
Cumhuriyet donemi yani 1923 sonrası donem, Turkiye ’nin bir hedefinin olduğu donemdir. İnsanlar artık ulus olma bilincinde ve bir devlet kurmanın telaşında tam bir kalkınma işine girmişlerdir o donemde. Bu bakımdan da aslında toplumsal bircok mesele bitmiş artık bir yol cizilmiştir.
Yeni bir devletin kuruluşu dergileri de niceliksel ve niteliksel olarak etkilemiştir. Osmanlı doneminin kimlik buhranından cıkanlar, kendi kimliklerini bulduklarını bilerek ilerlemişlerdir ulus devlet yolunda. Basında artık amac halkı bilgilendirmek değildir, halk zaten bilgilidir; şimdi asıl amac ulkeyi daha iyi bir hale getirmektir.
Yeni kurulan devlette dil, tarih ve kultur alanında devrimler yapmak gerekmiş ve bu devrimler dergiler aracılığıyla yapılmıştır. Kendisi de bir dergi sahibi olan Cemal Sureya, Cumhuriyet sonrası dergicilik anlayışını şu şekilde değerlendirmektedir:
“Son elli yılın dergilerine cok tepeden bakıldığında edebiyat sorunlarının altında bir Turk duşuncesinin ne olması gerektiğinin yoklandığı, uygarlık sorununun ele alınmak istendiği gorulur. Edebiyat kavramlarının yanı sıra 1930'lara kadar tarih terimleriyle, 1940'lara kadar felsefe terimleriyle konuşulmaktadır; 1950'lerden sonra toplumbilim terimleri, 1960'tan sonra da ekonomi terimleri one gelecektir. Nazım Hikmet ’in cıkışından sonra edebiyat dergilerinde toplumun maddi değerleri onem kazanmış, ozdekci, toplumcu bir akım Resimli Ay ’dan gunumuze dek surmuştur. Genel bir duşunce akımı niteliğindedir bu. Koktenci, marx ’cı yayın organlarının dışındaki edebiyat dergilerini de az ya da cok, gizli ya da acık, bilincli ya da bilincsiz kavramaktadır. Son kırk yılda edebiyatımızı goturmuş olan hemen butun edebiyat dergileri, kimi zaman silik, kimi zaman belirsizmiş gibi de olsa, genellikle, toplum değerlerini savunmuşlar, eşitlikten, ozgurlukten yana olmuşlardır. Elli yıllık evre icinde cıkmış 300 dergiden 270 kadarının ilerici planda yer alması da bu gerceğin onemli kanıtıdır.” (Cemal Sureya, Politika, İstanbul, Adam Yayınları, 1976)
Genel bakışta dergilerimiz insancıldır…
Cumhuriyet sonrası doneme baktığımız ilk 10 yıl dergicilik faaliyetlerinin arttığını goruyoruz. Ozellikle bilimin halkla yapılması bu durumu en cok etkileyen unsurlardan birisi: Orneğin Osmanlı Turkcesinden ulusal dile gecişte TDK, kelimeler icin yapacağı değişim icin dergilere ilan vermiş, okuyuculardan oneri almış ve bircok kelime de bu okuyucu tavsiyesi ile dilimize girmiştir. Bu ve bunun gibi faaliyetler, dergiciliği onemli kılmıştır 1923 ’lu yıllarda…
Cumhuriyetimizin onuncu yılında insanların kafasında “Biz ne yaptık” sorusu uyanmış ve bu aşamada yine basından , dergiden yardım alınmıştır. 1938 yılında cıkan İnsan dergisinden şu cumleyi duyuyoruz “ Bu gun, hakiki manada Ronesans yapıyoruz.”
