Zafer, askeri bir terimdir. Savaşta galip gelmeyi ifade eder. Kıtal de askeri bir terimdir. "Savaş" anlamına gelir.

Cihad, askeri bir terim değildir. İman edip Allah'a guvenen kimsenin bu guvenin bir nişanesi olarak elinden gelen gayreti ortaya koymasını ifade eder. İslÂm ıstılahında ise "İslÂm ile insan arasına gerilen engeli kaldırmak" anlamını taşır.

Nasr, askeri bir terim değildir. Askerlik alanında kullanıldığında mecazen kullanılır.

Feth de askeri bir terim değildir. "Acmak" anlamına gelir.

Kur'an'da zafer tek bir yerde kullanılır ve orada da savaş terimi olarak kullanılır (48:24). Başka bir yerde kullanılmaz.

Kıtal, sıcak savaşı ifade etmek icin kullanılır.

Fakat cihad, feth ve nasr savaşı ifade etmek icin kullanılmaz. Cihad bazen savaşı iceren bicimde kullanılsa da esasen insan cabasının her turunu kapsayan bir anlam yapısına sahiptir.

Fetih (feth), aynı zamanda bir surenin de adıdır. Kur'an'da fetih adlı bir tek sure bulunur ve bu sure ne Bedir zaferi, ne Hendek zaferi, ne Hayber fethi, ne de Mekke fethini uzerine inmiştir. Bu sure Hudeybiye barış antlaşması uzerine inmiştir.

Bilindiği bu anlaşma Muşrik Mekke ile Musluman Medine arasında yapılmıştı. 4 maddelik anlaşma icerisinde ilk bakışta Muslumanların aleyhine gibi gorunen maddeler de bulunuyordu. Mesela Muşriklerden Muslumanlar tarafına gecen olursa iade edilmesini, tersi olursa iade edilmemesini amir madde bunlardan biriydi.

Bircok sahabi gibi Hz. Omer de bu anlaşmaya şiddetle karşı cıkmış, bu anlaşmayı "fetih" olarak niteleyen Allah Rasulu'ne "Şimdi bu fetih mi yani ya Rasulallah!" demişti. O gunku tavrından dolayı omur boyu Allah'tan af dilediğini itiraf edecektir.

İşte bu anlaşmanın hemen arkasından Fetih suresi inmiş ve "apacık bir fethi" mujdelemiştir. Bu sure Allah Rasulu'nu oylesine sevindirmiştir ki, sevincini "Bugun bana dunyadan ve icerisindeki her şeyden daha hayırlı bir sure indirildi" sozleriyle ifade etmiştir.

İlahi vahyin mucizevi ihbarı ve Allah Rasulu'nun bu isabetli ongorusu cok gecmeden anlaşılmıştır. Cunku, Hudeybiye anlaşmasını muteakip altı ay icinde, Muhammedi davetin başlangıcından o gune kadarki 20 yıllık zaman zarfında Musluman olanların toplamının iki katı insan kazanılmıştır.

İşte fetih budur. Kur'an, gonullerin imana acılmasına "fetih" adını vermektedir.Peki, "nasr", yani "nusret" nedir?

Onu oğrenmek icin, Saf suresinin son ayetine bakmak yeterli. Bu ayette İman edenlerin tumune kim ornek gosteriliyor biliyor musunuz? Hz. İsa'nın havarileri.

En iyisi ayeti buraya aktarmak: "Ey iman edenler! Tıpkı Meryem oğlu İsa'nın havarilerine 'Allah'a giden yolda bana kimler destek olur?' deyince Havarilerin 'Bizler Allah (yolunun) destekcileriyiz' demesi gibi, siz de Allah (yolunun) destekcileri olun." (61:14)

"Kur'an'a gore fetih ve nusretin anlamı nedir?" sorusunun cevabı işte bu emirde yatıyor. Yani "Havariler gibi olun" emrinde.

Bildiğimiz şu ki, Hz. İsa'nın havarileri savaşmadılar. Zaten isteseler de bunu yapamazlardı. Cunku bir avuctular. En babayiğit rakam 70 rakamıdır. Bu sayıda insan yeryuzune dağılmış ve Hz. İsa'nın ilahi mesajını tebliğ etmişlerdir.

Onlar davet erleriydi. Gittikleri yere imanı goturuyor ve o imanı temsil eden bir hayat yaşıyorlardı. Gittikleri her yerde elbet iltifat gormediler. İşte Yasin suresinde anlatılan ornek. Sırf "Allah'a kulluk edin" dedikleri icin taşlanarak oldurulduler. Bazı yerlerde ac aslanların ağzına atıldılar. Bazı yerlerde eliyle carmıha gerildiler. Roma onlara hic de insanca davranmadı. Fakat onlar yılmadılar. Hep davet ettiler ve sonunda "nusret"i elde ettiler ve Roma'yı savaşsız fethettiler. Tıpkı Allah Rasulu'nun Medine'yi fethetmesi gibi.

Kur'an'ın nusret ve fetih kavramları uzerinde yeniden durmak ve duşunmek lazım. Nice zamandan beri fethe ve nusrete susamış gonullerin arzusu, ancak bu kavramları doğru anladığımızda gercekleşir.

Mustafa İSLAMOĞLU - 02/12/2005
__________________