Bu yedi nefis mertebesinin her biri ayet ile sabittir.
“Nefsimi temize cikarmiyorum. Cunku nefis asiri sekilde kotulugu emreder ”(Yusuf/ 53) ayetinde Allah TeÂl Hazretleri Nefsi Emmare den bahsetmektedir.
“Kendini kinayan (pismanlik duyan) nefse yemin ederim ”(Kiyamet /2) ayetinde ise Nefsi Levvame den bahsetmektedir.
“Ona (Nefse) bozuklugunu ve korunmasini (isyanini ve itaatini) ilham edene yemin olsun”(Sems /8) ayetinde Nefsi Mulhime den bahsetmektedir.
Mutmainne, Radiye ve Merdiye den ise toplu olarak soyle bahsedilmektedir.
“Ey huzura kavusmus nefis (insan) ! Sen Ondan hosnut, O da senden hosnut olarak Rabbine don. (Seckin) kullarim arasina katil ve cennetime gir .”(Fecr /.27.30)
Mursidi Kamiller bu yedi nefsin her birini bir Esma ile terbiye ederler
(1).MERTEBE NEFSI EMMARE
Kulu, Rabbinden uzaklastirarak kotulukleri islemeye tahrik eden en suflî durumdaki isyankÂr nefstir. "EmmÂre" cok emredici demektir. Bu sifati haiz olan nefsin yegÂne maksadi, hev ve heveslerini olcusuzce tatminden ibarettir. Sehvetin esiri, seytanin avÂnesi olmus; keyfine, zevkine, gunaha duskun olan nefstir.
Nefsin duskunlukleri ve asiri istekleri demek olan sehvetlere karsi her hangi bir mucadele gostermemek, onun arzularina tÂbi olarak seytanin yoluna uyup gitmek de, nefs-i emmÂre seviyesinde bulunan kimselerin ahvali cumlesindendir.
Aslinda nefs-i emmÂre, sahibine karsi seytandan bile tehlikeli olabilmektedir.
Iste bu nefsi emmarenin kotu ve cirkin sifatlari ehli tasavvufun gorusune gore yedi tanedir.
• HevÂ'dir(Arzu, heves, ihtiras, muhabbet, nefsin haz ettigi seyler)
• Gazap (Ofke, hiddet, kizma)
• Sehvettir
• Hirstir
• Buhul'dur (Cimrilik, hasislik)
• Ucup'dur (Kendini cok sevme yaptiklarini begenme bencillik, gurur, baskalarini hor ve hakir gorme)
• Kibir'dir.
Nefsi emarenin bu yedi kotu ve cirkin sifatlarini gidermeye de, asagida sayacagimiz yedi sey sebeptir. Bu sayacagimiz yedi sey, butun ehli Islam'in gozlerini ve gonullerini acan yedi hayirli ve faydali istir.
• Acliktir
• Susmaktir
• Az uyumaktir
• Halk icine luzumundan fazla karismamaktir
• Daima LA ILAHE ILLALLAH demektir
• Mursid-i Kamile erismek, elini tutmak ve tovbe edip ona teslim olmaktir.
• Mursid-i KÂmilin iradeti altinda olmak ve onun emri altinda bulunmaktir (Onun her emrine itaat etmektir)
Bu yedi sey yukarida sayilan yedi cirkin ve kotu sifati gidermege, yani nefsi emmarenin fenaliklarini iyilige, iyi ve guzel ahlÂka cevirmeye sebeptir.
Gavsul Azam Hazretleri:
“ Seytan, bir gunde yetmis turlu sekilde yetmis kere hacca davet etti” buyurdular. Iste Nefsin ve Seytanin vesvesesi ile ruhu sultaninin hukmu tamamen ortadan kalkan ve Nefsi Emmare de bulunan salik, Mursidi Kamil elinde olursa, onun Kutsi kuvveti bereketiyle kisa zamanda nefsi levvamaye tebdil olur. Salik mursidinin sozunu dinler verdigi dersi cekerse ona “KELIME-I TEVHIDI” telkin ederler
2 VE 3 .MERTEBE NEFSI LEVVAME VE MULHİME
Nefs-i emmÂresini pismanlikla hesaba cekip, onun cirkin hÂl ve hareketlerinden kurtulmak icin gayret gosterenler, nefs-i levvÂmeye dogru mesafe alirlar. Boyle kimseler, nefs-i emmÂredeki gibi "nasil olsa Allah affeder" dusuncesiyle avunma gafletinden nispeten arindiklari icin, kendilerini teselli edemezler. Bu sebeple de nefislerini kinar, pismanlikla tovbe-istigfar ederler.