1940 ’a kadar suren bu guzel hava 1940 yılında karamsarlığa bırakmıştır yerini. Ataturk ’un kaybı, II. Dunya Savaşı ve savaşın getirileri Turk insanını da etkilemiş, Nihilizm etrafı sarmıştır. Lakin buna rağmen dergilerimizde umut dolu bir insancıllık goze carpıyor. Yine de dergilerimiz, toplumcu ozlemler icinde var olan duzenin devrilmeden değişmesini istemektedirler. Sanılmasın ki bu dergiler bir ideolojiye bağlıdır; hayır değillerdir. O donemde yenilikcilik sanatın olmazsa olmazsı sayılmış ve bu yuzden de insanlar mucadele etmişlerdir. Bu donemin onemli dergileri şunlardır:
Yucel
Varlık
Yaradılış
Oluş
İnsan
Yeditepe
Yeni Ufuklar
Yaprak
Secilmiş HikÂyeler
Dost
Yeni Dergi
Papirus
Soyut
Yapraklar
Şiir Sanatı
Atac
Mavi
Doğu ve Batı
Kaynak
Yukarıda sayılan dergiler, edebiyat hayatımıza ayrı ayrı yon vermiş dergilerdir. Her biri, bir fikri savunan ve Osmanlı donemindeki dergicilikle alakası olmayan gercek bir dergicilik anlayışıyla hazırlanmıştır. Şimdi bu dergilere yakından bakalım:
Turkiye ’deki siyasal yapı ve dergi ilişkisi
Maalesef Turkiye ’de bir sağ – sol ayrışması hukum suruyordu ve maalesef de insanlar bolunmeye oldukca meyilliler. Bu durum da yeni bir edebiyat anlayışını niteliyor ve dergiler de bu ortama en uygun yayın organları olarak goruluyor.
Ulu Onder Mustafa Kemal Ataturk ’un olumune kadar Turkiye ’de bir milliyetcilik, ulusalcılık egemendi. Turkiye, daha yeni olan Turk devrimlerine alışmaya calışıyordu ve bu durum buyuk bir coşku ile karşılanıyordu. Bu coşku, DergÂh dergisinden başlayarak Anayurt gibi dergilerde de surmuştur. Bu dergilerdeki millet sevgisi Atsız Mecmua ’da ve Orhon dergilerinde de devam eder. Yalnız bu donem edebiyat dergilerinde bir ikilem gorulur : Irkcılar ve Mukaddesatcılar…
Ağac dergisi insanların kutsi duygularına hitap ederken Kultur Haftası laik bir acıyla bakıyor. Cınaraltı ise yeni edebiyatcıları tavsiye eden Cemal Sureya deyimiyle “yeni edebiyatı yadsımaktan doğan şoven bir gelenekciliğe kaya(n)” bir tavır takınıyor. Yani bir yanda İslamî duygu ile hareket etmeyen Turkculer, bir yanda dinî oğeleri onde tutan kutsalcılar bir yanda da yeniye karşı olanlar vardı 1930 sonrasındaki dergicilikte.
1940 – 50 yılları arasında durum biraz daha duruldu. Bu donemde aydınlar ve edebiyatcılar daha cok halka yonelmeye başladı ve edebiyat dergilerine halk edebiyatı damgasını vurdu. Bu donemde Şadırvan, bahsedilen duruma uygun yayınlar yapıyordu.
1950 sonrası halk edebiyatı fırtınası dindi ve 50 sonrası cıkan Hisar, Cağrı gibi dergiler suya sabuna dokunmadan yaşamak istediler. Pek bir ideolojiye sığınmadılar. Hatta bu dergiler, sanatta gelenekselciliği savundular ama bir sure sonra onu da bıraktılar.
Cemal Sureya ’ya gore 50 ’li yıllarda “Edebiyat kavgasını yenilikciler, yayın hayatındaki entelektuel kavgayı ilericiler kazanmışlardır.” Bu donemlerde sağ edebiyatı durulmuştur. Sağ, yeniden dergilerde boy gostermek icin 1960 ’lı yılları bekleyecektir.
1950 yıllarda sağ edebiyat…
Sağ kanatta yukarıda bahsettiğimiz Hisar, Cağrı gibi dergiler, salt edebiyat yapıyorlardı. Bu edebiyat dışında sağ dergi olarak sayabileceğimiz dergilerde, siyaset, ideoloji ve politika daha ağır basmaktaydı. Bu dergiler, sanat dergisinden ziyade siyasi icerikli dergi olarak sayılabilir.
