Cami ve mescidlerin İslÂm toplumlarında pek onemli bircok işlevi varsa da, bunlardan en başta geleni cemaatle namaz kılınan mekÂnlar olmasıdır. Namaz, mu ’minleri gunde beş defa bir araya getiren toplayıcı bir ibadettir. Bu sebeple namaz kılınan ozel mekÂna toplayıcı anlamına cami veya Allah ’a secde edilen, ibadet edilen yer anlamına mescid denilir. Fakat biz Turkcemizde, coğunlukla buyuk olanlarına cami, daha kucuk olanlarına da mescid deriz.Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Kim sabah akşam camiye gider gelirse, her gidip gelişinde Allah TaÂl o kimseye cennetteki ikramını hazırlar.”
BuhÂrî, EzÂn 37; Muslim, MesÂcid 285
CAMİYE GİTMENİN MUKAFATI Cami ve mescidlerin İslÂm toplumlarında pek onemli bircok işlevi varsa da, bunlardan en başta geleni cemaatle namaz kılınan mekÂnlar olmasıdır.
Sabah akşam camiye gidip gelmekten maksat, sadece sabah ve akşam namazına gidip gelmek değil, beş vakit namazda camiye gidip gelmektir. Cunku hadiste gecen “guduv” kelimesi sabahtan guneşin zevÂline kadar gecen zamandaki gidiş gelişi, “ravÂh” da zevÂl vaktinden gecenin evveline kadar olan zamandaki gidip gelişleri ifade eder. Boylece bu iki kelime, bir gun boyunca yapılan yurumeleri kapsamına alır. Nitekim dilimizde de bir insan icin “sabah akşam yurur” denilince aynı mÂna anlaşılır. Cami ve mescidlere gidip gelmekten maksat namazları cemaatle kılmaktır. Gidip gelmeler bu sevaba ulaşmanın vesilesidir. Harekette bereket vardır. Samimi niyet ve ihlÂsla yapılan her iş ve davranış karşılığında CenÂb-ı Hakk ’ın ecir ve mukÂfat vereceği inancı, dinimizin bize oğrettiği temel prensiplerden biridir. Allah TeÂlÂ, mu ’minlerin yapacağı hayırlı işler ve guzel davranışlar karşılığında onlara cennette pek cok ikram hazırlatır. İşte beş vakit namaz icin cami ve mescidlere giden mu ’minlerin de bu ikramlardan buyuk hissesi olduğunu bu hadisten acıkca oğrenmiş olmaktayız.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ Beş vakit namazı cami veya mescidlerde cemaatle kılmak buyuk fazilettir. Namaz icin cami ve mescidlere gidenlere, her gidiş gelişleri, her adım atışları karşılığında Allah TeÂl cennette ikramlar hazırlatır. İslÂm cemaat dinidir. Cemaate devam etmek ve muslumanların cemaatinden ayrılmamak gerekir. NAMAZI CEMAAT İLE KILMANIN GUZELLİĞİ Ebû Mûsa radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Şuphesiz namazdan en cok sevap kazanacak insanlar, uzak mesafelerden camiye yuruyerek gelenlerdir. Namazı imamla birlikte kılmak icin bekleyen kimsenin sevabı, namazı tek başına kılıp sonra uyuyan kimseden daha buyuktur.” (BuhÂrî, EzÂn 31; Muslim, MesÂcid 277. Ayrıca bk. Ebû DÂvûd, SalÂt 48; İbni MÂce, MesÂcid 15)