Levm etmek, kinamak ve ayiplamak demektir. Nefs-i levvÂme; yaptigi kotuluklerden, Allah'in emir ve yasaklarina karsi gosterdigi ihmal ve kusurlardan pismanlik duyarak vicdani muazzeb olan ve bu sebeple de kendisini siddetle kinayan nefstir. Bu mertebede olan kisi, nefs-i emmÂredeki fiillerin bazilarindan tovbe edip kurtulmustur. Yani gafletten bir nebze siyrilmis ve gunah arzusu azalmistir. Ancak bu hisler yeterince olgunlasmadigi icin dayanamayip tekrar gunahlara dusmekten de kendini kurtaramaz.
Bu kimselerin, Allah TeÂlÂ'nin emirlerine baglilikta ve Salih amellerinde cogalma gorulur. Amelleri ekseriyetle Allah icindir. Ancak ilÂhî ilhamlarin bahsettigi huzur ve sukûna tam manasiyla kavusamadiklarindan, Allah icin yaptiklari salih amellerinin halk tarafindan bilinmesini de icten ice isterler. Yani nefs-i emmÂrenin bazi kotu huylari devam etmekte, ancak kul bu hÂlinden dolayi kendini kinamaktadir.
Nefsin vasil oldugu bu merhalenin ismi, Kur'Ân-i Kerim'deki:”
LevvÂme (pismankÂr) nefse kasem ederim..." (Kiyamet / 2) ayetinden gelmektedir.
Insanin kendi nefsini levm etmesi, yani onu siddetle kinamasi, sirf kuru sozlerle vuku buluyorsa, bunun umulan neticeyi hÂsil etmeyecegi asikÂrdir. Zira “levvÂme” ve “emmÂre” mertebeleri arasinda gayet hassas ve ince bir sinir vardir. Kisinin, nefsini azicik levm etmesi (kinamasi) sebebiyle icinde bir kibir hÂli beliriyorsa, orada hÂl gizli de olsa nefs-i emmÂrenin hukumranligi devam ediyor demektir.
Ayet-i kerimede Cenab-i Hak:
"Andolsun ki insani biz yarattik; nefsinin kendisine fisildadiklarini da biliriz. (Zira) Biz ona sah damarindan daha yakiniz." (Kaf /16) buyurmaktadir.
Bu itibarla insan, nefsini levm ederken bile, nefs-i emmÂrenin gizli desiselerinden ve kendisini emniyette hissetmek gafletinden siddetle ictinÂb etmelidir.
Tovbede sebatkÂr olup kotu fiillerden arinabilmek, ancak manevî terbiye ile mumkundur. LevvÂme mertebesindeki nefs, sayet manevî terbiye altinda ve salihlerle birlikte bulunuyorsa, kotu fiillerden kurtulur. Firsat bulunca bunlara tekrar donmez. Ancak kalpte, kin, hased, kibir gibi bazi kotu huylar kalir.
Teveccuhu artar ise seyhini musahede eder hatta peygamberimizi de musahede eder. Nefsine uyar da gerilerse belki seyhini gorur ama daha onceki aldigi lezzeti ve tadi bulamaz. Bu halini devam ettirirse sifati mulhimeye gecer. Fakat bu nefis mertebesi emmareye yakin oldugu icin ona atlamak da cok kolaydir. Bu nefis ikiyuzludur bir yuzu emmareye diger yuzu mulhimeye bakmaktadir.
Levvamede bulunan salikin esmasi sayet ustadi verirse ismi “CELAL” dir.
Levvame ve mulhimede bulunan saliklere tecelli ihsan olunur bu tecelli sebebiyle ustadlarini ve peygamberimizi ruyalarinda gorurler. Ancak hakiki tecelli nefsi mutmainne de olusur Daha sonra zikre devam ettikce Nefsi Mulhimeye cikar
4.MERTEBE NEFSI MUTMAINNE(Dikkat bu nefis makamından altta olanlar manen insan değil)
Bu makam dervislik makamidir. Manen kisi bu makama kadar insan degildir. Bu mertebeye erince insanlik sifati onda olusur. Zuht ve takva ehlinin ulasacagi en yuksek mertebe sifati mulhimedir. Burada tarikat ehli haricindeki insanlari kotuleme yoktur. Sifati mulhime'nin oyle bir noktasi vardir ki, o da cok yuksek bir makamdir. Fakat burada tarikat ehlinin hakli oldugu bir durum vardir ki oda nefsi mutmainneye mursidi kÂmil olmadan cikilmaz oldugudur. Cunku insanin nefisle mucadelesi ancak burada kemale erer. Bu noktadan sonra bir mursidi kÂmilin terbiyesi gerekmektedir .