Sağ tarafın bir diğer yonu de İslamiyet duygusudur. Diriliş dergisinde olduğu gibi bazı sağ kesimler, ideoloji ve İslamiyet ’i birleştiren bir edebiyat yaratmışlardır. Yine Cemal Sureya, bu tarafın duşuncesini yansıtan dergileri şu şekilde değerlendiriyor : “Hisar ’ı, Cınaraltı ’nın, Diriliş ’i Buyuk Doğu ’nun, Cağrı ’yı Şadırvan ’ın cocukları olarak nitelemek mumkun. Edebiyat dergisini de Diriliş ’in kucuk kardeşi olarak goruyorum. Kubbealtı ise yalnız tepkileriyle varoluşu ve genclere dayanmayışı ile gunumuzde ilginc bir bicimde beliriyor: Yirminci yuzyılda Napolyuncu bir kulup havası var onda.”
Sol ideolojideki dergicilik anlayışı…
Soldaki dergicilik anlayışı sağ kesime gore daha aktifti. Resimli Ay, Yuruyuş, Adımlar, Yurt ve Dunya, Ant, Yeryuzu, Beraber, Yaprak, Eylem gibi dergiler sol kesimdeki aktif dergilerdi. Bu dergilerde genelde siyasal baskıya karşı genc kesimin duyduğu ofke vardı. Bu bakımdan toplumsal bir yapı diyebiliriz bu dergideki oluşuma. Ayrıca siyasi isteklerin sanatla birleşmesi de sol edebiyat adı altında bir edebiyat kolu oluşturmuştur.
Onlara gore sanatcı elbette gercekci olacaktır ancak bu gerceklilik yeterli değildir. Gercekci olmak toplum mimarisinin sadece alt basamağıdır. Bu kesimdeki insanlar, sadece gercekleri gormeyi değil gercekleri inşa etmeyi de istediler. Hatta bu amaca Yuruyuş dergisi “ruh muhendisi” demektedir.
Bu zamanlarda sorunlara cozum bulmanın farklı yolları bulunmuştu. Yine bu donem dergilerinden olan Adımlar ’da koyu bir insancıllık var. İnsancıl felsefenin toplumun maddi ve manevi temellerine konumlandırılması hedeflenir dergide. Kultur ve sanat calışmalarının toplumsala indirgenmesi hedeflenir. Bir nevi birlik mesajıdır bu.
1960 ’lardan sonra bu bakış acısı biraz karardı diyebiliriz. Toplumdaki bu birlik olmama, insanları sevmeme sorunu toplumsal sınıflandırmaya dayandırıldı. Bu da onları “devrimci” kıyılarına itti. Artık toplumsal gercekci değil devrimci genclik ile karşılaştık bu donemde. Aslında belki de 1960 ’larda da gundeme getirilmek istenen bir durumdu bu devrimcilik ama sadece zamanının gelmesi bekleniyordu; cunku sanki birisinin bunu acıklaması bekleniyormuş gibi ard arda dergiler cıkmaya başladı devrimcilikle alakalı: Yeni Gercek, Halkın Dostları, Yeni Adımlar, Militan, Yarına Doğru…
Cemal Sureya ise bu cercevede kendi doneminden onceki 50 yılı şu şekilde değerlendiriyor : “Dunyanın değiştirilmesi ozlemi yanında kuşak kavgası, Dil devrimi, halka yoneliş, Batılılaşma ve uygarlık sorunları, elli yılın dergilerinde ortak konular olarak goruluyor.”
