İnsanlık tarihi boyunca yaşanan savaş ve catışmaların bircoğunun altında, farklı ırklar arasında suregelen duşmanca duygular yatar. Irkcılık ya da etnik duşmanlık, bu catışmaların kaynağıdır. Bu ideolojilerin mensupları, kendi ırklarını veya etnik gruplarını tutkulu bir bicimde savunurlarken, diğerlerine karşı kin ve nefret beslerler. Onlara gore, ırklar ve uluslar arasındaki farklılıklar, bir catışma ve kıyasıya rekabet nedenidir.

Bu ideoloji, yakın tarihte Nazi vahşetini doğurmuştu. Naziler, sırf ırkcılık adına, Yahudi, Slav ya da Cingene oldukları icin milyonlarca masum insanı korkunc toplu imha yontemleriyle yok etmişlerdi.

Kur‘an ahlakında ise ırkcılığa yer yoktur. Kur‘an’da bildirildiğine gore, Allah farklı kabileleri ve halkları birbirleri ile tanışmaları icin yaratmıştır. Ustunluk, insanın ırkına ya da etnik kimliğine gore değil, Allah’a olan yakınlığı ve takvası oranındadır:

Ey insanlar, gercekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız icin sizi halklar ve kabileler kıldık. Şuphesiz, Allah katında sizin en ustun olanınız, ırk ya da soyca değil takvaca en ileride olanınızdır. Şuphesiz Allah bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Yaşadiğimiz cağın buyuk felaketlerinin cıkış noktası, insanların, farklılıklarını kulturel alışveriş ve tanışma nedeni değil, bir catışma nedeni olarak gormeleridir.

Orneğin Zaire’de iki kabile arasında yaşanan savaş, 20. yuzyılda ırklar arasında yaşanan catışmaların acı bir orneğiydi. 1997 yılı ilkbaharında 5 buyuk ulkeyi; Zaire, Ruanda, Uganda, Burundi ve Tanzanya’yı icine alan, buyuk bir bolgeyi etkileyen savaşta, Hutu ve Tutsi adlı iki buyuk kabile birbirini katletti.

İki kabilenin hesaplaşması, cok buyuk bir soykırıma sahne oldu. Yarım milyona yakın insan feci şekilde olduruldu. Oylesine buyuk vahşetti ki kucuk cocuklar, bebekler dahi farklı bir kabileden oldukları icin oldurulduler. Goc eden onbinlerce kişi ormanlarda aclıkla, sefaletle, salgın hastalıklarla mucadele etti ve cok buyuk bir bolumu yaşamını yitirdi.

Dinden uzak cahiliye insanlarının bu nefret dolu ırkcılıkları Kur’an‘da ofkeli soy koruyuculuğu olarak tanımlanır.

Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde ofkeli soy koruyuculuğunu, cahiliyenin ofkeli soy koruyuculuğunu kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elcisinin ve muminlerin uzerine guven ve yatışma duygusunu indirdi ve onları takva sozu uzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Fetih Suresi, 26)

“Arap’ın Aceme, Acem’in de Arap’a ustunluğu yoktur. Aynı zamanda siyahın beyaza ve beyazın da siyaha bir ustunluğu yoktur, ustunluk sadece takva iledir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır." buyurur Peygamberimiz (sav). Bir başka hadisi de şoyledir: "Allah, sizden cahiliye kotuluklerini (kibri, gururu) ve atalarla ovunmeyi yoketmiştir. İnsanlar iki kısımdır; ya takva sahibi mumin veya bedbaht bir facir (gunahkar)."

"İnsanların bana en yakın olanları kimler olurlarsa olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar takva sahibi olanlardır." buyuran Resûlullah (sav), yalnızca Araplara değil, alemlere rahmet olarak gonderildi. Mucadelesi diğer kavimlerle değil, putlarla oldu. Zaten ırkcılıktan, “asabiyyet-i cahiliyye“ olarak soz ederdi. O’nun da ifade ettiği gibi, ırkcılığın tam bir cehalet urunu olduğu acıktır.

Hz. Ali (ra)‘den de şu soz rivayet edilir: “Şeref, akıl ve edep iledir. Soy sop ile değildir. Soyluluğun en ilerisi, guzel edep ve sağlam terbiyedir.“

İnsan, ırkından dolayı iyi bir kul olmaz. Allah’a şirk koşmadan iman etmek, O’nun sınırlarını korumak, Allah‘a aşkla bağlı olmak ve derin bir saygıyla O’ndan korkmak insanın ırk ozelliğine bağlı değildir. Bu takvadır.

Dunyanın dort bir yanında yaşanan ırkcı akımlar, dinsizliğin karanlık yuzunu ortaya koyar. Hicbir ırkın ustunluk iddiası olmamalıdır. İnsanlar arasında barışın ve huzurun sağlanması, ancak Kur‘an ahlakının dunya uzerinde gercek anlamda yaşanması ve yaşatılması ile mumkun olacaktır.


Haber Hilal
__________________