onları esir gibi ağır işlerde kullanırlardı. Onların coğalmasından endişe ederlerdi. Benî İsrail, Kıbtî kavminin kotu muĂ‚melelerinden ve firavunların ağır tekliflerinden bezmiş, usanmışlardı. Bu bakımdan dedelerinin eski yurtları olan Ken’Ă‚n diyĂ‚rına gitmek isterlerdi. Fakat firavunlar onların Mısır’dan cıkmasına izin vermeyip, eziyetlerini artırırlardı.
Mısır’ın idĂ‚resini elinde bulunduran ve firavun denilen krallar, kendilerine mezar olarak dağ gibi piramitler yaptırıyorlar ve bu piramitlerin yapımında binlerce insanı zorla calıştırıyorlardı. Allahu teĂ‚lĂ‚yı inkĂ‚r edip, ilĂ‚hlık dĂ‚vĂ‚sında bulunuyorlardı. Bu zamanda falcılık, sihirbĂ‚zlık meslek hĂ‚line getirilmiş ve ulkenin her tarafında kĂ‚hinler, sihirbĂ‚zlar turemişti. Bu sırada Mısır halkının başında bulunan Firavun bir gece ruyĂ‚sında Kudus tarafından cıkan bir ateşin Mısır’ın yerli halkı Kıbtîleri yaktığını, İsrailoğullarına ise hic zarar vermediğini gordu. Bu ruyĂ‚yı yorumlayan kĂ‚hinler, İsrailoğullarından bir erkek cocuk dunyĂ‚ya gelecek, senin saltanatını yıkacak ve sen helĂ‚k olacaksın, dediler. Bunun uzerine Firavun on iki kabîle hĂ‚linde olan ve her bir kabîlenin başında bir idĂ‚recisi bulunan İsrailoğullarının birleşmesinden de iyice endişelendi. İsrailoğullarından doğacak erkek cocukların oldurulmeleri icin kĂ‚nun cıkardı.
Bu hĂ‚dise karşısında İsrailoğullarının sıkıntıları iyice arttı. Firavun’un emrine karşı gelenler topluca oldurulmeye başlandı. Bu sırada doğan Musa aleyhisselamın annesi onun da oldurulmesinden korkmuş ve cok endişelenmişti. Kur’an-ı kerîm’de onun kalbine meĂ‚len şoyle ilhĂ‚m edildiği bildirilmektedir:
“Musa’nın annesine şoyle ilhĂ‚m ettik: Bu cocuğu (Musa’yı) emzir; sonra oldurulmesinden korktuğun zaman onu suya (Nil Nehrine) bırakıver, boğulmasından korkma, ayrılmasından kederlenme. Cunku biz, muhakkak onu sana geri vereceğiz ve kendisini peygamberlerden yapacağız.” (Kasas sûresi: 7)
Musa aleyhisselamın annesi onu bir sandığın icine koyup Nil Nehrine bıraktı. Nehir uzerinde akıp giderken akıntı onu Firavun’un sarayına doğru surukledi. Firavun’un hanımı Âsiye, sandığı gorerek yakalayıp saraya goturdu. Sandığı acıp icinde nûr topu gibi bir cocuk gorunce onu cĂ‚n u gonulden sevip; “Aman bunu oldurmeyiniz. Belki buyur de işimize yarar, yĂ‚hut onu oğul ediniriz...” dedi. Onu emzirmek icin pekcok sut analar getirtti. Musa aleyhisselam hicbirisinin memesini almadı.
Annesi, cocuğunun Firavun’un sarayına alındığını ve sut annesi arandığını oğrendi. Sut annesi olabileceğini soylemesi icin kızını yĂ‚ni hazret-i Musa’nın kardeşini gonderdi. Kardeşi saraya gidip; “Size bu cocuğu emzirecek, onu guzel yetiştirecek bir hanımı haber vereyim mi?” dedi. Bunun uzerine Musa aleyhisselamın annesini getirttiler. Musa aleyhisselam onun memesini aldı ve bunun uzerine Firavun’un hanımı Âsiye onu sut anneliğine kabûl etti. Boylece kimsenin haberi olmaksızın kendi oğlunu Firavun’un sarayında emzirip buyuttu...