Kac dergi var…
1850 ’deki ilk dergiden itibaren, gunumuze kadar tam olarak kac adet dergi cıkarıldığı ve bu dergiler hakkındaki gruplandırmanın ne kadar bilimsel olduğu tartışma konusudur. Yukarıdaki fikrini aldığım Cemal Sureya, bir dergici ve aynı zamanda aydın gozunden Turk yayımlarını değerlendirmiştir ama bu değerlendirme de 50 yıllık sınırlı bir değerlendirmedir. Atilla Ozkırımlı ’ya gore “İlk tıp dergisinin cıkarılışından gunumuze kadar Osmanlı sınırları icinde ve Cumhuriyetten sonra kac dergi yayımlandığı saptanabilmiş değildir. Meşrutiyet yıllarıyla ilgili sayılar salt dergileri değil gazeteleri de kapsamaktadır. Ayrıca bu dergilerin coğu edebiyat dışı dergilerdir. Gununuzde de belediyelerin, kamu kuruluşlarının, ceşitli meslek gruplarının dergiler cıkardıkları duşunulurse eldeki sayıların edebiyat dergilerini belirlemediği acıktır.”
Şimdi bu durumda edebiyat dergileri hakkında peşin hukumlerde bulunmak ne kadar doğrudur? 1960 sonrası dergiler edebiyatımıza katkıda bulunmamışlar mıdır?
Orneğin Koy Enstituleri ’nin kurulması ile 1945 yılı itibariyle aynı adlı bir dergi de cıkmıştır. Bu dergide aslında bu okulların ne yaptıkları ile ilgili haberler verilirken aynı zamanda bir koy edebiyatını da oluşturmuşlardır. Hatta bu edebiyat dergi dışına cıkarak romanlara da konu olmuştur. Şuan edebiyat tarihinde Koy Edebiyatı adında bircok roman, hikaye, şiir bulunmaktadır.
Edebiyatımızın yalnız cınarı Nazım Hikmet de dergicilikte onemli bir role sahiptir. Onun şiirlerinin Yon dergisinde yasal olmayan yollarla yayımlanması toplumcu edebiyatın ortaya cıkmasını sağlamıştır. Bugun dahi toplumcu edebiyat dendiğinde akla ilk gelen isimdir Nazım Hikmet…
40 – 50 – 60 ’lı yıllarda, edebiyat dergilerinden ziyade siyasal icerikli dergiler olmuş olsa da ya da bu dergilerde kulturel sorunlar konuşulmuş olsa da yine de bu dergilerde edebiyata yer verilmesi, duşuncelerin edebî bir dille ifade edilmesi Turk edebiyatının gelişmesine katkı sağlamıştır.
Yeni bir devletin kuruluşu dergileri de niceliksel ve niteliksel olarak etkilemiştir. Osmanlı doneminin kimlik buhranından cıkanlar, kendi kimliklerini bulduklarını bilerek ilerlemişlerdir ulus devlet yolunda. Basında artık amac halkı bilgilendirmek değildir, halk zaten bilgilidir; şimdi asıl amac ulkeyi daha iyi bir hale getirmektir.
Yeni kurulan devlette dil, tarih ve kultur alanında devrimler yapmak gerekmiş ve bu devrimler dergiler aracılığıyla yapılmıştır. Kendisi de bir dergi sahibi olan Cemal Sureya, Cumhuriyet sonrası dergicilik anlayışını şu şekilde değerlendirmektedir:
“Son elli yılın dergilerine cok tepeden bakıldığında edebiyat sorunlarının altında bir Turk duşuncesinin ne olması gerektiğinin yoklandığı, uygarlık sorununun ele alınmak istendiği gorulur. Edebiyat kavramlarının yanı sıra 1930'lara kadar tarih terimleriyle, 1940'lara kadar felsefe terimleriyle konuşulmaktadır; 1950'lerden sonra toplumbilim terimleri, 1960'tan sonra da ekonomi terimleri one gelecektir. Nazım Hikmet ’in cıkışından sonra edebiyat dergilerinde toplumun maddi değerleri onem kazanmış, ozdekci, toplumcu bir akım Resimli Ay ’dan gunumuze dek surmuştur. Genel bir duşunce akımı niteliğindedir bu. Koktenci, marx ’cı yayın organlarının dışındaki edebiyat dergilerini de az ya da cok, gizli ya da acık, bilincli ya da bilincsiz kavramaktadır. Son kırk yılda edebiyatımızı goturmuş olan hemen butun edebiyat dergileri, kimi zaman silik, kimi zaman belirsizmiş gibi de olsa, genellikle, toplum değerlerini savunmuşlar, eşitlikten, ozgurlukten yana olmuşlardır. Elli yıllık evre icinde cıkmış 300 dergiden 270 kadarının ilerici planda yer alması da bu gerceğin onemli kanıtıdır.” (Cemal Sureya, Politika, İstanbul, Adam Yayınları, 1976)
