*************

Alıntı:
Merhamet, esirgemek, acımak, zayıf ve fakir insanların haline acı***** yardımda bulunmak ve ince kalpliliktir. Şefkat, acı***** ve esirgeyerek sevmek, icten gelen ve karşılıksız bir sevgidir. Her iki duygu da, tariften cok yaşanan ve hissedilen duygulardır. Cunku, her ikisi de kalple ilgilidir.

Merhamet ve şefkat, Peygamberimizin yuce şahsiyetinin bir aynası gibidir. Onun kadar merhametli, onun kadar şefkatli ve ince ruhlu bir insan yeryuzune gelmemişti.

Cenab-ı Hakkın Sevgili Resulune, kendi ismi olan "Rahim" ve "Rauf" sıfatlarını vermesi, Peygamberimizin ne kadar merhametli ve şefkatli bir kalbe sahip olduğunu gosterir.

Tevbe Sûresinin 128. Âyetinde bu gercek şoyle ifade edilir:

"And olsun ki, size icinizden bir Peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona cok ağır ve guc gelir. Size cok duşkundur. Butun mu'minlere merhametli ve esirgeyicidir."

İslÂmın ilk devirlerinde Muslumanların coğunu fakir, kimsesiz ve koleler teşkil ediyordu. Kureyşliler onları hor gorup aşağılarken, Peygamberimiz onları yanına almış, hak dini onların yardımıyla duyurmaya başlamıştı.

Peygamberimizin kalbine ve engin rahmetine en yakın olanlar, fakir ve kimsesiz insanlardı. Onları devamlı korur, diğerleri ile eşit davranırdı. Bununla da kalmaz; fakirlere, fakirliğin butun ezikliğini ve zilletini unutturacak şekilde yakınlık gosterirdi. Zaten Peygamberimizin aile hayÂtı ve şahsi yaşayışı da onlardan farklı değildi. O hep sade ve basit yaşamayı tercih ederdi. Dualarında da Allah'tan boyle bir hayÂt isterdi.

"Allah'ım, beni fakir yaşat. HayÂttan fakir olarak ayrılayım. Beni mahşerde fakirler arasında hasret" diye dua ediyordu.

Hz. Âişe bunun sebebini sorunca şoyle acıkladı:

"Onlar, Cennete herkesten once girecekler. Ey Âişe, yarım olcek hurma da olsa fakiri boş cevirme. Fakirleri sev, onlara yakın ol ki, kıyamet gununde Allah da sana yakın olsun."

Muşriklerin "Allah'ın lutfuna mazhar olanlar bunlar mı?" diye hakir gorduğu kimseleri Peygamberimiz destekler, ilgi gosterirdi. Onları, diğer insanlardan ustun tuttuğu olurdu.

Bir gun Peygamberimiz otururken bir adam gecti. Yanındakine sordu:

"Bu adamı nasıl bilirsin?"

Şoyle cevap verdi:

"Bu zengin ve etkin birisidir. Ne derse yaparım."

Peygamberimiz bir şey demedi. Az sonra birisi daha gecti. Peygamberimiz aynı soruyu bunun hakkında da sordu ve şu cevabı aldı:

"Bu adam fakir Muslumanlardan birisidir. Ona ne kızımı verir, ne de dediğini yaparım."

Boyle bir sozu hoş karşılamayan Peygamberimiz şoyle buyurdu:

"Dunyanın bir tarafı az once gecen zengin kişilerle doldurulsa, bir tarafına da bu fakir adam konulsa, fakir adam onların hepsinden daha ağır gelir ve onlardan daha hayırlıdır."


__________________