Musa aleyhisselam Firavun’un sarayında buyudukten sonra sarayı terkedip akrabĂ‚sının ve buyuk kardeşi Harun’un yanına gitti. Bir gun gordu ki; İsrailoğullarından biriyle bir Kıbtî kavga ediyor. Hazret-i Musa aralarına girip ayırmak icin Kıbtîyi itip hafifce goğsune vurdu. Kıbtî yere duşup oldu. Hazret-i Musa elinden boyle bir kazĂ‚ cıkmasına uzuldu. Firavun’un şerrinden cekinip, Mısır’dan ayrılarak Medyen’e gitti. Orada peygamber olan Şuayb aleyhisselamla buluşup, on sene Medyen’de kaldı ve Şuayb aleyhisselamın kızıyla evlendi. Daha sonra Mısır’a gitmek uzere Medyen’den ayrıldı.
Tur Dağına geldiği sırada mekĂ‚nsız olarak Allahu teĂ‚lĂ‚ ile konuştu. Kendisine ve kardeşi Harun aleyhisselama peygamberlik verildi. Elindeki asĂ‚nın yılan olması mucizesi ve elini koynuna sokup cıkarınca bembeyaz olup, ışık yayması mucizeleri verildi. Sonra da Kur’Ă‚n-ı kerîm’de meĂ‚len şoyle vahyedildiği bildirilmektedir:
“Bu iki mucize Firavun ve adamlarına karşı Rabbinin iki delîlidir. Doğrusu onlar yoldan cıkmış bir millettir. Firavun’a git, doğrusu o azmıştır.” (Kasas sûresi: 32-33)
Hazret-i Musa Mısır’a varıp, kardeşi Harun aleyhisselam ile goruşup, durumu anlattı. Firavun’a gidip onu dîne dĂ‚vet ettiler. İsrailoğullarını serbest bırakmasını istediler. Firavun ilĂ‚hlık dĂ‚vĂ‚sında bulunarak kabûl etmedi. Bunun uzerine Musa aleyhisselam elindeki asĂ‚sını yere bıraktı. Kocaman bir ejderhĂ‚ olup, hareket etmeye başladı. Elini koynuna sokup cıkardı, eli bembeyaz gorundu. Bu mucize karşısında şaşırıp kalan Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, o sihirbĂ‚zdır dediler. Hazret-i Musa; “Size gelen gerceğe dil mi uzatıyorsunuz. Bu, sihir değildir. Bu, her şeyin yaratıcısı olan Allahu teĂ‚lĂ‚nın verdiği bir mucizesidir.” diyerek onları îmĂ‚na cağırdı. Firavun ve adamları hazret-i Musa’nın sozlerini dinlemediler. Gosterdiği mucizelere inanmayıp, sihirdir diye ısrĂ‚r ettiler. Firavun; “Ey Musa! SihirbĂ‚zlığın ile bizi yurdumuzdan cıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir gostereceğiz. Bir vakit ve yer tĂ‚yin et.” diyerek ulkesindeki butun sihirbĂ‚zları topladı.
Musa aleyhisselam Allahu teĂ‚lĂ‚ya dua ederek, sihirbazlarla karşılaşmayı kabûl etti. Mısır halkı onunde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler. Sihirbazlar ellerindeki ip ve sopaları yere attılar, goz bağcılık ile bir takım yılanlar geziyor gibi gosterdiler. Bu sırada Musa aleyhisselam elindeki asĂ‚sını yere bırakıverdi. Mucize olarak dehşetli ve cevik bir ejderhĂ‚ olup, sihirbazların yere attıkları ve yılan gibi gosterdikleri şeyleri yuttu. Bunu goren sihirbazlar; “Bu mutlaka insan gucunun dışında bir mucizedir.” dediler ve hazret-i Musa’ya îmĂ‚n ettiler. Bu hĂ‚dise karşısında Firavun iyice azgınlaşıp, baskı ve zulmunu arttırdı. Musa aleyhisselama inananları şehit ettirdi. Hazret-i Musa’ya îmĂ‚n etmiş olan kendi hanımı Âsiye’yi de şehit etti.