Genel bakışta dergilerimiz insancıldır…
Cumhuriyet sonrası doneme baktığımız ilk 10 yıl dergicilik faaliyetlerinin arttığını goruyoruz. Ozellikle bilimin halkla yapılması bu durumu en cok etkileyen unsurlardan birisi: Orneğin Osmanlı Turkcesinden ulusal dile gecişte TDK, kelimeler icin yapacağı değişim icin dergilere ilan vermiş, okuyuculardan oneri almış ve bircok kelime de bu okuyucu tavsiyesi ile dilimize girmiştir. Bu ve bunun gibi faaliyetler, dergiciliği onemli kılmıştır 1923 ’lu yıllarda…
Cumhuriyetimizin onuncu yılında insanların kafasında “Biz ne yaptık” sorusu uyanmış ve bu aşamada yine basından , dergiden yardım alınmıştır. 1938 yılında cıkan İnsan dergisinden şu cumleyi duyuyoruz “ Bu gun, hakiki manada Ronesans yapıyoruz.”
1940 ’a kadar suren bu guzel hava 1940 yılında karamsarlığa bırakmıştır yerini. Ataturk ’un kaybı, II. Dunya Savaşı ve savaşın getirileri Turk insanını da etkilemiş, Nihilizm etrafı sarmıştır. Lakin buna rağmen dergilerimizde umut dolu bir insancıllık goze carpıyor. Yine de dergilerimiz, toplumcu ozlemler icinde var olan duzenin devrilmeden değişmesini istemektedirler. Sanılmasın ki bu dergiler bir ideolojiye bağlıdır; hayır değillerdir. O donemde yenilikcilik sanatın olmazsa olmazsı sayılmış ve bu yuzden de insanlar mucadele etmişlerdir. Bu donemin onemli dergileri şunlardır:
Yucel
Varlık
Yaradılış
Oluş
İnsan
Yeditepe
Yeni Ufuklar
Yaprak
Secilmiş HikÂyeler
Dost
Yeni Dergi
Papirus
Soyut
Yapraklar
Şiir Sanatı
Atac
Mavi
Doğu ve Batı
Kaynak
Yukarıda sayılan dergiler, edebiyat hayatımıza ayrı ayrı yon vermiş dergilerdir. Her biri, bir fikri savunan ve Osmanlı donemindeki dergicilikle alakası olmayan gercek bir dergicilik anlayışıyla hazırlanmıştır. Şimdi bu dergilere yakından bakalım:
Turkiye ’deki siyasal yapı ve dergi ilişkisi
Maalesef Turkiye ’de bir sağ – sol ayrışması hukum suruyordu ve maalesef de insanlar bolunmeye oldukca meyilliler. Bu durum da yeni bir edebiyat anlayışını niteliyor ve dergiler de bu ortama en uygun yayın organları olarak goruluyor.
Ulu Onder Mustafa Kemal Ataturk ’un olumune kadar Turkiye ’de bir milliyetcilik, ulusalcılık egemendi. Turkiye, daha yeni olan Turk devrimlerine alışmaya calışıyordu ve bu durum buyuk bir coşku ile karşılanıyordu. Bu coşku, DergÂh dergisinden başlayarak Anayurt gibi dergilerde de surmuştur. Bu dergilerdeki millet sevgisi Atsız Mecmua ’da ve Orhon dergilerinde de devam eder. Yalnız bu donem edebiyat dergilerinde bir ikilem gorulur : Irkcılar ve Mukaddesatcılar…
Ağac dergisi insanların kutsi duygularına hitap ederken Kultur Haftası laik bir acıyla bakıyor. Cınaraltı ise yeni edebiyatcıları tavsiye eden Cemal Sureya deyimiyle “yeni edebiyatı yadsımaktan doğan şoven bir gelenekciliğe kaya(n)” bir tavır takınıyor. Yani bir yanda İslamî duygu ile hareket etmeyen Turkculer, bir yanda dinî oğeleri onde tutan kutsalcılar bir yanda da yeniye karşı olanlar vardı 1930 sonrasındaki dergicilikte.