Camiye ve cemaate gelmenin faziletini ve sevabını şimdiye kadar gecen pek cok hadisten oğrenmiş bulunmaktayız. Oğrendiğimiz bir başka gercek, camiye daha uzaktan gelenlerin ecir ve sevabının yakından gelenlere gore daha cok olduğudur. Cunku bir işte ne kadar cok meşakkat ve gucluk varsa, o işi başarana verilecek ecir ve sevap da o kadar cok olur. Bu, dunyalık işlerimizde boyle olduğu gibi uhrevî yonu ağır basan işlerimizde de boyledir. Hakkaniyet ve adÂlete uygun olan da budur. Peygamber Efendimiz ’in, zor, sıkıntılı, meşakkatli işleri başarmanın mukÂfatını sahÂbîlere sıkca hatırlattığı, onların bu yonde gorup duyduklarını nakletmelerinden anlaşılmaktadır. Namazı imamla birlikte, cemaatle kılan kimsenin ecri ve sevabı da evinde tek başına kılan kimseden daha coktur. Cunku boyle bir insan hem gucluklere katlanarak mescide gelmenin, hem de namaz vaktini ve imamı beklemenin sevabını, ecir ve mukÂfatını elde etmiş olur. Oysa namazı evinde kılan kimse, gucluğe katlanmayarak ecrini noksanlaştırmanın yanında cemaat sevabından da mahrum kalır. Ayrıca uyanık olanın, uyuyandan daha cok ecir ve sevap kazanacağı her akıl sahibinin kolaylıkla kabul edeceği bir gercektir.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ Uzak mesafeden mescide gitmek kişinin ecir ve sevabını artırır. İbadetlerimizde ve diğer işlerimizde cektiğimiz gucluk ne kadar coksa, alacağımız ecir ve sevap da o nisbette cok olacaktır. İmamı bekleyerek namazı cemaatle kılmak, tek başına kılmaktan kat kat faziletlidir. KARANLIK GECELERDE NAMAZA CAMİYE GİTMEK Bureyde radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Karanlık gecelerde mescidlere yuruyerek giden kimselere, kıyamet gununde tam bir nura kavuşacaklarını mujdeleyiniz.” (Ebû DÂvûd, SalÂt 50; Tirmizî, SalÂt 166. Ayrıca bk. İbni MÂce, MesÂcid 15)
Bu hadiste dikkatimizi ceken husus, uzaklık ve yakınlık farkı gozetmeden karanlık gecelerde mescidlere yuruyerek gidenlerin buyuk ecir ve sevaba nÂil olacaklarının mujdelenmesidir. Kıyamet gununde nura kavuşmak, mu ’minlerin yuzlerinin aydınlık olması, dolayısıyla cenneti hak etmeleri anlamına gelir. Cunku nur ve aydınlık cennetin, zulmet ve karanlık cehennemin simgesidir. Peygamberimizin sozleri şu Âyetlerin bir ozetidir: “O gun onların nuru, onlerinden ve yanlarından koşar. Derler ki: Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla, cunku sen her şeye kadirsin” [Tahrim sûresi (66), 8]. “O gun munÂfık erkekler ve munÂfık kadınlar sur ’atle cennete gitmekte olan mu ’minlere derler ki: Ne olur bize bakın da sizin nurunuzdan bir parca alalım” [Hadîd sûresi (57), 13].
