
Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretleri, ne zaman ve nerede vefat etmiştir? Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretlerinin kabri nerededir?SÂmi Efendi Hazretleri, 12 Şubat 1984 yılında Medine ’de vefat etmiştir. Cenazesi Cennetul Baki Kabristanlığı ’na defnedilmiştir.
SAMİ EFENDİ ’NİN SON GUNLERİ SÂmi Efendi Hazretleri, hayatı boyunca devamlı Kur ’Ân-ı Kerîm ve Sunnet-i Seniyye ’nin izlerini takip etti. Bu hassÂsiyetin bir tezÂhuru olarak da son gunlerini Peygamber Efendimiz ’in nurlu beldesinde, O ’nun mÂnevî huzûrunda gecirdi. Ustad Hazretlerinin son gunlerini evlÂd-ı mÂnevîsi ve hayru ’l-halefi Mûsa Efendi şoyle anlatır:
“1976 yılının sonbaharı idi. Muhterem Ustad Hazretlerinin Erenkoy ’deki devlethÂnelerine giderek hem ziyaret etmek hem de zamanın gonlumuze bıraktığı keder ve sıkıntıları onun feyizli nazar ve sohbetleri sÂyesinde izÂle ederek huzura kavuşmak arzusu duymuştum. Guler yuzle huzurlarına kabûl buyurmuşlardı. Hic ziyaretci yoktu. Munferid olarak bÂzı nasihatlerini muteÂkip, kapalı olan odanın kapısına bakarak -kapıya bakmak mahrem işareti idi-:
«–Medîne-i Munevvere ’ye hicret gorundu, bir daha donmemek şartıyla! Yalnız aramızda kalsın, kimse duymasın!» buyurdular.
DEVAMLI DUÂ, ZİKİR, MURÂKABE VE İSTİĞFAR HÂLİNDEYDİ Aradan altı ay kadar bir vakit gecmişti. Aynı arzularını muhtereme vÂlidemize ve hÂne halkına tekrarlamışlardı. Hicret icin bir taraftan Âile fertlerini ikn etmişler, bir taraftan da tahakkuku icin AllÂhu zu ’l-celÂl ve ’l-kemÂl Hazretlerine du ve niyazda bulunmuşlar ve cıkış muÂmelelerinin tÂkibi icin de luzumlu yerlere murÂcaatta bulunmuşlardı. Bu hicret haberini duyan, İstanbul ve Anadolu ’daki sevenleri, icin icin uzuluyorlar, yanıp yakılıyorlardı. Ama elden ne gelir, ne yapsınlar, karar kat ’î idi. Kader cercevesi boyle cizilmişti. Ayrılık, muhabbet ehli icin dayanılmaz, tahammul edilmez bir hÂldir. Haklı idiler. Asırların yetiştirdiği bu gonul sultÂnından ayrı, uzak kaldıkları muddetce o nurlu, o guzel, melÂhatli yuzunu temÂşÃ‚ edemeyecek ve dertlere derman olan o lÂhûtî, ulvî, mÂnevî sohbetlerinde bulunamayacaklardı. Ancak Allah dostlarının sık sık tekrarladıkları «Yemen ’deki yanımda, yanımdaki Yemen ’de!» sozu ile mutesellî olabiliyorlardı.
Allah ’ın nusreti ile arzuları semere vermiş, bir bucuk sene sonra Medîne-i Munevvere ’ye, Belde-i Tayyibe ’ye, butun Âile efrÂdı ile vÂsıl olmuşlardı. El-hamdu lillÂh, Muhterem Ustad, arzuları tahakkuk etmiş olduğu cihetle cok mes ’ut ve mesrurdular.
On-onbeş gun kadar bir istirahatten sonra, az sayıda olmak şartıyla ziyaretci kabûl ediyorlardı. Ve sohbetleri arasında bu mukaddes Belde-i Tayyibe ’de gÂyet edepli, tÂzimkÂr olmak îcÂb ettiğine işaretle, şÃ‚ir Urfalı NÂbî ’nin meşhur; «Sakın terk-i edepten kûy-i Mahbûb-i Hud ’dır bu!» naatini irticÂlen sonuna kadar okuyorlardı. Boylece seneler birbirini takip ediyor, Muhterem Ustad tam bir inzivÂya varıp vakitlerini devamlı duÂ, zikir, murÂkabe ve istiğfarla geciriyorlardı.
HİC ŞİKAYET ETMEDİ Rahatsızlıkları da gunden gune artıyordu. Tıbbî mudÂhale ve ihtimamlar semere vermiyor, zÂten pek nÂzik ve nahif olan bedenleri adet eriyordu. Tansiyonları sık sık yukseliyordu. Bu ağrı ve ıztıraplara rağmen bir defa olsun; «Vucudumda şoyle bir rahatsızlığım var, başım ağrıyor…» gibi en ufak bir şikÂyette bulunmuyorlardı. Hatt gozlerindeki zaafiyet ziyÂdeleşmiş, goremez hÂle gelmişlerdi. Bu hÂlini sezen bir yakını tarafından hÂzık bir doktor celbedilerek ameliyat edilmiş ve gormeye başlamışlardı. Bu gÂile ve rahatsızlıklarında bile dÂimî olarak du ve istiğfÂra devam etmişlerdi.
Sevenleri yirmi beş sene kadar evvel, Eyub Sultan Hazretlerinin kabristanında kendileri icin bir mezar yeri temin etmişlerdi. Bundan pek memnun olmayan Muhterem Ustad Hazretleri:
«–Bizim reyimizi sorarsanız, gonlumuz Cennetu ’l-Bakî ’yi ister!» buyurmuşlardı. Allah ’ın bu has, lekesiz kulu son gunlerini yaşıyordu.
CENNET-İ BAKÎ ’YE DEFNEDİLDİ ŞÃ‚irin «Fahru ’l-UrefÂ, Bedr-i Haf Hazret-i SÂmi» diye tesmiye ettiği insÂn-ı kÂmil ve asırların yetiştirdiği Murşid-i Mukemmil Hazretlerinin, nur hazinelerinden olan rûh-i muazzezleri, «Sen Rabbinden, Rabbin de senden rÂzı olarak Rabbine don! Kullarımın arasına katıl! Ve cennetime gir!» (el-Fecr, 28-30) Âyet-i kerîmelerine imtisÂlen, 10 CemÂziyelevvel 1404/12 Şubat 1984 sabaha karşı saat dort bucukta, «Allah Allah» kelime-i tayyibesini zikrederek a‘lÂyı illiyyîne tayerÂn etmiştir. Yani fÂnî dunyadan ebediyet Âlemine intikal etmiştir. Gasl ve tekfînini muteÂkib cenÂze namazları Mescidi Nebevî ’de ed edildikten sonra, Efendimiz ’in bu has evlÂdı, Turbe-i SaÂdet onunden gecirilerek buyuk bir sessizlik icinde guzîde, sÂlih bir topluluğun elleri uzerinde, ileriden beri cÂn u gonulden arzu ettikleri Cennet-i Bakî ’de Osman Zinnûreyn ve Ebû Saîd el-Hudrî Hazretlerinin kurbundaki mukaddes toprağa defnedildiler.
SAMİ EFENDİ ’NİN KABRİ NEREDE? - HARİTA
İslam ve İhsan