Sevgili İnsanlar,
Yıllarca benim peşimde koştunuz; beni anlamaya, beni tanımlamaya calıştınız; bircok kez beni bulduğunuzu zannettiniz; bana sahip olmaya calıştınız; birbirinize ve kendinize zarar verdiniz; acı cektiniz. Ama beni hic fark etmediniz. Evet! Beni hic fark etmediniz diyorum size.
İki kedinin oykusunu bilir misiniz? Kucuk kedi durmadan kuyruğunu kovalıyormuş. Yakalayamadıkca da sinirlenmiş, daha da hırsla atılmış. Bunu goren buyuk kedi, kucuk kediye sormuş: “Neden kuyruğunu yakalamak istiyorsun?” Kucuk kedi cevap vermiş: “Bana, kuyruğumu yakalarsam mutluluğu bulacağımı soylediler de ondan?” Buyuk kedi gulmuş ve demiş ki: “Yıllar once ben de senin gibiydim, kovaladım, kovaladım, ama yakalayamadım. Bir gun kovalamaktan vazgectim ve yurumeye başladım. O benim peşimden geldi”
Benim sırrım burdadır işte. Siz beni kovaladıkca ben kacıyorum. Cunku sizden korkuyorum. Siz bana sahip olmak istiyorsunuz; ama ben ozgurlukte varım; yoksa var olamam. Bir kelebeğe benzerim. Sizi hazır hissedince gelip konarım. Coğunuz ilk başlarda benim tadımı cıkartır. İnanılmaz duygular yaşar. Ben de yaşarım, sizin mutluluğunuz arttıkca ben de buyurum. Taa ki, yaradılışınızda var olan sahiplenme durtusu devreye girene dek. O durtu ki, kelebekleri civileyip duvarlarına asıyor: Sahip olmaktan haz duyuyor. Bu duyguyu hissedince ben hemen ucarım. Gorduğunuz gibi, ben cok urkeğimdir. Sahiplenme duygunuzun ve bunun sonucunda oluşan korkularınızın, kıskanclıklarınızın, ofkenizin, kavgalarınızın olduğu yerde ben yokum. Yoo! Uzulmeyin, onlar bana zarar veremezler, cunku ben olumsuzum; sadece oyle ortamlarda var olamam ve kacarım. Ve onlar gittiğinde, tekrar gelirim.
Beni en cok “artık icimdeki aşk tamamen oldu”, ya da “bir daha aşkı asla yaşamayacağım” gibisinden duşunenler uzuyor. Ben asla olmem, sadece siz, benim size gelmemi engellersiniz. Korku, endişe, umutsuzluk, sahiplenme duygusu, kıskanclık... Bunlar da sizin duygularınızdır. Hatta biliyor musunuz, bunlar başlangıcta iyi duygulardı. Fakat, ceşitli nedenlerle engellenince asileştiler ve sizle mucadeleye başladılar. Ve yine biliyor musunuz ki, siz beni yaşarken, inanılmaz mutluyken; birazdan bunlar da gelir? Cunku onlar da mutlu olmayı istiyorlardır. Onlar da sizin yaşadığınız gibi, ozgurce mutluluğu yaşamak istiyorlardır. Ama siz ne yaparsınız? Sucluluk hissedip, onlarla mucadele edersiniz? Aklınızda, “Ben şu anda cok mutluyum, neden bunlarla karşılaşıyorum?” duşuncesi vardır. Bastırırsınız, onlar direnir ve sonucta gerilim gelir ve ben giderim. Lutfen, boyle bir durumda onları serbest bırakın. Nasıl mı? Onları dinleyin, ama direnmeyin. Sadece ne dediklerini dinleyin ve izleyin. Onlar ilk başta ne idiler ve neden bu hale geldiler? Unutmayın, onlar bir zamanlar sizin saf duygularınızdı. Bir şekilde engellendiler ve şu an cok mutsuzlar. Belki de ailenizden veya cevrenizden gelen tepkiyle engellediniz onları, ama artık serbest bırakma zamanı. Onları dinleyin, nedenleri oğrenin ve serbest bırakın. Boylece bana daha geniş bir iniş alanı bırakırsınız.
