
Omur boyu korkutuldunuz ve turlu Âlimler ve onların takipcileri tarafından hep yonlendirildiniz. Kendiniz duşunmek yerine duşunmeyi hep başkalarına havale edip, siz duşunenlerin soylediklerini yaptınız. Okuyup anladığını duşunenlerin hitabetlerini ve peygamberin adını ağızlarına alışlarında kursuleri gozyaşları icerisinde yumrukladıklarını ve de o esnada cemaatten “Allah!” diye nida edenlerin sesleriyle yureğiniz yerinden hopladı. Ah ben, dediniz, ne olurdu ben de o haykırışı yapabilen kadar imanlı olsaydım! Dininizi oğrenmek icin hatipleri dinlemeye, ilmihallerdeki abartılı sunnetleri yapmaya odaklandınız. Şoyle yaparsan boyle yaparsan cayır cayır cehennem de yanacaksınız! Sacının her teli korkunc bir yılan olup boğazınıza sarılacak! Mezhebinle ilgili sorular sorduklarında cevap veremeyeceğiniz icin iki korkunc melek gelip kafanıza tokmaklarla vuracak, bortu bocek, mikrop ve kurtlar vucudunuzu yerken turlu acılara gark olacaksınız!
Korktunuz ve korktuğunuz icin namazınızı beş vakit kıldınız. Korktunuz ikinci rekÂtta mı ucuncu rekÂtta mıyım diye şaşırdığınız icin. Korktunuz ettehiyyatuyu okurken ilk oturuşta mı ikinci oturuşta mıyım diye aklınızdan uctuğu icin. Utandınız ve korktunuz şeytan mı gecti icimden ki namazda okurken esnedim diye! Korktunuz ve utandınız Fatiha’yı ve peşinden Asr suresini okurken istemsiz olarak ocaktaki yemeği ya da dukkÂna gelecek muşterileri duşunduğunuz icin. Korktunuz ve kendinizi yediniz uşenerek kalktığınız namaz icin acaba munafık mı oluyorum boyle bir hale girdim diye! Korktunuz on beş yaşında tuttuğunuz orucu kimse gormeden bozduğunuzu hatırladığınız icin. Omur boyu o altmış bir gunu tutmam lazım diye iciniz icinizi yedi.
Tovbe ettiniz de gene de sakatladınız gecen yazki orucunuzu diye korktunuz. Korktunuz abdest alırken kulağımı ıslatabildim mi, guslederken toplu iğne ucu kadar yerim kaldı mı acep diye! Peygamberimi takip ediyorum diye ardı sıra takip ettiğiniz cubbeli cubbesiz, sakallı sakalsız, carşaflı carşafsız, kitaplı kitapsız hocaları takip ettiniz. On, yirmi, otuz, elli senelik borc namazlarınızı kaza ettiniz her namazın ardından ve kandil gecelerinde sabahlara kadar! Kurbanlar kesip eşe dosta ve fakir akrabanıza dağıttınız. Yetmiş bin tevhid okudunuz ustune yirmi bin Amen-e Resulu bu dunyadaki turlu dertlerinizden kurtulup obur Âlemde cennetle hediyelenmek icin. Evinizin her koşesine bereket duaları, karınca duaları ve boncuklar astınız. Her duyduğunuzu din adına, her gosterileni Allah adına yapıp, her goruşunuzu dininiz adına konuştuğunu soyleyenlerin dediği gibi yaptınız. Oyunuzu ona gore verdiniz, oyununuzu ona gore oynadınız. Mehdi sandınız onunuze geleni, beklediniz Mesih gelir diye bir gun! Ama size gelen olmadı bir turlu! Ve gun geldi bitti! O gun geldi cattı! Oldunuz! Oldunuz işte!
Gozlerinizi kapadınız ve actınız! A… a! Kıyam etmişsiniz! Kıyamet gunu olmuş bile, olduğunuz yerden diriltilip ayağa kalktınız, kıyam ettiniz. Kac saniye gecti ki gozumu kapayalı, kac saat oldu ki dunyaya ben geldim diyeli! Ne kabir azabı cekmişsiniz, ne ruhunuz başıboş dolaşmış yeryuzunde! Sizi korkutan insanlar ve peygamberin yolunda gidiyor diye takip ettikleriniz gorunurlerde yok! Kursuleri yumruklarken gozyaşlarına boğulanlar sizden cok cok uzaklarda! Ne kızınız, oğlunuz, kardeşiniz, ne eşiniz ne de anne babanız ortalıklarda değil! Atalarınız da yok, hazretleriniz de! Herkes kendi bacağının derdinde olsa gerek! İcinizde tuhaf bir huzur var! Ne de olsa sınav bitmiş! Ama bir de huzursuzluk! Ki hesap var, belki de cok zor olacak!
