Sa. Kırgızistan'dan bir kardeşimiz sualinde, Âdem as nicin topraktan yaratılmış, topraktan yaratılmış ne demek diye soruyor.
Not: Aslında bizlerin de hammaddesi topraktır, tabir yerindeyse hepimiz "toprağın cocuklarıyız."
İnsanın topraktan yaratılması, onun bir toprak parcası olması anlamına gelmez. Allah o toprağı suzmuş, ona hayat vermiş, hislerle suslemiştir.
Ekte bazı yazılar sunulmuştur.
Selam ve dua ile.
On ikinci Mektûb
BİRİNCİ SUALİNİZ: Hazret-i Âdem'in (A.S.) Cennet'ten ihracı ve bir kısım benî-Ă‚demin Cehennem'e idhali ne hikmete mebnîdir?
Elcevab: Hikmeti, tavziftir. Oyle bir vazife ile memur edilerek gonderilmiştir ki; butun terakkiyat-ı maneviye-i beşeriyenin ve butun istidadat-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mahiyet-i insaniyenin butun esma-i İlahiyeye bir Ă‚yine-i cĂ‚mia olması, o vazifenin netaicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennet'te kalsaydı; melek gibi makamı sabit kalırdı, istidadat-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki yeknesak makam sahibi olan melaikeler coktur, o tarz ubudiyet icin insana ihtiyac yok. Belki hikmet-i İlahiye, nihayetsiz makamatı kat'edecek olan insanın istidadına muvafık bir dĂ‚r-ı teklifi iktiza ettiği icin, melaikelerin aksine olarak mukteza-yı fıtratları olan malûm gunahla Cennet'ten ihrac edildi. Demek Hazret-i Âdem'in Cennet'ten ihracı, ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi; kuffarın da Cehennem'e idhalleri, haktır ve adalettir.
Onuncu Soz'un Ucuncu İşaretinde denildiği gibi: Cendan, kĂ‚fir az bir omurde bir gunah işlemiş, fakat o gunah icinde nihayetsiz bir cinayet var. Cunki kufur, butun kĂ‚inatı tahkirdir, kıymetlerini tenzil etmektir ve butun masnuatın vahdaniyete şehadetlerini tekzibdir ve mevcudat Ă‚yinelerinde cilveleri gorunen esma-i İlahiyeyi tezyiftir. Onun icin, mevcudatın hakkını kĂ‚firden almak uzere, mevcudatın sultanı olan Kahhar-ı Zulcelal'in kĂ‚firleri ebedî cehenneme atması, ayn-ı hak ve adalettir. Cunki nihayetsiz cinayet, nihayetsiz azabı ister.
Hz. Âdemin yasak ağactan yemesi ve bu dunyaya gonderilmesi kaderin bir cilvesi midir? Melekler insanların yerde fesad cıkaracağını nasıl bildiler?
İlahi kader programı sebep ve neticelere beraber bakar. Yani "falan netice şu sebeple meydana gelecek." Dolayısıyla Hz. Âdemin o ağacın meyvesinden yemesi ve şu dunyaya gonderilmesi Allah tarafından biliniyordu.
Meleklerin bu ifadesinin gectiği ayetin evvelinde Allahın "ben yeryuzunde bir halife kılacağım" dediği ifade edilir.
Meleklerin bu insanın fesat cıkaracağını bilmeleri ise, İşĂ‚rat’ul İ'caz’da şoyle acıklanır:
"Melaike beşerin isyanlarının devam ve istimrarını,
• ya Cenab-ı Hakk'ın i'lĂ‚mıyla bilmişlerdir
• veya Levh-i Mahfuz'a bakıp ondan almışlardır
• veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır."
NOT: Daha evvel bir başka mailde gecen bahislerinde meselemize ışık tutacağı icin ilĂ‚ve ediyoruz.
ﻪﻧﺎﺤﺑﺴ ﻪﻤﺳﺎﺒ
Aziz Kardeşim,
Gecen hafta bir gazeteye akseden Amerika’dan bir haber vardı. Haberde, bir universitede vazife yapan bir profesor vefat etmiş. Arkadaşları ona sevgilerini ispat edebilmek icin cesedini yakmaya karar vermişler. Meseleyi duyan Risale-i Nur’lardan haberdar bir kardeşimiz. Ziyaret ederek, sevgilerini daha iyi bir şekilde gosterebileceklerini soylemiş. Oğretim gorevlileri kardeşimize teklifini sormuşlar. Toprağa vermelerini bu şekilde onun hayatının devamına farklı bir şekilde yardımcı olabileceklerini soylemiş.