Firavun ve kavmi kufurde ve imansızlıkta ısrĂ‚r edince, Allahu teĂ‚lĂ‚ onlara ceşitli belĂ‚lar verdi. Once şiddetli bir kuraklık oldu ve cetin bir kıtlığa tutuldular. Sonra su baskını, cekirge, haşarĂ‚t ve kurbağa istilĂ‚sına uğradılar. Başlarına belĂ‚ geldikce hazret-i Musa’ya gidip belĂ‚nın kaldırılmasını ve îmĂ‚n edeceklerini soylediler. Fakat belĂ‚ kalkınca azgınlıklarına devĂ‚m ederek îmĂ‚n etmediler. Tekrar belĂ‚lar başlarına geldi. Buna rağmen îmĂ‚n etmediler. Firavun ve kavmine gonderilen bu belĂ‚lar Kur’Ă‚n-ı kerîm’in A’raf sûresinde bildirilmektedir.
Firavun ve kavmi, Musa aleyhisselamın gosterdiği mucizeler karşısında İsrailoğullarının Mısır’dan gitmelerine izin verdi. Musa aleyhisselam bir vakit tĂ‚yin ederek bir gece vakti butun İsrailoğullarını toplayıp Mısır’dan cıktı. Bunun uzerine Firavun izin verdiğine pişmĂ‚n oldu. DerhĂ‚l askerini toplayıp, peşlerine duştu ve sabaha doğru onlara Kızıldeniz kenarında yetişti. Onlerinde denizi arkalarında duşmanı goren İsrailoğulları endişeye kapıldılar. Bu sırada Allahu teĂ‚lĂ‚ Musa aleyhisselama meĂ‚len;
“AsĂ‚n ile denize vur.” (ŞuarĂ‚ sûresi: 63) diye vahyetti. Hazret-i Musa bu emir uzerine asĂ‚sını denize vurdu. Deniz hemen ikiye ayrıldı her bir tarafı yuksek bir dağ gibiydi. Onlerine cok geniş ve kupkuru on iki tĂ‚ne yol acıldı. On iki sulĂ‚le olan İsrailoğulları bu yollardan yuruyup karşıya gectiler. Firavun, askerleriyle birlikte peşlerine duşup denizde acılan yola dalınca, acılan yol kapanıp sular kavuştu. Firavun, askerleriyle birlikte boğuldu.
Firavun boğulmak uzere iken “inandım” demişse de onun ye’se kapılarak soylediği bu sozu kabul olunmadı. Bu hususta Kur’Ă‚n-ı kerîm’de meĂ‚len şoyle buyrulmaktadır:
“İsrailoğullarını denizden gecirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve duşmanlıkla arkalarına duştuler. Firavun boğulacağı anda, “İsrailoğullarının îmĂ‚n ettiğinden (Allah’tan) başka bir ilĂ‚h olmadığına inandım, artık ben de Muslumanlardanım.” dedi.” (Yunus sûresi: 90) Ancak Allahu teĂ‚lĂ‚ Firavun’un îmĂ‚nını kabul etmedi ve ona CebrĂ‚il aleyhisselam vĂ‚sıtasıyla şoyle hitap buyurdu:
“Şimdi mi inandın daha once baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin.” (Yunus sûresi: 91) “Biz de bugun seni cansız bedeninle denizden yuksek bir yere atacağız ki, arkadan geleceklere bir ibret olasın. Bununla berĂ‚ber doğrusu insanlardan bircok kimseler Ă‚yetlerimizden (ibret verici mucizelerimizden) gĂ‚fildirler.” (Yunus sûresi: 92) Tefsîr Ă‚limlerinden Zemahşerî bu Ă‚yeti şoyle tefsir etmiştir:
“... Seni deniz kenarında bir koşeye atacağız... Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış hĂ‚lde cıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak uzere koruyacağız.”
