"İcinde bulunduğumuz 2009 yılıyla beraber Turkiye, Alevi ve Bektaşi kimliğinin acıkca, ama yoğun bir bilgi kirliliği icinde, el yordamıyla, zaman zaman hırcınlaşan spekulatif tartışmalarla gecen bir otuz yılı geride bırakmak uzeredir. 2009 yılı aynı zamanda Hacı Bektaş-ı Veli'nin doğumunun -her ne kadar kesin belirlenmiş bir tarihten yola cıkılmış olmasa da- sekizyuzuncu yıldonumunu simgelemekredir. 1989'dan beri suregelen bu tartışmalar, Alevi ve Bektaşi kimliğinin siyasi, ideolojik, toplumsal, teolojik ve kulturel boyutları uzerinden başlayıp gelişti. İlk adımı atanlar, 1960'lı yılların sol akımlarının etkisindeki değişik kesimlere mensup Alevi ve Bektaşi yazarları oldu. Bu yeni durum, yuzyıllar boyu kendini gizlemek zorunda kalarak yaşanan uzun bir surecten sonra, daha cok sol dunya goruşunu benimseyen Alevi aydınlarının katkılarının bir sonucuydu. Bazen yuksek dozlu tepkisel duşuncelerinin damgasını taşıyan soylemler kullanan bu yazarlar, birtakım kitaplar ve bazı gazetelerde dizi yazılar yayımladılar, televizyonlara roportajlar verdiler veya acık oturum programlarına katıldılar. Boylece 2000'li yıllara gelindiğinde Turkiye, kemikleşmiş sorunlarına bir yenisini, "Alevi acılımı" nı ekleyecek ve tartışacaktı. Başta devlet ve kamuoyu olmak uzere, akademya ve medya ulkenin onemli meselelerinde olduğu gibi bu konuda da hazırlıksızdı. Turkiye'nin etnik ve dini yapısıyla ilgili hemen her ustu ortulegelmiş meselesinde gorulduğu uzere, bu konudaki bilgisel altyapı yoksunluğu ve kronikleşmiş "otekileştirici" yaklaşım tarzı, bu tartışmaların bilimsel bir muhtevadan ve soğukkanlı yaklaşımlardan mahrum bir şekilde surup gitmesine neden oluyordu. Bu mahrumiyet, tartışmaların, tamamen cozumden uzak bir mecrada cereyan etmesine yol acıyordu."(kitaptan)
Kultur ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2009
ALINTIDIR
Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.