Bu soylediklerime delil sudur ki, daglarda kendi kendine yetisen agaclarin meyveleri yenmez. Yense bile lezzeti olmaz. Ham ahlÂt gibi yiyenin bogazina durur. Fakat bir bahcivan onlari yerinden sokerek, kendi bahcesine dikse, budayip asilasa oyle bir meyve agaci olur o kadar lezzetli meyveler verir ki, ilk hali ile arasinda buyuk farklar olur. Iste onun gibi bir mursidi kÂmilin elinde olanda boyle degisir.
Nefsi mutmainne de dervise ismi “HAY” telkin olunur. Dervis bos kaldigi zaman surekli bu zikri yapar. Bu makamda kisi gayet comert olur. Dost yoluna butun mulkunu vermeye razi olur. Seyhine, olu yikayicisinin elindeki olu gibi teslim olur. Ilahi ask gunden gune artar gunden gune artar. Kalp rikkati artar, her an dost izini gozler gozyasi adeta su gibi olur. Butun fiilleri iyilik ve guzellik ve ahlaklari da ustun ve temiz ahlak ile belli olur. Tarafi Ilahiden oyle bir hal ihsan buyurulur ki, islerini iradesiz olarak Hak'ka teslim etmislerdir. Ibadetleri itaatleri Allah-u TeÂlÂnin rizasi icindir. Allah ile beraber olma anlamina gelen “Huzuru maallah” kisiye hal olur .“Iyi bilin ki, Allah u TeÂlÂ'nin Velileri (Dostlari) icin hicbir korku yoktur. Onlar, mahzun da olacak degillerdir ” ayeti kerimesi ile tebsir olunur.
Iste bu makama geldiginde Allah-u ZulcelÂl Hazretlerinin dostu olur, “Îrci” hitabina mahzar olur.
Bu mertebede kotu ve cirkin vasiflar, yerini guzel ahlÂka terk etmistir. Davranis olgunlugunda zirveyi teskil eden ve butun beseriyete numune olan Hazret-i Peygamber(sav) yuksek ahlÂki, tarifsiz bir zevk ile guzelce yasanmaktadir. Kulun kalbi, sabir, tevekkul, teslimiyet ve riza ile taclanmistir.
Boyle kimselerin gonulleri daima Hakk'in zikriyle mesguldur. AhkÂmi Ser'iyyenin batinina da vÂkif olmuslardir. Imam-i Rabbanî Hazretleri:
“Nefs-i mutmainneye kadar yapilan ibadetler ve kulluk taklididir. Nefsi mutmainne'de ise bunlar taklitten tahkike donusur.” buyurmustur
5.MERTEBE NEFSI RADIYE
Daima Hakk'a yonelmek suretiyle Allah (cc) ile beraber olma suuruna erismis, hikmetine ve hukmune ram olarak Rabbinden razi ve hosnut hÂle gelmis olan nefstir. Bu mertebeye yukselen kul, kendi iradesinden vazgecip Hakk'in iradesinde fani olmustur. Kur'Ân-i Kerim'deki:
“ Sen O'ndan, O da senden razi olarak Rabbine don!” (Fecr /28) ayetindeki
“Sen O'ndan razi olarak” hukmunun bu makama isaret ettigi beyan olunmaktadir. Bu riza hÂli, Hak'tan gelen butun cileli imtihanlara karsi sabir gostermek ve bu hususta O'nun iradesini can u gonulden kabullenmektir. Ayet-i kerimede buyurulur;
“ Andolsun sizi biraz korku, biraz aclik, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden noksanlastirmakla imtihan edecegiz. Sabredenleri mujdele!” (Bakara /155)
Bu ayet-i kerimede ifade buyrulan “sabredenler” zumresinden olabilmek, ancak Cenab-i Hakk'in takdirine velev ki o takdir, umuldugu ve beklendigi gibi tecelli etmese bile- razi olmak ve asla isyana dusmemekle mumkundur.
Iste nefs-i rÂdiye de, ilÂhî iradenin hayir veya ser olarak tecelli eden butun kaza hukumlerine tereddutsuz teslim olup riza gosterenlerin, asla sikÂyet etmeyenlerin makamidir. Bu makamin imtihanlari oncekilere nisbetle daha agirdir. Zira insan manen yukseldikce iptilÂlar artar.
