erkekler, hakkında, erkek olmak, nasıl bir şey, aşk, ilgi bekler mi hakkında cevapları burada bulabilirsiniz

Erkekler tabiki İlgi bekler ilgiyi kim istemez ki değil mi meleklerim.



Niye evleniriz? Bunun sayısız hikmeti olabilir. Bir tanesi, O’nun sonsuz merhamet, şefkat ve ilgisine eş vasıtasıyla mazhar olmak; sonsuz sevilmeye layık olduğumuzu, sonsuz kıymetli yaratıldığımızı bir de eşten duymaktır. Sevilen bir eşten duyulan guzel sozler seslerin en guzeli, en anlamlısı, en kıymetlisidir.




Kadın ve erkek arasındaki bağ, kÂinattaki en kıymetli bağların başında gelir. Birbirini daha once tanımamış, bilmemiş iki insan arasında yaratılan bağ -genellikle aniden olur- mucizeden başka nedir ki?

“Sevilme, beğenilme, takdir edilme, ilgi gorme” gibi fıtri ihtiyaclar modern hayat algısında sadece kadının ihtiyaclarıymış gibi bir yanılgıya donuştu. Artık daha cok kadın, kadın-erkek arasındaki ilişkinin merkezinde kendisinin olması gerektiğine inanıyor. Ne demek istediğimi şoyle bir sahne gayet iyi acıklıyor:

Kadın telefonda yarı ağlamaklı arkadaşıyla konuşmakta, kocasından dert yanmaktadır. Evlilik yıldonumlerinde kocası ona hediye almayı unutmuştur. Hatta evlilik yıldonumleri olduğunu da unutmuştur. Arkadaşı, “Peki sen ne aldın kocana?” diye sorar. Kadın şaşkın halde cevaplar: “Ben niye alacakmışım ki, hediyeyi erkek almalı.”

Bu kadına gore hep kendi sevilmeli, sayılmalı, ilgi gormelidir. Kocasının boylesi ihtiyacları sanki yoktur. Erkek gucludur, kuvvetlidir, kendine yetmelidir. Bir keresinde kocası kadına, “Benim de ilgiye alakaya ihtiyacım var.” der. Kadın adama şaşkın şaşkın bakar. Kocasını icinden, kişiliği zayıf olarak damgalar. Erkek dediğin nasıl ilgi alaka talep eder, diye hayret eder.
Erkeklerin fıtratını ele veren benim bildiğim en iyi tespit, İsmet Ozel’e aittir.

Bir arkadaşımın kendisinden naklettiğine gore şoyle der İsmet Ozel: “Efendimize ilk iman eden Hz. Hatice’dir. Hz. Hatice’nin iman etmesiyle Hz. Peygamber icin adeta peygamberlik gorevi bitmiştir.” Bu tespit icinde kısmen bir ifratı barındırsa da bir erkek icin karısının ifade ettiği anlamı cok ama cok guzel gozler onune sermekte. Oyle ya, bir erkek ilk once en cok sevdiği karısı tarafından anlaşılmayı, en cok ve en ilkin onun kendisine inanmasını, guvenmesini ister. Onun “bir cift gozu” tum gozlerden oncedir. Tersi bir erkek icin yıkımdır, başına gelecek en buyuk felaketlerden biridir.

Erkeklerin fıtratına dair ipuclarını bazen film sahnelerinde de buluruz. Benim hic unutmadığım bir sahne şoyle: William isimli bir şovalye kalabalık bir hipodromda at ustunde elinde mızrak musabakaya cıkacaktır. Sayısız kalabalık onun ismini haykırırken, sayısız goz de bakışlarını onun uzerine dikmiştir. Ama onun tek istediği, arzuladığı; uzerinde olsun istediği sadece bir cift gozdur, tum gozlere bedel.

Adam sadece gozlerini acıkta bırakan miğferini başına gecirdiği anda yonetmen ustaca bir iş cıkarır. Kamera yavaşca şovalyenin gozleriyle onca seyirci arasından karısının gozlerini -bakışlarını- karşı karşıya getirir. Şovalye aradığını bulmuştur. Kahramanımız musabakayı kazanır. Kimin icin? Bana sorarsanız karısı icin. Karısının kahramanı olmak icin. Bircok kişi kendini tebrik eder. Şovalye hÂl rahat değildir. Karısı yanına gelir, ona sarılır. Adam o an istediğine kavuşur. Cunku karısının kahramanı olmak neredeyse bir milletin kahramanı olmaya bedeldir. En azından, karısının kahramanı olmadıktan sonra bir milletin kahramanı olmanın ne tadı vardır ne de tuzu.


Bir futbolcu oynarken de eşi icin oynar. Golu atan futbolcunun aklına ilk gelen “karım gordu mu acaba” olur? Ya da attığım golu beğendi mi? Arabayı zor bir yere park eden bir erkek karısından bir iki cift ovgu duymak ister. Adam o arabayı belki daha kolay park edecekken, o zor yere karısı icin park etmiştir aslında. Onun gozune girip bir anlık da olsa kahramanı olmak icin. Ondan, “Maşallah, ne guzel park ettin” lafını duymak icin. İşinde başarılı bir adım atan bir erkeğin ilk aklına gelen de sevdiği karısıdır. Ondan gelecek ovguler tum ovgulere bedeldir. Ondan gelmeyecek ovguyse tum ovgulerin uzerini ortebilir.

Hulasa, sevilme, takdir gorme, beğenilme gibi fıtri ihtiyaclar kadında olduğu gibi erkekte de mevcuttur. Hatta benim iddiam erkeklerde -biraz abartıya kactığımı duşuneceksiniz belki ama- kadınlara gore birkac kat daha fazladır. Kadınlarda bu ihtiyaclar yok demiyorum. Benim vurgulamak istediğim erkeklerin bu fıtri ihtiyaclarının modern hayat algısında goz ardı edildiği ve “ilgiye, merhamete, şefkate ihtiyac duymak” deyince akla ilk gelenin kadın olduğu.

Hulasa gozlemlerim, bir erkeğin karısının dunyasında onemli olma ihtiyacının, bir kadının kocasının dunyasında onemli olma ihtiyacına gore daha fazla olduğu yonunde. Bu, aslında erkeklerin kadın karşısındaki zayıf yonudur.

Doğurgan ve uretken fıtratta yaratılmış kadınınsa aslında asli gucudur. Erkeği erkek yapan da, biraz da kadındaki bu asli guctur.