Bu bir kabus olmalıydı
Olduğu yerde sallandığını hissetti. Gozlerini kapadı.
Butun vucudundan soğuk bir ter boşanmıştı.
O dunyanın obur ucunda yaşıyor olmalıydı. .
. Ve nasıl olduysa buraya kadar gelmişti. Bu tiyatroya kadar...
Ve biraz once ona sevgilim demişti.
Bu yedi yıl boyunca, aklı onu hep bir duşman olarak gormuştu.
Ama bir zamanlar ona oylesine aşıktı ki,
kalbi aklının sozunu dinlemekte hep zaaf gostermişti o gune kadar..
Kızımız demişti Anna icin. Bunu bilmek fazla şaşırtmamalıydı Meg'i.
Anna'yı tabii ki bilecekti. İnsanların bilmemesi gereken her şeyi bilirdi.
Cunku bu onun işiydi. Hayatta tek becerdiği işti bu.
Demek ki onları takip etmişti. Kendine ait olan bir şeyi,
kızını elde etmek icin en uygun zamanı beklemiş olmalıydı.
Boyle bir topluluk icinde onun bir hadise cıkartamayacağını biliyor olmalıydı.
Onun icin o anda ve orada ortaya cıkıyor olmalıydı...
Moskova hapishanesinin soğuk taşları uzerinde gecirdiği korkunc saatleri hatırladı.
Gardiyanlar bile acımıştı ona.
"Mey?" Genc adamın sesi onu duşuncelerinden uzaklaştırdı.
"Babası hakkında ona ne soylediğini bilmiyorum.
Ama artık burda olduğuma gore, ona gerceği ikimiz birlikte soyleyeceğiz.
Benden kacmak gibi duşuncelerin varsa bunu unutsan iyi olur.
Cunku olay cıkarmaya hazırım. Ve senin icin onun ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum.
Bu yuzden benimle işbirliği icinde olmalısın."
İngilizcesi her zamanki kadar mukemmel ve aksansızdı.
KGB'deki eğitimi, kimsenin şuphelenmemesi icin, ona mukemmel bir İngilizce kazandırmıştı.
Dinleyen biri onun Amerikalı olduğundan şuphe duymazdı