Duşunuyorum da; bir bakıma senden oncesi yok gibi bir şey..
Cunku senden onceki yıllar, sana hazırladı beni.
Senden once tanıdığım kişiler, seni bulduğum zaman değerini daha iyi anlayabilmem icin birer sebepten başka bir şey değillerdi.
Sensiz anılarım seninle gecen bir gunun anısı yanında o kadar kuru ve cılız ki!
Uzun yıllar amansız bir oluşun icinde calkalanıp durdum.
Bir trendim; kucucuk istasyonlardan gectim, sonunda sana varmak icin bir gemiydim; irili ufaklı limanlara uğradım, bir gun senin limanına gelmek icin bir yoldum; nice insanlar ciğnedi beni.. Şimdi ayaklarının temasındaki hazzı daha iyi anlıyorum.

Bir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan cıkmadı. Yıllarca seni bekledi sayfalarım, okuyasın diye.
Yokluğunda bir kadehtim ben, turlu ickilerle doldurup ağızlarına boşalttılar beni.. Yere carptılar kırılmadım, duvara vurdular parcalanmadım. Bir gun icime senin guzelliğinin dolacağını bildiğim icin . Dudaklarının değdiği her yerde bir olumsuzluk ateşinin yanacağına inandığım icin.

Kurşun askerler, bebekler, oyuncaklar vardı senden once.
Durup durup aldanmalar vardı, aldığını geri vermeyen aynalar vardı. Hep karanlığa acılan pencereler, ardında iğrenc yaratıkların yaşadığı buyuk kapılar vardı.

Şehirler gordum; sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak.
Carşılarında fazilet kiloyla satılır, namus metreyle alınırdı.
Evlerinde yanyana yaşardı insanlarla hayvanlar.
Sabahları yalan girerdi pencerelerinden ışık yerine..
Akşamlar pis bir koku gibi gelir, geceler bir hışım gibi cokerdi o şehirlerin ustune.. Her evde bir cocuk ağlardı ve her gun bir cocuk olurdu sıtmadan. Gunduzleri erkekler kahvelerinde domino oynar, kadınlar bakracla su taşırdı. Gece olunca yataklar utanırdı yataklığından, duvarların yuzu kızarırdı. Eller ve ayaklar butun gece kirli bulaşıklar gibi yıkanmayı beklerdi.
Şehirler gordum ben..
Sefaletin utanc olmadığı şehirler gordum.
Bencilliklerin birer apartman gibi yukseldiği ve şereflerin camurlara duştuğu şehirler gordum.
Balolarda, şolenlerde kotu bir oyundu yaşamak.
Kadınlar elmaslarıyla olcuyorlardı guzelliklerini..
Erkekler banka cuzdanlarıyla değerliydiler.
Ne şehirler gordum ben..
Tiyatrolarında, sinemalarında aldanışlarımız, utanclarımız oynanırdı. Meyhanelerinde kirli ve renkli sulardı icilen.
Mayileşmiş bir kohne zamandı. Ceşitli tuzaklarla doluydu her sokağı. Buyuk arenalara benzeyen sokaklarında kan ve zulum kokardı.Bir semtinde parfum kokularıydı havaya karışan.
Bir semti amonyak kokardı.
Ve nice insanlar gordum ben Mihriban.
Alışkın elleri kotuluk etmeden duramazdı.
Yalan soylemeden edemezdi dudakları. Gurur kotu dikilmiş bir elbiseydi uzerlerinde. Boş kovalar gibi ses verirlerdi dokunulduğu zaman.

Nice insanlar gordum ben Mihriban.
Bir yoksula en kucuk bir iyiliği yapmaktan cekinen,
fakat bir gecenin comert bir saatinde onbinleri,
yuzbinleri vahşi bir zevkle kaybeden insanlar gordum.
Zenginlerine daha somurulecek insanlar gerekti.
Ben yuzu jiletle kesilmiş kotu adamlar gordum ve ben her sabah yuzunu traş ettiği jilet kadar para etmeyen daha kotu adamlar gordum Mihriban.

En adi kıskanclıklar gordum, kavgalar, zulumler, işkenceler,
en ucuzundan kirli camaşırlar, pacavralar, camurlar, irinler, cirkefler gordum.
Seni tanıyıncaya kadar dinlediğim catlak sesli bir plaktı, berbat bir filmdi seyrettiğim.
Seni gorunceye kadar kotulukten yana ne varsa tanıdım,cirkinlikten yana ne varsa gordum.
Tut ki bir kum colundeydim, kızgın bir guneşin altında susuzluktan catladı dudaklarım.
Şimdi senin dupduru kaynağına eğilip su icerken varlığının paha bicilmez değerini daha iyi anlıyorum. Yokluğunu bu kadar derinden tatmasaydım, varlığının eşsiz anlamına varamazdım.
Tut ki yıllarca suren bir geceydi senden oncesi.
Guneşsiz aysız, yıldızsız bir gokyuzuydu.
Kupkuru bir eski deniz kalıntısıydı. Cekilmiş bir nehir yatağıydı.
Senden once bir gun seni bulmak umidiydi beni yaşatan.
Tohumun yeşermek icin yağmuru, ciceğin acmak icin guneşi beklediği gibi bekledim seni.
Nasıl bir nehir denize kavuşmak icin uzak mesafelerden cağlaya cağlaya gelirse; işte ben de oyle geldim senin denizlerine.
Senden oncesi uzun, uğultulu bir arayıştı, kudurmuş bir calkantıydı.
Yokluğun oyle bir ucurumdu ki; yeryuzundeki butun ucurumları uc uca eklesek, yokluğunun yanında bir nokta gibi kalırdı.
Butun girdaplar bir araya gelse; varlığının derinliğine yaklaşamaz şimdi.
Senden onceki yıllardan sana kendimi getiriyorum.
Yokluğunu tatmış, her yerde seni bir ruzgarcasına aramış ve vahşi,
buyuk bir nehircesine sana koşmuş bir ben var şimdi karşında.
Arındım butun kotuluklerden sana geldim.
Seni yarınlara gotureceğim, gel; yaşanmamış zamanlara,
Erişilmemiş hazlara gotureceğim seni.
İnan ki ne senden oncesi vardı, ne de benden oncesi.