Anneler Gunu hediyesi

Bu yazı annelerin cocukları, anne eşleri icin. Bugun (Anneler Gunu olmayan bir zamanda da okusanız) sizin dunyayı ve kendinizi anneniz ve anne olan eşiniz acısından gorme gununuz.
Ben mikrofonu bir anneye uzatacağım ve her cocuğun ve eşin evin annesinin bakış acısından bir kez olsun dunyayı gormeye calışmalarını umut edeceğim.
“Sevgili Eşim, Sevgili Cocuklar...
Once cocuklarım, sizin icin endişelenmemi bir turlu anlayamadınız. Siz benim elmaslarımsınız, yakutlarımsınız. Sizler sokakta olunca sizi calarlar, size zarar verirler diye odum kopuyor. Gece tum kotulukleri orttuğu gibi, tum kotulukleri de kolaylaştırıyor. Sizin icin endişeleniyorsam sizleri bu dunyanın en kıymetli taşlarından daha değerli bulmamdan. Sizin icin endişelendiğim zaman değil, endişelenmediğim zaman uzulun.
Benim yaşamım zor oldu. Okuyamadım. Okuma fırsatım olmadı. Okutulmadım. İstemedim değil, ama Turkiye’deki milyonlarca anne gibi okuyamadım. Bunun eksikliğini hep yaşadım. Bu yetmiyormuş gibi anne olmak yaşlanmak demek. Genc ve guzel değilim artık. Bir o vardı zaten, bir tek aynanın karşısına gecince kendi kendime ovunebildiğim. Annelikle birlikte o da her gecen gunle gitti.
Radyo bile benden cok dinlendi hep bu evde. Babanız hemen hicbir zaman sormadı bana bir şeyi ya da sorduysa kendi kararını uyguladı sonunda. Siz okullu oluncaya kadar biraz sozume dikkat ederdiniz. Ergenlikle birlikte siz de kendi başınıza buyruk oldunuz. Benim bu yaşamda karar alabildiğim tek şey, o gun ne yemek pişirileceğine karar vermek oldu artık. Coğu zaman sevdiniz yemeklerimi; ama onda da bir şey demediniz. Onunla da cok onur duyamadım kendimden. Ama sevmediğiniz bir şey olunca hemen, anında soylemeyi unutmadınız.
Bircok şeyi icime attım. Bircoğunu soyleyemedim. Ağzıma tıkılan lafları, babanızın ve sizin hic farkından olmadan beni kucumsemenizi, dikkate almamanızı hep icime attım. Farkında bile değildiniz, beni nasıl kırdığınızın. Kucuk şeyler istemiştim halbuki ben sizden, kucuk şeyler...
Dunya malı onemli değil, ama kendi paramın da sahibi olamadım bu dunyada. Gonul rahatlığıyla bir şeyler alamadım, ne evime, ne ustume, ne sizlere... Diğer tanıdığım bircok anne arkadaşım da oyle... Babanız eve giren tum paraya el koydu. Babamdan kalan evin kirasını hep babanız aldı. Benim mutfak masasına almak istediğim yeni bir ortu bile cok goruldu bu evde ya da yeni modern bir yatak ortusu takımı almam. Babanız icin bunlar luzumsuz şeylerdi. Benimse mutevazı yaşamımın kucuk tek luksleri... Sizin kameralı cep telefonlarınız her zaman onde geldi. Cep telefonu deyince, cep telefonu icin teşekkur ederim cocuklar size, kendi eskilerinizi verdiğiniz icin. Ben babanızın eskisini size giydirmeyi hic duşunmemiştim ama...
Hep bağımlı oldum bu yaşamda. Alacağım her kararda ya babanız ya siz... Evlenmeden once de ağabeylerim ve babam. Konuşturmadınız beni hicbir konuda. Zaten konuşamazdım ki, okumamıştım, calışmamıştım. Cahildim ve cahil bulurdunuz beni.
Buna rağmen beni aracı yaptınız her zaman. Okumamıştım; ama bir diplomat gibi kullandınız beni cocuklar babanıza karşı. Tum soyleyemediklerinizi, tum isteyemediklerinizi ben soyledim ona. Aynı zamanda istihbarat teşkilatı başkanı gibi her şeyi bilen; ama sessiz biri oldum en sıkıntılı durumlarınızda.
Yaptığım işlerin hicbiri ama hicbiri takdir edilmedi. Utulu gomlekler icin teşekkur edilmedi, ama utulenmediği zaman neden bu gomlek utulu değil diye cığlıklar yukseldi. Bu yaşamda biraz olsun takdir edilmeyi cok istedim. Babanız bir gun bile evin ne kadar temiz olduğunu fark etmedi otuz yıl boyunca ve benim onu temiz tutmak icin ne kadar calıştığımı. Neyse uzmeyeyim sizi daha fazla. Anneler Gunu’nde, ozel bir hediye vermenize gerek yok bana. Beni anlayın... En buyuk hediye bu bana. Yine de illa bir hediye verecekseniz...
Bu dunya icin bir cift tatlı soz, icten bir sarılma, obur dunya icinse icten bir fatiha isterim...”
__________________