Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 15: Terbiye Delili


Terbiye Delili

Bir apartmanın en ust katından aşağıya ipler ile inen komandoları gorduğumuzde hayret eder ve alkışlarla onları tebrik ederiz.

Acaba bir orumcek, komandonun yaptığı işten daha mukemmelini yapmıyor mu? Orduğu ipek iplik ile bir cırpıda aşağıya iner ve bir cırpıda yukarıya cıkar. Bir komando asla orumceğin hızına yetişemez, belki de orumceğe ancak bir cırak olabilir. Orumcek avını avlamak icin kendini iplikle ağaca bağlar ve avının ustune atlar. İpliği, hem kendini hem de avını taşıyacak kuvvettedir. Avları ağına yapışırken, o ayağına surduğu bir sıvı ile ağına yapışmaktan kurtulur.

Orumcekte olduğu gibi, şu Âleme dikkat ile baktığımızda goruruz ki: Her bir mahlukun kendine ait bir vazifesi ve kendine mahsus hayat şartları vardır. O mahluk dunyaya gelir gelmez hemen o vazifeyi gormeye başlıyor ve hayat şartlarıyla da tam bir uyum sağlıyor. Âdeta başka bir Âlemde terbiye edilmiş gibi vazifesinde asla şaşırmaz ve bir an bile geri kalmaz. İşte bu hÂl ispat eder ki:

Onları terbiye eden, onlara vazifelerini oğreten ve onları hayat şartlarına muvafık kılan, perde arkasında bir zat vardır. O zatın varlığı kabul edilmeksizin goz onundeki bu terbiyeyi izah etmek, asla mumkun değildir.

Bu hakikati daha iyi kavrayabilmek icin şimdi bir bal arasının terbiyesine bakacağız ve bu terbiyeden Cenab-ı Hakk’ın varlığına pencereler acacağız:

Bal arısı durmadan, dinlenmeden calışır. Gunde 20.000 ciceği ziyaret eder. Omrunde 2.000.000 km’lik bir yolu kat eder. Bu meşakkatli calışmanın neticesi olarak da, bal gibi tatlı bir gıdayı bizlere takdim eder. Şimdi Allah’ı inkÂr eden kişiye soruyoruz:

1- Arıya bal yapmayı kim oğretti? Butun insanlar toplansa bir gramını bile yapamayacağı balı, bu zehirli bocek nasıl yapıyor? Yoksa bizden daha mı akıllı?

2- Arının sadece bal yapmasını bilmesi de kÂfi değildir. Cunku bu faaliyette bal tek başına duşunulmemiştir. Zira bal insana menfaatli olarak yaratılmıştır. O hÂlde balı yapanın insandan haberdar olması ve vucut yapısını bilmesi lazımdır. HÂlbuki arıda boyle bir ilim yoktur. Yoksa arının insanları tanıdığını ve vucut yapılarını bildiğini mi iddia ediyorsun?

3- Balı yapıp insanlara yedirmek; rahmetin, şefkatin ve acımanın bir eseridir. HÂlbuki arının bize karşı ne merhameti ve ne de şefkati vardır. Buna delil ise, fırsatını bulduğunda zehirli iğnesi ile bizi sokmasıdır. Arı bize merhamet etmiyorsa, o hÂlde bize karşı şefkat gosterip merhamet eden ve arıdan balı cıkartan kimdir?

4- Arı, ciceklerin aşılanmasında da buyuk bir vazife ustlenir. Cicek tozlarını bir cicekten başka bir ciceğe taşıyarak uremelerini sağlar. Bir ciceğe konduğunda yapışkan ve sık olan tuylerine cicek tozları bulaşır. Sonra aynı cinsin farklı ferdine konarak cicek tozlarını ona bulaştırır. Bu vazifenin icrasında ise ilginc bir goruntu oluşur.

