FIA Başkanı Max Mosley
__________________
Mosley ise olaya farklı bir acıdan bakıyordu. Kendisi, basına sızan bu haberin kendisine karşı bilincli olarak duzenlenmiş buyuk bir komplo olduğuna inanıyordu. Bu yuzden karşı saldırıya gecti. Once soz konusu gazeteye karşı actığı tazminat davasını kazandı. Ardından FIA genel kurulunun duzenlediği guvenoylamasını 55’e karşı 103 oyla kazanarak gorevde kalmaya devam etti. (Bu arada Mosley’e verilen guvenoylarından birinin TOSFED başkanı Mumtaz Tahincioğlu’na ait olduğunu da belirtelim.) İşte bu zamandan sonra Mosley, muhaliflerine adeta savaş acıp butun ipleri eline almak icin mucadele etmeye başladı. İlk hedefi de Ecclestone’un kontrolundeki Grand Prix 2’ye karşı kendi kontrolunde yeni bir alt seri oluşturmak oldu. Bunun icin, yıllardır koşulmayan Formula 2 şampiyonasını yeniden hayata dondurerek, GP2’den cok daha duşuk masraflı bir seri olarak (Mosley, yaklaşık 400.000 TL’nin yeterli olduğunu belirtmişti) one surdu. Elbette, Mosley’nin, F2’nin GP2’nin bir rakibi olduğu yonundeki iddiası, başta Bernie Ecclestone olmak uzere spor cevreleri tarafından ciddiye alınmadı. Yine de F2 bu yıl duşuk maliyetli bir seri olarak ilk sezonunu yaşıyor. Geleceğini ise zaman gosterecek. Mosley’nin ikinci onemli hamlesi ise doğrudan motorsporlarının zirvesi Formula 1 ile ilgiliydi ve ilkinden cok daha fazla ses getirdi. Yıllardır suregelen maliyet kısıtlama sorununa cok radikal bir cozum getirerek, butcelerin (surucu maaşları, motorlar ve pazarlama giderleri haric) en fazla 100 milyon TL olmasını ongoren istek Formula 1’in adeta sonunu getirecekti. Bu istek aslında maliyet konusundan ziyade, takımların Mosley’ye boyun eğmesini sağlayacak bir oyunun parcasıydı desek sanırım yanlış olmaz. Mosley, masrafları bu kadar aşağıya indirerek, o zamana kadar Formula 1’e girmeye cesaret edememiş olan kucuk takımları Formula 1’e cekip 2010 gridini erkenden sağlama aldı. Hem de oylesine sağlama aldı ki, Başını Ferrari’nin cektiği FOTA takımlarına, “Kendi şampiyonanızı oluşturabilirsiniz,” diyecek cesareti kendisinde bulabiliyordu. İsterseniz olaylara kronolojik sırayla bakalım. Mayıs ayının başında Max Mosley, Ferrari başkanı Luca di Montezemolo’nun butce limitinin sporu zedeleyeceğine dair eleştirilerine sert bir cevap vererek, “Formula 1 Ferrari’siz yaşayabilir,” dedi. Ecclestone, Mosley’le aynı goruşte olmadığını, “Ferrari, Formula 1’dir,” diyerek gosteriyor ve her zamanki gibi Ferrari’yle ters duşmemeye calışıyordu. Bu arada Ferrari, Toyota ve Renault gibi onde gelen ureticiler, butce kuralının uygulanması halinde 2010 yılında Formula 1’e katılmayacaklarını kesin bir şekilde belirttiler. McLaren takım yoneticisi Martin Whitmarsh da Formula 1’in kritik bir noktada olduğunu soyleyip sağduyu cağrısında bulunurken, Red Bull ve Toro Rosso takımlarının sahibi Dietrich Mateschitz de isyan bayrağı altında toplananlara katılıyordu. 2010 sezonu icin yapılaca başvuruların mayıs ayı sonunda sona ermesi nedeniyle, 15 Mayıs’ta FIA ve FOTA’nın onde gelenleri arasında Londra’da bir toplantı duzenlendi. Durumun ciddiyeti Bernie Ecclestone’u da harekete gecirmiş ve Ecclestone bu toplantıya katılma kararı almıştı. Ne var ki tarafların ikisinin de geri adım atmayı reddetiği toplantıdan bir anlaşma cıkmadı. Bu arada Mosley, medyaya ‘korkulacak birşey olmadığını’ soyleyerek ortamı kendince yatıştırmaya calışıyordu. Derken, catışma daha değişik bir hal alarak, Ferrari’nin dava başvurusuyla mahkemeye taşındı. Daha once 2008 Kanada Buyuk Odulu’nde ortaya cıkan ve yine oldukca ses getiren, Ferrari’nin kuralları veto etme yetkisi sahibi olmasıydı bu davanın nedeni. Ferrari, kendi vetosuna karşın FIA’nın hÂl kural değişikliğinde direttiğini iddia ederek mahkemeye başvurdu. Mosley ise, Ferrari’nin 17 