Nitekim Allah Resulu(sav) soyle buyurmustur:
“ Insanlar icinde en siddetli iptilÂlara ugrayanlar peygamberlerdir. Sonra da onlara yakinlik derecesine gore diger kimselerdir. Insan dindarligi olcusunde iptilÂlara maruz kalir.” (Tirmizî

Bu nefisteki kisiler eger zikirlerine devam ederlerse ruhu hayvan ruhu sultanin haliyle bir derece daha hallenir. Bunun alameti ise ruhu hayvana kotu ve guc gelen seyler, onlara guzel ve kolay gelmeye baslar. Gayet halim selim olur. Butun mahlûkat onun elinden ve dilinden emin olurlar. Her nereye varsa iradesiz tazim ederler. Halk arasinda son derece sevilir ve sayilir. Kendisi de kaza ve kaderinde olanlarin hepsine razi olur ve bir an bile Allah'in rizasindan ayrilmazlar. Keder ve surur musavi olur. Zaten bundan dolayi bu nefse Radiye denmistir.
Salik, manada butun mevcudati yok olmus gorur. Yalniz, bir beyaz veya kizil yahut baska bir renkte nur icinde kalir. Bazilari o halde:
“ yeryuzunde her sey fanidir. Azamet ve ikram sahibi olan Rabbin zÂti bakidir” (Rahman /26,27) ayeti kerimesi ile ihsan olunur.
Bu Makamda olan kisiye Ustadi Tarafindan ismi “HAK” telkin olunur
6.MERTEBE NEFSI MERDIYE
RÂdiye mertebesinde bulunanlarin, bu mertebenin butun fuyûzÂtindan istifade edebilmeleri icin, Cenab-i Hakk'in da onlardan razi olmasi icÂb eder. Yani kulun Allah'tan razi olmasi yetmeyip, kÂmil bir terakki icin Allah'in da kulundan razi olmasi gerekir. Diger bir ifadeyle Hak'tan rizamiz, O'nun yuce rizasina mazhar olabilecek bir kivam ve guzellikte olmalidir. Bu gerceklestigi takdirde “merdiyye” sifati Allah'a rÂci olmasina ragmen, kulun bunu temine medar olan amelleri bereketiyle bu makam kula da izafe edilmistir. Buna gore rÂdiye, Allah'tan razi olanlarin; merdiyye ise Allah'in da kendisinden razi oldugu kimselerin makamidir.
Cenab-i Hakk'in bizzat razi ve hosnut oldugu bir nefs olan merdiyyede kotu huylar yok olmus, guzel huylar ve ahlÂkî meziyetler inkisaf etmistir.
Oyle ki; Yaratan'dan oturu yaratilanlara sefkat, merhamet, sevgi, comertlik, affedicilik ve hassasiyet onda bir lezzet halindedir. Bu mertebedeki bir mumin, nefsini en guzel bir sekilde muhasebe ve murakabe eder. Her nefeste varlik ve benlik keyfiyetlerini gozeterek seytani hilelere karsi bos bulunmaktan sakinir.
Yine bu mertebede kul, her halukÂrda ve butun mevcudiyetiyle Hakk'a teslim olmustur. Allah'tan gelen kahir veya lutuf tecellilerinin her ikisine de gosterdigi riza bereketiyle ebediyet Âlemine gocerken, ilÂhi riza ile mujdelenerek kendisine cennet hil'ati giydirilmistir.
Yukarida da zikredilen:
“Sen O'ndan, O da senden razi olarak don Rabbine!” (Fecr/28) ayetindeki “ Rabbin de senden razi olarak” hukmu, bu hÂli ifade etmektedir.
Ayrica Beyyine Suresi'nin 8. ayetindeki
“... Allah onlardan hosnut olmus, onlar da Allah'tan hosnut olmuslardir...” beyani da bu hakikatin diger bir ifadesidir.
Bu hÂl ve hakikatlere nail olan bir kul, artik hÂdisati “hakke'l-yakin” mertebesinden seyretmektedir. Allah'in izniyle bazi gaybi sirlara vÂkif olabilir.
Yani nefs-i rÂdiye makaminda musahede ettigi kemÂlat tecellilerini, simdi bizzat nefsinde tatmakta ve o hÂllerle hallenmektedir. Sabir, tevekkul, teslimiyet ve riza gibi hasletler, onun davranislarinin hÂkim vasfi durumundadir.
Salik bu makamda Cenabi Hak ile keyfiyetsiz musahede ve mukÂleme eder. Bundan sonra dervise “ Ya Kayyum ” ismi telkin olunur. Bununda kelime-i tevhide verecegi mana “Oyle ise bil ki, Allah-u TeÂlÂ'dan gayri hicbir ma'bud yoktur.” (Muhammed /19) olur.