Şoyle ki: Bal arısı mesela, ilk once bir gul ciceğine konmuşsa, o civardaki diğer gul cicekleri bitinceye kadar başka bir ture konmaz. Bunun sebebi ise şudur: Eğer farklı ciceklere konsaydı, cicek tozları farklı turlere taşınacağından dolayı aşılanma meydana gelmeyecek ve ciceklerin nesli tukenecekti. Şimdi soruyoruz: Acaba bal arıları cicekleri nasıl tanıyor? Ciceklerin neslinin devamı icin bu yorucu seyahati nicin yapıyor? Aşılama vazifesine uygun olan kılları vucuduna kim taktı?

5- Bal arısının kucucuk karnında balı pişirmek ve azaları tahrip etme kabiliyetinde olan zehre bulaştırmamak harika bir fiildir. Akılsız bir bocek boyle harika fiilinin faili olabilir mi?
Şimdi, bal arısının terbiyesinden başka bir sahne ile devam ediyoruz:

Peteklerdeki yavru bal arılarının dunyaya gelebilmesi icin kovandaki sıcaklığın 35 derece olması gerekir. Eğer sıcaklık 30 dereceye duşerse butun yavrular olur. Ya da 40 dereceye cıkarsa bu sefer de ya olum ya da sakatlıklar meydana gelir. Evet, petek sıcaklığı tam 35 derecede olmalıdır.

Peki ama, bu sıcaklık hic duşmez veya artmaz mı? Elbette duşer ve artar. Ama bal arıları bunun da caresini bulmuşlardır. Sıcaklık 30 dereceye duştuğunde peteklerin ustunde titreyerek sıcaklığın 35 dereceye cıkmasını sağlarlar. Âdeta kovan icin bir soba gorevi gorurler. Eğer sıcaklık 40 dereceye yukselmişse bu sefer de kanatlarını cırparak kovanı serinletirler. Bu sefer de bir fan vazifesi gorurler.

Şimdi, bu terbiyeyi tesadufe havale eden kişiye tekrar soruyoruz:

1- Arılar petek sıcaklığının 35 derece olması gerektiğini nereden biliyorlar? Muhtemelen bu satırları okuyuncaya kadar siz bile bilmiyorsunuzdur. Mahlukatın en akıllısı olan insanın bilmediği bir şeyi, bir bocek nereden bilebilir?

2- Haydi biliyorlar diyelim. Peki, sıcaklık duştuğunde petekler uzerinde titreyerek kovanı ısıtma tekniğini nereden oğrenmişler?

3- Ya da sıcaklık yukseldiğinde kanatlarını cırparak kovanı serinletmeyi onlara kim oğretmiş?

4- Hepsinden once, arıların sıcaklığı olcmeleri icin derece*leri mi var? Yoksa -ki yok, cunku biz bugune kadar derece taşıyan bir arı gormedik- sıcaklığı nasıl olcuyorlar?

5- Yavru arıların yaşaması onlar icin nicin bu kadar onemli? Yavru arılarla uğraşacaklarına, nicin bir-iki hafta sonra ayrılacakları dunyadan lezzet almaya calışmıyorlar? Onları vazifeli bir asker gibi calıştıran kim?

Bizler sadece bal arısına ve onda yapılan terbiyeden bir-iki kısma baktık. Bal arısının diğer hususiyetleri hakkında da onlarca sayfa yazılabilir ve yuzlerce soru sorulabilir. Bir tek bal arısındaki terbiye bile izah edilemezken karşımıza ipek boceğinden kuşlara, balıklardan boceklere ve hayvanlardan bitkilere kadar sayısız mahluk ve her birine yapılan farklı terbiyeler cıkıyor.

Acaba hic mumkun mudur ki, boyle yuz binler farklı terbiye, tesadufun işi olsun ya da bu varlıklar kendi kendilerine bu işleri oğrenmiş olsunlar? Aklını kaybetmeyen birisi buna hic imkÂn verebilir mi?
__________________