Mart’taki toplantıda veto hakkını kullanmadığını ve zaten FOTA’ya dahil olduğundan beri de bu hakkından vazgecmiş sayıldığını soyluyordu. Sonucta mahkeme Ferrari’yi haksız buldu. Ferrari’nin davayı kaybetmesi Formula 1’den ayrılabileceği soylentilerine hız kazandırdı. Bu sırada Kimi Raikkonen takıma bağlılığını belirtirken, Bernie Ecclestone da Ferrari’nin ayrılabileceği ihtimalinden dolayı huzursuz gunler yaşıyor, ancak ote yandan takımın 2012’ye kadar sozleşmesi olduğunu ve bu sozleşmenin ihlali halinde yasal yollara başvurabileceğini soyleyerek aba altından sopa gosteriyordu. 25 Mayıs’ta Williams takımı 2010 sezonu icin ilk başvuruyu –biraz da zorunluluktan- yaptı. Anlaşılan risk Frank Wiliams icin cok buyuktu ve şirketini ve calışanlarını zor duruma duşurmek istememişti. Bunun sonucu olarak, Williams, FOTA’dan cıkarıldı. En sonunda, 29 Mayıs’ta butun FOTA takımları 2010 icin şartlı kayıtlarını yaptılar. Şartları ise yeni bir Concorde Anlaşması’nın hazırlanması ve gelecek sezon icin 2009 yılı kurallarının temel alınmasıydı. Mosley ise aşağıdan almaya yanaşmıyordu. Adeta rest cekercesine, “Kendi şampiyonanızı kurabilirsiniz,” diyordu. Bu arada Force India takımı da Williams’ın yolundan giderek FOTA’daki ikinci catlağı oluşturuyordu. Takımın sahibi Vijay Mallya, yaptıkları şartlı başvurunun, bankalarla olan sozleşmelerine ters duşebileceği endişesiyle boyle bir karar aldıklarını acıkladı. Turkiye Buyuk Odulu’nun koşulacağı 7 Haziran Pazar sabahı, FOTA suruculeri takımlarını desteklediklerini acıkladılar. Genel endişe, 100 milyon liralık bir butceyle Formula 1 yapılamayacağı ve suruculerin en iyi takımların yarıştığı seride bulunmak istedikleri yonundeydi. 10 Haziran’da, 1996 Dunya Şampiyonu Damon Hill, pek de kimsenin aklına gelmeyen bir uyarıda bulunuyor ve 1996’daki CART/IRL bolunmesinin Indycar’ı gorunurde nasıl yok ettiğine dikkat cekerek FIA/FOTA savaşının da benzer şekilde sonuclanacak olmasından duyduğu endişeyi dile getiriyordu. Ertesi gun Mosley, takımlarla bir araya gelip butce limitinin 200 milyon liraya cıkabileceğini, ama kesinlikle bir limitin olması gerektiğini soyledi. FIA’nın goruşu FOTA’nın olası bir anlaşmayı onlediği yonundeydi ve FIA, FOTA’yı Formula 1’in kontrolunu eline gecirmeye calışmakla sucluyordu. 17 Haziran’da, Mosley, takımlara karar vermek icin 48 saatlerinin kaldığını bildirirken, bazı 2009 kurallarının aynen uygulamada kalabileceğini ve limitin (2011’de 100 milyon liraya duşmesi koşuluyla) 2010’da 200 milyon lira olabileceğini tekrar soyledi. Oysa 24 saat kala FOTA’nın cevabı, ‘yeni bir seri kuracaklarını’ acıklamak oldu! Bu, FIA’yı sinirden cıldırtmaya yetmişti. Bolunme icin FOTA’yı suclayan FIA, aynı zamanda FOTA’yı mahkemeye vereceklerini soyluyordu. Eski şampiyonlardan Jackie Stewart, insanların Mosley’nin diktatorce yonetiminden sıkıldıklarını ve Bernie Ecclestone’un bir cozum icin araya girmesi gerektiğini soylerken, Mosley ise bir bolunmenin yaşanmayacağını, FOTA’nın blof yaptığını, sonucta ortalığın durulacağını duşunuyordu. Evet, anlaşma sağlanıp ortalık durulacaktı, ama kimin lehine? Bu arada FOTA da yeni seri hazırlıklarına başlamıştı (ya da oyle gorunuyordu). Yeni oluşturulacak olan seriye, var olan sekiz takımın haricinde yeni takımların da girebileceği konuşuluyordu. Olaylar, nihayet cozumlenme surecine 21 Haziran’da girdi. Mosley’nin takımlarla oturup konuşabileceğini soylemesinin ardından gozler 24 Haziran’da Paris’teki son toplantıya cevrildi. O toplantının sonucunu ise biliyoruz: Bolunme veya butce limiti olmayacak ve masraflar iki yıl icinde 1990’lı yılların başındaki seviyesine duşurulecekti. Ureticiler, yeni takımlara teknik yardım sağlayacaklar ve 1998 Concorde Anlaşmasına bağlı kalacaklardı. Boylece 13 takımlı 2010 gridi kesinleşmiş oldu.