Bir baktınız ki yurumuş dağların eteklerinden zincirlere vurulmuş bir yığın beşer suruklene suruklene goturuluyor. Sonra bir de baktınız; başka bir yonden bir suru insan neşe ve sevinc icerisinde ucarak başka bir yone! Başlarında peygamber! Acep ben, diye duşundunuz! Ne olacak benim halim!

“Allah nerede? Onu gorebilecek miyim?” diye sordunuz. “Hayır” dedi melek, “Allah sana gorunmek de seni gormek de istemiyor!” Başınızdan aşağı kaynar sular dokuldu. “Nasıl yani?” diye sordunuz “Hani kurtulmuştum!”
“Evet, kurtuldun ve sana cennet verilecek ama ebediyen Allah sana gorunmeyecek, yuzune de bakmayacak! İşte bak! Cennet orada! Yuru git, sorgusuz sualsiz iceri girebilirsin. Kimse seni durdurmaz. Koşklerin de, bahcelerin de, turlu şaraplardan nehirlerin de, hizmetcilerin de hazır. Mulkun orada seni bekliyor. Ama Allah’ın sana bunlardan başka bir tecellisini ve gulumsemesini bekleme. O diğer cennetlik kullarıyla ozel olarak ilgilenecek, seninle değil!”
“Neden? Ne yaptım ki ben?” diye sordunuz. “Bir şey yapmadın. Allah senin gunahlarını affetti ve seni hesaptan muaf tuttu, daha ne istiyorsun!” dedi melek “Beklediğin şefaat bu değil miydi?” Dayanamadınız ve “O halde ben de hesaba cekilmek istiyorum” dediniz “Ben de Allah’ın tebessumune nail olmak istiyorum. Cennet bana yetmez! Hatta Onun bir memnun ifadesini cennete yeğleyebilirim.”
“Peki” dedi melek “Madem istiyorsun, ilk sorunu soruyorum, hazır mısın?” “Hazırım” dediniz hevesle. Ve sorunuz geldi.
“Sen dunya hayatını yaşarken Allah sana ‘Kuran’ adında bir mesaj gonderdi. Aldığını biliyoruz. O mesajda ne yazdığını okudun mu? Hani ilk cumlesi ‘OKU’ diye başlayan!”
“Hayır! Ama icinde ne yazdığını başkaları bana..” derken melek sozunuzu kesti. “Boyle bir cevap kural gereği hesabı burada bitirir! Başka sual yok! Cennet senin emrinde, git oraya ama Allah’tan da, nebi elcilerinden de, biz meleklerinden de tebessum bekleme!”
“Ama boyle cennet mi olur, Allah’sız bir cennet olur mu? Bu dupeduz cehennem! Ateşi de Allah’ın yuzume bakmaması!” diye haykırdınız. Melek size uzgun bir ifadeyle acır bir gulumseme gonderdi ve “Emir boyle. Senin cennetin okunmamış bir kitaptır. Okusaydın istediğin gibi bicimlendirebilirdin! Ve biz de sana diğer soruları sorardık! Ne biliyorsun ki ne soralım artık? Sen Onun kitabının yuzune merak edip bakmamışken, O senin yuzune neden baksın?” dedi. Sizi orada bıraktı ve kitaplarını okumuşlara doğru sevinc icinde yonlendi. Cennetine hoş geldin! Ama ne yazık ki boş geldin!
İşte boyle arkadaşlar. İster misiniz boyle bir cennet? Elbette boyle bir gayb hikÂyesi sadece benim zihnimde uydurduğum bir şey. Bir hayalden oteye gecmeyen bir masal, sozde bir ibret vesikası. Bunlardan binlercesini farklı anlamlarda hadis kitaplarında uydurulmuş olarak bulabilirsiniz. Belki yakın bir gelecekte olur a, bu benim hikÂyem de peygamber ağzındanmış gibi lanse edilip ehlisunnet, şia ya da diğerlerinin kitaplarına hadis ya da keramet diye girer de insanlar beni de evliya ederler!
Kaynak
__________________