AbdulkĂ‚dir GeylĂ‚nî hazretlerinin evliyĂ‚lıktaki derecesinin yuksekliğini zamĂ‚nındaki butun evliyĂ‚ kabûl etmişti. Bir gun Bağdad'da sohbet ediyordu. Meclisinde pekcok Ă‚lim ve velî vardı. Bir ara; "İşte şu ayağım her velînin boynu uzerindedir." buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu sozu tasdîk ettiler.
Şeyh Halîfet-ul-Ekber anlatır:
RuyĂ‚mda Resûlullah efendimizi gordum. "YĂ‚ Resûlallah! Şeyh AbdulkĂ‚dir, ayağım butun velîlerin boynu uzerindedir, diyor ne buyurursunuz?" diye sordum. "Doğru soylemiştir. O benim himĂ‚yemde bir kutubdur, bu nasıl olmasın?" buyurdu."
Adiyy bin MusĂ‚fir; "Bu sozu yalnız o soyledi, başkasından duymadım. O bununla kendi zamĂ‚nındaki ferdiyet denilen makĂ‚mını acıklar. Onun gibi hic kimse boyle soylemeğe mezun, izinli değildir." der.
Ahmed Rufaî hazretleri; "O bu sozu mĂ‚nevî emirle soyledi." dedi.
İbn-i Hacer-i AskalĂ‚nî hazretleri de; "Bunun mĂ‚nĂ‚sı, ilerde o kadar kerĂ‚met gosterecektir ki, inĂ‚d eden ve doğru yoldan sapanlardan başkası onu inkĂ‚r etmeyecektir." dedi.
Buyuk Ă‚lim İzzeddîn bin AbdusselĂ‚m; "Şuphesiz o, evliyĂ‚nın sultanı idi." demişti.
Hayat bin Kays hazretleri buyurur ki:
"AbdulkĂ‚dir GeylĂ‚nî bu sozu soyleyince, butun velîlerin kalblerindeki nûrlar arttı. İlimlerinde bereket, hĂ‚llerinde yukseklik goruldu. Cunku onlar istisnĂ‚sız, başlarını onun ayağına doğru uzatmışlardı."
Ebû Medyen Mağribî de; "Evet ben Mağrib'de ona boynunu uzatanlardan biriyim." buyurdu.
AbdulkĂ‚dir GeylĂ‚nî hazretlerinin tasavvuftaki yoluna KĂ‚diriyye tarîkatı denir. Tarîkatının husûsiyeti, dînin emir ve yasaklarına uymak, devamlı zikir, Allahu teĂ‚lĂ‚yı anmak, gonlu Allahu teĂ‚lĂ‚dan başkasından kurtarmaktır. AbdulkĂ‚dir GeylĂ‚nî hazretleri tasavvuf bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu. Peygamber efendimizin bereketiyle sozleri gayet tatlı ve tesirli idi. Kendileri şoyle anlatır:
Hicrî beş yuz yirmi bir senesi Şevval ayının on altısı olan Salı gunu oğleden once, Resûlullah efendimizi ruyĂ‚mda gordum.
"Ey oğlum, nicin konuşmuyorsun?" buyurdu. "Babacığım ben yabancıyım. Bağdad fasîhlerinin yanında nasıl konuşurum?" dedim. "Ağzını ac!" buyurdu. Ağzımı actım. Yedi defĂ‚ mubarek ağzının suyundan ağzıma sactı ve; "İnsanlarla konuş, onları guzel hikmet ve vĂ‚zlar ile Rabbinin yoluna cağır." buyurdu.
Oğle namazını kıldım. Yanımda kalabalık insanlar gordum. Nutkum tutuldu. Ali bin Ebî TĂ‚lib'i gordum. Mecliste benim karşımda ayakta duruyor ve bana;"Ey oğlum nicin konuşmuyorsun?" diyordu. "Babacığım! Nutkum, konuşmam tutuldu, konuşamıyorum." dedim. "Ağzını ac." buyurdu. Actım. Ağzının suyundan ağzıma altı defĂ‚ sactı. "Nicin yediye tamamlamadınız?" dedim. "Resûlullah'a karşı olan edebimden." buyurdu ve gozden kayboldu. Bundan sonra en fasîh bir dille konuşmağa başladım.
Birgun, minberde oturmuş vĂ‚z ediyordu. Birden suratle en son basamağa indi. Ayakta, elini elinin ustune koyarak, mutevĂ‚zi bir şekilde durdu. Bir muddet sonra minbere cıktı. Eski yerine oturdu ve vĂ‚zına devĂ‚m etti. Oradakilerden birisi, ne oldu diye suĂ‚l edince; "Ceddim Resûlullah'ı gordum. Geldi ve minber onunde durdu. HayĂ‚ edip, son basamağa indim. Kalkıp, gitmeye başlayınca, bana yerime oturmamı ve insanlara vĂ‚z etmemi emr etti, dedi.
Kaynak:ismailaga.info
__________________