“Yalan” kelimesini ve taşımış olduğu mĂ‚nĂ‚yı duyup da rahatsız olmayan var mıdır? Evet, bazı cirkin sıfatlar, esasında ve hakikat-ı halde herkesi rahatsız eder.
Doğruluğun, istikametin, ahde vefanın zıddı olan yalan, hemen hemen her insanın nefret ettiği kotu bir alışkanlıktır. Bununla birlikte, acaba bazı hallerde yalan soylemek, yalan beyanda bulunmak caiz midir?
Once, bazı sebeplerden dolayı yalana benzeyen beyanda bulunmaya cevaz veren hadis ve rivayetlere ve bu mevzuyla ilgili İslĂ‚m ulemĂ‚sının goruşlerine muracaat edelim:
Buharî ve Muslim Sahih’lerinde şoyle bir hadis zikrederler:
“Halkın arasını duzelten ve bunun icin hayır niyetiyle soz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan soyleyen, yalancı değildir.”1
Yine Muslim, bu hadisin devamında Umm-u Gulsum’den (r.a.) şu meĂ‚lde bir rivayeti de kaydetmektedir:
“İnsanların soylediklerinden hicbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu uc durum mustesna: 1) Harpte, 2) İnsanlarını arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı —ailenin duzeni icin soylediklerinde...”2
KĂ‚mil Miras merhumun, hadis Ă‚limlerinin izahları ışığında bu rivayetlerin şerh ve acıklamasını ozetlersek şunlar soylenebilir:
Hadiste, “insanların arasını bulmak icin yalan soylemek yalancılık değildir” sozunun mĂ‚nĂ‚sı, bu yalanda gunĂ‚h yoktur mĂ‚nĂ‚sındadır. Cunku hadiste yalan, yalan olarak cıkarılmamakta, sadece bu ceşit yalana terettup eden gunahın olmadığı bildirilmektedir. Şuphe yok ki, yalan, gerek arayı duzeltmek icin, gerekse başka bir maksatla soylensin yine mahiyeti itibariyle yalandır.
Yalana uc yerde ruhsat verilmesi hususunda Ă‚limler arasında farklı goruşte olanlar bulunmakta ise de, hadis ulemasının ekserisinin goruşu şu merkezdedir:
Yalanı ve olmayan bir şeyi haber vermek mutlak sûrette yasaklanmıştır. Yalan hususundaki hadisteki musaade ise “tevriye” ve “îhĂ‚m” yoluyla soylenmesi halindedir. Tevriye: Birkac mĂ‚nĂ‚sı olan bir kelimeyi kullanan kimsenin en uzak mĂ‚nĂ‚yı kasdederek soylemesidir. ÎhĂ‚m ise: İki mĂ‚nĂ‚sı olan bir kelimenin en uzak kullanılan mĂ‚nĂ‚sını kasdederek soylemesidir.
Bu iki soz sanatını bu meseleye getirecek olursak şu şekilde misaller verilebilir:
MeselĂ‚ savaş esnasında duşman askerine “Kralınız oldu” denilirken, bununla duşmanın daha onceki krallarından birisi kasdedilmesi gibi.
Yine İslĂ‚mın ve Muslumanların zarara duşebileceği bir halde konuşmak ve fikir beyan etmek icap ettiğinde, doğrudan yalana varmadan dolaylı cumleler kullanmak da bu kabildendir.
Aynı şekilde hanımın ve kızının gonlunu almak isteyen bir insan onlara bir şey vĂ‚dederken, “İnşaallah-Allah dilerse” gibi bir ifade kullanır da, soz verdiği şeyi hemencecik almazsa, bu durumda da yalan soylemiş olmaz. Cunku bu oĂ‚d istikbale mĂ‚tuftur.
Ayrıca birbirine dargın olan iki kişinin arasını bulurken, “falan adam seninicin duĂ‚ ediyor” dese de, bununla o adamın “Allah’ım, butun Musltumanları affet” demiş olduğunu kasdetse, yalan bir beyanda bulunmuş olmaz.3 Dolaysıyla yalansoylemenin mes’uliyetinden kurtularak rahatlar. İmam-ı Beyhakî’nin rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz (a.s.m.) “Tevriyeli, kinĂ‚î ifadelerle yalandan kurtulup rahatlama vardır” buyurarak bu meseleye acıklık getirmişlerdir.4
Ancak, bilhassa gunumuzde her sahada yalana fazla yer verildiğinden, buna meydan acmamak icin bu ceşit meselelerde hassas ve dikkatli davranılmasını isteyen Bediuzzaman şoyle der:
“...Maslahat icin kizb (yalan) ise zaman onu neshetmiştir (hukmunu kaldırmıştır). Maslahat ve zaruret icin bazı Ă‚lim ‘muvakkat’ fetvası vermiş. Bu zamandao fetva verilmez. Cunku o kadar su-i istimal edilmiş ki, yuz zararı icinde bir menfaati olabilir. Onunicin hukum maslahata bina edilmez.
“MeselĂ‚: seferde namazı kasretmenin sebebi meşakkattır. Fakat illet olmaz. Cunku muayyen bir haddi yok. Su-i istimale duşebilir. Belki illet yalnız sefer olabilir.”
YĂ‚ni yolculuk esnasında dort rekĂ‚tlı farz namazları iki kılarak kasretmenin illeti, esas sebebi, “yolculuk”, yolculuğa cıkmaktır. Meşakkat olmasa danamaz kısaltılabilir. Eğer meşakkat gercek sebep olarak gorulurse bu hukmu herkes kendisine gore değiştirip uygulayabilir. “Ben hicbir zorluk cekmedim, oyleyse namazları dort rekĂ‚t kılarım” gibi bir su-i istimale duşebilir. Bunun onune gecmek icin, meşakkat olsa da, olmasa da namaz kasredilir.
Bu misĂ‚lden sonra Ustad, son olarak şu meseleye temas eder:
“Aynen oyle de, maslahat dahi yalan soylemeye illet olamaz. Cunku muayyen bir haddi yok, su-i istimale musait bir bataklıktır. Hukm-u fetva ona bina edilmez. Oyle ise ‘imme’s-sıdk ve imme’s-sukût (ya doğru soylemeli yahut susmalı) Yani yol ikidir, uc değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sukût değildir.”
“Evet, her soylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu soylemek doğru değildir. Bazan zarar verse sukût etmek. Yoksa yalana hic fetva yok.”5
1. Buharî, Sulh: 2; Muslim, Birr: 101.
2. Muslim, A.g.e.
3. Tecrid-i Sarih Tercemesi, 8: 111-112.
4. et-TÂc, 5: 55.
5. Hutbe-i ŞĂ‚miye, s. 43-44.
Kaynak
__________________