1940 – 50 yılları arasında durum biraz daha duruldu. Bu donemde aydınlar ve edebiyatcılar daha cok halka yonelmeye başladı ve edebiyat dergilerine halk edebiyatı damgasını vurdu. Bu donemde Şadırvan, bahsedilen duruma uygun yayınlar yapıyordu.
1950 sonrası halk edebiyatı fırtınası dindi ve 50 sonrası cıkan Hisar, Cağrı gibi dergiler suya sabuna dokunmadan yaşamak istediler. Pek bir ideolojiye sığınmadılar. Hatta bu dergiler, sanatta gelenekselciliği savundular ama bir sure sonra onu da bıraktılar.
Cemal Sureya ’ya gore 50 ’li yıllarda “Edebiyat kavgasını yenilikciler, yayın hayatındaki entelektuel kavgayı ilericiler kazanmışlardır.” Bu donemlerde sağ edebiyatı durulmuştur. Sağ, yeniden dergilerde boy gostermek icin 1960 ’lı yılları bekleyecektir.
1950 yıllarda sağ edebiyat…
Sağ kanatta yukarıda bahsettiğimiz Hisar, Cağrı gibi dergiler, salt edebiyat yapıyorlardı. Bu edebiyat dışında sağ dergi olarak sayabileceğimiz dergilerde, siyaset, ideoloji ve politika daha ağır basmaktaydı. Bu dergiler, sanat dergisinden ziyade siyasi icerikli dergi olarak sayılabilir.
Sağ tarafın bir diğer yonu de İslamiyet duygusudur. Diriliş dergisinde olduğu gibi bazı sağ kesimler, ideoloji ve İslamiyet ’i birleştiren bir edebiyat yaratmışlardır. Yine Cemal Sureya, bu tarafın duşuncesini yansıtan dergileri şu şekilde değerlendiriyor : “Hisar ’ı, Cınaraltı ’nın, Diriliş ’i Buyuk Doğu ’nun, Cağrı ’yı Şadırvan ’ın cocukları olarak nitelemek mumkun. Edebiyat dergisini de Diriliş ’in kucuk kardeşi olarak goruyorum. Kubbealtı ise yalnız tepkileriyle varoluşu ve genclere dayanmayışı ile gunumuzde ilginc bir bicimde beliriyor: Yirminci yuzyılda Napolyuncu bir kulup havası var onda.”
Sol ideolojideki dergicilik anlayışı…
Soldaki dergicilik anlayışı sağ kesime gore daha aktifti. Resimli Ay, Yuruyuş, Adımlar, Yurt ve Dunya, Ant, Yeryuzu, Beraber, Yaprak, Eylem gibi dergiler sol kesimdeki aktif dergilerdi. Bu dergilerde genelde siyasal baskıya karşı genc kesimin duyduğu ofke vardı. Bu bakımdan toplumsal bir yapı diyebiliriz bu dergideki oluşuma. Ayrıca siyasi isteklerin sanatla birleşmesi de sol edebiyat adı altında bir edebiyat kolu oluşturmuştur.
Onlara gore sanatcı elbette gercekci olacaktır ancak bu gerceklilik yeterli değildir. Gercekci olmak toplum mimarisinin sadece alt basamağıdır. Bu kesimdeki insanlar, sadece gercekleri gormeyi değil gercekleri inşa etmeyi de istediler. Hatta bu amaca Yuruyuş dergisi “ruh muhendisi” demektedir.