Halleri, seriata uymak ve geregini yerine getirmek ve butun davranislarinda Peygamber Efendimize uymak olur ki:
“Allah-u TeÂlÂ'nin ahlaki ile ahlaklaniniz.
Allah-u TeÂlÂ'nin sifati ile sifatlaniniz”
Hadisi Serifi sirrinca Rasulullah Efendimizin(sav) sunnetlerini icra ile ve Efendimizin ahlaki ile ahlaklanir. Kendileri daima Allah'in huzurunda olurlar. Bu makamda olanlar Allah'in hizmeti ile memurdurlar. Irsat veya memleketler tasarrufunda olur. Ehlullahin erginlerinin hepsi nefsi merdiye'de olurlar. Bu makam, makami vahdettir. Herkes bu makama varamaz. “Olmeden once olunuz” sirrina mahzar olmuslardir.
Allah (cc) bu kimseye tayin olunan kiramen kÂtibin meleklerinin ellerinden o zatin amel defterini alir, gelmis gecmis, buyuk kucuk, en ufak hataya varincaya kadar butun kusurlarini affeder ve masumiyet hilatini giydirerek kiramen kÂtibin melekelerine buyurur ki: Ey meleklerim bunca zamandir sizleri bu kulumun hizmetlerine vekil tayin etmistim. Simdi ben bu kulumdan raziyim. Sizler de razi misiniz? Onlar da sahitlik eder ve: “Ya Rab bizler bu kuluna hizmet edeliden beri zerre kadar rizana aykiri bir halde bulunmadi” derler. Allah bundan sonra soyle buyurur. “Ey meleklerim ben de sizi bu gorevden azÂt ettim ve bu kulumdan razi oldum” buyurur.
7.MERTEBE NEFSI SAFIYE
Nefs-i Safiye tezkiye neticesinde arinmis, saf, berrak, ulvî ve olgun nefstir. Butun marifet sirlarinin tahsil edildigi ve ancak CenÂb-i Hak tarafindan vehbî olarak lutfedilen bir makamdir; Hak vergisidir, sirf calismakla elde edilmez. Kader sirrina mebni, ilÂhî bir ihsandir.
Nefs-i Safiyyeye erisenlere umumiyetle irsad hizmeti tevdi edildiginden bu makama ayni zamanda “irsad makami” da denilir. Cenab-i Hak, bu makamdakilerin hÂl ve davranislarindaki mukemmellikle, insanlari gafletten ikaz edici bir tesir halk eder. Boyle zÂtlar, bir FÂsik ile gorusseler, o fÂsigin hÂlini anlar, kalbî hastaliklarinin ilÂcini, hÂl lisaniyla kendilerine bildirirler. FÂsik, eger kalbi muhurlenmemisse insafa gelir ve pismanlikla gafletten uyanir.
Ustadimiz Nefsi Safiye Makami icin soyle buyurdular;
Nefsin yedinci mertebesidir. Diger butun mertebeleri kapsar. Safa makamidir. Kisi bu makama geldiginde mana Âleminde, once derisini yuzerler, etlerini keserler ve parcalarlar. Kemiklerini kendisi gorur. Ondan sonra, onlari kiyma makinesine verirler, kiyma makinesinde cektikten sonra firina gotururler ve pisirirler, onu alip cehennem atesi ile sicak kavururlar. Et, simsiyah olur, o eti getirirler her tarafini silindir ile ezerler. Gayet toz haline getirip, bunu alir gotururler ve Allah-u TeÂl Hazretlerine arz ederler. Iste bu, senin icin yok olacak kul, o kulu 18 bin Âlemin her tarafina savururlar. O her tarafta kendi zÂtini gorur, her tarafta yok olur. FenafillÂh olur, Cenabi Zul Celal Hz.lerinin zÂtinda degil sifatlarinda fani olur, Yedi nur berzahini asar, Sekiz kat cenneti gecer fani olur, Yokluk oldugundan dolayi vekil oluyor, digerleri ise ham oluyor.
Bir insaninda Mursid-i Kamil olmasi icin diger bir sartta Rasulullah efendimizin bizzat gorev vermesidir. Boyle olunca varisi nebi olduklarindan sekline ve suretine seytan giremez. Muridine son nefeste bizzat yetisir, kefil olur. Safiye ehli olanlar gonullerine ilham edilen her manayi Allah'tan bilir ve ortaya cikan her hali Kur-an'in ozundendir diyerek kabul ederler. Hatta kendilerini yok addederek gonul hanesinden bir adim disari cikmazlar. Sufiler hicbir engel tanimayan miraci manevinin zuhur ettigi bu mertebeyi “hal, kal ile bilenmez” diyerek ehlinin anlayislarina havale ederler.
__________________