Karanlıkta kılınan namazlar, sabah ile yatsı namazlarıdır. Onların her birinin faziletine daha onceki bolumde yeterince temas etmiştik. Cunku bu namazlar icin camiye gitmek, diğer namazlardan daha zordur. Zira her iki namaz uyku vaktine rastlamaktadır. MunÂfıklara en zor gelen namazlar bunlardır.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ Butun namazlarda camiye gitmek faziletli ise de, sabah ve yatsı namazlarında cemaate devam etmek daha faziletlidir. Sabah ve yatsı namazlarında cemaate devam edenlerin, Allah TeÂl kıyamet gununde yollarını aydınlatır ve onları cennete koyar. MESCİDLERE DEVAM ETMEYİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMEK Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Mescidlere devam etmeyi alışkanlık haline getiren bir adamı gorduğunuz zaman, onun gercek mu ’min olduğuna şahitlik ediniz”. Allah TaÂl şoyle buyurur: “Allah ’ın mescidlerini, ancak Allah ’a ve Âhiret gunune inanan, namazı kılan, zekÂtı veren ve Allah ’tan başka kimseden korkmayanlar onarırlar. İşte onlar, doğru yolu bulanlardan olabilirler” [Tevbe sûresi (9), 18]. (Tirmizî, Îman 8, Tefsîru sûre(9). Ayrıca bk. İbni MÂce, MesÂcid 19)
Mescidlere devam etmek, beş vakit namazı orada kılmayı Âdet edinmek, bir mu ’min icin hic de kucumsenmeyecek onemli bir niteliktir. Bu ozellik bir insanın ibadete duşkunluğunu, Allah ’ın evi olan mescidleri sevdiğini, kalbinin ve gonlunun surekli ibadetle meşguliyetini ve cemaat şuuruna sahip olduğunu gosterir. Hadisin bir başka rivayetinden acıkca anladığımız gibi, bu durum cami ve mescidleri onarmayı, yenilerini yapmayı, onları korumayı, cami hizmetlerini yerine getirmeyi de kapsar. Nitekim hadiste gecen Âyet-i kerîme de buna delil teşkil eder. Cunku dikkat edilirse mescidleri onaranlar, Allah ’a ve Âhiret gunune inananlardır.
İnanmayanlar mescidleri ya yıkar veya kullanılmaz hale getirirler. Fakat inanmak kÂfi değil, aynı zamanda namaz kılmak da şarttır. Zira mescidlerin esas yapılış gayesi icinde namaz kılınması, Allah ’a kulluk edilmesidir. İnancı olmayanlar nasıl mescidleri yıkarlar veya tahrip ederlerse, inananlar acısından icinde namaz kılınmayan mescidler de mÂnen harap olmuş sayılır. İşin zekÂtla da bir bağlantısı olduğu icin ayette namaz kılanlardan sonra zekÂt verenler de zikredilmiştir. Farz olan zekÂt borcunu yerine getirmeyenler, fakirleri koruyup gozetmeyenler mescid bina etmeyecekleri gibi, onu onarmayı da duşunmezler.
Bu da yeterli değil, bunlarla birlikte Allah ’tan başkasından korkmayan kimseler olmak gerekir. Esas olan da budur. Cunku Allah ’tan başkasından korkanlar bir kÂfirin, bir zalimin, bir munafığın arzusuna uyarak mescidleri kendi elleriyle yıkabilirler. Gercek anlamda iman ehlinden mahrum kalan mescidlerin ne servetle, ne sayı cokluğuyla ne de başka yollarla korunması mumkun olur. Gorulduğu gibi mescidlerin imarı sadece şekil planında duşunulmemeli, hem maddî hem mÂnevî anlamda mescidlere sahip cıkılmalıdır.
Mescidlere devam etmeyi alışkanlık haline getirenlerin, yukarıda sayılan niteliklere de sahip oldukları var sayılır veya boyle olmaları temenni edilir. İşte bu sebeple onların mu ’min olduklarına şahitlik edilir. İman esasen kalbî bir amel de olsa, onun tezahurleri dışta gorulduğu icin, bizler gorduklerimize gore hukmetmekle mukellef kılınmışızdır.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ Mescidlere devamı alışkanlık haline getirmek gerekir. Bir kimsenin dış gorunuşune gore mu ’minliğine hukmetmek ve bu yonde şahitlik yapmak cÂizdir. Mescidleri maddî ve mÂnevî anlamda imar etmek, bakımlarını yapmak, hizmetlerini yerine getirmek ve gerektiği gibi korumak muslumanların gorevidir. Kaynak: Riyazus Salihin – Hadis-i Şerif Tercumesi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
CEMAATLE NAMAZIN FAZİLETİ
CEMAATLE NAMAZIN ONEMİ NEDİR?
CAMİ YAPTIRMAK VE CAMİYE YARDIM ETMENİN FAZİLETİ