Guz mevsiminde, sineklerin terhisat zamanına yakın bir vakitte, hodgam insanlar, cuz’i tacizleri icin sinekleri itlaf etmek uzere hapishanedeki odamızda bir ilac istimal ettiler.

Benim fazla rikkatime dokunmuştu. Odamda camaşır ipi vardı. Bilahare, o insanların inadına, sinekler daha ziyade coğaldılar.

Akşam vaktinde, o kucucuk kuşlar, o ip ustunde gayet muntazam diziliyorlardı. Camaşırları sermek icin Ruştu’ye dedim: “Bu kucucuk kuşlara ilişme; başka yere ser.” O da, kemal-i ciddiyetle, dedi ki: “Bu ip bize lazımdır; sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun.”

Her ne ise...
Bu latife munasebetiyle, seher vaktinde, sinek ve karınca gibi kesretli kucuk hayvanlardan bahis acıldı.
Ona dedim ki:

Boyle nushaları coğalan nevilerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet, bir kitap, kıymeti nisbetinde nushaları teksir edilir. Demek, sinek cinsi de ehemmiyetli vazifesi ve buyuk kıymeti var ki, Fatır-ı Hakim, o kucucuk kaderi mektupları ve kudret kelimelerinin nushalarını cok teksir etmiş.

Evet, Kur’an-ı Hakimin “Ey insanlar, size bir misal getirildi. Şimdi onu dinleyin: Sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın hepsi bir araya gelse de, asla bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan birşey kapacak olsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de aciz, istenen de...” Hac Suresi, 22:73.

Yani, “Cenab-ı Haktan başka, butun esbab ve uluhiyetleri ehl-i dalalet tarafından dava edilen aliheler ictima etse, bir sineği halk edemezler. Yani, sineğin hilkati oyle bir mucize-i Rabbaniyedir ve bir ayet-i tekviniyedir ki, butun esbab toplansa, onun mislini yapamazlar, o ayet-i Rabbaniyeye muaraza edemezler, taklidini yapamazlar” mealindeki ayetine ehemmiyetli bir mevzu teşkil eden ve Nemrud’u mağlup eden;

Ve Hazret-i Musa (a.s.) onların tacizlerine karşı muştekiyane, “Ya Rab, bu muacciz mahlukları ne icin bu kadar coğaltmışsın?” deyince,

İlhamen cevap gelmiş ki: “Sen bir defa sineklere itiraz ettin. Bu sinekler cok defa sual ediyorlar ki: ‘Ya Rab, bu koca kafalı beşer Seni yalnız bir lisan ile zikrediyor. Bazı da gaflet ediyor. Eğer yalnız kafasından bizleri halk etseydin, binler lisan ile Sana zikredecek bizim gibi mahluklar olurlardı” diye, Hazret-i Musa’nın (a.s.) şekvasına bin itiraz kuvvetinde hikmet-i hilkatini mudafaa eden sineğin; hem gayet nezafetperver, her vakit abdest alır gibi yuzunu, gozunu, kanatlarını temizleyen bu taife, elbette muhim bir vazifesi vardır.

Hikmet-i beşeriyenin nazarı kàsırdır; daha o vazifeyi ihata edememiş.

insanın gozune gorunmeyen, hastalıkların mikroplarını ve madde-i semmiyeyi temizlemekle, sinekler muvazzaftırlar. Değil mikropların nakıleleri, bilakis, muzır mikropları mass, yani, emmek ve yemekle o mikropları imha, o madde-i semmiyeyi istihaleye uğratırlar, cok sari hastalıkların onunu alırlar.

Hem sıhhiye neferleri, hem tanzifat memurları, hem kimyager olduklarına ve geniş bir hikmete mazhar bulunduklarına delil ise, onların gayet kesretidir. Cunku kıymettar, menfaattar şeyler teksir edilir.

Ey hodgam insan!

Sineklerin binler hikmet-i hayatiyesinden başka, sana ait bu kucucuk faydasına bak, sinek duşmanlığını bırak: Cunku, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana unsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder.

Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yuzunu, gozunu temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezafet gibi vazife-i insaniyeti ihtar eder ve ders veren sineği goruyorsun.

Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimetlerin en tatlısı, en latifi olan balı sana yedirdikleri gibi, Kur’an-ı Mu’cizu’l-Beyanda, vahy-i Rabbaniye mazhariyetle serfiraz olduğundan, onları sevmek lazım gelirken, sinek duşmanlığı, belki insana daima muavenete dostane koşan ve her belasını ceken o hayvanata duşmanlığı gadirdir, haksızlıktır. Muzırların yalnız zararlarını def icin mucadele olabilir.

Mesela koyunları kurtların tecavuzunden korumak icin onlara mukàbele edilir. Acaba hararet zamanından vucudun idaresinden fazla olan kanın coğalması ve bulaşık ve bazı mevadd-ı muzırrayı hamil evridede cereyan eden mulevves kana musallat, belki memur olan sivrisinek ve pireler fıtri haccamlar olmasınlar mı? Muhtemel...

Bediuzzaman Said Nursi
__________________