Bu zamanlarda sorunlara cozum bulmanın farklı yolları bulunmuştu. Yine bu donem dergilerinden olan Adımlar ’da koyu bir insancıllık var. İnsancıl felsefenin toplumun maddi ve manevi temellerine konumlandırılması hedeflenir dergide. Kultur ve sanat calışmalarının toplumsala indirgenmesi hedeflenir. Bir nevi birlik mesajıdır bu.
1960 ’lardan sonra bu bakış acısı biraz karardı diyebiliriz. Toplumdaki bu birlik olmama, insanları sevmeme sorunu toplumsal sınıflandırmaya dayandırıldı. Bu da onları “devrimci” kıyılarına itti. Artık toplumsal gercekci değil devrimci genclik ile karşılaştık bu donemde. Aslında belki de 1960 ’larda da gundeme getirilmek istenen bir durumdu bu devrimcilik ama sadece zamanının gelmesi bekleniyordu; cunku sanki birisinin bunu acıklaması bekleniyormuş gibi ard arda dergiler cıkmaya başladı devrimcilikle alakalı: Yeni Gercek, Halkın Dostları, Yeni Adımlar, Militan, Yarına Doğru…
Cemal Sureya ise bu cercevede kendi doneminden onceki 50 yılı şu şekilde değerlendiriyor : “Dunyanın değiştirilmesi ozlemi yanında kuşak kavgası, Dil devrimi, halka yoneliş, Batılılaşma ve uygarlık sorunları, elli yılın dergilerinde ortak konular olarak goruluyor.”
Kac dergi var…
1850 ’deki ilk dergiden itibaren, gunumuze kadar tam olarak kac adet dergi cıkarıldığı ve bu dergiler hakkındaki gruplandırmanın ne kadar bilimsel olduğu tartışma konusudur. Yukarıdaki fikrini aldığım Cemal Sureya, bir dergici ve aynı zamanda aydın gozunden Turk yayımlarını değerlendirmiştir ama bu değerlendirme de 50 yıllık sınırlı bir değerlendirmedir. Atilla Ozkırımlı ’ya gore “İlk tıp dergisinin cıkarılışından gunumuze kadar Osmanlı sınırları icinde ve Cumhuriyetten sonra kac dergi yayımlandığı saptanabilmiş değildir. Meşrutiyet yıllarıyla ilgili sayılar salt dergileri değil gazeteleri de kapsamaktadır. Ayrıca bu dergilerin coğu edebiyat dışı dergilerdir. Gununuzde de belediyelerin, kamu kuruluşlarının, ceşitli meslek gruplarının dergiler cıkardıkları duşunulurse eldeki sayıların edebiyat dergilerini belirlemediği acıktır.”
Şimdi bu durumda edebiyat dergileri hakkında peşin hukumlerde bulunmak ne kadar doğrudur? 1960 sonrası dergiler edebiyatımıza katkıda bulunmamışlar mıdır?
Orneğin Koy Enstituleri ’nin kurulması ile 1945 yılı itibariyle aynı adlı bir dergi de cıkmıştır. Bu dergide aslında bu okulların ne yaptıkları ile ilgili haberler verilirken aynı zamanda bir koy edebiyatını da oluşturmuşlardır. Hatta bu edebiyat dergi dışına cıkarak romanlara da konu olmuştur. Şuan edebiyat tarihinde Koy Edebiyatı adında bircok roman, hikaye, şiir bulunmaktadır.
Edebiyatımızın yalnız cınarı Nazım Hikmet de dergicilikte onemli bir role sahiptir. Onun şiirlerinin Yon dergisinde yasal olmayan yollarla yayımlanması toplumcu edebiyatın ortaya cıkmasını sağlamıştır. Bugun dahi toplumcu edebiyat dendiğinde akla ilk gelen isimdir Nazım Hikmet…
40 – 50 – 60 ’lı yıllarda, edebiyat dergilerinden ziyade siyasal icerikli dergiler olmuş olsa da ya da bu dergilerde kulturel sorunlar konuşulmuş olsa da yine de bu dergilerde edebiyata yer verilmesi, duşuncelerin edebî bir dille ifade edilmesi Turk edebiyatının gelişmesine katkı sağlamıştır.