
Bir yerden başka bir yere intikale hicret ve sefer deniyorsa da asıl hicret; Allah ve Rasûlunun rıza ve sevgisini kazanmak, hakkı tebliğ etmek, şerri engellemek, tevhid bayrağını dalgalandırmak icin maldan, mulkten, hatta candan, evlad-u ıyalden vazgecerek yola cıkmaktır.Hicret sozlukte; terk etmek, ayrılmak anlamına gelir. Genelde Musluman olmayan ulkeden İslam ulkesine gocu, ozelde ise, Hz. Peygamber ve ashabının Mekke ’den Medine ’ye gocunu ifade eder. Hicret edene Muhacir denir.
ALLAH ONLARDAN, ONLAR ALLAH'TAN RAZI OLDU
Hicret, inancın en canlı gostergesidir, bir bakıma cihad sayılır. İman, hicret ve cihat Kur ’an-ı Kerim ’de beş yerde peş peşe zikredilmiştir. (Bakara, 118; Enfal, 72, 74, 75; Tevbe, 20)
Muhacirlerin ve onlara kucak acan Ensar ’ın, Allah katında ozel ve onemli bir yeri vardır. Yuce Mevla bu hususu şoyle belirtiyor: “İslam ’a ilk once giren muhacirlerle Ensar ’dan ve guzelce onlara tabi olanlardan Allah razı olmuştur, onlar da Allah ’tan razı olmuşlardır. Allah onlar icin tabanından ırmaklar akan ve icinde daimi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte buyuk kurtuluş budur.” (Tevbe, 100)
Mekke muşriklerinin eziyetlerine dayanamayan Muslumanlara, dinlerini daha rahat yaşayabilmeleri icin Habeşistan ’a hicret izni verildi. Oraya ilk hicret edenlerin sayısı on beş idi. İkinci hicret kafilesinde yetmişten fazla erkek ve hanım vardı. Habeşistan ’da Muslumanlar husn-u kabul gormuştu. Onlara kucak acan NecÂşî bilÂhare Musluman olmuş, Rasûlullah onun gıyabi cenaze namazını kıldırmıştır.
Mekke ’de şartalar iyice ağırlaşıp cekilmez olunca Medine-i Munevvere ’ye hicret izni cıktı. Akabe biatları ve Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından gonderilen muallimler sayesinde Medine ’de İslami bir vasat oluşmuştu. Miladi 622 yılında Rasûlullah ’ın hicretiyle de tebliğ, cihad ve muesseseleşme fiilen Medine ’ye intikal etmişti. Bilhassa Hudeybiye musalahasından sonra Medine ’de oluşan gucle Mekke fethedilmiş, onceleri gucu yetenlere Mekke ’den Medine ’ye hicret farz iken, fetihten sonra bu farziyet kalkmıştır.
HİCRET ETMENİN ŞARTLARI
Bir ulkede hicretten onceki Mekke şartları cereyan ediyorsa gucu yetenlerin, dinlerini daha rahat yaşayabilecekleri başka yerlere hicretleri farzdır. Caresiz olanlar haric hasreti goze alamayanların ileri surdukleri mazeretler melekler tarafından kabul gormemiş: “Alah ’ın arzı (yeryuzu) geniş değil miydi? Oralara hicret etseydiniz” (Nisa, 97) şeklinde kınanmışlardır. Ayrıca hicret edenlere af ve bol rızık vadedilmiştir. “Kim Allah yolunda hicret ederse yeryuzunde bir cok bolluk ve genişlik bulur. Kim de Allah ’a ve peygamberine hicret ederek evinden cıkar, sonra da ona olum gelirse şuphesiz onun mukafatı Allah ’a aittir. Allah cok bağışlayıcı, cok merhamet edicidir.” (Nisa, 100)
Kurtubî tefsirinde belirtildiğine gore (5/349-351) bir yerden başka bir yere goc iki sebeple olur. Birincisi: Kotuluk ve tehlikeden kacış. İkincisi: Dini veya dunyevi bir kazanca kavuşma.
HİCRET 6 KISIMDIRBirinci manada hicret altı kısımdır:
1- DÂr-ı harpten DÂr-ı İslam ’a goc:Bu şekilde hicret Hz. Peygamber doneminde Mekke fethedilinceye kadar farz idi. Mekke fethiyle farziyetin kalkması Hz. Peygambere kavuşma maksadıyla yapılan hicrete dairdir. DÂr-ı harp şartları mevcut ise bu farziyet kıyamete kadar devam eder.
2- Bid ’atlerin işlendiği yerden goc:İbn Kasım ’ın duyduğuna gore İmam Malik şoyle demiştir: Bir kimsenin selefe sovulen bir yerde oturması helal değildir. İbn Arabi de bu goruşu desteklemiş ve; şayet bir yerde kotuluğe mani olamazsan orayı terk et, demiş ve şu ayeti delil gostermiştir: “Ayetlerimiz hakkında ileri-geri konuşanları gorduğunde onlar başka bir soze gecinceye kadar sen onlardan uzak dur. Şayet şeytan sana bunu unutturursa hatırladıktan sonra hemen o zalimler topluluğunu terk et.” (En ’am, 68)
3- Haramların hakim olduğu toplumdan goc:Zira helal kazanc elde etmek her Musluman icin farzdır.