Firavun’un cesedi bir İngiliz araştırma ekibi tarafından Kızıldeniz kenĂ‚rında kumlar arasında bulunarak İngiltere’ye goturulmuştur. HĂ‚disenin olduğu zamandan bugune kadar uc bin yıl gecmiş olmasına rağmen, Firavun’un vucudu bozulmamış, etleri dokulmemiş, tuyleri kaybolmamış hĂ‚liyle secde eder vaziyette Londra’daki meşhur British Museum’da sergilenmektedir.
Musa aleyhisselam Kızıldeniz’i gectikten sonra, İsrailoğullarını Ken’an diyĂ‚rına doğru goturdu. Yolda putperest bir kavmin yurduna uğradılar. Bu kavim okuz sûretinde yapılmış bir puta tapıyorlardı. Onların bu hĂ‚lini goren İsrailoğulları onlara meyl ettiler. Hazret-i Musa’ya; “YĂ‚ Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap.” dediler. Hazret-i Musa onlara; “Siz cĂ‚hil bir kavimsiniz. Allahu teĂ‚lĂ‚ size nîmet ve kurtuluş verdi. Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n ediniz, şirkten ve putlardan kacınınız...” diye nasîhat etti.
Allahu teĂ‚lĂ‚ Musa aleyhisselama bir kitap indireceğini vĂ‚detmişti. Tûr Dağına cıkması bildirildi. Musa aleyhisselam, kardeşi Harun’u (aleyhisselam) yerine vekil bırakıp, kendisi Tûr Dağına gitti. Kırk gun Tûr Dağında kalıp, ibĂ‚det etti. VĂ‚sıtasız olarak Allahu teĂ‚lĂ‚nın kelĂ‚mını işitti. Bu sırada Tevrat kitĂ‚bı nĂ‚zil oldu.
Musa aleyhisselam Tûr’da iken, SĂ‚mirî adında bir munĂ‚fık İsrailoğullarının ellerindeki altınları topladı. Eriterek bir buzağı heykeli yapıp işte sizin ilĂ‚hınız budur diyerek İsrailoğullarını aldatınca, buzağıya tapmaya başladılar. Harun aleyhisselam her ne kadar nasîhat ettiyse de dinlemeyip, ona karşı cıktılar.
Musa aleyhisselam Tûr’dan donunce, bu hĂ‚le cok gadaplanıp SĂ‚mirî’yi reddetti ve yaptığı buzağı heykelini yakıp denize attı. SĂ‚mirî de insanlardan ayrı ve uzak, vahşî bir şekilde, başkaları ona yaklaşamadığı gibi, o da başkalarına yaklaşamaz hĂ‚lde yaşadı. Bu hĂ‚lde bulunan SĂ‚mirî sahrĂ‚da perişan bir hĂ‚lde helĂ‚k oldu. Harun aleyhisselama bu durumu sorunca; “Nasîhat ettim dinlemediler. Az kaldı beni oldureceklerdi.” dedi. Boylece hazret-i Musa’nın gadabı gecti. Onlara, kendisine Tevrat’ın indirildiğini bildirdi. İsrailoğulları da Tevrat’ta bildirilen hukumlerle amel etmeye başladılar. Putlara tapmaktan vazgectiler. Şirkten kurtulup, Allahu teĂ‚lĂ‚ya îmĂ‚n ve ibĂ‚det ettiler.
İsrailoğulları Tih Sahrasında kaldıkları sırada Musa aleyhisselamın bildirdiklerine uymayıp yine taşkınlık gosterdiler. Musa aleyhisselamdan ceşitli isteklerde bulundular. Allahu teĂ‚lĂ‚ Musa aleyhisselamın duası uzerine, Tîh Sahrasında susuz kalan İsrailoğullarına su ihsĂ‚n etti. Allahu teĂ‚lĂ‚nın emriyle Musa aleyhisselam asĂ‚sını yere vurup, on iki tĂ‚ne pınar fışkırıp İsrailoğulları ictiler. Allahu teĂ‚lĂ‚ onlara “selva” denilen bıldırcın eti ve “men” denilen kudret helvası ihsĂ‚n etti. NihĂ‚yet; “Biz bunları yemekten usandık, bakla, soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz” dediler.
