Kuzey Afrika’da yetişen buyuk velîlerden. On beşinci asırda yaşamıştır. Kaynaklarda doğum ve vefĂ‚t tĂ‚rihleri ve yerleri bildirilmemektedir. EvliyĂ‚nın buyuklerinden olan Vaglisiyye ve Kasîde-i Burde şĂ‚rihi, pekcok kıymetli eserin sĂ‚hibi AbdurrahmĂ‚n SebbĂ‚g, YahyĂ‚ Îdilî’nin kutub denilen buyuk evliyĂ‚dan olduğunu bildirmiştir. Onun fıkıh ve ahlĂ‚k ilimlerinde yuksek mertebede olduğuna şehĂ‚det etmiştir.
Bir gun bir mescid yapılacaktı. Mescidin kıblesini tĂ‚yin ederken ihtilĂ‚f cıktı. BĂ‚zı insanlar kıblenin bir yonde; bĂ‚zıları da başka yonde olduğunu soylediler. Bunun uzerine YahyĂ‚ Îdilî, kıble tarafında bulunan dağa “Alcal!” diye seslenince, dağ alcaldı ve KĂ‚be-i muazzama gozuktu. Orada bulunanların hepsi, KĂ‚be-i muazzamayı gorduler.
Şeyh Zerrûk, YahyĂ‚ Îdilî’ye cok hurmet ederdi. Cunku bĂ‚tın, tasavvuf ilmini ondan almıştı. Bir gun bir kelimenin harfleri hakkında ihtilĂ‚f edildi. Hemzeli mi, yoksa hemzesiz mi olacak diye YahyĂ‚ Îdilî’ye sordular. O da hemzeli olacak dedi. Şeyh Zerrûk’un icinde az bir şuphe olup, boyle olduğuna tam kanĂ‚at getirememişti. YahyĂ‚ Îdilî, Şeyh Zerrûk’un başını okşayarak; “İşte Levh-i mahfûz, bak!” dedi. Allahu teĂ‚lĂ‚ Zerrûk'un gozunden perdeyi kaldırdı ve Levh-i mahfûzu gordu. Yahya Îdilî’nin buyurduğu gibi idi.
Buyuk Ă‚lim TevĂ‚tî, talebelerinden birini zeytinyağı getirmesi icin YahyĂ‚ Îdilî’ye gonderdi. YahyĂ‚ Îdilî, gelen talebeye bir mikdar zeytinyağı verdi. “Hocanız TevĂ‚tî’nin yanına varıncaya kadar kimseye bir şey soylemeden goturunuz” dedi. Talebe, yolda bĂ‚zı arkadaşlarına rastladı. Onlar o talebeye hĂ‚l hatır sordular. O da YahyĂ‚ Îdilî’nin sozunu unutarak onlarla konuştu. BecĂ‚ye’ye geldiğinde kapların icinde sĂ‚dece zeytin kabukları olduğunu gorduler. Meseleyi hocaları TevĂ‚tî’ye anlattılar. TevĂ‚tî onlara; “Eğer tenbihe uyup, sussaydınız, arkadaşlarınızla yolda konuşmasaydınız boyle olmazdı. Emre muhĂ‚lefet ettiniz, boyle oldu” dedi.
1) Ta’rîf-ul-Halef; s.595
2) İslĂ‚m Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.141
__________________