Ferrari Başkanı Luca di Montezemolo
Kaynak:Turkiyef1.com Max Mosley’nin FIA Başkanlığı icin aday olmayacağını acıklamasının ardından takımlar, hicbir takımla bağlantısı olmayan bağımsız bir FIA başkanı istiyorlar. Bununla beraber, Mosley de anlaşmanın ardından FOTA’nın, FIA Senatosu Başkanı Michel Boeri’nin kendisinin yerine gectiğini iddia edip basını yanlış bilgilendirdiğini sert bir mektupla Montezemolo’ya bildirdi. Montezemolo’nun Mosley’ye onemli sayılacak bir yanıt vermemesi yeni bir buyuk sorunla daha karşı karşıya olmadığımızı gosteriyor gibi - Her ne kadar Mosley, ekim sonrasında tekrar başkan adayı olabileceğini soylese de. Butce limiti tartışmaları kamuoyunda ve basın organlarında geniş capta yankı buldu. Bu bakımdan, aslında takımların ve sponsorların bu kontrollu krizden belki memnun dahi olabilecekleri soylenebilir. Elbette akılda kalan bir takım sorular da yok değil. Orneğin, -FOTA’nın serisi uzun omurlu idealist bir yapılanma olabilir miydi, yoksa başta Ferrari olmak uzere buyuk takımların yonetimi fiilen devraldığı bir seri mi olurdu? -FOTA, CART’ın 1979’dan itibaren yaptığını başarabilir ve sporu gercekten daha da ileriye goturebilir miydi, yoksa CART/IRL orneğindeki gibi ikiye bolunmuş bir Formula 1 gitgide ilgi mi kaybederdi? Bu soruların cevabını oğrenmek zorunda kalmadığım icin kendimi şanslı sayıyorum. Ote yandan takımlar Ecclestone’un yaptığı işlerle kendileri uğraşmak zorunda kalacaktı. Ecclestone’un da dediği gibi, “Şu anda onlara para odeniyor, onlar da bu parayı harcıyorlar.” Kendi pistlerini, kendi calışanlarını, kendi televizyon anlaşmalarını ayarlamaya calıştıklarında ve promotorlukle uğraşmaya başladıklarında işin aslında ne kadar zor olduğunu goreceklerdi. İşin ilginc yanı, FISA-FOCA savaşının ardından Max Mosley, Jean-Marie Balestre kendilerine boyun eğmediği takdirde yapabilecekleri cok az şey olduğunu, ayrı bir seri kurdukları takdirde aslında bir-iki yarıştan fazlasını organize edemeyeceklerini itiraf etmişti. Yaklaşık 30 yıl sonra kendisi de benzer bir oyuna mı geldi acaba? Bu krizin asıl sebebi, Max Mosley ve Bernie Ecclestone’un 1980’lerden beri yarattıkları Formula 1 devinin politik ve ekonomik kontrolunu ele gecirme savaşı olarak ozetlenebilir. Max Mosley, (ozellikle sahip olduğu hukuk bilgisiyle) takımlar icin oldukca dişli bir rakip konumunda. Bu bağlamda ekim ayındaki başkanlık seciminde ne olacağını kestirebilmek guc. Canlılar doğar, buyur ve olur. Herşeyin nasıl bir sonu varsa, doğrusuyla-yanlışıyla Max Mosley’nin FIA başkanlığının da bir sonu olacak. İşte Mosley son bir senedir bu kacınılmaz sona doğru biraz daha hızlı yaklaşıyor.