Bu nîmetlere karşı nankorluk yapan İsrailoğulları, Musa aleyhisselamın Ken’an diyĂ‚rında bulunan CebbĂ‚r (zĂ‚lim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul etmediler. Musa aleyhisselama; “Sen ve Rabbin cebbĂ‚rlara karşı gidip savaş edin.” dediler. Musa aleyhisselamın akrabĂ‚larından olan Karun, Musa aleyhisselama karşı iftirĂ‚da bulunduğu icin malları ve servetiyle yerin dibine battı. İsrailoğulları boyle taşkınlıklar gosterdikleri icin Allahu teĂ‚lĂ‚ onları kırk sene muddetle Tîh SahrĂ‚sında kalmakla cezĂ‚landırdı. Kırk sene muddetle Tîh SahrĂ‚sında şaşkın ve perişan bir hĂ‚lde dolaşan İsrailoğulları, perişan hĂ‚lde telef oldular.
NihĂ‚yet aradan epey bir zaman gecip İsrailoğullarının cocukları itĂ‚atkĂ‚r ve savaşacak bir tarzda yetiştiler. Bu sırada Harun aleyhisselam da vefat etti.
Musa aleyhisselam, İsrailoğullarını alıp, Lut Golunun guney tarafına getirdi. Buradan da hareket ederek Uc bin Unk adında zĂ‚lim bir kralın ordusu ile savaş yapıp gĂ‚lip geldiler. Boylece Şeria Nehrinin doğusuna sĂ‚hip oldular. Eriha şehrinin karşısındaki dağa cıktılar. Buradan Ken’an diyĂ‚rı gozukuyordu. Bu sırada yuz yirmi yaşında bulunan Musa aleyhisselam vefat etti.
Musa aleyhisselamın nerede vefat ettiği ve kabrinin nerede olduğu husûsunda muhtelif rivĂ‚yetler vardır. Kudus civĂ‚rında veya Nebû Dağında olduğu bu rivĂ‚yetlerdendir. Hazret-i Musa’nın şerîati (bildirdiği dîni) hazret-i İsa’nın gonderilmesine kadar devĂ‚m etti. İkisi arasında gelen peygamberler hep Musa aleyhisselamın şerîatı ile amel etmekle mukellef oldular. İsrailoğulları daha sonra Tevrat’ı değiştirip hak dinden uzaklaşıp yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlara Yahudiler denilmiştir.
Musa aleyhisselamın mucizeleri:
1. AsĂ‚sının ejderhĂ‚ (buyuk yılan) olması.
2. Yed-i BeydĂ‚: Sağ elini koynuna sokup cıkarınca, guneş gibi parlaması. Bu nûru goren duşmanları kacışırlardı.
3. Kavmiyle Kızıldeniz’in kenarına gelince aasĂ‚sını vurup denizde yol acması.
4. Tîh SahrĂ‚sında kavminin susuz kalıp, su istemeleri uzerine asĂ‚sını bir taşa vurup Benî İsrail’in kabîleleri adedince, on iki pınar akıtması.
5. Firavun ve Kıbtî kavmi İsrailoğullarına zulum ettiği ve Musa aleyhisselama inanmayıp isyĂ‚n ettiklerinde, Allahu teĂ‚lĂ‚ hazret-i Musa’ya tûfĂ‚n mucizesini vermiştir. Cok şiddetli yağmur yağdı. Oyle bir karanlık ve fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı cıkamadı. Ayın ve guneşin ışığı gorunmez oldu. Kıbtîlerin evlerini su bastı. Ayakta durur oldular. Su boğazlarına kadar yukseldi. İsrailoğullarının evlerine ise bir damla su girmedi. Firavun ve Kıbtî kavmi, bu belĂ‚nın kaldırılmasını ve îmĂ‚n edeceklerini soylediler. Kaldırıldı fakat yine îmĂ‚n etmediler ve başka belĂ‚lara dûcĂ‚r oldular.
6. Kıbtî kavminin ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin tavanlarını yiyen cekirge surulerinin istilĂ‚sına uğramaları mucizesi. Bu cekirgeler İsrailoğullarına hic dokunmayıp, Firavun’un kavmi Kıbtîlere musallat olmuştur.