Bu hususta nur ustadı Said Nursi Hazretlerinin iki muhteşem yazısını Risale- Nur’dan arz ediyoruz.
Aciz Abdulhamid
NOT: Kırmızı işaretli kısımlar meseleyi iyice acığa kavuşturuyor.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu şĂ‚şaalı baharın ciceklerini temĂ‚şĂ‚ etmek icin arabayla bir iki saat geziyorum. Hic hayatımda gormediğim bir tarzda butun cicekli otlar, Ă‚detin fevkinde bir tarzda buyumuş, cicekler acmış, tebessumkĂ‚rĂ‚ne tesbihat edip, lisan-ı hal ile SĂ‚ni-i ZulcelĂ‚llerinin san'atını takdir edip alkışlıyorlar gibi hakkalyakîn hissettiğimden, hayat-ı dunyeviyeye muştak hissiyatım ve gafil ve tahammulsuz nefsim bu halden istifade ederek, dunyadan nefret ve hastalıklı ve sıkıntılı hayattan usanmak ve berzaha gitmeye ve oradaki yuzde doksan dostlarını gormeye iştiyak cihetinde karar veren kalbime ve fĂ‚nide bĂ‚ki zevk arayan nefsime itiraz geldi.
Birden hissiyata da, damarlara da sirayet eden iman nuru o îtiraza karşı gosterdi ki:
Madem toprak bu kadar cemal ve rahmet ve hayat ve zînetlere maddî cihetinde mazhar olmasından hadsiz bir rahmetin perdesidir ve icine giren hicbir şey başı boş kalmıyor. Elbette butun bu zahirî ve maddî ziynetlerin ve guzelliklerin ve husun ve cemal ve rahmet ve hayatın mĂ‚nevî merkezlerinin ve bir kısım tezgĂ‚hlarının faal bir nev'i, toprak perdesinin altında ve arkasındadır. Elbette bu himayetli annemiz olan toprak altına girmek ve kucağına sığınmak ve o hakikî ve daimî ve mĂ‚nevî cicekleri seyretmek, daha ziyade sevilir ve iştiyaka lĂ‚yıktır, diye o kor hissiyatın ve dunyaperest nefsin itirazını tamamıyla izale ve def etti.
1 1 dunyaperest nefsime de de-dirtti.
Said Nursî
1-İman nurunun her vechesi icin Allah’a hamd olsun.
NOT: Kırmızı işaretli kısımlar meseleyi iyice acığa kavuşturuyor.
İ'lem eyyuhe'l-aziz! Kur'Ă‚n-ı Mucizu'l-Beyan buyuk bir olcude tekrar ettiği ihyĂ‚-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden, kalbime şoyle bir feyiz damlamıştır ki:
Arz, Ă‚lemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yuksek semĂ‚vattan HĂ‚lık-ı SemĂ‚vata daha yakın bir yoldur. Zira, kĂ‚inatta tecellî-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilĂ‚fete ve Hayy-u Kayyûm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su uzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak ustundedir. Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yuksek bir aynadır. Evet, kesif birşeyin aynası ne kadar lĂ‚tif olursa, o nisbette suretini vĂ‚zıh gosterir. Ve nurĂ‚nî ve lĂ‚tif birşeyin de aynası ne kadar kesif olursa, o nisbette esmĂ‚nın cilvelerini cilĂ‚lı gosterir. MeselĂ‚, hava aynasında, yalnız şemsin zayıf bir ziyası gorunur. Su aynasında şems ziyasıyla gorunurse de elvĂ‚n-ı seb'ası gorunmuyor. Fakat toprak aynası, ciceklerinin renkleriyle, şemsin ziyasındaki yedi rengi de gosterir.
1 olan Hadîs-i Şerif, bu sırra işareten şehadet eder. Oyleyse, arkadaş, topraktan ve toprağa inkılĂ‚p etmekten, kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!
1 "Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir."el-Munavî, Feyzu'l-Kadîr, 2:68, hadis no:1348; el-Beyhakî, es-Sunenu'l-KubrĂ‚, 2:110.
__________________