Bir şey daha beni uzuyor: Beni anlamaya, tanımlandırmaya, ifade etmeye calışıyorsunuz. Birbirinize “Aşk nedir?” diye soruyorsunuz. Ve “guven, sadakat, paylaşmak, sevgi, kıskanclık, verici olmak” gibi cevaplar veriyorsunuz. Bunlar benim cok yakın arkadaşlarım, ama hicbir zaman ben değiller. “Ben, sadece benim!”, ya da sizin sorunuza cevapla, “Aşk, sadece Aşk’tır”. Ben, evrendeki her var olan gibi kendime ozguyum ve tekim. Ve her zaman, her şeyleyim. Her zaman sizinleyim, fakat beni beyninizle algılayamazsınız; beni nitelendiremezsiniz; beni ifade edemezsiniz. Dilinizdeki en harika sozcuk birliği olan “Seni Seviyorum” bile beni ifade edemez. Ben bakışlardayım, ben sarılışlardayım, ben sozlerdeyim, ben hislerdeyim, ben her yerdeyim. Butunluğu hissediyorsanız, ben sizinleyimdir. Ama unutmayın: Beni beyniniz anlayamaz; o, dunyada var olabilmeniz icin eğitilmiştir. Ama beni eğitemezsiniz; bana sahip olamazsınız; beni korumaya calışamazsınız; beni borsaya yatıramazsınız; beni satamazsınız. Benim var olduğum boyutu dunyasal beyniniz anlayamaz. Anlamaya calıştıkca da karışırsınız; farklı, ama hicbir zaman ben olmayan tanımlara ulaşırsınız. Lutfen, artık duşunmeyi bırakın da hissedin beni biraz. Sizinle beraber olmak o kadar harika ki...
Bir de beni hep sucluyorsunuz: “Aşk acısı” diyorsunuz buna. Ben size asla acı cektirmem. Siz, sahip olma tutkularınızla kendinize acı cektirirsiniz. Surec şoyledir: Beraberizdir, bir varlıkta somutlaşmışımdır, mutlusunuzdur, her şeyden buyuk zevk alıyorsunuzdur ve birden korkmaya başlarsınız: Ya bu mutluluğunuz gelecekte de devam etmezse... Kendinizi garantiye almak istersiniz, bunun icin bana sahip olmak istersiniz; uzulerek sizi terk ederim. Kırgınlık, ofke yaşarsınız; beni tekrar yakalamak icin planlar, stratejiler oluşturursunuz; guzel sozler, hoş armağanlar, harika davranışlar kullanırsınız, ama maalesef bu davranışlarınız sadece sempati toplar; beni var etmez. Belki bu davranışlarınızla, somutlaştığım varlığı tekrar kazanırsınız, ama bir şey eksik değil midir? Ben. Onu tekrar kazanana kadar yaşadığınız yurek carpıntısına ne oldu? İstediniz ve elde ettiniz, değil mi? Yanlış anlamayın, sizi suclamıyorum: Siz, icinizden geleni yaptınız ve başarmanın mutluluğunu tadıyorsunuz. Ben sadece size şunu anlatmak istiyorum: Kendinizi ve onu serbest bırakın. Ozgurleştirin birbirinizi. Ben sadece ozgur ortamlarda var olabilirim. Ve beni tekrar yaşayabilmenin yolu ozgur olmak ve ozgur bırakabilmektir. Yoo! Kaybetmekten asla korkmayın. Benim tadımı bilen asla kaybetmez. Ve aslında bir gun şunu fark edersiniz, benim A veya B varlığında somutlaşmam onemli değildir, onemli olan tek şey: Sizin beni hissedebilme gucunuzdur... Bir gun fark edeceksiniz, umarım kendinize cok fazla eziyet etmeden yaşarsınız bunu...
Sizlere veda etmeden once, son bir şey ifade etmeye calışacağım: Sizlerle beraber olmak harika, lutfen kendinizi ozgur bırakın ve sizle beraber olalım. Sizleri seviyorum...
Varlıgımla..
AŞK
Aşktan İnsanlara Mektup
Aşk0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Aşk
- Aşktan İnsanlara Mektup