7. Kumnel yĂ‚ni bit ve ekin boceği denen haşeratın Musa aleyhisselamın mucizesi olarak Kıbtî kavmine musallat olması.
8. Kurbağa mucizesi. Kıbtî kavmi her belĂ‚ya tutuldukca, belĂ‚ kaldırıldığında îmĂ‚n edeceklerini soylemelerine rağmen, sozlerinden vazgecmeleri uzerine ust ustune belĂ‚ya tutuldular. Kurbağaların istilĂ‚sına uğramaları da bu şiddetli belĂ‚lardan biridir. Kurbağalar, yiyeceklerine, iceceklerine duşer, kalırdı. Bir soz soylemek isteseler ağızlarını acarken birkac kucuk kurbağa ağızlarından mîdelerine girerdi. Geceleri uzerlerinde toplanan kurbağaların seslerinden uyuyamazlardı. Firavun, bu belĂ‚ kaldırıldığı taktirde, îmĂ‚n edeceğini soylemesine rağmen, belĂ‚ kalkınca yine îmĂ‚n etmedi.
9. Kan belĂ‚sı. Mısır’da bulunan butun sular, Kıbtîlerin kaplarına doldurulurken kan hĂ‚lini alırdı. Boylece susuzluktan cĂ‚resiz kalmışlardı. İsrailoğullarına ise boyle bir şey olmazdı.
10. İsrailoğullarından biri oldurulduğu vakit kimin oldurduğu bilinemeyince, Musa aleyhisselamın duası ile dirilip, kendisini oldureni haber vermiştir.
11. Musa aleyhisselam kavmiyle Tîh Colune geldiği zaman, kavminin yiyeceği kalmadığı icin, Musa aleyhisselama gelerek coluk-cocuğumuzla aclığa dayanamıyoruz, dediklerinde Musa aleyhisselam Allahu teĂ‚lĂ‚ya dua etti. Kudret helvĂ‚sı ve bıldırcın kebabı indi. Her ne zaman isteseler onlerinde hazır olurdu.
12. Hazret-i Musa’nın duası ile kuraklıktan kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hĂ‚lini almıştır.
13. Hazret-i Musa Tîh SahrĂ‚sında bulunan İsrailoğullarının durumunu merak edince bir kurt gelip onların hĂ‚llerini haber vermiştir.
14. Hazret-i Musa’nın duasıyla sarı dikenler altın olmuştur. Malı ve zenginliğiyle gururlanıp isyĂ‚n etmesinden dolayı malı ve mulku ile birlikte yere batırılan KĂ‚run, bu mucize karşısında Ă‚ciz kalıp, hased ederdi.
15. Yolculukta hazret-i Musa’ya uzun mesĂ‚feler kısalır, kısa zamanda cok uzak mesĂ‚feleri katederdi.
Kur’Ă‚n-ı kerîm’de Musa aleyhisselamdan 136 yerde bahsedilmektedir. Hakkında cok hadîs-i şerîf vardır. Yine Kur’Ă‚n-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde Hızır aleyhisselam ile yaptıkları seyĂ‚hat bildirilmektedir. Vahyi tebliğ icin CebrĂ‚il aleyhisselam ona dort yuz kere gelmiştir.
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki:
“Kendimi, peygamberler arasında gordum. Musa aleyhisselam ayakta namaz kılıyordu. Esmerdi, sacları dağınık ve sarkık değildi. ZĂ‚t kabilesinden bir yiğit gibiydi.”
“... Sonra bizi altıncı semĂ‚ya doğru yukseltti. Cibrîl (aleyhisselam) onun kapısını caldı. Kim o! denildi. Cibrîl’dir dedi. Yanındaki kimdir? denildi. Muhammed’dir dedi. O’na “dĂ‚vet” gonderilmiş midir? denildi. Cibrîl O’na “dĂ‚vet”gonderilmiştir dedi. Onun uzerine bize acıldı. Ben orada Musa (aleyhisselam) ile karşılaştım. Bana merhabĂ‚ dedi ve hayır dua eyledi.”
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3779
__________________