Bil ki
uzgun bırakıp ayrılırken
caddeler
kaldırım taşlarıyla ortulmuş ucurumlardır.

Bilincsizce mırıldanışta ansızın hatırlanan
bir şarkı gibidir donuşundeki haz

Uzun uzun ağlamak icin gudulen hasret
bazen nelere değmez
subaşından urkutulmuş ceylanın
sekerek kacarken ırmağa saldığı kader
sanki suzulup kalbine gelir

Yanıp sonen solgun
ve kararsız ışıkları sehrin
topraklarda ışıldasa da yıldızlar kadar
gozlerimde yoğunlaşan anlamsız bakış
takılıp golgesine derinliklerin
uzaklaşır.

Oysa tayların korpecik kuyruğuna
parlak yelesine bağlanan kurdela
huylarını gizlice dizginlemek icindir

Ve bilmediğim acılar
yemişine kuşların konmadığı ağaclar
sarmaşıklar altında

Seni birazdan ay batarken anacağım
fakat unutma ki yaşamak
sonsuz bir tadla onarıyor
hırcın bir cocuğun ısırdığı elmayı

Nihat Behram

__________________