4- İşkenceden dolayı goc:Allah bu turlu goce izin vermiştir. Bir kimse kendisine işkence edilmesinden endişe ederse, bu tehlikeden kurtulmak icin kacmasına Mevla izin vermiştir. Boyle davranan ilk kimse Hz. İbrahim ’dir. Kavminin zulmunden endişe edince: “Ben Rabbimin emrettiği yere gidiyorum. O bana doğru yolu gosterecektir. (Saffat, 99) Mevl Hz. Musa ’dan şoyle haber veriyor: “Musa da etrafı gozetleyerek korka korka oradan cıktı: Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar.” dedi. (Kasas, 21)
5- Hastalık korkusuyla goc:Sağlıksız bir ortamdan sağlıklı bir ortama goce izin verilmiştir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine ’yi kendileri icin sağlıklı bulmayan cobanlara sıhhate kavuşuncaya dek daha uygun yerlere goc etmeleri icin izin vermiştir. Ancak veba olan yere girilmesine ve buluşma endişesiyle oradakilerin dışarıya cıkmasına izin verilmemiştir. Bu cıkış mekruh gorulmuştur.
6- Mal ve aile efradının zarar gormesi endişesiyle goc:Muslumanın mal emniyeti can emniyeti gibidir. Coluk-cocuğun emniyeti ise daha onceliklidir.
İkinci manada hicret ise iki maksatla yapılır. 1- Dini maksat, 2- Dunyevi maksat.
DİNİ MAKSATLA YAPILAN HİCRET 9 KISIMDIR
Dini maksatla yapılan hicret dokuz kısımdır.
1- İbret almak icin sefer:
Yuce Mevla şoyle buyurdu: “Onlar yeryuzunde dolaşıp kendilerinden oncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar hem diğerlerinden daha gucluyduler, yeryuzunu kazıp alt-ust etmişler, onu kendilerinden daha cok imar etmişlerdi.”
2- Hac icin sefer: İbret icin sefer mendup, hac icin sefer ise, gucu yetenler icin farzdır.
3- Cihat icin sefer: Cihatla ilgili pek cok hukum vardır.
4- Gecim icin sefer: Kişi bulunduğu yerde gecinemiyorsa, yeterli kazanc icin sefer etmesi farzdır.
5- Ekstra kazanc ve ticaret icin sefer: Bu turlu sefer caizdir. Hac esnasında bile buna musade edilmiştir. “Rabbinizin lutfunu istemenizde sizin icin bir gunah yoktur.” (Bakara, 198) Buradaki lutuftan maksat hac esnasındaki ticarettir.
6- İlim tahsili icin sefer: Bu turlu yolculuk malum ve meşhurdur. Hz. Musa ’nın Hızır ’la yolculuğu gibi.
7- Kabe, ravza ve Mescid-i Aksa gibi mubarek yerler icin sefer.
8- Sınırda nobet, askerlerin sayısını arttırmak maksadıyla sefer.
9- Allah rızası icin dostları ziyaret icin sefer.
ASIL HİCRET NEDİR?
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu hususta şoyle buyurmuştur:
“Adamın biri, bir başka koydeki kardeşini ziyaret etmek icin yola cıktı. Allah TeÂlÂ, adamı gozetlemesi icin onun yolu uzerinde bir meleği gorevlendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek: Nereye gidiyorsun? dedi, Adam: Şu ileriki koyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum cevabını verdi. Melek: O adamdan elde edeceğin bir menfaatin mi var? dedi. Adam: Hayır ben onu Allah rızası icin severim. Onun icin ziyaretine gidiyorum, dedi. Melek: Sen onu nasıl seviyorsan, Allah da seni oylece seviyor. Ben bu mujdeyi vermek icin Allah TeÂl ’nın sana gonderdiği elciyim, dedi.” (Muslim, Birr, 38)
Bir yerden başka bir yere intikale hicret ve sefer deniyorsa da asıl hicret; Allah ve Rasûlunun rıza ve sevgisini kazanmak, hakkı tebliğ etmek, şerri engellemek, tevhid bayrağını dalgalandırmak icin maldan, mulkten, hatta candan, evlad-u ıyalden vazgecerek yola cıkmaktır. Bu herkesin goze alabileceği bir iş değildir. Bunu ancak guclu bir imana sahip olanlar, inancı ve davası uğruna her şeyi goze alabilenler başarabilirler. Sabah namazını vaktinde kılabilmek icin uykusunu bile terk edemeyenler zilletten izzete adım atamazlar, onurlu ve nurlu bir hayat yerine şahsiyetsizliğe, haysiyetsizliğe razı olurlar. Boyle bir hayat ne Muslumanlığa ne de insanlığa sığar.
Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391
İslam ve İhsan